Türkiye’nin Enerji Üssü Olma Stratejisi ve Rusya-Türkiye Bölgesel İş Birliği

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in enerji kaynaklarına dair politikaları, sadece ekonomik çıkarları değil aynı zamanda küresel jeopolitik dengeleri yönlendirme stratejilerini de kapsıyor. Enerji kaynaklarını bir diplomasi aracı ve ekonomik kalkınma kaynağı olarak kullanan Putin, bu strateji ile Türkiye’yi bölgesel bir enerji merkezi olarak konumlandırmaya yönelik bir plan geliştirmek istiyor. Bu plan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den gelen kaynaklarla enerji güvenliği sağlaması ve küresel enerji ticaretinde etkin bir transit nokta hâline gelmesiyle birlikte, bölgesel enerji politikalarının yeniden şekillenmesine katkı sağlayacağa benziyor. Putin’in Türkiye’nin stratejik rolünü artırma yönündeki bu girişimi, enerji kaynakları üzerinden jeopolitik rekabetin yoğunlaştığı bir dönemde önem kazanıyor.

Putin’in enerji stratejisi, Rusya’nın doğal kaynaklarını küresel pazara açarken aynı zamanda ekonomik ve siyasi nüfuzunu artırmayı hedeflemektedir. Enerji ihracatından elde edilen gelirler, Rusya ekonomisi için kritik önemde olup 2021 itibarıyla devlet bütçesinin yaklaşık %45’ini oluşturmaktadır. Avrupa Birliği (AB), on yıllar boyunca Rusya’nın başlıca enerji müşterisi olmuş ve doğal gaz ithalatında %60’a varan bir bağımlılıkla Rusya’ya güçlü bir pazar sağlamıştı. Ancak Ukrayna Savaşı ve AB’nin enerji bağımsızlığına yönelik yaptırımları, bu düzeni köklü bir şekilde değiştirdi.  Avrupa, bu dönemde LNG ithalatını artırmak, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak ve enerji çeşitlendirme stratejileri benimsemek suretiyle Rusya’nın nüfuzunu azaltmayı amaçladı.

Rusya, bu gelişmelere karşı enerji ihracatını Asya pazarlarına kaydırarak yanıt vermiş ve Çin ile Hindistan’ı başlıca müşterileri hâline getirmişti. Çin, Rus petrol ve doğal gaz ihracatının %45-50’sini alırken Hindistan %40’a varan bir paya ulaşmıştı. Bu iki ülkenin toplam enerji ihracatının %80’ini karşılaması, Moskova için Avrupa’daki kayıplarını telafi etmeye yönelik bir fırsat sunmaktaydı. Bununla birlikte, Asya pazarındaki fiyat indirimi ve azalan kâr marjları, Rusya’nın enerji gelirlerinde belirgin bir düşüşe yol açarak uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirliği zorladı.

Putin’in Enerji Stratejisinde Rakipler ve Ortaklar

Putin’in enerji stratejisi, uluslararası arenada stratejik iş birlikleri kurarak ve bölgesel rakiplerle mücadele ederek Rusya’nın nüfuzunu korumaya dayanmaktadır. Bu bağlamda, bazı ülkeler Putin için stratejik birer ortak iken bazıları ise ekonomik ve siyasi birer tehdit olarak görülmektedir.

Rakipler

  • Avrupa Birliği: Avrupa, enerji bağımlılığını azaltmak amacıyla LNG tedarikini artırmaya ve yenilenebilir enerji yatırımlarını genişletmek suretiyle Rusya’nın enerji üzerindeki etkisini sınırlandırmaya çalışıyor. Ukrayna krizi sonrasında uygulanan yaptırımlar, Rusya’nın enerji ihracatını zorlaştırdı ve Putin’in Avrupa üzerindeki nüfuzunu önemli ölçüde zayıflattı. Avrupa, enerji güvenliğini sağlama ve Rusya’yı enerji tedarikinden çıkarma yönünde yeni politikalar geliştirdi. Bu doğrultuda enerji çeşitlendirme ve yenilenebilir kaynak yatırımlarını artırdı.
  • ABD: Küresel LNG piyasasında hızla büyüyen bir oyuncu olarak ABD, Avrupa’ya yönelik LNG ihracatını artırarak Rusya’nın Avrupa pazarındaki payını küçültmeyi amaçladı. ABD’nin Avrupa’ya enerji sağlama kapasitesini artırması ve alternatif tedarik yolları oluşturma çabaları, Rusya’nın enerji stratejisine karşı doğrudan bir meydan okuma olarak yorumlandı.
  • Katar ve Suudi Arabistan: Katar, küresel LNG piyasasında önemli bir oyuncu olarak Rusya’ya ciddi bir rakip konumuna geldi. Katar’ın LNG kapasitesini artırması, Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını azaltma politikalarına uyumlu bir şekilde ilerliyor. ABD ve Avrupa’nın destekleriyle kapasite artırımı yapan Katar, Batı’nın enerji güvenliğine katkı sunarken Rusya’nın pazar payını tehdit ediyor.

