Tarihi Kahire, binlerce mezarı kapsayan ve “Ölüler Şehri” olarak bilinen geniş bir bölgeye ev sahipliği yapmaktadır. Farklı dönemlerden birçok yönetici, âlim, düşünür ve sanatçının mezarının bulunması nedeniyle bu tarihi mezarlıklar, ülkenin kültürel ve tarihi mirasını temsil eden oldukça önemli yapılardır. 7. yüzyıldan bu yana varlığını sürdüren ölüler şehrinde Memluk, Osmanlı ve modern Mısır dönemlerine ait pek çok mezar ve türbe yer almaktadır. Bu yapılar hem kültürel hem de tarihî ve mimarî açıdan paha biçilmez bir değere sahiptir. Zira İslam tarihi boyunca Mısır’a özgü birçok stilde türbeler inşa edilmiştir. Buna rağmen son dönemde yüzlerce tarihi eser yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Yıkılan yapılar arasında Osmanlı döneminden kalma Nâm Şâz Türbesi ve 9. yüzyıla ait İmam Verş Mezarı da bulunmaktadır. Yıkımların devam etmesi, Mısır hükümetinin ve Kahire Valiliğinin yaklaşımı hakkında soruları beraberinde getirmektedir.
Bu durumu meydana getiren çeşitli faktörlerden söz etmek mümkündür. Doğrudan büyük rol oynayan en önemli faktör kentsel politikalardır. Dolaylı olarak önemli bir diğer faktör ise ekonomik nedenlerdir. Kentsel politikalar, hükümetin inşa ettiği yeni idari başkent ve buna ilişkin köprü ile otoyol projeleriyle bağlantılıdır. Ekonomik faktörleri ise hükümetin turizm politikası ve bu doğrultuda yaptığı yatırımlar belirlemektedir. Tüm bu faktörler birleşerek tarihi mezarlıkların yıkım tehlikesini artırmaktadır.
Kentsel Dönüşüm ve Mezarlar
Mezarlıklarda meydana gelen değişim ve yıkımların ana nedenlerinden biri kentsel politikalardır. Mısır hükümeti, 2030 vizyonu doğrultusunda, kenti yeniden şekillendirmek amacıyla birkaç yıldır kentsel dönüşüm kapsamında büyük inşaat projeleri gerçekleştirmektedir. Bu mega projelerin başında, 2015 yılında inşaatına başlanan yeni idari başkent ve Kahire’nin çevresinde oluşturulan yeni yerleşim alanları gelmektedir. Yaklaşık 59 milyar dolar maliyeti olan yeni idari başkent, Kahire’nin doğusunda, 60 km uzaklıkta yer almaktadır. Kahire’deki eski bakanlıklar ve kamu kurumlarının yeni idari başkente taşınmasının ardından boşalan bina ve alanların yanı sıra ülkedeki özelleştirme eğilimleri, şehir içi arsaların hızla değer kazanmasına yol açmıştır. Bu durum, kent arazilerinin metalaşmasına ve kentleşme eğiliminin hızlanmasına neden olmuştur. Bu kentleşme dalgası, mezarlık alanlarını ihlal ederek şehir merkezinden şehrin dışına itmektedir.
Kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmak ve birbirine entegre etmek amacıyla otoyol ve üst geçit projeleri hayata geçirilmiştir. Eski Kahire’yi doğudaki yeni kentsel alanlara bağlamak için planlanan yollar, 2700 mezarlığın kaldırılması pahasına mezarlıkların içinden geçecek şekilde tasarlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Bu durum, yönetimin tüm itirazlara rağmen projeleri ısrarla sürdürme nedenini ortaya koymaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri ve kentsel politikalar, Mısırlı entelektüeller, mimarlar ve UNESCO gibi yerel ve uluslararası aktörlerin çağrılarına rağmen ölüler şehrinin kültürel ve tarihsel değerini göz ardı ederek planlanmış ve uygulanmıştır. Diğer bir ifadeyle hükümetin kalkınma ve geliştirme politikalarının temelinde hızlı çözüm ve düşük maliyet yaklaşımı bulunmaktadır. Bu nedenle, mezarlıkları korumak ya da başka bir alana taşımak yerine daha az maliyetli olan yıkım seçeneğini tercih etmiştir. Hükümetin önümüzdeki yıllarda yaklaşık 1000 köprü ve tünel inşa etmeyi planladığı göz önünde bulundurulduğunda mezarlık yıkımlarının devam edeceği öngörülebilir.
Mezar ve Türbeler Turizm Haritasının Neresinde?
Tarihi eserler olarak mezar ve türbeler, kültürel turizmin önemli bir parçasıdır. Bu turizm dalının turistler için cazip hâle gelmesi ve ülkenin turizm gelirlerine katkı sağlaması, yapılan yatırımlara, restorasyonlara ve sağlanan altyapıya bağlıdır. Diğer bir ifadeyle kültürel turizmin yetkililerin turizm vizyonuna ve planlarına entegre edilmesiyle ilişkilidir. Ancak Mısır hükümeti, tarihi eserlerin restorasyonuna ve özellikle mezar ile türbelerin bakımına yeterince bütçe ayırmamaktadır. Geçmişten günümüze süregelen bu ihmal ve dışlama, son dönemde de devam etmektedir. Bu durum, söz konusu yapıların estetik değerlerini zamanla kaybetmesine yol açmıştır. Yönetimin gözünde önemsiz sayılan bu mekanlar, daha kârlı projelerin gerçekleştirilmesi uğruna gözden çıkarılmakta ve yıkımlarına kolaylıkla karar verilmektedir. Bu duruma en açık örnek, bu yıl ücretli bir otopark inşa etmek amacıyla bin yıllık tarihi Bab el-Nasr Mezarlığının bir kısmının yıkılmasıdır. 2023-2024 genel restorasyon bütçesinin yalnızca 97 milyon dolar gibi düşük bir seviyede tutulması, tarihi mezar ve türbelerin kültürel turizmin kapsamı dışında bırakıldığı sorununun varlığını açıkça ortaya koymaktadır.
Kültürel turizm ve deniz turizmi arasında karşılaştırma yapıldığında yetkililerin aslında bilinçli bir şekilde tercih yaptığı ortaya çıkar. Bu bağlamda, Mısır hükümeti, turizm gelirlerini artırmak ve döviz sorununu çözmek amacıyla yerli ve yabancı yatırımlara geniş olanaklar sunarak turizm sektörüne öncelik tanımaktadır. Ancak Mısır hükümetinin yatırım ve politika tercihleri, farklı turizm türleri arasında dengeli bir dağılım yerine antik Mısır eserleri ve deniz turizmine kaynak aktarımına odaklanmıştır. Geçtiğimiz şubat ayında Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan 35 milyar dolarlık yatırım anlaşması, Akdeniz sahilinde bir tatil beldesi geliştirme projesine yöneliktir. Bunu takiben, temmuz ayında Mısır hükümeti ile Talat Mustafa Holding Grubu arasında imzalanan 21 milyar dolarlık yatırım anlaşması da yine Akdeniz sahilinde büyük ölçekli bir projeye yöneliktir. Karşılaştırıldığında, deniz turizmine milyarlarca dolar yatırım yapılırken kültürel turizme yalnızca 97 milyon dolar gibi düşük bir bütçe ayrılması, bu sektörün canlanmasını sağlamaktan ve ülke gelirlerine katkı sunmaktan oldukça uzak bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
Son olarak, kentsel politikaların şehrin tarihi ve kültürel dokusunu göz ardı ederek uygulanması, tarihi mezarlıkların yıkılmasına neden olan başlıca faktördür. Ayrıca, hükümetin ve Turizm Bakanlığının tarihi eserlerin restorasyonu için yeterli bütçe ayırmaması da bu yıkımları kolaylaştıran ve zemin hazırlayan bir diğer faktördür. Kentsel ve turizm politikalarının bu şekilde devam etmesi durumunda, tarihi mezarlıkların yıkılmasının kaçınılmaz olacağını ifade etmek mümkündür.