İsrail Meclisi (Knesset), 28 Ekim 2024’te Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA), İsrail ve işgal altındaki Doğu Kudüs’teki faaliyetlerini yasaklama kararı aldı. Karar, 30 Ocak itibarıyla yürürlüğe girdi ve ajans Doğu Kudüs’teki merkez yerleşkesini kapattı. Ajansın yabancı personeli ülkeyi terk ederken özellikle Batı Şeria’da bulunan yerel personeli ise çalışma imkanlarını kaybetti. Tam da Gazze Şeridi’nin ateşkes sonrasında yardıma en çok ihtiyaç duyduğu dönemde UNRWA’ya gelen yasak, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistinli mültecileri derinden etkileyecek. Çoğunluğu Gazze’de olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan yaklaşık 2,5 milyon Filistinli mülteci, ajansın eğitimden sağlığa, istihdamdan beslenmeye sağladığı imkanlardan mahrum kalacak. Buna karşın, UNRWA’nın faaliyetlerini yasaklamak suretiyle Filistinli mültecilere ve hatta mülteci statüsüne bir darbe daha vurmayı hedefleyen İsrail’in kendi verdiği karardan zarar görme olasılığı bir hayli büyük.
İsrail’in Hedefindeki UNRWA
İsrail, Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı Ekim 2023’ten beri, uluslararası insancıl hukukun neredeyse tüm normlarını hiçe saydı. Orantısız güç kullanımı, sivil halkın ve alt yapının hedef alınması, halkın zorla göç ettirilmesi, toplu katliam-etnik temizlik, açlık ve susuzluğun silah olarak kullanılması gibi Cenevre Sözleşmesi hükümlerine aykırı pek çok eylemde bulundu. Bunu yaparken uluslararası sistemin başat organizasyonu olan BM’yi ve kurumlarını hedef tahtasına oturttu.
İsrailli birçok siyasi, BM’yi Hamas’ı desteklemek ve kendilerine karşı hareket etmekle suçladı. İsrail’in BM’ye karşı tavrı, Orta Doğu’da gerilimin acilen düşürülmesi çağrısı yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan ederek ülkeye girişini yasaklamasına kadar vardı. Lübnan’da Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL), İsrail ordusu tarafından defalarca hedef alındı. UNIFIL’e yönelik saldırılarda, BM askerlerine karşı kimyasal silah sayılan beyaz fosfor kullanılmasına kadar ileri gidildi. UNRWA da düzenli olarak başta Hamas olmak üzere Filistinli gruplara destek vermekle suçlandı ve kapatılması talep edildi. Dünyanın sessizliği İsrail’in pervasızlığıyla birleşince, “bağlayıcılığı güce dayanan” uluslararası hukuk ve sistemin de yetersizliği gözler önüne serildi.
Aslında İsrail’in UNRWA’ya karşı ithamları Ekim 2023’te başlamadı. Ajans, geçmişte de defalarca İsrail saldırısına uğradı; gerek işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan kampları, okulları ve sağlık kurumları gerek de Lübnan’daki kurumları İsrail saldırılarının hedefi oldu. 7 Ekim 2023’ten bu yana, UNRWA’nın itibarsızlaştırılması ve kapatılması yönünde faaliyet hız kazanırken bu süreçte ajansın Gazze’deki 258 personeli de İsrail tarafından katledildi.
İsrail’in UNRWA’ya yönelik en ciddi suçlaması, 12 personelinin Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından düzenlenen “Aksa Tufanı Operasyonuna” katıldığını öne sürmek oldu. Bu iddiasının akabinde, Ocak 2024’te ABD, UNRWA’ya sağladığı fonları geçici bir süre durdurma kararı aldığını duyurdu. ABD’nin ardından Almanya, İsviçre, İtalya, Kanada, Finlandiya, İzlanda, Avustralya, İngiltere, Hollanda, ABD, Fransa, Avusturya, Japonya ve Estonya da UNRWA’ya yönelik finansal desteği geçici süreyle durdurma kararlarını açıkladı. Bu kararlar ekonomik açıdan zor durumda olan ajansın faaliyetlerini bir hayli zora soktu.
