Yeniden İnşa Sürecinde Suriye ile Enerji Alanında İşbirliği

Gündeme Gelmesi Gereken Bir Mesele

Aralık 2024 Suriye’deki gelişmeler neticesinde Ortadoğu’daki var olan denklemin değişmesine neden olan son derece hareketli gelişmelerin yaşandığı bir zaman dilimi olarak tarihe geçmiştir. Zira en başta Suriye İç Savaşı sona ermiş, 61 yıllık Baas rejimi ve 53 yıllık Esed ailesi iktidarı devrilmiştir. Bununla birlikte Suriye’de yeni bir döneme geçiş söz konusudur. Ancak 13 yıllık iç savaşın sonrasında başlayan yeni dönemde Suriye’nin ciddi zorluklarla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Zira yeni yönetime Esed’in paramparça ettiği ve bir nevi yıktığı bir ülke miras kalmıştır. Bu doğrultuda Suriye’nin karşı karşıya olduğu en önemli mesele ülkenin tekrardan inşa edilmesiyle ilişkilidir. Ancak bir ülkenin yeniden inşası ve uluslararası sisteme tekrar entegre olması sanıldığı kadar kolay değildir. Bunun için çok büyük yatırımlara gereksinim duyulmaktadır. Dolayısıyla Suriye yönetiminin yeniden inşa sürecinde ülkeye yatırım çekmesi zaruri hale gelmektedir. Bu doğrultuda ülke yönetiminin yatırım çekebileceği birtakım kritik alanlar Suriye’nin yeniden inşasını kolaylaştırmakla birlikte birtakım yeni işbirliklerinin de oluşumuna zemin hazırlayacak potansiyele sahiptir. Enerji şüphesiz söz konusu alanların başında gelmektedir. Tüm bunların ışığında ülkedeki mevcut durumun Türkiye-Suriye arasında enerji alanında işbirliğinin tesis edilmesine zemin hazırlayacağı iddia edilebilir.

Suriye ve Enerji Jeopolitiği

Asya’nın Akdeniz’e açılan kapısı durumundaki Suriye jeopolitik ve jeostratejik olarak son derece önemli bir ülkedir. Nitekim ülkede açığa çıkarılmayı bekleyen birçok potansiyel alanın varlığı söz konusudur. Buna karşın sanılanın aksine asıl potansiyelin var olduğu alan inşaat sektörü değildir. Bu bağlamda enerji sektörünün daha önemli bir potansiyeli olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira Suriye her ne kadar uluslararası enerji denkleminin önde gelen aktörlerinden birisi olmasını sağlayacak kadar büyük ölçekte olmasa da ülkeyi kendi kendine yetecek konuma getirecek kadar enerji kaynaklarına sahiptir. Buna karşın Suriye’nin mevcut uluslararası ajansların açıkladığından çok daha büyük boyutlarda petrol rezervi ve potansiyeli bulunmaktadır.

Suriye’nin petrol potansiyelinin boyutları için; büyük balıkların ağzını sulandırmayacak kadar küçük, fakat bölgede yeni bir devlet kurulmasına imkân sağlayacak ya da bölgeyi yeniden imar edip hayata döndürecek kadar da büyük olduğu ifade edilmektedir. Petrol ve gaz kuşağı Suriye’nin kuzeydoğusundan başlayarak, güneybatısına doğru devam etmektedir. Petrol rezervleri ve potansiyeli açısından en çok dikkat çeken Haseke vilayetidir. İkinci sırayı ise Deyrizor vilayeti almaktadır. Ayrıca Rakka vilayetinde de nispeten küçük olmakla birlikte keşfedilmiş petrol ve gaz sahaları mevcuttur. Halep şehrine doğru, batı yönünde devam edildiğinde de sondaj neticesinde petrol emaresine rastlanmış kuyular mevcuttur.[1] Bununla birlikte Suriye’nin gaz üretiminin önemli bir kısmını sağlayan Humus vilayeti de en büyük gaz kaynaklarına sahip olan bölgedir. Genel olarak bakıldığında petrol bağlamında toplamda 25 sahada yaklaşık 4,5 milyar varil petrol eşdeğeri rezerv olduğu tahmin edilmektedir.

