Cumhur İttifakı ve Türkiye’nin Geleceği

Yaklaşık yirmi bir yıldır iktidara gelme ateşiyle yanan muhalif kesimler, diğer bir deyişle Millet İttifakı Başkanlık Sistemine geçişle birlikte iktidara gelmek için yeni bir imkânın sahibi olduğunu düşünüyor. Bu İttifak ekonomik durumdan ve Cumhur İttifakı’ndan memnun olmayan küskün kesimleri de saflarına davet ederek iktidar karşısında birleşik bir blok oluşturma yönünde adım attı. Altı artı birden oluşan masanın zoraki ve ihtiraslı lideri seçim maratonuna hız verirken merhum Dündar Taşer’in sözlerinden birini burada hatırlatmak içinde bulunulan durumu adeta izah etmektedir: “Yolcuların çoğu tarafından istenilmek insana kaptan özelliği kazandırmaz.” Bu yolculukta sadece tek bir kaptan da yoktur. Geminin istikametini nereye doğru çevireceği belli olmayan altı kaptan yardımcısıyla limandan hareket edilecektir. Üstelik bir de seçim sonuçları açıklanana kadar gizli tutulacak bir kaptan daha vardır. Bu bloğun seçimdeki gizli müttefiki, uzun yıllardır varlığını sürdüren bir terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu reddetmemekle beraber seçimlerin kaderinde önemli bir rol oynamayı planlarken bu durumda altı artı birden oluşan masada alınan kararlar yalnızca iktidar tarafından bugüne kadar halk adına elde edilmiş kazanımları riske sokmakla kalmamakta, muhtemelen gelecek kuşaklar boyu sürecek bir uzlaşmazlık ve kavganın oluşması için zemini de hazırlamaktadır. Çünkü HDP’nin sözcülerinden birisi olan Sırrı Sakık kendileriyle görüşmeye gelen muhalefetin temsilcileriyle kapalı kapılar ardında başka kamuoyunda başka konuşulduğunu medyaya deklare etmiştir. Kapalı kapılar ardında terör örgütü sözcülerine ne söz verildiği muhalefet cephesi tarafından açıklanmamıştır. Milliyetçiliğiyle övünen İyi Parti bu duruma sessiz kalmıştır.

Tarihi Sorumluluk

Bu durumda, seçimlerde oy verenlerin, bu oylar doğrultusunda Türkiye’yi idare etmek için seçilmiş olanların, yani meclisi oluşturanların ve seçilmiş liderin tarihi bir sorumluluğu var. Türkiye, bu seçimde diğer seçimlerde olduğu gibi geleceğini oylayacaktır. Bağımsız, otonom, kendi kendine yetmeye çalışır ve birlik içinde Türkiye Yüzyılı hedefleriyle yola devam mı edecek yoksa bir parçalanma ve otonomisini kaybetme sürecine mi girecek; “Sihalar durdurulsun, Kürt bölgelerine özerklik verilsin (özerklik talebiyle sınırlı kalınırsa), Ermeni soykırımı tanınsın, Suriye’den çıkılıp orası PKK-PYD’ye bırakılsın, terörle mücadeleye son verilsin, teröristleri ve FETÖ militanlarını de içine alan genel bir af çıkarılsın, hatta tutuklu HDP başkanı Selahattin Demirtaş’ın isteği doğrultusunda terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın heykeli dikilsin deniyor ve işler ilerleyince belki de bu hızla yedinci Cumhurbaşkanı yardımcılığının ona verilmesi istenebilir kim bilir?”

Uzun yıllar iktidar olmanın getirdiği metal yorgunluğu, pandemi sonrası oluşan ekonomik sıkıntılar ve son olarak yaşanılan yüzyılın büyük afeti, yani 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin neticeleri kişileri mevcut iktidarı değiştirme yönünde oy kullanmaya belki itebilir. Ancak gelecek değişim, TOGG’uyla, Bayraktar’ıyla, Hürkuş ve Kızılelma’sıyla, Bor, nükleer enerji ve doğal gaz temelli enerji merkezi olma iddiasıyla, yüzünü geleceğe dönmüş bir Türkiye’yi daha ileriye taşımaya hizmet etmeyip Türkiye’nin kadim geçmişinden bugüne taşınan sorunlarıyla alakalı hesaplaşmalara dönüştüğünde verilen oyların pişmanlığı yaşanabilir. Bugün toplumun muhafazakâr kesimleri geçmiştekine oranla daha fazla aktif ve örgütlüdür. Cumhur İttifakı’nın seçmenleri kaybettikleri seçimi sonraki seçimde elbette lehlerine döndürmeyi başarabilirler ancak dünya öyle bir hızla değişmektedir ki kaybedilecek bir saniye bile yoktur. Bizim için sil baştan yeniden başlama lüksü yoktur.

Asıl Mesele

Türkiye’deki beka sorununu oluşturan asıl mesele geleneksel elitlerin yabancı egemenliğinin arabulucuları olarak içeride kurdukları hakimiyettir. Beyaz elitlerin bazılarının yanı sıra FETÖ ve HDP-PKK içeride ve dışarıda hakimiyet arayışı içinde olan ve kirli ittifaklara giren örgütlerdir. Amaç ulusun mümkün mertebe dışa bağımlı olması, “Yahudi bezirgân” figürünün her halükârda kazanması, ulusal kurtuluş sürecinin ne olursa olsun mutlaka kesintiye uğratılmasıdır. Bugüne kadar hükmedilenler sessiz kalarak ve sadece oy kullanarak makus talihlerini yenmek istediler ancak bugün gelinen noktada davasına inanan hiç kimse yabancı egemenliğinin herhangi bir türü altına girip yaşamayı kabul etmeyecektir. Emperyal güçler kendi kültürleri dışındaki toplumlara karşı gaddardır, emperyal güçlerle savaş kolay değildir, Türkiye’de solcu akademisyenler ve aydınlar dahi emperyal güçlerle uyum içinde hareket etmeyi savunurken bu savaş hiç ama hiç kolay değildir. Çünkü günümüzde Post-modern akımların etkisi altında milliyetçilik sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmüştür.

Ulusal Kurtuluşun Mahiyeti

Bugüne kadarki ulusal kurtuluş hareketi kendi ulusuyla uğraşmıştır. Türkiye ilk defa Cumhur İttifakı yönetiminde Türkiye Yüzyılı projeksiyonuyla ulusu da içine katan bir hareket dahilinde toplumsal, ekonomik ve milli bir dönüşüm hedeflemektedir. Ulusal kurtuluş hareketleri genelde devrimci siyasete yakınlıklarıyla bilinirler ve halkı kendi hedefleri doğrultusunda kökten ve jakoben bir tarzda dönüştürmek isterler. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki siyaset bu tarz bir siyasetti. Bugün ise ulusla mücadele yerine, emperyal güçlerle mücadele, halkın geleneğinin ve dini değerlerinin jakoben bir tarzda dönüştürülmesi ve sekülerleştirilmesi yönünde bir hareket yerine egemen uluslara karşı -“dünya beşten büyüktür”- teknik, ekonomik ve enformatik üstünlük elde etme çabasıyla şekillenen bir kalkınma hamlesini görüyoruz. Tek kutuplu bir dünyadan çok kutuplu dünyaya doğru hızla evrilen mevcut iklim sürekli yeniliğe hazır olmayı beraberinde getirmektedir. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun iktidara gelenler bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Netice itibariyle önümüzdeki seçimlerde birlik ve beraberliğimizi oylayacağımız gibi Türkiye’nin gelecek hedeflerini de oylayacağız. Seçimlerde cevaplanmayı bekleyen asıl soru hangi parti ya da lider kazandı değil şu sorudur: Emperyalistler mi Türk milleti mi kazanacak?

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu