Ukrayna 44 milyon insanın yaşadığı, yüz ölçümü bakımından Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük ülkesidir. Aralık 1991’deki bağımsızlık ilanından bu yana hem coğrafi hem de siyasal bağlamda Batı ve Rusya arasındaki rekabetin arasında kalan Ukrayna, yakın tarihinin en büyük zorluklarıyla karşı karşıya kaldı. Ukrayna’daki gelişmeler son yıllarda bölgesel ve uluslararası düzeyde endişe uyandırmış ve Rusya-Batı ilişkilerinin dibe vurmasına yol açmıştır. 2013-2014’te Ukrayna ve Rusya arasında özellikle Kırım ve Sivastopol’un ilhakı ve Rusya’ya bağlanması ile başlayan itilaflı süreç 2021 baharında Rusya’nın, Ukrayna sınırına büyük bir asker yığınak yapmaya başlaması ile tekrar alevlendi. Devlet Başkanı Vladimir Putin, ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerini bağımsız devletler olarak tanıdı ve 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya karşı bir işgal başlattı. Bu durum, aynı zamanda aynı zamanda Batı bloku ile Rusya arasında dolaylı ya da doğrudan bir çatışmaya da dönüştü.
Şubat 2025’te üçüncü yılını tamamlayacak olan Rusya-Ukrayna Savaşı’nda taraflar henüz hedeflerine ulaşamamış görünmelerine karşın hem bölgesel hem de küresel bağlamda siyasetten ekonomiye, enerji ve gıda güvenliğinden mülteci sorununa kadar pek çok farklı konuda sorun ortaya çıkarmıştır. Bu durum, Türkiye dahil birçok ülkenin bölgesel ve küresel pozisyonlarını yeniden değerlendirmesine neden olmuştur. Moskova’nın görünürdeki askeri, siyasi ve ekonomik direnci, Washington’un Ukrayna’ya yardım etme konusundaki uzun vadeli taahhüdü ve Avrupa’nın askeri ve mali yardımını artırma kabiliyeti konusundaki belirsizliği, Ukrayna’nın savaşı sürdürme mücadelesi noktasındaki dayanıklılığı hakkında soru işaretlerine neden olmaktadır. Bu çerçevede Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonsuza kadar sürmeyeceği konusunda herkesin aynı görüşte olmasına karşın savaşın gidişatının ve kapsamının nasıl bir yol izleyeceği ya da savaşın nasıl sonlanacağı üzerinde yapılan tartışmalar neticesinde birçok farklı senaryo ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bugünkü durumunu ele alarak savaşın geleceği noktasında muhtemel beş senaryo analiz edilecektir.
Savaşta Çıkmaz Sokak/Tıkanma
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasından sonra gelinen bugünkü süreçte savaşın durumu bağlamında her iki tarafın da diğerine karşı büyük kazanımlar elde etmekte karşılaştığı zorluğu ya da her iki tarafın birbirine karşı ciddi bir üstünlük sağlayamamasını vurgulamak için “çıkmaz” ya da “tıkanma” kelimeleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın güncel durumu; 1980-1988 yılları arasında 8 yıl süren İran-Irak Savaşı’nda olduğu gibi tarafların hiçbirinin galip gelemediği, binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı, milyarlarca dolar ekonomik zararın yaşandığı bu kanlı ve galipsiz savaşa çok benzemektedir. Her iki taraf da zaman zaman birbirlerine karşı küçük çaplı üstünlükler sağlasalar ve bu bağlamda savaşı kazanacaklarına dair umutlarını canlı tutsalar da ufukta taraflardan birinin galibiyeti gözükmemektedir. Ukrayna’nın Kursk’taki Rus topraklarını elinde tutmaya devam ederken Rusya da Donbas’ta yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyor. Bu nedenle, her iki taraf da savaşın geleceğine yönelik hem endişe hem de umut taşıyor.
Ukrayna Savaşı’nın çıkmaza girmiş bu hâlinin taraflar için sürdürülebilir olmadığı ve her iki tarafın da çatışmanın sonsuza dek sürmesini istemeyeceği açıkça görülmektedir. Savaşın ve bu bağlamda tıkanmanın getirdiği olumsuzluklar nedeniyle Batılı ülkelerde Ukrayna’ya karşı yüksek sesle duyulan homurdanmaların yanında Rus halkının çoğunluğunun Ukrayna’dan çekilme isteği ve artan hoşnutsuzluğuna bağlı barış görüşmelerine başlama isteğine rağmen Kiev ve Kremlin yönetimleri bunları duymazlıktan gelmektedir. Ukrayna ve Rusya olası bir yeni müzakere masasına oturmak ve karşı tarafa şartlarını kabul etmeye zorlamak için savaş alanında kayda değer bir başarı elde etmeden bu bekleme sürecini (çıkmaza girmiş durumu) hemen sonlandırmak istemeyeceklerdir. Ukrayna, Batı’dan yeni silahlar (F-16, uzun menzilli füzeler vb.) ve maddi yardımlar almak suretiyle; Rusya ise Çin ile ilişkilerini güçlendirmek ve Kuzey Kore gibi yeni müttefiklerden destek almak suretiyle bu çıkmazı/tıkanmayı aşıp savaşı kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır.
Müzakere Edilmiş Bir Uzlaşma
Müzakere edilmiş bir ateşkes ya da uzlaşma fikri bugünlerde her iki taraf için de giderek daha fazla seslendirilmeye başlandı. Özellikle Ukrayna bağlamında savaşın olumsuz sonuçlarından etkilenen bazı Avrupa (AB) ülkeleri, bunu açıkça dillendirmekten kaçınmadılar. Çekya Cumhurbaşkanı Pavel, Rusya-Ukrayna arasında yaklaşık üç yıldır süren savaşın yol açtığı hissedilir “yorgunluğa” ve “Avrupa’nın savaş konusundaki birliğinin parçalanmasına” dikkati çekerek, Kiev yönetiminin savaş hedeflerine ilişkin “gerçekçi” olması gerektiğini ve “Savaşın en olası sonucunun; Ukrayna topraklarının bir kısmının geçici olarak Rus işgali altında kalması olacağını” ifade ederek, Rusya ve Ukrayna’yı uzlaşmaya davet etti.
Çekya Cumhurbaşkanı Pavel’in ve birçok Avrupa ülkesinin müzakere ile bu savaşın bir an önce sonlandırmasına yönelik taleplerine karşın özellikle Ukrayna tarafı için bu fikrin kendi başına karar verebileceği bir durum olmadığı 2022 yılında İstanbul’da yürütülen müzakereler sürecinde açıkça görüldü. Rusya ve Ukrayna, İstanbul’da yapılan görüşmelerde her konuda anlaşmalarına rağmen ABD ve Birleşik Krallık tarafından bu anlaşmanın başarılı bir şekilde sonuçlanması engellendi. Bu nedeni Glenn Diesen’in de ifade ettiği gibi, “Batı’nın Ukrayna’yı kurtarmaktansa Rusya’yı zayıflatmayı tercih etmesidir.” Bu doğrultuda Putin’in başında bulunmadığı zayıf ve yorgun bir Rusya hedefine ulaşılmadığı sürece Ukrayna’nın müzakere masasına oturmasına izin verilmeyeceği aşikârdır. Bunun yanında Kiev yönetimi, olası bir uzlaşma müzakerelerinde şu an için Rusya’yı zorlayacak kayda değer bir başarısı bulunmaması nedeniyle herhangi bir müzakere önerisini kabul etmeyecektir.
Rusya Devlet Başkanı Putin ise Ukrayna’nın Rusya’nın düşmanı olmadığını, verilen mücadelenin Rusya’yı savaş alanında stratejik yenilgiye uğratmak ve Rus devletini yok etmek isteyenlere karşı olduğunu, Rusya’nın çatışmayı barışçıl yollarla müzakere ederek sona erdirmek istediğini ve bu sürecin hızla sonuçlanmasının Rusya’nın çıkarına olduğunu söyledi. Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle gerçekleştirdiği toplantıda Putin, Ukrayna ile ateşkes için Rusya’nın şartlarını; Ukrayna’nın birliklerini Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’dan çekmesi ve NATO’ya katılma isteğinden vazgeçmesi olarak belirterek bu şartların yerine getirilmesi hâlinde Kiev ile müzakerelere başlayabileceklerini söyledi. Ancak her ne kadar Putin, ateşkes şartlarının yerine getirilmesi ile birlikte müzakerelere hazır olduğunu ifade etse de birçok konuşmasında açıkça belirttiği gibi, eski “Kiev Rusya’sı” topraklarına dayanan Rusya, Belarus ve Ukrayna’dan oluşan uluslararası alanda etkili bir devlet yapısını bir kez daha oluşturma fikrinden vazgeçebilecek midir? Ukrayna’yı hâlâ kendi toprağı olarak gören Putin’in bu üç ülke ile yeniden birleşmeyi başarmak, Rus imparatorluğunu restore etmek, genişletmek ve güvence altına almak için her türlü yolu kullanmaya istekli olduğu da açıktır.
Müzakere edilmiş bir anlaşmayla savaşın barışçıl yollarla sonlandırılması ya da savaşın kapsamının genişlemesi ve gidişatı noktasında 5 Kasım 2024 ABD Başkanlık Seçimleri ve seçilen başkanın 20 Ocak 2025’te göreve başlaması arasındaki süreç önemli bir kırılma anı olacaktır. Demokrat Parti Başkan Adayı Kamala Harris’in seçimi kazanması durumunda yardımlar konusunda sorun yaşamayacak olan Zelenskiy, olası bir müzakere baskısı ile de karşılaşmayarak Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesini bile sağlayabilecektir. Ancak Donald Trump’ın başkan seçilmesi hâlinde Zelenskiy’nin ABD yardım desteğinin tehlikeye girebileceğini, Rus işgali altındaki topraklarında feragat etmeyi hesaba katmak zorunda kalacaktır. Donald Trump’ın yeniden seçilmesi hâlinde “bir barış anlaşması için hızlı bir hamle yapmayı planladığını” ve Zelenskiy için “Tarihin gördüğü en iyi tüccarlarından biri. ABD’ye gelip 50-60 milyar dolar alıp gittiğini” ifade ederek, Ukrayna’ya yardım etmeyeceğini ima etmişti. Ancak buradaki asıl sorun ABD şahinlerin/derin devletinin (Pentagon- CENTCOM) ve Ukrayna’nın Trump’ın başkan seçilmesi hâlinde nasıl bir yol izleyeceğidir. Bu bağlamda başkanın göreve başlayacağı 20 Ocak 2025’e kadar olan yaklaşık üç aylık süreç içerisinde hem ABD hem de Ukrayna tarafından barışçıl müzakere süreçlerini baltalayıcı, tarafları savaşın içine daha çok dahil eden adımlar gelmesi olasılıklar dahilindedir. Ya da Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekeceğini ifade etmesine karşın Pentagon’un Trump’a rağmen askerlerini hâlâ Suriye’de tuttuğu gibi ABD derin devleti Ukrayna’ya olan desteğini ve yardımlarını devam ettirecektir.
Rusya’nın Hayalleri
Savaşın başladığı 2022’den günümüze savaşın durumu hızlı bir şekilde değişmiyor, ancak Rusya’nın yavaştan üstünlük kazanmaya başladığına dair ciddi göstergeler var. Rusya sadece Doğu Avrupa’daki güvenlik nüfuzunu genişletmekle ve Kırım ve Donbas bölgelerini işgal etmekle ilgilenmemektedir. Bu doğrultuda Putin, amacının Ukrayna’nın sadece yüzde 20’sini fethetmek olmadığını defalarca açıkça belirtti. Putin, Rusya’yı ABD ve Çin ile eşit düzeyde ya da Batı’ya karşı Çin ile ortaklık kurarak yeniden büyük bir güç hâline getirmek istiyor. Onun fikirlerine göre Avrupa’nın siyasi düzenini ve güç dengesi yeniden düzenlenmeli ve Rusya bu yeni yapıda bir kez daha dünya gücü olarak rol oynamalıdır. “Rusya-Ukrayna-Belarus birliğinin” yeniden kurulması bu dirilişin ön koşuludur. Ona göre, Rusya ve Ukrayna birdir ve bağımsız bir Ukrayna ulusunun varlığı, dış müdahale yoluyla pişirilen Rus karşıtı bir komplodur. Bu bağlamda gerçek bir ateşkes ya da Ukrayna’yı fethetmeye yönelik daha fazla girişimden vazgeçilmesi, Putin için yalnızca o ülkedeki ideallerden değil gelecekteki uluslararası düzene ilişkin tüm siyasi vizyondan da vazgeçilmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle Putin’in bu ideallerden vazgeçmesi demek kendi gücünü/iktidarını kaybetmesi anlamına gelecektir. Putin, iktidarını bu kumarda ne pahasına olursa olsun kaybetmek istemeyecektir.
Ukrayna’nın Emelleri
Ukrayna için çatışmanın en ideal sonucu, uzun süredir dile getirdiği hedeflerine ulaşmasını sağlayacak tam bir zaferdir: Rus birliklerinin Kırım dahil tüm topraklarından tamamen çıkarılması ve Vladimir Putin’in savaş suçlarından sorumlu tutulması. Bugünkü mevcut duruma baktığımızda, bu senaryo şu anda en olası olmayan sonuçlardan biri gibi görünmektedir. Ayrıca, Ukrayna’nın bu savaşı kazanamayacağına yönelik farkındalığın da giderek artmaktadır. Bu çerçevede NATO’nun tam desteğini alarak savunmadan karşı saldırıya geçse de etkili sonuç alamamıştır. Rusya’nın bu saldırılar karşısında gerilediğine dair hiçbir işaret yoktur. Bunun gerçekleşebileceği öngörülebilir tek durum, en önemli müttefiki, Çin tarafından zorlanması olacaktır. Çin’in Rusya’yı destekleme riskini alan tek büyük ekonomi olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Ancak Pekin’in tutumunu değiştirmesi ve Batı’daki kendi ekonomik çıkarlarını korumak için Putin’i çatışmayı sona erdirmeye zorlaması ihtimali çok zor olsa da hâlâ masada mevcut durmaktadır.
Savaşın Yayılması: NATO ve Komşu Ülkeler
Beşinci ve belki de savaşın geleceğine yönelik en tehlikeli senaryo ise Rusya’nın stratejik saldırılarında bir NATO üyesi ülkeyi hedef alması, savaşın komşu ülkelere yayılması ya da Ukrayna’nın uzun menzilli füzeler ile Rusya’yı hedef alması ve nükleer silah elde etmeye çalışmasıdır. Bu bağlamda özellikle Ukrayna’nın verilen tüm desteğe ve Rusya’ya uygulanan ambargolara rağmen bir başarı elde edememesi, ABD ve Birleşik Krallık’ın ısrarlı bir şekilde NATO’nun sınırını Rusya’nın sınırına dayandırma tahriki ve Ukrayna’nın bitmez tükenmez istekleri savaşın gidişatı konusunda kaygıları artırmaktadır.
Özellikle son dönemlerde savaş üzerinde hiçbir etki yaratmayan F-16 savaş uçaklarının teslimi, Ukrayna’nın Batı yapımı uzun menzilli füzelerle Rus topraklarını vurmak istemesi ve son olarak nükleer silah elde etmeye çalışması, Rusya ile Batı arasındaki gerilimi ve karşılıklı tehditleri artırmıştır. Putin’in de ifade ettiği gibi Batı’nın/NATO’nun uzun menzilli füzeleri Ukrayna’ya vermesi; Ukrayna üzerinden dolaylı yoldan yürütülen NATO-Rusya savaşını direkt Rusya-NATO savaşına döndürme olasılığını güçlendirecektir. Kasım ayındaki ABD başkanlık seçimleri Rusya-Ukrayna Savaşı’nın geleceğine yönelik kilit bir rol oynayacaktır. Bu çerçevede bugün tüm tarafların ABD seçim sonuçlarına odaklandığı ve olası sonuçlara göre şimdiden planlarını yapmaya başladıkları görülmektedir.
[Dr. Ahmet Bülbül, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir.]