Tablo-1 Kamışlı-Malikiye Arasında Yer Alan Sahaların Rezervleri
Saha Adı

Tahmini Rezerv

(Milyon varil)

Derik

8

Lelak

7

Karaçok

436

Hamza

145

Suvadiye

2550

Rumalian

150

Tel Garab

11

Uluyan

40

El Kairat

6

Bal El Hadid

13

Yusufiye

35

Şeyh Said

117

Maşhuk

650

Badran

8

Odeh

100

Kantaniye

12

Kotba

11

Şamu

1

Kirbah

33

Nakur

30

Ebu Gazel

27

Matlot

5

El Berde

25

Tel Berrak

3

El Bauab

3

Kaynak: Oğuzhan Akyener, Suriye’de Yeni Gelişmeler Işığında Yeni Dinamikler ve Enerji Kaldıracı, Ankara: TESPAM : 2024.

Harita-1: Kamışlı-Malikiye Arası Petrol ve Doğal Gaz Sahaları

Kaynak: Akyener, Suriye’de Yeni Gelişmeler Işığında Yeni Dinamikler ve Enerji Kaldıracı.

Harita -2: Haseke Civarındaki Petrol ve Doğal Gaz Sahaları

Kaynak: Akyener, Suriye’de Yeni Gelişmeler Işığında Yeni Dinamikler ve Enerji Kaldıracı.

Bununla birlikte söz konusu rakamın 7 milyar varil düzeyinde olduğuna dair bazı hesaplamaların da varlığı dile getirilmektedir. Bu noktada Suriye’nin petrol rezervlerini miktar açısından daha anlaşılabilir hale getirmek mümkündür. Örneğin ABD, dünya genelinde en büyük petrol tüketicisidir. Günlük petrol tüketimi yaklaşık 20 milyon varil civarındadır. Bununla birlikte 7 milyar varil, ABD’nin yaklaşık 1 yıllık tüketimine eşittir (365 gün x 20 milyon varil = 7,3 milyar varil). Üretim açısından ele alındığında örneğin Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biridir. Günlük üretimi yaklaşık 10 milyon varildir. Bununla birlikte 7 milyar varil, Suudi Arabistan’ın yaklaşık 2 yıl içinde üreteceği petrol miktarına eşittir (10 milyon varil x 730 gün = 7,3 milyar varil). Günlük petrol tüketimi yaklaşık 1 milyon varil olan Türkiye ile karşılaştırmak gerekirse 7 milyar varil, Türkiye’nin yaklaşık 20 yıllık tüketimine denk gelmektedir (1 milyon x 365 gün x 20 yıl = 7,3 milyar varil). Bu doğrultuda iç savaş öncesinde Suriye’nin günlük petrol üretimi yaklaşık 400 bin varile ulaşmıştır. Buna karşın 13 yıllık iç savaş sürecinde ülkenin enerji sektörü ciddi ölçüde olumsuz etkilenmiştir. Dolayısıyla bu alanın da yeniden inşası gibi bir durum söz konusudur. Bu noktada Türkiye açısından son derece önemli roller üstlenmesi gibi bir durum karşımıza çıkmaktadır.

Suriye Enerji Sektörünün Yeniden İnşası

Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir enerji köprüsü olma hedefiyle hareket etmekte ve enerji ticaretinde önemli bir transit ülke konumundadır. Suriye ise Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına yakın konumu ve Arap Doğal Gaz Boru Hattı gibi projelere entegrasyon potansiyeli ile dikkat çekmektedir. Türkiye’nin artan enerji ihtiyacı ve Suriye’nin savaş sonrası enerji altyapısının yeniden inşa edilmesi ihtiyacı, bu iki ülke arasında enerji alanında işbirliği yapılması için önemli bir zemin sunmaktadır.

