Almanya’da aylardır beklenen kriz sonunda patlak verdi. Amerika’da gerçekleşen seçimlerin ertesi gününde Ampel[1] Koalisyonu dağıldı. Koalisyon ortaklarından SPD lideri ve Şansölye Scholz, ağır suçlamalarla Maliye Bakanı ve FDP lideri Lindler’i görevden aldığını duyurdu. Krizin ana nedeni olarak ekonomi politikaları ve 2025 bütçesinde yaşanan anlaşmazlıklar gösteriliyor. FDP’nin koalisyondan ayrılmasıyla mevcut yönetim azınlık hükümeti pozisyonuna düştü. Scholz’un ocak ayında güven oylaması yapma ve Mart 2025’te erken seçime gitme planı, muhalefetten gelen baskılar sonucunda gerçekleşemedi. Yapılan görüşmeler sonucunda Scholz, 16 Aralık’ta güven oylamasına gitme hususunda ikna oldu. Güven oylamasından yeterli desteği alamayacağı düşünülen SPD ve Yeşiller Partisi’nin oluşturduğu azınlık hükümetinin düşmesi ve Cumhurbaşkanı Steinmeier’ın 60 gün içerisinde meclisi feshederek 23 Şubat 2025 tarihinde erken seçimlerin yapılması bekleniyor.
Bir Başarısızlık Hikayesi: Ampel Koalisyonu
Ampel Koalisyonu 2021 yılında göreve geldiğinde kendisini modern tarihin en ciddi meydan okumalarından bir tanesinin, Korona pandemisinin, tam ortasında buldu. Alman ekonomisine ciddi bir darbe vuran ve yıllar sonra yüksek enflasyon problemini hortlatan pandeminin etkileri henüz atlatılamamışken Şubat 2022’de Ukrayna-Rusya Savaşı patlak verdi. Ukrayna-Rusya Savaşı, Alman ekonomisini çeşitli yönlerden köşeye sıkıştırdı. Savaşın en büyük etkisi, kuşkusuz senelerdir ucuz Rus gazına bağımlı hale gelen Almanya’da enerji fiyatlarına oldu. Aniden sanayi sektörü ve hane halkları kendilerini iki-üç katına çıkan enerji fiyatlarıyla karşı karşıya buldu. Savaşın bir başka sonucu, Almanların artan Rus tehlikesi sebebiyle senelerdir ticari büyüme karşısında geri plana ittiği ordusunu modernize etme ihtiyacını anlamaları oldu. Bu amaca yönelik 100 milyar avroluk ek bir bütçe tahsis edildi. Savaşın Almanya’ya, daha doğrusu Alman ekonomisine bir diğer büyük etkisi de Ukrayna’ya yapılan yardımların maliyetinde kendini gösterdi.
İyiden iyiye zayıflayan Alman ekonomisi, Ampel Koalisyonunun hatalı politikaları sebebiyle giderek güçsüzleşti. Koalisyonun ekonomik politikasını, iki farklı uç arasındaki çekişmeler belirlemeye “çalışıyordu”. Bir yandan liberal FDP anayasada da yer alan ve “Schuldenbremse” olarak adlandırılan “borç freni” ilkesini katı bir şekilde uygulamakta ve bütçeye ek yük getirmeme prensibine sıkı sıkıya bağlı kalmakta ısrar etti. Diğer taraftan Yeşiller Partisi’nden Ekonomi Bakanı olan Robert Habeck bilhassa iklim koruması çerçevesinde yeni yatırımların yapılmasını, örneğin çok tartışılan hane ısınma sistemlerinin doğa dostu sistemlere dönüştürülmesi politikalarını savundu.
Ekonomi konusunda temel politikalarda ciddi ayrılıklar yaşayan koalisyon, bir ara formül olarak 2023 yılında pandemi için ayrılan fakat harcanmasına lüzum kalmayan 60 milyar avroyu Habeck’in önerdiği iklim ve dönüşüm politikaları için kullanılmasına karar verdi. Fakat Alman Anayasa Mahkemesi, bu kararı anayasaya aykırı buldu. Sonuç olarak 2024 yılı bütçesinde 60 milyar avroluk dev bir delik oluştu.
Bütçede yaşanan bu büyük krizi, 2024 yılında ekonomi ile ilgili gelen veriler izledi: Almanya iki senedir resesyondaydı. Ekonomi Bakanı Habeck, ekonomik durağanlıktan çıkabilmek için devletin borç freni ilkesinden feragat ederek borçlanması ve aldığı bu borçlarla büyük yatırımları başlatarak piyasayı canlandırmasını öneriyordu. Bu öneriye Maliye Bakanı Lindler, borç freni ilkesine, dolayısıyla anayasaya, sadık kalınmasını ve yapısal reformlara gidilmesini öneren 18 sayfalık bir metinle cevap verdi.
Zayıf Ekonomi, Şiddetlenen Krizler ve Erken Seçim
Ekonomik temelli bu krizlerin sonuncusu, koalisyonun sonunu getiren ve bardağı taşıran son damla: 2025 bütçe görüşmeleri oldu. Ukrayna’ya yapılması planlanan 20 milyar avroluk yardımın bütçede açtığı deliği borçlanarak kapatmayı arzulayan Scholz, Maliye Bakanı Lindler engelini aşamadı. Borç freni ilkesinde direten Lindler, Scholz tarafından “ucuz kariyer politikası” yürütmekle itham edilerek koalisyondan kovuldu. Scholz’un başında olduğu yönetim azınlık hükümeti pozisyonuna düştü.
Azınlık hükümetinin şansölyesi olarak Scholz’un önünde bir seçenek vardı: güven oylaması. Scholz, krizin ilk anlarında güven oylaması için ocak ayını işaret etti. Güven oylamasının ocak ayında gerçekleşmesi, erken seçimlerin en erken mart ayında yapılabileceği anlamına geliyordu. Muhalefetin buna tepkisi sert oldu. Güven oylamasının bir an önce yapılması ve ocak ayında erken seçime gidilmesini arzulayan muhalefetin hevesini, seçim komisyonu başkanı kursağında bıraktı. Ocak ayında gerçekleşmesi planlanan seçimlerin Noel tatili, kâğıt eksikliği ve süre kısıtlaması gibi sebeplerde mümkün olmadığı anlaşıldı. Sonuç olarak Scholz ve muhalefet, ortak bir noktada buluşarak 16 Aralık’ta güven oylamasına gitme kararını aldı. Bu durumda 23 Şubat 2025 erken seçimler için en makul tarih olarak ortaya çıktı.
Almanya’nın Lider Eksikliği
2005 yılında başa gelen ve 2021 yılına kadar dört dönem şansölye olarak sağlam bir liderlik performansı sergileyen Merkel sonrası Almanya’nın en büyük krizinin, ekonomiden ziyade lidersizlik olduğunu düşünüyorum. Pandemi krizinde, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ve bu iki krizin ekonomi üzerinde oluşturduğu olumsuz etki esnasında Ampel Koalisyonu çok açık bir şekilde “politika ve krizlere çözüm” üretmede yetersiz kaldı. 2023 yılında Anayasa Mahkemesinin kararı sonrasında 2024 bütçesinde birden 60 milyar avro delik açılması, Rusya-Ukrayna Savaşı’na ortak bir reaksiyon gösterilememesi, resesyona giren ekonomiyi canlandırmaya yönelik ciddi bir adım atılamaması ve son olarak 2025 bütçesinin bir türlü nihayete erdirilememesi koalisyonun Almanya’yı yönetmekten çok uzakta olduğunun en sarih işaretleriydi. Nitekim, Avrupa Parlamentosu, Thüringen ve Saksonya’da gerçekleşen eyalet seçimleri sonuçları ve kamuoyu yoklamaları da Alman halkının Ampel Koalisyonuna desteğinin ciddi ölçülerde zayıfladığını ve bir değişim beklediğini gösteriyordu.
Sonuç olarak, koalisyonun dağılması halk tarafından olumlu karşılandı. Mevcut yönetimin Almanya’da miadını doldurduğu ve politika üretemediği artık geniş halk kitlelerince de kabul edilmişti. 23 Şubat seçimlerine giderken asıl odaklanılması gereken mesele Ampel Koalisyonunun erken bitip bitmediği sorusundan ziyade, Ampel Koalisyonunu ne tür bir oluşumun ikame edeceğidir. Erken seçimlere gidilirken meydana çıkan asıl sorun; aşırı sağ, aşırı sol ve popülist partiler olarak sınıflandırılan AfD ve BSW partilerinin yükselişini sürdürüp sürdürmeyeceği ve daha da önemlisi bu iki parti olmadan hükümet kurmanın mümkün olup olmadığıdır.
[Dr. Ayhan Sarı, Türk-Alman Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]
[1] ‘Ampel’ Almanca trafik ışığı anlamına geliyor. Koalisyonun bu garip isme sahip olmasının arkasında yatan neden, koalisyon ortağı üç partinin renkleridir: SPD kırmızı, FDP sarı ve Yeşiller Partisi de yeşil renge sahip.