ABD’nin Suriye’den Onurlu Çıkışı Mümkün mü?

Suriye’de halkın 61 yıllık diktatör Baas rejimini devirmesinin ardından yeni bir dönem başlamıştır. Beşar Esed yönetiminin çöküşe geçtiğini ve Esed’in ülkeden kaçmak zorunda kaldığını gören Rusya, apar topar Suriye’den çıkmak durumunda kalmıştır. Rusya bölgedeki gelişmeler karşısında Suriyelilerle anlaşma içinde askeri üsleri boşaltmış, kontrol ettikleri üslere herhangi bir saldırı olmadan, asker kaybı yaşamadan ve Suriye’de yeni yönetimle müzakere sağlayabilecek bir zeminde bölgeden ayrılmıştır. Ancak elbette 10 yılı aşkın süredir bölgede varlık gösteren ve yatırımlar yapan Rusya için bu çıkış tablosu bir bakımdan büyük bir hezimettir.

İran, bölgede gittikçe azalan etkisi ve yeni Suriye yönetiminin İran’ın bölgedeki politikalarından rahatsızlığı nedenleriyle Suriye’den çıkmak zorunda kalmıştır. Bölgede herhangi bir çatışma ve gerilim yaşanmaması için Türkiye ve Irak’ın koordine hareket etmesinin yanında ABD’nin İran’a müzahir unsurların hareketliliğini önlemesi, İran’ın milis güçlerinin bölgeye intikalini engellemiştir. Böylelikle geniş çaplı çatışmalar yaşanmadan ve kan dökülmeden Suriyeliler ülkelerinin yönetiminde hakimiyet sağlamayı başarmıştır.

Suriye’de halkın gerçekleştirdiği büyük değişimin eksik kalan yanı ise PKK/PYD terör örgütlerinin varlık göstermeyi sürdürdüğü bölgede henüz tam egemenliğin tesis edilememiş olmasıdır. Ancak yeni Suriye yönetimi ve Türkiye bölgede terörün bitirilmesi hususunda kararlılık ve dayanışma gösteriyor. Böyle bir atmosferde, bölgede PKK/PYD ve türevleri olan terör örgütlerinin uzun süreli varlık göstermesi pek mümkün olmayacaktır. Bu denklemde ABD’nin sergileyeceği tutum, bölgede ABD’ye karşı yükselen tepkilerin nasıl bir noktaya evrileceği hususunda belirleyici olacaktır. Bu nedenle ABD’nin Suriye’de nasıl bir politika izleyeceği merak edilmektedir. Ayrıca ABD’nin izleyeceği politikalar doğrultusunda Suriye’den onurlu bir çıkış yapıp yapamayacağı sorusu akıllara gelmektedir.

Amerikan Çıkarları Neyi Gerektiriyor?

Tüm bu yaşanan gelişmelerin akabinde ABD, Suriye’den onurlu bir çıkış yapma seçeneğini halen tümüyle kaybetmiş değil. Ancak her geçen saat ABD için büyük bir enerji, prestij ve zaman kaybı olmaya devam ediyor. Diğer yandan ABD’nin Suriye’den kendi ulusal çıkarlarını koruyarak çıkması daha kolay ve daha az maliyetli olacaktır.

Mevcut şartlarda ABD, bölgeye sürekli asker ve teçhizat sevkiyatı yaparak kendisi için ciddi bir maliyet oluşturmakta ve mevcut politikalarıyla da genel olarak bölge halkının ve yerel dinamiklerin olumsuz tepkisiyle karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü ABD’nin destek verdiği terör örgütleri, bölgeyi istikrarsızlaştırmakta ve yerel halkın küçük yaştaki çocuklarını zorla silah altına alarak çocukları güvensiz ve tehlikeli bir hayata sürüklemektedir. Ayrıca PKK/PYD terör örgütü bölge üzerinde sürekli bir baskı unsuru olarak bölge halkını rahatsız etmekte ve huzurunu bozmaktadır. Böyle bir ortamda yerel halkın ABD’ye sempati duyması mümkün değildir.

Diğer taraftan yeni Suriye yönetiminin, ülkenin bütünlüğünü sağlayarak başkent Şam’da tek bir yönetim altında ülkeyi yönetme kararlılığı ortadadır. Bu durum yerel halk, yeni Suriye yönetimi ve Türkiye aktörlerinden müteşekkil bölgenin üç önemli ve belirleyici dinamiğinin orta ve uzun vadede hedeflerine ulaşacağını göstermektedir. Reel politik anlamda ABD’nin bu üç meşru aktörle uyum içinde çalışması, bölgedeki varlığı tamamen dış desteğe bağlı, yerel halk desteğinden yoksun olan ve meşruiyeti bulunmayan bir terör yapılanmasını desteklemesine göre daha rasyonel bir tercihtir.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinde siyasi olarak farklı dinamikler etkili olmuş olsa da aynı şekilde Suriye’den çekilmesi de gayet makul bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Çünkü ABD’nin Suriye’den ülkenin bütünlüğünü koruyacak ve istikrarını sağlayacak şekilde çekilmesi, yeni Suriye yönetimi ile iyi ilişkiler kurması için oldukça önemli bir adım olacaktır. Diğer yandan bölgenin başat aktörü aynı zamanda uzun yıllar yoğun ilişkiler içinde olduğu NATO müttefiki Türkiye ile ilişkilerde yeni bir beyaz sayfa açma açısından kritik bir tercih olacaktır. Bunun yanında özellikle son yıllarda bölgede ciddi zarar gören ABD imajının uzun vadede yeniden toparlanması açısından önemli bir başlangıç teşkil edecektir.

ABD’nin bölgedeki İran nüfuzundan rahatsız olduğu biliniyor. Yeni Suriye yönetimi ve Türkiye ile ABD’nin politikaları bu bakımdan birbiriyle uyumlu. Ayrıca DEAŞ terör örgütüne en büyük darbeyi indiren aktör de yine Türkiye ve yeni Suriye yönetiminin bileşenleridir. Yani ABD’nin İran’ı zayıflatması ve DEAŞ terör örgütünü tamamen tarihe karıştırması açısından Türkiye ve yeni Suriye yönetimi ile ilişkilerini sıcak tutması da faydalı olacaktır.

Trumpizm ve Suriye’nin Geleceği

20 Ocak itibarıyla ikinci başkanlık dönemine adım atan Trump’ın politikaları, ABD’nin Suriye’den onurlu çıkış seçeneğiyle uyumluluk gösteriyor. Çünkü Trump, seçim öncesi ve bugüne kadar kullandığı söylemlerinde savaşlara son vermek istediğini belirtiyor. Ayrıca “Önce Amerika” yaklaşımıyla Trump, hiçbir aktör ve faktörün Amerikan çıkarlarının önüne geçmesini istemediğini her fırsatta dile getiriyor. Mevcut durumda bölgedeki Amerikan çıkarları Suriye’den çekilme yönünde.

Trump’ın Suriye’de izleyeceği politikalar, “Önce Amerika” yaklaşımı için gerçek bir test niteliğinde olacak. ABD siyasetinde uzun yıllardır kök salan İsrail etkisi, Amerikan çıkarlarını İsrail çıkarlarının ardından ikincil pozisyona sürüklemiştir. İsrail bölgeyi ateş çemberine dönüştüren işgalci ve soykırımcı politikaları ile bölgeyi istikrarsızlaştırmakta, ticari akışı olumsuz etkilemekte ve savaş baronlarına hizmet eden bir yönelim göstermektedir. Bu durum uzun vadede hem İsrail’in hem de ABD’nin bölgedeki varlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda İsrail’in bölgedeki politikaları terör örgütlerinin varlığını destekleyen bir tablo ortaya koyuyor.

Ayrıca İsrail’in özellikle Suriye’deki yeni gelişmeler sonrası Türkiye’nin bölgede barış ve istikrar odaklı artan etkisinden rahatsız olduğu görülüyor. İsrail’in PKK/PYD terör örgütü ile iletişim ve etkileşim içinde olduğu da herkesin malumu. Tam da bu noktada Trump, Suriye’de izleyeceği politikalarla Amerika’yı gerçekten kimin yönettiğini gösterebilir. Trump’ın ikinci döneminde, ABD’yi Amerikan çıkarlarını önceleyen Donald Trump mı yönetecek yoksa hangi başkan gelirse gelsin Amerikan siyasetini kendi çıkarları ekseninde yönlendiren İsrail lobisi mi yönetecek? Bu perspektiften bakınca Amerika’nın geleceği ile Suriye’nin geleceği arasında bir bağ kurmak da mümkün. ABD, Amerikalılar tarafından yönetilebilirse Suriye’nin de Suriyeliler tarafından yönetilmesinin yolu daha açık olacaktır. ABD’nin geç de olsa Suriye’den onurlu çıkış imkânı vardır. Bu onurlu çıkış gerçekleşirse, Amerika çıkarlarını daha rasyonel zeminde koruyabilir ve Trump’ın Önce Amerika politikası ekseninde inşa ettiği seçim zaferi perçinleyebilir. Aksi takdirde Amerika uzun vadede istese de istemese de bölgeden çıkmak zorunda kalacaktır.

Dr. Mustafa Öztop, Ortadoğu Siyaseti ve Uluslararası İlişkileri uzmanıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu