Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Temmuz 2023’teki Vilnius Zirvesinden bu yana dördüncü görüşmeleri gerçekleşiyor. Tarafların bu süreç boyunca aralarındaki açmaza dönüşen konuların çözümündense ekonomi ve turizm gibi alanlarda işbirliği fırsatlarını öne çıkardıkları gözlenirken yakın zamanda Türk turistlerin Yunan adalarına geçişini kapıda vize uygulamasıyla kolaylaştırmak gibi adımların atılması pozitif atmosferi besleyen önemli gelişmelerden biri olarak dikkat çekmekte. Bu doğrultuda iki ülke kamuoyu ve STK’ları açısından da önemli bir çalışma alanı tekrardan canlandı diyebiliriz. Çünkü pozitif atmosfer ikili ilişkilerde yapısal bir değişimi beraberinde getirecekse bu ancak hangi alanlarda işbirliğinin derinleştirileceğinin doğru tespit edilmesiyle mümkün olacaktır. Bu yazıda da Türkiye Araştırmaları Vakfı’nın 11 Mayıs cumartesi günü üçüncüsünü gerçekleştirdiği Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu’ndan yansıyanlar ışığında Türkiye Yunanistan İlişkileri değerlendirilecektir.
Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu
Türkiye Araştırmaları Vakfı ve Yunanistan’dan Institute of Global Affairs işbirliği ile İstanbul ve Atina merkezli olarak düzenlenen Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu Panel Serisi tam da bu pozitif gündemin verdiği meyvelerden biri olarak düşünülebilir. Her iki ülkeden katılan seçkin akademisyenlerin, gazetecilerin ve iş insanlarının katılımıyla gerçekleştirilen bu paneller zincirinin ilki henüz Ekim 2023’te İstanbul’da gerçekleşmiş ve hemen akabinde ise Atina’da bir toplantı daha gerçekleşmişti. İlk iki organizasyonu aslında iki ülkenin ilişkilerini yeniden tanımlama adımı olarak değerlendirmek mümkün. Geniş bir katılımla temel iletişim sorunlarının ele alındığı ve en azından devam eden sorunlara rağmen nasıl bir dil benimsenerek alternatif işbirliği alanlarında fırsatlar oluşturulabileceği önemli gündem maddelerinden biriydi. Geçtiğimiz cumartesi günü gerçekleşen organizasyon ise artık mesafe katedilmiş bir alan olarak Türk-Yunan ilişkilerinde spesifik işbirliği mecralarını irdeleme amacı taşıyordu. Panelin ana teması Turizm ve Ekonomide ortak çıkarları ve işbirliği alanlarını keşfetmek olarak belirlenirken iki ülke ilişkilerinde bu zamana kadar gelişigüzel ilerlemiş olan ikincil işbirliği alanlarının nasıl sistematik birer yatırım alanlarına dönebileceği konusunda somut fikirler ortaya çıkartabilmek için önemli akademisyenleri, medya mensuplarını ve doğrudan iş insanlarının tartışabileceği bir platform oluşturulmuş oldu.
Panelden Yansımalar
Öncelikle panelin açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un verdiği mesajlar devlet düzeyinde ilişkilerde açılan bu yeni sayfanın gerçekçi temellere dayandığını vurgulaması açısından değerliydi. Açmaz olan konuların üzerinde bir patinaj yapmak yerine iyi komşuluk çerçevesinde iki tarafın da kazançlı olacağı farklı konuların iki ülke ilişkilerinin omurgasını oluşturması hedefi yapısal bir dönüşüme makul bir zemin hazırlıyor. Açılış konuşmasını takiben başlayan ekonomi ve turizm odaklı iki ayrı panelde ise farklı alanlardan yetkin kişilerin birbirini tamamlar şekilde benzer konulara vurgu yapmaları ise aslında bu spesifik alanlarda hangi konulara yoğunlaşılması gerektiğinin sinyallerini veriyor. Ekonomi oturumunda panelistler iki ülkenin ticaret yaptığı alanların farklılaştığını vurgulaması aslında doğrudan bir rekabet alanının güvenlik konularından farklı olarak söz konusu olmadığını ortaya koyuyor. Yani ekonomik işbirliği konusunda iki ülkeden iş insanları için oldukça geniş yelpazede yatırım alanlarının ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Turizm konusunda ise panelistlere göre iki ülkenin kendi aralarında turist akışını arttırmaktan ziyade Ege yani Akdeniz turizminde esas rekabetin İspanya gibi diğer ülkelerle olduğunu vurgulamaları önemli bir çıktı olarak göze çarpıyor. Yani Ege sahillerinin cazibe merkezi haline gelmesinin aslında bölgesel turizm rekabetinde her iki ülkeye İspanya ve İtalya gibi ülkelere karşı avantaj sağlama fırsatı getireceğinin de üstünde duruldu.
Türk-Yunan İlişkileri ve İkincil Meseleler
Panellerde uzman görüşlerinden anlaşıldığı kadarıyla her iki ülke bunca yıllık jeopolitik gerginlik sebebiyle aslında birbirlerine fayda sağlayabilecek bir çok ikincil konuyu bu zamana kadar geri planda bırakmışlar. Yani güvenlik ve savunma meseleleri bu ilişki dinamiğini öylesine tanımlamış ki alternatif alanlarda ilişki geliştirmek mümkün olmamış çünkü söylem ve eylemlerin omurgasını hep Adalar ve Kıbrıs sorunu oluşturmuş. Tabii ki uluslararaları ilişkilerde birçok devletin arasında sınır sorunları, karasuları meselesi yahut doğrudan jeopolitik rekabet ilişkilerin ana belirleyicisi olur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu halihazırda devam eden statükoyu değiştirecek araçlara sahip olunup olunmadığıdır. Eğer statükoyu değiştiremiyorsanız ilişkilerde majör değişimlerdense kriz oluşturmayacak alanlarda hareket ederek en azından kamu yararı oluşturacak maddi kazanımlara yönelebilirsiniz. Bu maddi kazanımların bizatihi kendisi yine rekabet alanı haline gelebilir neticede ticari ilişkiler de bir sıfır toplam oyununun başka alanlarda oynanmış halidir. Ancak ilişkilerde daimi bir patinajdansa rekabeti minimize edecek şekilde kurgulanan ticari işbirlikleri bu komşuluktan hiçbir şey kazanmamaktan daha iyi bir seçenek olabilir. Bu noktada Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde ise TAV’ın düzenlediği Medya ve Akademi Forum’u tam da bu sebeple değerliydi. İlişkilerin gerçek doğasının çatışma üzerine olduğunu kabul eden ama halihazırda devam eden tek kutuplu statükoda iki NATO üyesinin savaşma ihtimalinin yani statükoyu bozmanın da mümkünlüğünün ziyadesiyle az olduğunun farkında olan bir grup uzmanın bu gerçekliğe göre bir yol haritası öneriyor olması aslında tam da ihtiyaç duyulan yaklaşım olarak dikkat çekiyor.
Sonuç
En son yayınlanan AB komisyon raporunda da[1] görüldüğü üzere Türkiye’nin batıyla olan ilişkilerinde Yunanistan önemli bir değişken olmaya devam ediyor. Dolayısıyla Vilnius Zirvesinden bu yana Türkiye’nin ABD ve AB ile yeni bir tondan ilişkileri yürütme stratejisinin önemli bir taktiksel adımı olarak Yunanistan’la geliştirilen ilişkiler tıpkı İsveç’in NATO üyeliği sürecinde olduğu gibi özellikle AB ile gümrük birliği gibi kazanım elde edilmek istenilen alanlarda bir kaldıraç haline gelebilir. Bu taktik hamlenin başarılı olabilmesi ise yukarıda sayılan ticaret ve turizm gibi ikincil konularda rekabeti tetiklemeyecek şekilde atılacak adımlara bağlı olduğu ise hem Forum’dan çıkan önemli bir tespitken hem de bir yol haritasının ilk adımı olabilir.
[Muhammed Çağrı Bilir Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.][1] https://turkiyearastirmalari.org/2024/04/26/yayinlar/analiz/analiz-avrupa-birligi-liderler-zirvesinin-yansimalari-konsensus-sorunu/