Harita-3: Suriye’nin Petrol ve Doğal Gaz Altyapısı

Suriye enerji sektörü hâlihazırda ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. İlk olarak ülkenin sahip olduğu enerji kaynaklarının büyük çoğunluğu ekonomik perspektiften bakıldığında, genellikle düşük kaliteye ve yüksek üretim maliyetlerine sahiptir. Bu da profesyonel bir üretim planlaması sürecine olan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Bununla birlikte diğer bir sorun ise ülkenin enerji kaynakları açısından var olan potansiyelinin açığa çıkarılamamasıdır. Öyle ki Suriye’nin birçok yerinde sismik araştırmaları yapılmış ama keşfedilmeyi bekleyen enerji kaynaklarının olduğu bilinmektedir. Örneğin Halep şehrine doğru, batı yönünde devam edildiğinde de sondaj neticesinde petrol emaresine rastlanmış kuyular mevcuttur. Bu doğrultuda bir diğer sorun ise hâlihazırda Suriye’nin petrol rezervlerinin büyük bir bölümünü oluşturan bölgelerin PYD’nin kontrolü altında kalmasıdır. Zira bu sahalarda yapılan üretimlerin bir kısmı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) kara nakliyatı ile para ya da mal karşılığında, mevcut petrol fiyatlarının çok aşağısındaki fiyatlardan satılmaktadır. Dolayısıyla PKK/PYD terörünün finansman kaynaklarından birisi işlevi görmektedir.[2]

Taraflar Arası İşbirliğinin Önündeki Suni Engeller

Suriye iç savaşı, ülkenin enerji altyapısını ciddi bir şekilde tahrip etmiştir. Elektrik üretim tesislerinden doğal gaz boru hatlarına kadar çeşitli enerji altyapısı unsurları savaş sürecinde zarar görmüş ve yeniden yapılandırılmayı beklemektedir. Bu noktada, Türkiye’nin enerji sektöründeki teknik bilgi birikimi ve altyapı projelerindeki deneyimi, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde önemli bir destek sağlayabilir. Dolayısıyla Türkiye ile Suriye arasındaki enerji İşbirliği potansiyeli, jeopolitik konumları ve enerji arzı ile talebi arasındaki tamamlayıcılık dikkate alındığında kayda değer bir öneme sahiptir. Buna karşın Türkiye ve Suriye arasındaki enerji alanında iş birliği konusunda birtakım suni engellerin çıkma olasılığı söz konusudur. Söz konusu engeller, çoğu zaman siyasal, ekonomik ve sosyal faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ve çözülmesi gereken yapay bariyerlerdir. Bunlardan ilki güvenlik sorunlarıdır. Bununla birlikte bölgede bitme noktasına gelmiş olsa da kısmen devam eden istikrarsızlık ve güvenlik sorunları, enerji altyapı projelerinin uygulanabilirliğini tehdit eden önemli bir unsurdur. Nitekim özellikle enerji nakil hatlarının güvenli bir şekilde inşa edilmesi ve işletilmesi, terör faaliyetleri ve silahlı çatışma riskleri nedeniyle mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla Suriye’deki mevcut durum, bölgesel aktörlerin enerji işbirliğine yönelik adımlar atmasını önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Buna karşın söz konusu engelin her geçen gün aşılabilir olduğuna dair gelişmelere tanıklık edildiği de göz ardı edilmemelidir.

Bir diğer suni engel ise uluslararası aktörlerin yaklaşımlarıdır. Bu doğrultuda uluslararası aktörler, Türkiye-Suriye enerji işbirliği üzerinde dolaylı ancak önemli bir etki yaratmaktadır. Öyle ki ABD, AB, Rusya gibi uluslararası sistemin önemli aktörlerinin Suriye’ye yönelik politikaları, enerji alanındaki potansiyel projelerin önünde zaman zaman suni de olsa engel teşkil etmektedir. Zira önceki yıllarda Rusya ve İran’ın Suriye enerji sektöründeki etkisi, Türkiye ile Suriye arasında bir enerji işbirliği mekanizmasının kurulmasını daha da zorlaştırdığına tanıklık edilmiştir. Ancak dönem artık o dönem değildir ve Suriye ciddi bir değişim süreci içerisindedir. Dolayısıyla Türkiye-Suriye enerji işbirliğinin önündeki suni engeller, çoğu zaman jeopolitik ve sosyo-ekonomik faktörlerin karmaşık bir etkileşiminin sonucudur. Bu engellerin aşılması, özellikle siyasi ve diplomatik kanalların yeniden açılmasına, güvenlik ortamının tesis edilmesine ve uluslararası yaptırımların yumuşatılmasına bağlıdır. Enerji alanındaki işbirliğinin sürdürülebilir bir temele oturtulabilmesi için tarafların, uzun vadeli çıkarlarını ön planda tutarak pragmatik bir yaklaşım benimsemeleri gerekmektedir.

Sonuç

İç savaş sırasında Suriye’nin enerji sektöründe büyük bir tahribat yaşandığı aşikârdır. Bu doğrultuda yeniden inşa sürecinin sadece altyapı değil, aynı zamanda politik ve ekonomik açıdan da zorlu bir yol haritası gerektirdiği tartışmasızdır. Nitekim 13 yıl süren iç savaşın etkileri enerji altyapısına ciddi şekilde zarar vermiş; elektrik santralleri, petrol ve doğalgaz tesisleri, boru hatları ve dağıtım ağları büyük ölçüde hasar görmüştür. Dolayısıyla Suriye’nin enerji konusunda içerisinde bulunduğu durum hiç de iç açıcı değildir. Ancak Türkiye’nin devreye girmesiyle bunun tersine dönmesi muhtemeldir. Zira Suriye’nin yaşamış olduğu sorunlar Türkiye’nin enerji alanındaki gelişimiyle bir araya geldiğinde taraflar arasında bir kazan-kazan ortamı gün yüzüne çıkmaktadır. Öyle ki Türkiye, başta Suriye’nin enerji sektörünün yeniden inşası olmak üzere ülkedeki enerji faaliyetlerini başarıyla gerçekleştirebilecek yetenek ve teknik bilgiye sahiptir. Ancak Türkiye’nin Suriye’ye sağlayacağı avantajlar bununla da sınırlı değildir. Öyle ki Türkiye’nin olası bir diğer katkısı ülkenin enerji üretiminin büyük çoğunluğunun terör örgütlerinin elinde olmasıyla ilişkilidir. Bu doğrultuda Türkiye’nin gerek Esed yönetiminin devrilmesi sürecindeki destekleri gerek Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi PKK/PYD terör unsurlarını ortadan kaldırabilecek motivasyona sahip oluşu, Ankara’nın katkılarının ne kadar gerçekçi olabileceğine işaret etmektedir. Şüphesiz bu süreçten Türkiye de önemli kazançlar elde edecektir. Enerji diplomasisi kapsamındaki avantajlar bunlardan sadece bir bölümüdür.

Sonuç olarak Suriye iç savaşı, 2011 yılından itibaren bölgede derin bir jeopolitik ve ekonomik istikrarsızlığa yol açmış, bu durum iki komşu ülke olan Türkiye ve Suriye arasındaki enerji işbirliği imkânlarını da önemli ölçüde etkilemiştir. Ancak, savaşın etkilerinin azalması ve Suriye’nin yeniden inşa sürecine girmesiyle birlikte, Türkiye ile Suriye arasında enerji alanındaki işbirliği potansiyeli yeniden değerlendirilmesi gereken bir konu haline gelmiştir. Her iki ülkenin de jeostratejik konumu ve enerji sektöründeki tamamlayıcılıkları, bu işbirliğinin uzun vadede bölgesel istikrar ve ekonomik kalkınma için önemli bir katkı sağlayabileceğine işaret etmektedir.

Dipnotlar:

[1] Oğuzhan Akyener, Suriye’de Yeni Gelişmeler Işığında Yeni Dinamikler ve Enerji Kaldıracı, Ankara: TESPAM : 2024.

[2] Ömer Faruk Pekgöz, “Surı̇ye’nı̇n Enerjı̇ Paradoksu: Savaş, Kaynaklar ve Yenı̇den İnşa Sürecı̇”, Ankasam, Aralık 2024.

Doç. Dr. Anıl Çağlar ERKAN, bağımsız araştırmacıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu