İsrail’in, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yürüttüğü soykırıma varan savaş Lübnan, Yemen, İran, Irak ve Suriye’yi de içine alan ateş çemberine dönüştü. Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğunda Doha’da yürütülen müzakereler, İsrail’in aynı anda birçok cephede karşı karşıya olduğu durum düşünüldüğünde kritik rol oynuyor. Bu yazıda, İsrail ve Hamas arasında imzalanacağı öngörülen ateşkes ve esir takası anlaşmasını ve İsrail’in bölgede farklı cephelerde yürüttüğü savaşın muhtemel geleceğini değerlendireceğim.
Ateşkes Görüşmelerinde Sona Doğru
Gazze Şeridi’ndeki ateşkes ve esir takası anlaşması “neredeyse hazır” olarak görülüyor. 17 Ocak Cuma günü ya da daha önce imzalanması beklenen bu anlaşma, tam da tahmin edildiği gibi ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın görevi devralacağı 20 Ocak’ın hemen öncesine denk geliyor. Hamas’ı sert sözlerle tehdit ederek rehinelerin serbest bırakılmaması durumunda Orta Doğu’yu “cehenneme çevireceğini” söyleyen Trump için bu anlaşma, başkanlık görevine başlamadan çözülmesi gereken öncelikli sorun olarak öne çıkıyor.
Hamas ile İsrail arasında imzalanması muhtemel olan ateşkes ve esir takası anlaşması, her biri 42 gün olan 3 aşamadan oluşuyor. 42 gün sürecek olan birinci aşamada, İsrailli 33 esirin canlı veya ölü olarak teslim edilmesi ve İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nde girdiği çoğu bölgeden çekilmesi hedefleniyor. İsrail hükümetine göre, Hamas 251 rehineden 94’ünü hâlâ elinde tutuyor ve bunlardan en az 34’ü ölü. Bazı kaynaklara göre anlaşmanın ilk gününde Hamas elindeki 3 rehineyi serbest bırakarak başlayacak.
İsrailli her esir askere karşı 30’u müebbet hapis cezasına çarptırılmış olmak üzere 50 Filistinli esir serbest kalacak. İsrailli her yaşlı kadın ve erkek vatandaşa karşı ise Filistinli 30 esir serbest kalacak. Filistinli esirler kadın, çocuk veya hastalardan seçilebilecek.
İsrail basını ise anlaşmaya dair detayları biraz farklı aktarıyor. İsrail’in, rehinelerin serbest bırakılma hızını artırmak için anlaşmayı iki aşamaya düşürmeyi istediğini belirten Kanal 12’nin haberine göre, ilk aşama olan 42 günde kadınlar, yaşlılar ve hastalar dahil olmak üzere 33 rehine serbest bırakılacak. Bu kişilerin arasında 50 yaşının altında 11 İsrailli erkeğin olduğu düşünülüyor. Habere göre her bir kadın asker için 50 Filistinli mahkûm serbest bırakılacak, bunların 30’u müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 20’si ise uzun süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş kişilerden oluşacak. Her bir İsrailli sivil kadın veya yaşlı için ise çocuklar, hastalar ve kadınlardan 30 Filistinli mahkûm serbest bırakılacak. Ayrıca ilk rehinelerin anlaşmanın yedinci gününde iade edileceği ve bazı Hamas mahkumlarının serbest bırakılacağı ancak Batı Şeria’ya gönderilmeyerek muhtemelen sınır dışı edileceği belirtiliyor. 7 Ekim’deki Hamas saldırısına katılan “katillerin” serbest bırakılmayacağı detayı da İsrail basınının vurguladığı noktalardan biri.
Anlaşmanın 16. gününde ikinci aşamanın müzakereleri başlayacak. Bu aşamada, Gazze’deki İsrailli tüm esirlere dair kapsamlı görüşmeler yapılacak. Aynı zamanda İsrail ordusunun Gazze’den “tamamen” çekilmesi de bu aşamada gerçekleşecek. Anlaşmanın üçüncü ve son aşaması ise Gazze Şeridi’nin yeniden imarını ve uzun vadeli planları içeriyor.
İsrail ordusu Netzarim ve Philadelphia Koridoru gibi tampon bölgelerden aşamalı bir şekilde çekilecek. Tampon bölgeye ilişkin görüş ayrılıkları sürerken İsrail basını, anlaşmaya göre ilk aşamada Philadelphia Koridoru’nun İsrail’in elinde olacağının altını çiziyor.
İsrail ordusunun, Netzarim bölgesinden kademeli olarak ayrılması bekleniyor. Yaya olarak Gazze’nin kuzeyine dönen Filistinlilerin aranmayacağı, ancak araçlarla dönenlerin silah kaçakçılığını önlemek veya kuzeye silahlı kişilerin geçişini engellemek amacıyla uluslararası bir kuruluşun cihazlarla denetim yapacağı ifade ediliyor.
İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesi kademeli olarak gerçekleşecek ancak İsrail açısından onur meselesine dönüşen “rehinelerin güvenli şekilde teslim alınması” tamamlanmadan bölgeden çekilmesi gecikebilir. Netanyahu, halkına “kimseden vazgeçmediklerini” vurgulayarak yoğun baskılara karşı direniyor. Rehinelerin aileleriyle görüşen Netanyahu, anlaşmanın an meselesi olduğunu ve Hamas’tan cevap beklediğini belirtiyor.
İsrail devlet televizyonu KAN, kendisinden beklendiği üzere İsrail’deki bakanlıklara “esirleri karşılamaya” ilişkin hazırlık yapılması talimatı verildiği haberini geçiyor. Öyle ki, Sağlık Bakanlığı’ndaki yetkililerle görüşülüp İsrailli esirlerin yerleştirileceği hastaneler hazırlanıyor. Bu, uzun süredir esirlerin “eve dönmesini” bekleyen İsrail halkı için gerekli ve umut verici bir haber. Zira bir yılı aşkın süredir esir yakınları hükümetin esirlerden “vazgeçtiğini”, savaşın sona ermesi gerektiğini, Netanyahu’nun savaşı kendi koltuğu için devam ettirdiğini açıkça dile getiriyor.
İsrail’in Bölgedeki Savaş Cepheleri
Hamas Cephesi: Savaşın başladığı ve İsrail iç siyaseti için en kritik sonuçları doğuracak olan Hamas cephesi, İsrail’in kazançla ayrılmak istediği ve başarısızlığın kabul edilmediği en önemli cephe. Üst düzey Hamas yetkililerine yönelik operasyonlar her ne kadar Başbakan Binyamin Netanyahu’yu koltuğunda tutmaya ve İsrail halkının savaşın sona erdirilmesi taleplerini geciktirmeye yardımcı olsa da, ekonomik sonuçlar, bölgedeki siyasi gerilim ve Trump tarafından yapılan baskı bu anlaşmanın yapılmasını mecbur kıldı. İsrail ekonomik olarak yıprandı ve kredi notu düşmeye devam ediyor, savaş bitse bile İsrail ekonomisinin eski hâline dönmesinin yılları alabileceği belirtiliyor.
İran Cephesi: İsrail’in İran’a karşı cephesi, karşılıklı füze saldırılarıyla özetlenebilecek bir görüntü sunsa da, İsrail’in yıl boyunca Lübnan ve Suriye’deki İranlı üst düzey komutanlara yönelik düzenlediği suikastlar dikkati çekiyor. Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Heniye’nin Tahran’da İsrail tarafından suikast sonucu öldürülmesi unutulmayacak başka bir darbeydi. Enerji sektöründe sorun yaşayan İran’ın, her ne kadar “ayaktayım” mesajı vererek güçlü görünmeye çalışsa da, Hamas ve Hizbullah’ın zayıflaması ve Esed rejiminin devrilmesiyle 2025 yılına “Direniş Ekseni” zayıflamış şekilde girdiğini söyleyebiliriz.
Lübnan Hizbullahı Cephesi: Çağrı cihazlarının patlatılması ve Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi gibi Hizbullah için büyük kayıplardan sonra açılan Güney Lübnan cephesi, savaşı genişletme stratejisinin parçasıydı. İsrail’in geliştirdiği “Ahtapot Doktrini” kararlı şekilde ilerliyor. İsrail’in ahtapotun başı olarak gördüğü İran zayıfladı ancak “ahtapotun kolları” olarak görülen İran vekil güçleri çatışmaya devam ediyor. Yemen’de İran destekli Husiler, İsrail’e yönelik sık sık İHA ve füze saldırıları düzenliyor.
Suriye Cephesi ve Golan Tepeleri: 61 yıl sonra devrilen Baas rejimi, bölgede yeni ve beklenmedik gelişmeler doğurdu. Suriye’de yeni yönetim ve Türkiye’nin bölgedeki etkisi, İsrail’in hiç de istemediği “Sünni gücün yükselişi” anlamına geliyor. Devrimi kendi lehine değerlendiren İsrail, her ne kadar Golan Tepeleri’nin ilerisine giderek topraklarını genişletse de, Netanyahu’nun talimatıyla kurulan Nagel Komitesi’nin hazırladığı raporda Türkiye ile “olası bir savaşa” hazırlıklı olması gerektiği yazıyor. İsrail’in yeni bir cephe olarak Türkiye’yi görebileceği bir gerçek. Savaşın başından bu yana ABD desteğini alan İsrail’in artık tek başına birden fazla cephede savaşması mümkün görünmüyor. Orta Doğu’da “yeni bir savaş istemediğini” belirten Trump döneminin başlamasıyla İsrail için bu durum daha da çıkmaza giriyor.
ABD’de Trump’ın 2. Dönemi ve İsrail İlişkileri
İsrail’in en büyük desteği aldığı ABD’de Trump ile başlayacak olan yeni dönem, İsrail-ABD ilişkilerinde daha fazla çıkar odaklı yaklaşımı beraberinde getirecek. Trump’ın Orta Doğu stratejileri şimdiden sinyallerini veriyor. Trump’ın görev süresinin başında yeni savaşlarla uğraşmak ya da Orta Doğu’daki eski cepheleri derinleştirmek istemediği belirtiliyor.
Trump’ın İsrail’den, Suriye’deki yeni yönetime ilişkin sert açıklama yapmaktan kaçınmasını ve Lübnan’da ateşkesin sürdürülmesini istediği aktarılıyor. Görünen o ki Trump, ABD iç meselelerine ve Çin ile yaşanacak rekabete odaklanabilmek için Orta Doğu’da sükunetin hâkim olmasını istiyor. Tüm bu cephelere bakıldığında İsrail’in gücünün dağıldığını ve Hamas ile yapılacak anlaşmaya istekli olduğunu söyleyebiliriz. Yeni dönemde Trump’ın baskısı, İsrail’i çoklu cephelerde yürüttüğü savaşı ve politikaları gözden geçirmek zorunda bırakacak.