Stratejik Ortaklar

  • Çin: Rusya’nın en büyük enerji ortaklarından biri olan Çin, Batı ile yaşanan gerilimler sırasında enerji ihtiyaçlarını Rusya’dan karşılayarak Moskova’ya destek sağlıyor. Rusya, bu stratejik iş birliği ile Asya pazarında nüfuzunu artırırken Çin’e enerji güvenliği sunuyor.
  • Hindistan: Hindistan, artan enerji ihtiyacını karşılamak için Rusya ile stratejik iş birliğini geliştiren bir diğer önemli güçtür. Rusya’dan ithal ettiği enerji kaynaklarıyla Hindistan, enerji arz güvenliğini sağlarken Moskova’nın Asya pazarındaki etkinliğini desteklemektedir.

Türkiye’nin Enerji Merkezi Olma Hedefi: Türk-Rus İş Birliği

Putin’in Türkiye’yi enerji merkezi yapma hedefi, küresel enerji ticaretinde ve jeopolitik arenada Türkiye’nin aktif bir aktör olarak yükselmesine olanak tanımaktadır. Bu iş birliği, Rusya’nın Avrupa pazarındaki kayıplarını telafi etme çabalarıyla birleşmekte, aynı zamanda Türkiye’ye enerji güvenliğini artırma ve bölgesel nüfuzunu genişletme fırsatları sunmaktadır. Çin, Hindistan ve Türkiye gibi yeni ortaklarla kurulan stratejik enerji ağları, Putin’in küresel güç projeksiyonu stratejisinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin aktif rol oynadığı bu enerji ekseni, sadece ekonomik çıkarları değil aynı zamanda bölgesel güvenlik ve siyasi dengeleri yeniden tanımlamaktadır.

Türkiye’nin enerji altyapısını geliştirmesi ve bölgesel iş birliklerine öncülük etmesi, Putin’in enerji stratejisine doğrudan katkı sağlarken Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Asya-Avrupa enerji hattında kilit bir oyuncu konumuna getirmektedir. Bu ortaklık, Rusya’nın küresel enerji piyasasında etkinliğini sürdürmesini destekleyerek jeopolitik dinamiklerde de Türkiye’nin bağımsız ve güçlü bir pozisyon elde etmesine imkân tanıyor. Bu stratejik iş birliği hem Türkiye’nin bölgesel gücünü hem de Rusya’nın enerji politikalarını destekler nitelik taşıyor. Çünkü; Türkiye’nin bir enerji merkezi olarak konumlanması, Putin’in enerji kaynaklarını ekonomik ve diplomatik bir araç olarak kullanması iki ülke içinde birçok avantaj sağlıyor.  Aynı zamanda Türkiye’yi Asya ve Avrupa arasında daha etkin bir oyuncu yapıyor. Türkiye’nin bu sürece yalnızca bir geçiş noktası olarak değil bölgesel enerji dengelerinde söz sahibi olacak bir aktör olarak katıldığı da okunabiliyor. 

Sonuç olarak, Türkiye’nin enerji merkezi olma çabaları, Rusya’nın küresel enerji pazarındaki etkinliğini sürdürmesine ve Avrupa’nın enerji arz güvenliğini desteklemesine katkı sağlarken Türkiye’ye de stratejik bağımsızlık ve ekonomik fayda sunuyor. Bu stratejik denklemin sonucu olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den Asya’ya kadar uzanan enerji ağında güçlü bir aktör olma vizyonu daha belirgin hâle geliyor.

[Sibel Bülbül Pehlivan, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu