Türkiye Enerji Yüzyılı

Cumhuriyetin 100. Yılı önemli etkinliklerle kutlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, cumhuriyetin ikinci yüzyılına farklı alanlarda başarılarla girdi ve Erdoğan bu yeni dönemi Türkiye Yüzyılı olarak kavramsallaştırdı. Bu alanlardan birini de enerji konusu oluşturmaktadır.

Türkiye yüzyılı enerjiden savunmaya tarımdan uzay teknolojisine kadar birçok alanda gelişme öngören büyük bir stratejinin ürünüdür. Bu alanların içerisinde Türkiye’nin enerjideki potansiyelinin ortaya çıkarılması ve iddialı bir enerji aktörü olması açısından Türkiye enerji yüzyılı oldukça dikkat çekicidir. Böylesine büyük stratejilerin ortaya çıkması Türkiye’nin küresel düzlemde aktör olması gerektiğini ortaya koyan bir vizyona sahip olduğunu göstermektedir. Bu vizyonun ortaya çıkmasını sağlayan en önemli faktör ise yönetimin Anadolu medeniyeti ve irfanını önceleyen yaklaşımıdır. Bu medeniyetin ve irfanın küresel düzlemde karşılık bulması için Türkiye’nin daha güçlü temeller üzerinde yükselmesi kaçınılmazdır. Bu temel taşlarının en önemlisi ise hiç şüphesiz enerjidir.

Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke konumunda olduğu için hem uluslararası alanda hem de ekonomi  açısından birçok zorlukla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’nin önemli bir aktör haline gelmesi noktasında bu durum bir zayıflık ortaya çıkarmıştır. Halkın 20 yıldan fazla teveccühünü kazanmış olan iktidar bu zayıflığın üzerine gitmiş önemli bir çıkış noktası yakalamıştır. Bu çıkış noktası ise Türkiye’nin kendi potansiyelini keşfetmesi şeklinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Enerji keşifleri, stratejik konum ve teknolojik ilerlemedeki başarı ile Türkiye potansiyelini bu yüzyılda ortaya koymaya başladı.

Enerji Keşifleri

Türkiye yüzyılının başında önemli keşifler ortaya çıkmaya başladı. Hem karada hem de denizde yapılan sismik ve sondaj faaliyetleri sonucunda büyük rezervler ortaya çıkarıldı. Bu rezervler üç yıldan daha az bir sürede üretime dönüştürülerek ekonomiye katkı sağlamaya başladı. Karadeniz’de 700 milyar metreküpten fazla olan doğal gaz potansiyelinin keşfi yıllık tüketimlere yansımaya başladı.

Günlük 40 milyon metreküpe kadar çıkacak olan üretimler Türkiye’nin dörtte birinden fazla tüketimine tekabül edecek. Böylece Türkiye’nin yüzde 1 olan doğalgaz üretimi 25 kat artırılmış olacak. Gelecekte yeni keşiflerle birlikte bu oran yüzde 50’lere kadar çıkabilir. Yine aynı şekilde petrolde de önemli keşiflere imza atan Türkiye tüketiminin yüzde 7’sini kendi kaynaklarından karşılarken kendi potansiyelini keşfetmesi ile bu oranın 3 kat artarak yüzde 20 civarına çıkacağı öngörülmektedir. Üstelik bütün bunlar yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu yüzden Türkiye’nin 2. yüzyılı enerji yüzyılı anlamına gelmektedir.

Enerji Aktörü Olma Süreci

Türkiye enerji yüzyılının en önemli başlıklarından bir tanesi enerjide iddialı bir aktör olunmasıdır. Önceki yüzyıla bakıldığı zaman Türkiye’nin bölgesel enerji aktörü rolünü çok fazla ön plana çıkaramadığı görülmektedir. Ancak enerjinin ikinci yüzyılında Türkiye enerji projelerini ortaya çıkaran ve yöneten bir enerji aktörü haline gelmiştir. TANAP projesinde yüzde 30’luk bir ortaklığı olan Türkiye stratejik konumunun önemini bu proje ile ortaya koymuştur.

Ukrayna-Rusya savaşı ile birlikte AB ile sorunlar yaşamaya başlayan Rusya’nın bugünlerde tek çıkış yolu doğal gazda Türkiye ile enerji projeleri yapmak olduğu görülmektedir. Bu projelerinde Türkiye’nin enerji aktörü rolünün kuvvetli olacağı görülmektedir. Enerji  yüzyılında Rusya Türkiye AB ülkeleri bir portföyde ortaya çıkaracak iddialı bir projenin ayak sesleri bugünlerde duyulmaktadır. Böylece Türkiye enerji projelerine vermiş olduğu katkılar sonucunda enerjide merkez ülke olma iddiasını ortaya koymaktadır. Hiç şüphesiz bu iddianın en önemli temel taşlarını ise teknolojik ilerleme ve güçlü bir enerji yönetimi oluşturmaktadır.

Enerji Teknolojilerindeki İlerleme

Türkiye 2053 yılına kadar emisyonsuz bir enerji sektörü hedeflediğini kamuoyu ile paylaştı. Bu hedef doğrultusunda yenilenebilir enerji teknolojilerinde önemli gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Şu an elektrik tüketiminin yüzde 50’den daha fazlasını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan Türkiye’nin rüzgar ve güneşte daha fazla kurulu güce ulaşması beklenmektedir.

Kurulu gücünü ortaya çıkaracak teknik ekipmanın üretilmesi noktasında bugünden önemli adımlar atan Türkiye güneş ve rüzgardaki potansiyelini ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken de rüzgar ve güneş ile ilgili teknik ekipmanı Türkiye’de üretme noktasında bir strateji ortaya koyuyor. Türkiye enerji yüzyılında her kasabada her köyde yenilenebilir enerji tesisleri kendine yer bulmaya başlayacaktır. Çünkü potansiyel olarak Türkiye güneş ve rüzgardan çok daha fazla enerji üretecek bir durumdadır. Bu durumun önündeki en büyük engel ise teknolojinin daha fazla ilerlemesi ve maliyetlerin düşürülmesidir. Bu strateji ile hareket eden Türkiye kendi potansiyeli ile kendi enerjisini üreten bir konuma yükselecek böylece kendi kendine yetebilen enerji aktörleri grubunda yer alacaktır.

Batarya teknolojisi, hidrojen ve nükleer enerjideki gelişmeler Türkiye enerji yüzyılı açısından oldukça önemlidir. Bu alanlarda önemli mesafe katetmek için stratejiler ortaya koyan Türkiye’nin bu yüzyılda önemli ilerlemeler kaydedeceği öngörülmektedir. Böylece teknolojik ilerlemede de kendi potansiyelinin farkına varacak olan Türkiye küresel düzlemde etkili bir aktör haline dönüşecektir.

Sonuç olarak, Türkiye birinci yüzyıldaki güçlü bir aktör olarak ortaya çıkmamasındaki en önemli nedenlerden birisi olan enerji bağımlılığını ikinci yüzyılda kendi potansiyelini keşfederek teknolojik ilerleme kaydetmesi ile birlikte enerji yüzyılı haline getirecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamleleri bu anlamda önemli bir kapı aralamıştır. Böylece Türkiye’nin güçlenmesi ve küresel bir aktör haline gelmesine yardımcı olacak bu stratejinin uygulanması için yeni hamlelerle sürecin devam ettirilmesi gerekiyor. Cumhuriyetin 100. Yılını kutladığımız bugünlerde ortaya konan Türkiye yüzyılı yaklaşımı büyük bir strateji ortaya koyarken Türkiye enerji yüzyılı söylemi de bu stratejiye en büyük katkıyı sunacak potansiyelde görünmektedir.

[Dr. Öğr. Üyesi Yunus Furuncu, Türkiye Araştırmaları Vakfı Kıdemli Araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu