Dürzilik, temellerini Şiiliğin İsmaili kolunun oluşturduğu ancak zaman içinde tevhid inancı ve diğer Batıni fikirler çerçevesinde aşırılığa giderek İsmaililik’ten ayrılmış olan bir fırkadır. 909 yılında Fatımi Devleti’ni kuran İsmaililer, İsmaili mezhebinin resmiyet kazanmasında ve Mısır topraklarında yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Ancak Fatımi Devleti’nin 6. halifesi ve 16. İsmaili imam Ebu Ali Mansur / Hakim bi Emrillah (985-1021) dönemi ile birlikte Tanrı inancı, uluhiyet, tenasüh ve ibadetlerin pratikleri konusunda ayrışmalar başlamış, Ebu Ali Mansur’a atfedilen uluhiyet çerçevesinde ezoterik bir mezhep doğmuştur. Dürzilik olarak adlandırılan bu mezhebin ismi ise Ebu Ali Mansur’a değil, onun daisi olan Muhammed bin İsmail Neştekin ed-Derezi’ye dayandırılmaktadır.
Dürzilik her ne kadar Neştekin ed-Derezi’ye atfen bu isimle günümüze kadar gelmiş olsa da cemaatin mensupları kendilerini Muvahhidun – Tevhid ehli- olarak tanımlamayı tercih etmektedirler. Kutsal kitapları Resailü’l- Hikme’de şeriatın tüm zahir ve batınını terk ederek, Tevhid-i Bari’ye inananlar olarak adlandırılırlar. Bunun yanı sıra “Benî Mâruf” olarak da isimlendirilen Dürziler, bu tanımı ise iki temele dayandırırlar. Buna göre Benî Mâruf kabilesi Dürziliği ilk benimseyen kabile olarak tarihe geçmiştir ve Dürzilik de esasen bu kabile sayesinde yayılmaya başlamıştır. Bir diğer sebep ise daha teolojik düzlemde ele alınmış, Benî Mâruf, “Tanrının gerçek bilgisine sahip olanlar” olarak tanımlanmıştır. Davetin hem Hamza b. Ali hem de Neştekin ed- Derezi tarafından Hakim’in ilahlığını ortaya koymalarına rağmen Dürzilik olarak bilinmesinde ise, Neştekin ed- Derezi’nin Hamza b. Ali’ye nispeten daha etkili olduğuna dair baskın yorumların etkisi bulunmaktadır.
Hakim bi Emrillah’ın Tanrının tecellisi olarak İslam dinini nesh ettiği görüşüyle ortaya çıkan Dürzilik, İsmaili ve Sünni topluluğun karma bir şekilde yaşadığı Mısır’da büyük bir tepkiyle karşılaştı ve Dürzi teolojiye dair Kahire’de başlayan kampanyalarla davet çürütülmek istendi. Bu doğrultuda Fatımi Devleti’nin önemli İsmaili dailerinden Hamidüddin Kirmani, Dürziliğin yayılmasını engellemek adına çok sayıda risale yazdı. İslam şeriatının hâlen geçerliliğini koruduğunu ve Dürziliğin gulat olduğu iddiasıyla Hakim’in ilahlığını reddeden Kirmani, Dürziliğin ivme kazanmasının da önüne geçmeyi bir ölçüde başardı. 1018 yılında Neştekin ed- Derezi’nin şüpheli ölümü Hamza b. Ali’nin hareketin tek lideri olmasını sağladı ve İsmaili dailerin çabalarına rağmen Dürzi davet, vezir Hamza b. Ali’nin sistematize etmesiyle Mısır’da ivme kazanmayı başardı. Bununla birlikte Hakim bi Emrillah’tan sonra halife olan oğlu Ali ez-Zahir’in 1021-1027 yılları arasında Dürzi daveti ortadan kaldırmak için uyguladığı sert politikalar nedeniyle mezhebe tabi olan çok sayıda Dürzi Mısır’ı terk ederek Şam’a ve Lübnan dağlarına doğru göç etmeye başladılar. Dürziliğin Mısır dışında yayılmaya başlaması bu göçlerle birlikte hızlanmış, ayrıca daha önce gönderilen dailerin çağrılarıyla da büyük bir kitle elde edilmeye başlanmıştı.
Hamza b. Ali yoluyla sistemleşen Dürzilik, kendisinin 1021 yılında Hakim bi Emrillah’la birlikte gaybete girmesinden sonra onun tayin ettiği Muktena Bahaeddin’le birlikte yeni bir forma bürünmeye başladı. Asıl adı Ali b. Ahmed ed-Dayf olan Muktena Bahaeddin’in ilk döneminde davetin yayılması için aktif çalışmalarda bulunulmuş ve Bizans imparatorluğunu da kapsamak üzere elçiler gönderilerek, Dürzi davete çağrı yapılmıştır. Bununla birlikte kısa bir süre sonra bazı dailerin Hakim bi Emrillah’ın tecellileri olduklarına dair ortaya attıkları görüşler nedeniyle Dürzilik içinde ideolojik krizler de görünür olmuştur. Bundan sonra sert bir tedbir almak isteyen Muktena Bahaeddin 1034 yılında önce tebliğ faaliyetlerini durdurdu ve Dürziliği kapalı bir mezhep olarak ilan ederek mezhebe giriş-çıkışı yasakladı. 1042 yılında davetin tamamen sona erdiğini ilan eden Muktena Bahaeddin 1044 yılında da gaybete girdi. Son dainin gaybete girmesiyle de Dürzilik günümüze kadar kapalı bir mezhep haline dönüşeceği tarihin başlangıcına tanıklık etmeye başladı.
Dürziliğin esaslarını oluşturan itikadi sistem Hamza b. Ali ile üç dainin yazdığı ve 111 risaleden oluşan “Resailü’l Hikme” isimli kutsal kitapta anlatılmıştır. Buna göre Dürzilik, daha önce Allah tarafından gönderilmiş olan bütün dinlerin nesh olduğu düşüncesinden hareketle belirginleşmeye başlamıştır. Tevhid, Ahiret inancı, Tenasüh / Tekammus gibi esasların yanı sıra ibadetlerin batıni yönünün ortaya konması, ayrıca hudutlara yönelik oluşturulan temeller, Dürzi mezhebinin itikadi çerçevesini oluşturmaktadır. İslam dininin yanı sıra, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi semavi dinlerin görüşleriyle birlikte ezoterik inançlardan da etkilenen Dürziliğin, karma bir inanç ekseni etrafında bütünleştiği söylenebilir.
Dürzi toplumunun sacayağını oluşturan iki önemli sınıf vardır. Resailü’l Hikme’nin ve mezhebin sırrına vakıf olan “Ukkal” sınıfı dini hiyerarşinin en üstündeki konumu temsil eder. Ukkal sınıfından olanlar Halavathane denilen mescitlerde bir araya gelip, Risaleleri okuyarak mezhebin sırlarını öğrenirler. Ecevit olarak da bilinen akıl şeyhleri, dinin sırrına vakıf olmuş olan, Resailü’l Hikme’nin emir ve yasaklarını yerine getiren kişilerdir. Ukkal arasından seçilen Şeyhü’l Akl da Dürzilerin günlük hayatlarına dair dini ve hukuki meselelerini belirlemekle yükümlüdür. Bugün Orta Doğu’da dört ülkeye – Lübnan, Suriye, İsrail, Ürdün- yayılan her bir Dürzi cemaatinin ayrı Şeyhü’l Akl’ı mevcuttur. Lübnan’da Dürziler arasındaki siyasi hizipleşmeler bağlamında 19. yüzyıldan itibaren iki Şeyhü’l Akl seçilmeye başlanmıştır. Bugün parlamentoda her ne kadar bir Şeyhü’l Akl’ın meşruiyeti tanınsa da Dürziler bağlı oldukları siyasi partinin ön gördüğü Şeyhü’l Akl’a tabi olmayı tercih etmektedirler.
Dürzi toplumsal hiyerarşinin ikinci ayağını Cuhhal sınıfı oluşturmaktadır. Cuhhal, yalnızca Hakim bi Emrillah’ı, Beş Hudud’u ve yedi esası bilen sınıftan oluşur. Resailü’l Hikme’yi anlamaya ehil olmadıkları için yalnızca bir kısmını okumalarına izin verilir. Cuhhal denen kişiler dini kemale erememiş ve mezhebin gereklerine vakıf olamamışlardır. Cuhhal’in Ukkal mertebesine ulaşması için ise uzun süreli nefsi ve bedeni bir imtihandan geçmeleri gerekmektedir. Bu aşamada imtihan sonucu Şeyhü’l Akl’ın vereceği karara bağlıdır.
Suriye Dürzilerinin Tarihi
Günümüzde sayıları 1 milyon civarında olduğu tahmin edilen Dürzilerin büyük çoğunluğu Suriye, Lübnan ve İsrail’de yaşamaktadır. Dürzilerin yüzde 43’ü Suriye’de; yüzde 40’ı Lübnan’da, yüzde 8’i İsrail’de ve yüzde 1’i de Ürdün’de bulunmaktadır. Buna göre Suriye’de 850.000, Lübnan’da 350.000, İsrail’de 150.000 ve Ürdün’de 25.000 olmak üzere Orta Doğu’da yaygın olarak bulunmaktadırlar. Geriye kalan yüzde 8 ise esas olarak Latin Amerika, Kuzey Amerika, Avustralya ve Batı Afrika’ya dağılmış bir diasporayı oluşturmaktadır. Kapalı bir mezhep olmasından dolayı mezhep dışı evliliğin yasaklanması, Dürzilerin bulundukları ülkelerde sosyal entegrasyonun da dışında kalmalarına yol açmaktadır. Bu nedenle de Dürziler her ne kadar bulundukları ülkelerde vatandaşlık elde etmiş olsalar da dini kimliklerinin erimesinin önüne geçmişlerdir.
Lübnan siyasetinde önemli bir sacayağı oluşturan Dürzilerin büyük çoğunluğu Şuf, Hasbeyya, Raşeyya ve Metn bölgesinde yaşamaktadırlar. Dürzi cemaatinin siyasi liderliği üçe bölünmüş olsa da Velid Canbolat en güçlü lider olarak öne çıkmaktadır. 1975-1990 yılında Lübnan’da yaşanan iç savaşta aktif rol oynayan Dürziler, parlamenter dağılımda Müslüman grubun içinde bulunmaktadırlar.
Suriyeli Dürzilerin siyasi tarihi ise Lübnan’daki kadar güçlü değildir. Büyük çoğunluğu Süveyda bölgesinde yerleşik olan ve tarımla uğraşan ve Dürzi cemaati, feodal beyler ile elit aileler tarafından yönetilmişlerdir. 1860’lara kadar Hamdan ailesinin denetiminde olan Dürziler, 1868’de Atraş ailesinin hakimiyetine girmişlerdir. Lübnan’daki 1860 isyanına benzer bir şekilde köylünün toprak sahiplerine karşı 1890’larda başlattıkları isyan başarıya ulaşınca Suriyeli Dürziler de toprak sahibi olmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı Devleti’nin çekilmesiyle Fransız hükümetinin manda siyaseti çerçevesinde azınlıklara verdiği destekten paylarını alan Dürziler, 1921’de Selim el- Atraş’ın başkanlığında Cebel-i Düruz özerk bölgesini kurdular. 1925 yılında Sultan el- Atraş’ın Fransa’ya karşı başlattığı özgürlük hareketi büyük ses getirse de Dürziler ancak 1936 yılına kadar özerkliklerini korumuşlar ve bölge, Suriye-Fransa arasındaki anlaşma uyarınca Suriye’ye katılmıştır.
Suriye’de yaşayan Dürzilerin önemli bir kısmı Süveyda bölgesine yaşarken, azınlık bir grup da Golan tepelerinin Suriye’de kalan kısmında bulunmaktadırlar. İdlib ile Kuneytra bölgesindeki Hermon Dağı’nda (Cebel el-Şeyh) ve doğuda Şam yakınındaki köylerde, ayrıca Şam’ın güneydoğusundaki Ceramana’da yaşayan Dürziler, tarımla uğraşmakta ve siyasi hayattan uzak kalmayı tercih etmektedirler. Bu noktada Süveyda’da yaşayan yaklaşık 500.000 Suriyelinin yüzde 91’ini oluşturan Dürzi cemaati, 2011’de Suriye’de başlayan halk ayaklanmasını sessiz karşılayan topluluklardan biri olmuştur. Bu nötrlük, Dürzilerin Esad politikalarından memnuniyetini ifade etmemekle birlikte, cemaatin stratejik durumundan dolayı pragmatik yaklaşımlarını göstermiştir. Bu doğrultuda Süveydalılar da halk ayaklanmasının başladığı süreçte toplu direnişe katılmayı reddettiler ancak süreç içinde küçük çaplı gösterilerle rejime karşı tepkilerini göstermeyi ihmal etmediler. İlk büyük ayaklanma ise 2017 yılının Kasım ayında DEAŞ bölgeye yaptığı saldırılar sonucu açığa çıktı. Terör örgütü DEAŞ tarafından Dürzi köylerine başlatılan operasyonlar ve Dürzilerin inançlarını değiştirmeye yönelik sistematik baskılar, cemaatin toplu bir şekilde ayaklanmasına yol açtı. Beşar Esad, bölge halkına olan desteğini göstermek adına birkaç girişimde bulunsa da 2018 Temmuz ayında DEAŞ’ın daha büyük bir saldırıyla Dürzileri doğrudan hedef alması, cemaatin Esad rejimine karşı tutumu noktasında kritik bir dönemece girmesine yol açtı. Saldırılarda 200’den fazla Dürzi’nin öldürülmesi, 32 kadının kaçırılması ve yayımlanan raporlara göre evlerine baskınlar düzenlenerek işkenceye maruz kalmaları, Dürzilerin büyük şoka girmesine neden oldu. Esad rejiminin bölgedeki kontrolünü önemli oranda kaybetmiş olması Dürzilerin çaresiz kalmalarındaki ve güvensiz hissetmelerindeki en etkili faktör oldu. Bunun yanı sıra bölgenin giderek Hizbullah’ın nüfuz alanına dönüşmesi ve yerel silahlı grupların Hizbullah’ın kontrolüne alınması bir diğer güvenlik problemini oluşturdu. Bu tarihten itibaren de Dürziler dönemsel olarak ayaklanmaya başladı. 2021 ve 2022’de güvenlik problemleriyle birlikte ekonomik koşulların giderek zorlaşması karşısında ayaklanan Dürziler, seslerini istedikleri gibi duyurmayı başaramadılar ancak 2023 protestolarına giden yolun taşlarını döşemeye başladılar.
2023 yılının Eylül ayında 2000’den fazla protestocunun Kerame Meydanı’na inmesiyle tarihinin en büyük katılımına şahitlik eden Süveyda’da benzin fiyatları üzerindeki sübvansiyonun kaldırılmasına karşı başlayan protestolar, doğrudan Esad karşıtlığına dönüşmeye başladı. Kerame Meydanı’nı dolduran Dürziler, itikadi sembolleri olan bayraklarıyla birlikte rejimin düşmesi için seslerini yükseltti. Protestolarda Suriye bayrağının yerine Dürzileri sembolize eden bayrağın bulunması ve atılan özgürlük sloganları ise Dürzilerin özerklik istediklerine dair yorumları beraberinde getirdi. Hâlihazırda Dürzi cemaatinde özerkliğe dair bir isyan hareketinin olmadığı ise Dürzi dini liderlerin verdikleri “ulusal birlik” mesajları kapsamında net bir şekilde ifade edildi.
Suriye Dürzileri Yeni Yönetimden Ne İstiyor?
8 Aralık 2024 tarihinde Suriye’de BAAS rejiminin düşmesiyle birlikte yeni bir tarihi döneme tanıklık etmeye başlayan Suriye halkının büyük çoğunluğu, Ahmed el-Şara yönetimindeki yeni liderliği benimseyerek kısa sürede Suriye devriminin toplumsal arenadaki karşılığını verdi. Aynı günlerde Suriyeli Dürzilerinin ise ülkedeki dönüşüme karşı tepkili oldukları ve özerk yönetim talep ettiklerine dair yorumlar gündeme düşmeye başladı. O kadar ki, devrimin ilk günlerinde İsrail’in Hermon dağındaki Dürzi köyleri işgal etmesi neticesinde o bölgedeki Dürzilerin İsrail’e katılmak isteyeceklerine dair videolar servis edilmeye başladı. Dürzilerin aykırı bir yönetim tarzı benimsediklerini öne çıkaran iddiaların zemininde ise Dürzilerin itikadi farklılıkları nedeniyle baskı altında kalacaklarına dair korkuları olduğu düşüncesi yatıyordu.
Her ne kadar Dürzi cemaati bir yıldan fazladır Esad’a karşı protesto dalgası başlatmış, bu nedenle de devrimi büyük oranda sevinçle karşılamış olsa da henüz kuruluş aşamasında olan yeni Suriye devletine karşı temkinli yaklaştıklarını da söylemekte fayda vardır. Bu noktada hâlihazırda öne çıkan siyasi bir lidere sahip olmayan Suriye Dürzileri’nin Şeyhü’l Aklı olan Hikmet Selman el-Hicri’nin açıklamaları öne çıkmaktadır. Aralık ayının sonlarında el-Hicri’nin Suriye’nin ekonomisini, yönetimini ve güvenliğini ele alacak bir geçiş hükümeti kurulmasını onayladıklarını ifade etmesi kayda değer olmakla birlikte, gelecekteki hükümetin etnik veya mezhebi üstünlüğe dayanmaması gerektiğini, çünkü bunun yalnızca Suriye için değil bölgedeki her ülke için başarısızlığa yol açacağını vurgulaması cemaatin neden temkinli yaklaştığı sorusunun da cevabını verir nitelikteydi.
Bu anlamda Suriye Dürzileri için esas olan 3 yıl içinde tamamlanması planlanan yeni anayasada dini kimliklerinin ve siyasi haklarının garanti altına alınması talebi öne çıkmaktadır. Ahmed el-Şara’nın azınlıkların yaşam haklarına saygı duyacaklarına dair açıklamaları, Dürzilerin talebiyle uyumlu olmakla birlikte, devletin kurumsallaşmasını tamamlayana kadar cemaatin dönem dönem tepkisel yaklaşacağı ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Diğer taraftan Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat’ın devrimin ilk günlerinde Şam’a bir ziyarette bulunarak Ahmed el-Şara’yı desteklemesi de önem arz etmektedir. Canbolat’ın Suriye Dürzileri üzerinde bir nüfuzu olmamakla birlikte uzun tarihleri boyunca Lübnan Dürzileri ile Suriye Dürzilerinin ortak bir zeminde bir araya gelebilecekleri fırsatın doğduğu göz ardı edilmemelidir.
[Dr. Tuba Yıldız, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]
Kaynakça
Bağlıoğlu, Ahmet. İnanç Esasları Açısından Dürzilik. Ankara: Ankara Okulu, 2004.
Dana, Nissim. The Druze in the Middle East: Their Faith, Leadership, Identity and Status. Portland, Oregon: Sussex Academic Press, 2003.
Firro, Kais. A History of the Druzes. Leiden: E.J. Brill, 1992.
Tekin, Esra. “Syrians want state that upholds law, inclusive of all its people: Spiritual leader of Druze community”, Anadolu Ajansı. 31 Aralık 2024, https://www.aa.com.tr/en/middle-east/syrians-want-state-that-upholds-law-inclusive-of-all-its-people-spiritual-leader-of-druze-community/3438216. (Erişim Tarihi: 08.01.2025).
Yıldız, Tuba. “Dürzilik”, İslam Mezhepleri Tarihi, der. Mehmet Dalkılıç. İstanbul: AUZEF, 2023.
Yıldız, Tuba. “Ekonomik Kaygılardan Özgürlük Taleplerine: Süveyda Protestoları Ne Anlatıyor?”, Ortadoğu Analiz Dergisi. 14/129 (Eylül 2023): 36-39.