BM’de iddiaların araştırılması için kurulan Bağımsız İnceleme Grubu, İsrail’in “UNRWA’nın terör bağlantısı” olduğuna ilişkin iddialarına kanıt sunmadığını bildirip İsrail’in söz konusu iddialarını kanıtlayacak somut bir delil bulunmadığı yönünde hüküm verse de bu hüküm, “BM zaten bizim aleyhimizde çalışıyor” tezi sebebiyle İsrail tarafından itibar görmedi. Dolayısıyla BM’nin kararına karşın İsrail UNWRA’ya yönelik itibarsızlaştırma ve kapatma politikasından vazgeçmedi ve 28 Ekim 2024’te, “muhalefet yasası” olarak görülen yasa aşırı sağın yükselişini gösteren bir oranla İsrail meclisinde onaylandı.
İsrail’in UNRWA’yı niçin yasaklamak istediğine ilişkin yapılan yorumlarda ise genellikle “Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını ortadan kaldırma amacı” vurgulanıyor. Başka bir deyişle, İsrail’in UNRWA’nın ortadan kalkması durumunda, Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönme tasavvurunu kaybedeceği saikiyle bu önemli kararı aldığı savunuluyor. Nitekim UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini de bir açıklamasında İsrail’in amacının bu olduğunu, “UNRWA’yı kapatma çağrıları milyonlarca Filistinlinin mülteci statüsünü sonlandırmak için yapılıyor.” sözleriyle ifade etmişti.
İsrail’in saldırılarının sebebini ve UNRWA’nın önemini anlamak için ajansın kuruluşuna ve faaliyetlerine de göz atmak gerekiyor.
“Filistinli Mülteciler” Sorunu ve UNWRA
Bölgedeki uzun süreli çatışmalar neticesinde 14 Mayıs 1948’de, İsrail’in işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında bağımsızlığını ilanı ve on binlerce Filistinliyi zorunlu göçe tabi tuttuğu “Nekbe”nin (Büyük Felaket) ardından BM Genel Kurulu’nun 8 Aralık 1949 tarih ve 302 (IV) sayılı kararıyla Filistinli mültecilere yönelik doğrudan yardım ve çalışma programları yürütmek amacıyla UNRWA kuruldu.
Faaliyet alanı, “1 Haziran 1946 ile 15 Mayıs 1948 tarihleri arasında normal ikamet yerleri Filistin olan ve 1948’de hem evlerini hem de geçim kaynaklarını kaybeden kişiler” olarak tanımlanan UNRWA, faaliyete başladığı 1950’de 750 bin Filistinli mültecinin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyordu. İsrail’in 1967’de Doğu Kudüs ve Batı Şeria işgalleriyle yaşanan yeni zorunlu göç ve nüfus artışlarıyla UNRWA bugün işgal altındaki Filistin topraklarıyla Ürdün, Suriye ve Lübnan’da toplam 6 milyona yakın Filistinli mültecinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.
UNRWA, başlangıçta “Filistinli mülteciler” sorununa çözüm bulunana kadar geçici süreyle kurulmuş olsa da bu soruna bir türlü siyasi çözüm bulunamadığı için BM Genel Kurulu, ajansın görev süresini defalarca yeniledi ve son olarak 30 Haziran 2026’ya kadar uzattı. UNRWA’nın kaydını tuttuğu Filistinli mültecilerin “uluslararası hukuka dayalı mülteci statüsü ve olası bir müzakerede topraklarına geri dönüş hakkı” bulunuyor.
BM’nin “evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli” şeklindeki 194 sayılı kararını ise İsrail uygulamayı reddediyor.
UNRWA’nın 75 yıldır Filistinli mültecilerin aile arşivlerini tutuyor olmasıysa ajansın en önemli faaliyeti olarak nitelendirilebilir. UNRWA Genel Komiseri Lazzarini’nin başka bir açıklamasında belirttiği üzere, bu arşiv dosyalarının saklanması, Filistinli Mültecilerin uluslararası hukuk kapsamındaki haklarının korunması açısından büyük önem taşıyor. Ajansın arşivlerinin büyük kısmı, dijitalleştirilmiş şekilde Ürdün’deki merkezinde muhafaza ediliyor.
UNWRA’nın Faaliyetlerinin Yasaklanması Filistinli Mültecilere Büyük Zararlar Verecek
Daha önce ifade ettiğimiz gibi, işgal altındaki Filistin toprakları ve Filistinli mültecilerin yaşadığı 3 ülkede bulunan ve çoğunluğu kamplarda çok zor koşullarda yaşayan toplam 6 milyona yakın mülteci, UNRWA’nın sunmuş olduğu imkanlardan faydalanıyor. Gıda, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçları, ajansa yapılan bağışlar sayesinde ajans tarafından karşılanıyor.
Ajansın İsrail’de ve Doğu Kudüs’te faaliyetlerinin yasaklanması, doğrudan Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinli mültecilerin, dolaylı olarak Ürdün, Suriye ve Lübnan’dakilerin de sosyal durumunu olumsuz etkileme potansiyeline sahip.
UNRWA’nın BM personelleri, İsrail tarafından vize sürelerinin sona erdirilmesi sebebiyle ülkeyi terk etti. Yerel personellerinin çoğu Batı Şeria’da olduğu için Doğu Kudüs’e geçme imkanları ortadan kalktı. Doğu Kudüs’teki merkez yerleşke kapatıldı; UNRWA yetkilileri sağlık merkezi ve okulun faaliyetine devam etmesinde ısrarlı olacaklarını açıklasa da İsrail’in buna izin vermeyeceği düşünülüyor.
Öte yandan UNRWA Kıdemli İletişim Yöneticisi Jonathan Fowler, Hamas ve İsrail arasında Gazze’deki ateşkes devam ederken ve yardımların ulaşması için sınırlı bir zaman varken ajansın faaliyetlerin durdurulmasının yardımların hızlanması ve artması gereken dönemde insani yardım operasyonunu çökertebileceğini düşünüyor.
Dolayısıyla işgal altındaki Filistin toprakları Gazze Şeridi ve Batı Şeria ile Doğu Kudüs’teki yaklaşık 2,5 milyon Filistinli mültecinin, mezkûr yasaklama kararından doğrudan etkilenmesi bekleniyor.
Ajansın, ortaya çıkışının merkezinde yani işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyetlerini yürütemeyecek olması, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki gerekliliğine ve hakkındaki iddialar sebebiyle diğer faaliyetlerine de şüphe ile yaklaşılması, yapılan bağışların azalmasını beraberinde getirme potansiyelini taşıyor. Buna ABD başkanlık koltuğuna, Donald Trump’ın tekrar oturması da eklenince, ekonomik olarak zor bir süreç geçiren ajansın, daha da zor günler yaşayabileceği konusunda endişelere sebep oluyor. Zira Trump yönetimi, 2018 yılında UNRWA’ya yaptığı 365 milyon dolarlık yardımı kesme kararı almış, bu kararın ardından fon yetersizliği nedeniyle ajansın Filistinli mültecilere sağladığı hizmetler sonlanma riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu süreçte İsrail’in yine bugünküne benzer suçlamalarla UNRWA’nın faaliyetlerini durdurma çabaları, ABD dışındaki bazı ülkelerin de ajansa yardımları askıya almasına sebep olmuştu. Ajans kuruluşundan itibaren kaynak açısından en zor günlerini yaşamıştı.
Sonuç: İşgalin Sürdürülebilirliği ve İsrail’in Çelişkisi
Tüm bunların toplamının işaret ettiği üzere, İsrail, yaklaşık 6 milyon Filistinli mültecinin bir şekilde yaşamasını sağlayan UNRWA’yı, Filistinli mültecilerin geri dönüş fikrini diri tutmasını sağladığı için zararlı bir kuruluş olarak görüyor ve faaliyetlerinin tamamen sonlandırılmasını istiyor. Bunu İsrail ve işgal altındaki Doğu Kudüs’te ajansın faaliyetlerini yasaklayarak kısmen başarmış gibi görünüyor; fakat bu başarı İsrail’e katkı sağlayacak mı?
Bu karar, UNRWA’nın desteğiyle hayatta tutulan Filistinli mültecilerin, zaten zor olan hayatını yaşanmaz hâle getirme potansiyeli taşıyor. Gazze’nin hâli zaten ortada; Batı Şeria’da ise Filistinli mülteciler, hayat pahalılığının son derece fazla olduğu bir dönemde, ajansın sağlık, eğitim, ayni ve nakdi yardımlarından faydalanamaz duruma gelecek. Rakamlarla ifade edersek:
Sadece Batı Şeria’da 47 bin civarında öğrenci ajansın okullarında eğitim görürken senede 700 bin civarında hasta ajansın ücretsiz sağlık merkezlerinde tedavi ediliyor. Bu kurumlarda yüzlerce Filistinli istihdam edilirken İsrail işgali altındaki topraklarda ajansın sorumlu olduğu 27 mülteci kampının 19’u Batı Şeria’da bulunuyor. Yüzlerce aileye ayni ve nakdi yardım yapılıyor.
Hülasa, UNRWA aslında statükonun devam edebilmesi için İsrail’in kapatmak şöyle dursun, yaşamasını sağlamaya çalışması gereken bir kurum olarak dikkat çekiyor. UNRWA, kuruluşundan bu yana yaptığı yardımlarla ve projeleriyle oluşturduğu istihdamla bir sosyal düzenin oluşmasını sağladı, Filistinli mültecilerin İsrail’e karşı daha büyük bir isyan dalgasını başlatmasının önüne geçti. İsrail’in işgali sürdürebilmesindeki kilit taşı da aslında burada; Filistinlilerin hayatını zorlaştıracak her şeyi yaparken aslında birtakım haklara sahip olduklarını ve yaşadıklarını telkin edici denge işgalin sürdürülebilirliğinin yegâne yolu ve UNRWA da bu dengenin önemli bir parçasıydı.
İsrail’in aldığı bu karar, bu dengenin sarsılmasına ve söz konusu sosyal düzenin bozulmasına işaret ediyor. Dolayısıyla özellikle Batı Şeria’da, Filistinlilerin zaten işgalci statüsü sebebiyle öfke duyduğu İsrail’e karşı hareketlenmesi ve öfkesinin açığa çıkması, İsrail için yaklaşan bir tehdit hâlini alıyor.
İsrailli yetkililer UNRWA’nın hizmetlerinin gerekli ve kaliteli olmadığını iddia ediyor. Buna karşın söz konusu ihtiyaçları kendileri karşılamayı da reddediyor. İsrail’in bu tavrı, gelecek süreçte Batı Şeria’dan doğabilecek daha fazla tehdit ve isyanla yüzleşme ihtimalini artırıyor. Gazze’de ateşkesle beraber Batı Şeria’ya yönelik baskı ve saldırıların aşırı sağcıların hükümetteki pozisyonu ve baskısıyla bu süreçte arttığını da hatırlatalım.
Sonuç olarak, 7 Ekim’in getirmiş olduğu körleşme ve aşırı sağın yükselişiyle bir muhalefet teklifi olarak sunulup İsrail meclisinden geçen bu yasak kararının, ilk bakışta Filistinli mültecilere vereceği zarar göze çarpsa da uzun vadede bu karardan olumsuz yönde en fazla etkilenecek tarafın İsrail’in kendisi olması kaçınılmaz.
İsrail’in, UNRWA’nın ortadan kaldırılmasıyla Filistinli mültecilerin geri dönüş umudunun öleceği yönündeki “yanılsamasına” gelirsek; UNRWA, Filistinli mülteciler sorununu doğuran kurum değil, Filistinli mülteciler sorununun ortaya çıkmasını sağladığı kurumdur. Filistinli mültecilerin statüsü, BM kararlarıyla belirlenmiştir. Aşırı sağın baskıları ve 7 Ekim’in yol açtığı körleşmeyle İsrail’in göremediği husus, UNRWA’nın sadece İsrail’de yasaklanması değil, tamamıyla kapatılması dahi, Filistinli mültecilerin eve dönüş fikrinin ortadan kalkmasına sebep olmayacaktır.