10 Eylül 2024 tarihinde Ürdün’de Temsilciler Meclisi üyelerinin seçimleri yapıldı. Seçim sonuçlarına göre; Müslüman Kardeşler’in uzantısı kabul edilen İslami Çalışma Cephesi ciddi bir başarı elde etmiş görünüyor. Ortaya çıkan tabloyu tetikleyen bazı temel etkenler var. Bununla birlikte, bu tablo Ürdün Kralı Abdullah için sancılı bir sürece de işaret ediyor. Ülke içinden yükselen reform talepleriyle batıdan gelen baskılar altında bir karar alma anı.
İlk olarak seçim sonuçları üzerinde İsrail’in Gazze ve Batı Şeria saldırılarının etkisi olduğu açık. İsrail’in kontrolsüz saldırıları sonrası Orta Doğu’da yaşanan gerilim pek çok ülke için tehdit oluşturuyor. Kendisine yönelik doğrudan bir silahlı saldırı ihtimali olmasa da Ürdün, yaşanan gelişmelerden dolaylı olarak en ciddi şekilde etkilenebilecek ülkelerin başında geliyor. Ürdün, özellikle İsrail’in saldırılarının Batı Şeria’da yoğunlaştığı bir senaryodan ciddi şekilde kaygı duyuyor. Saldırı altındaki bölgelerle tarihi ve coğrafi bağlarının olması ve nüfusunun büyük kısmının Filistinlilerden oluşması bu kaygının esas gerekçeleri. Bunun dışında, seçim sonuçlarını etkileyen bir diğer sebep olarak pandemi döneminden itibaren yaşanan ekonomik kriz ve artan işsizlik oranı da burada zikredilmeli. Son olarak Ürdün parlamentosunda yani Temsilciler Meclisinde siyasi partilerin temsil oranını artırmayı hedefleyen 2022 tarihli yasa da önem taşıyor. Bu yasa kademeli olarak Ürdün’deki siyasi atmosferi demokratikleştirmeyi hedefliyor.
Ürdün Seçimlerinde 7 Ekim’in ve Ekonomik Krizin Etkileri
7 Ekim tarihinden bu yana Ürdün, ciddi şekilde kitlesel protestolara sahne oluyor. Bu çağrıların bir yansıması olarak Ürdün parlamentosunda ve uluslararası ilişkilerde çeşitli teşebbüslerin gerçekleştiği görüldü. Örneğin, geçtiğimiz aylarda mecliste geçmişte İsrail ile imzalanan bazı mutabakatların askıya alınması yönünde gündemin oluştuğu ve tartışmaya açıldığı biliniyor. Bunun yanında özellikle insani diplomasi kapsamında veya insani diplomasinin bir kolu olarak kabul edilebilecek gıda ve ilaç yardımlarının tedariki alanında bazı atılımların yapıldığı görüldü. Gazze’ye insani yardımın ivedi şekilde sağlanması yönünde uluslararası alanda Ürdün Kralı Abdullah ve siyasetçiler Almanya gibi bazı ülkelerle ilişkiler geliştirdi.
Bununla birlikte, Ürdün halkı daha ciddi, sert ve pratikte doğrudan etki doğuran adımların atılmasını bekliyor. Ülke genelinde nüfusun yaklaşık olarak yarısının, başkent Amman’ın ise yarısından fazlasının Filistinlilerden oluştuğu hatırlanırsa bu taleplerin sebebi anlaşılabilir. Ürdün onlarca yıldır Filistinlilerin İsrail’in saldırılarından dolayı sığınmak zorunda kaldığı bir bölgedir. Ürdün, özellikle Amman, İsrail’in zulmünden mağdur durumda olan ciddi bir nüfusu barındırmaktadır. Aynı zamanda Amman, geçtiğimiz yıllarda Hamas’ın siyasi bürosuna ev sahipliği de yapmaktaydı. 1997 senesinde Halid Meşal’e gerçekleştirilen suikast teşebbüsü, sonrasında yaşanan diplomatik kriz ve takas süreci burada anımsanabilir.
Bunun dışında Ürdün’de yaşanan ekonomik krizi de seçim atmosferini etkileyen bir gündem olarak kabul etmek mümkün. Artan işsizlik de bununla bağlantılı. Resmi rakamlara göre işsizlik oranı %21’i geçmiş vaziyette. Ham maddeye ve sanayi tesislerine sahip olmayan Ürdün ekonomisi büyük oranda turizm gelirleri ve dış yardımlara bağlıdır. 2019 ve 2020 senelerinde küresel ölçekte yaşanan pandemi, turizm gelirlerini düşürmüş ve bu durum Ürdün ekonomisini ciddi şekilde olumsuz yönde etkilemişti. Yükselen petrol fiyatları, IMF’nin Ürdün ekonomisi üzerindeki artan denetimi ve vergilerin artırılması önceki seçim tarihi olan 2020 senesinden itibaren Ürdün’de yaşanan ve seçim atmosferini etkileyen bazı durumlar. Nitekim geçtiğimiz senelerde bütün ülkeyi etkileyecek ciddi bir boyuta ulaşmadıysa da bu taleplere yönelik sokak hareketlerinin gerçekleştirildiği görüldü. Bu problemler 4 seneyi aşan süre zarfında çözülebilmiş değil. Aksine işsizlik oranının ve enflasyonun artış gösterdiği, rakamlardan gözlemlenebiliyor.
Ürdün’de Yeni Seçim Kanunu da Seçim Sonuçlarını Etkiledi
Ürdün Anayasası’na göre siyasi sistem iki meclisli olarak tasarlanmış vaziyette. Senatoda 65 üye var ve bunların tamamı 4 senelik görev süresiyle Ürdün kralı tarafından atanıyor. Senatonun belirli şartlar altında kanun teklifi ve diğer meclis olan Temsilciler Meclisinin kabul ettiği kanunların onaylanması gibi yasama sahasında görevleri var. Bunun dışında senato, Temsilciler Meclisi üzerinde siyasi, mali ve anayasal konularda denetim yetkisine de sahip.
Ürdün Parlamentosu veya Temsilciler Meclisi ise doğrudan seçimle belirlenen 138 üyeden oluşuyor. Bunun 18 tanesi kadınlara ayrılmış durumda. Geriye kalan 120 sandalyenin bir kısmı da azınlıklar için anayasa kapsamında öncelenmiş. 9 tanesi Hristiyanlara ait. 3 tanesi ise Çeçen ve Çerkesler için.
Seçim sonuçlarını etkileyen bir diğer faktör olarak, bu görünümü düzenleyen 2022 tarihli seçim yasasından bahsetmek gerekiyor. Bu yasa Ürdün’deki siyasal atmosferin demokratikleşmesi ilkesine veya politikasına bağlı olarak atılan adımlardan birisi. Seçim sisteminde ciddi ve kademeli reformu hedefleyen 2022 seçim yasası Ürdün topraklarını 18 bölgeye ayırdı. 18 bölge için kabul edilen koltuk sayısı ise 97. Geri kalan 41 koltuk ise siyasi parti temsilcilerine ayrılmış vaziyette. Bu seçim yasası, uzun süredir aşiretler veya belirli gruplar arasında paylaşılan 138 sandalyeli mecliste siyasi partilerin etkisini kademeli olarak artırmayı amaçlıyor. Ürdün’de meclisler büyük oranda Ürdün kralına bağlılığıyla bilinen taşra bölgelerinden gelen aşiret reislerinin bağımsız katılımıyla teşekkül etmekteydi. Yeni yasa demokratikleşme iddiası altında siyasi partilere alan açıyor.
İlerleyen dönemde 138 sandalyeden siyasi partilere ayrılan 41 sandalyenin artırılması planlanıyor. Bu sayede mecliste daha çok taşradan gelen ve krala bağlılığı bilinen aşiret liderleri ya da ileri gelenleri yerine çeşitli siyasal hareketlerin parlamentoda etkisini artırması muhtemel. Önümüzdeki 10 yıl içinde siyasi partilere ait koltukların meclisteki oranının %65 dolaylarına gelmesi bekleniyor. Özetle, 2022 tarihli seçim yasası eski seçim sonuçlarından farklı olarak muhalif eğilimleri olabilen siyasi partilerin meclise girmesine olanak tanıyan bir yapıyı getirdi. Zira eskisinden farklı olarak bu seçim yasası taşradaki aşiretlerin ileri gelenlerinden ziyade büyük şehirlerdeki siyasi partilerin meclise girmesini kolaylaştırdı. Hem bölgeler düzenlendi hem de bu kanunun kabulünden sonra oldukça fazla sayıda siyasi parti kuruldu. Görüldüğü gibi 2022 senesinde gerçekleştirilen bu değişiklik sonrasındaki ilk seçimleri bile etkilemiş gibi gözüküyor. İlerleyen dönemlerde, bahsedilen diğer sebeplere de bağlı olarak tek bir parti üzerinde ittifakın kurulması yerine siyasi hareketlerin farklılaşması ve meclise girmesi mümkün gözüküyor.
Kademeli olarak siyasi partilerin Temsilciler Meclisindeki etkisinin artırılmasını hedefleyen yeni seçim kanununa rağmen Ürdün Anayasası kapsamında Ürdün Kralı hâlâ tüm gücü elinde tutuyor. Ürdün Kralı, parlamentoyu feshetme, hükümetleri atama ve ülkenin dış politikasını denetleme yetkisine sahip. Bu sebeple 2024’te parlamentodaki denge hâlâ eski sistemin artığı olan kabileler ve düzen yanlısı grupların lehine olacaktır. Eski sistem Ürdün kralının kendisine bağlı aşiretlerden gelen temsilcilerin meclise katılımını öncelemekteydi.
Seçim Sonuçları ve İslami Çalışma Cephesi’nin Kazanımları
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen parlamento seçim sonuçlarına göre Ürdün’de faaliyetleri öncelikle büyük oranda baskılanan ve akabinde yasaklanan Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı kabul edilen İslami Çalışma Cephesi’nin ciddi bir kazanım elde ettiği görülüyor. Ürdün’ün İslamcı muhalefet partisi 138 sandalyeden 31’ini kazandı. Bunun üç tanesi ise resmi olarak partinin mensubu değil. Seçime parti listesinden katılmadı. 2020 senesinde yapılan genel seçimlerde aynı partinin yalnızca beş sandalye kazandığı hatırlanırsa İslami Çalışma Cephesi açısından ciddi bir başarının olduğu kabul edilmeli. 2022 tarihli seçim yasasından sonra ileri çıkma iddiası taşıyan siyasi hareketler yerine, halk daha çok eski bir siyasi harekete yönelmeyi tercih etmiş gibi gözüküyor.
Seçim sonuçları Ürdün için yeniden demokrasinin başladığı tarih olan 1989 yılındakine benzer şekilde koltukların önemli bir kısmının Müslüman Kardeşler grubunda kalması manasına geliyor. 1989 senesinde meclisteki koltukların çeyreğinden fazlası bu gruba aitti. Sonraki senelerde de Müslüman Kardeşler yasama organında etkindi. O dönemde Ürdün yönetimi, nüfusunun büyük kısmı Filistinlilerden oluştuğu için Müslüman Kardeşler’i bir meşruiyet aracı olarak kullandı.
Faaliyetleri yasaklanan ve büyük oranda Arap Baharı sonrasında tam manasıyla etkisizleştirilen grup, yeniden halk nezdinde etki kazanma eğiliminde. 7 Ekim tarihinden itibaren Ürdün’de artan Hamas sempatisi, İslamcı gösteriler, ekonomik etkenler ve 2022 tarihli siyasi partilerin Temsilciler Meclisindeki etkisini artırmayı hedefleyen seçim yasası bu sonucu tetiklemiş gibi gözüküyor. Bütün gerekçelerin birbirinden bağımsız değerlendirilmesi mümkün gözükmüyor. Seçim sonrası ortaya çıkan bu tablonun Ürdün yönetimi ve Ürdün ile her zaman yakın ilişki kurma eğiliminde olan ABD ve İngiltere için kaygı verici olduğu açık. Bir başka tabirle ABD ve İngiltere’nin İsrail’e doğrudan veya dolaylı olarak devam ettirdiği destek, hiç beklemedikleri bir yerden, Ürdün’den, onlar için bazı problemlerin doğmasına sebep olabilir.
Kral Abdullah İçin Karar Zamanı
Bu gerekçeyle Ürdün yönetiminin yeni bir karar alma gerekliliği açık. İlk olarak ilerleyen dönemde Ürdün Anayasası’nın 34. maddesi kapsamında Temsilciler Meclisinin tatil edilmesi veya feshedilmesi mümkün olabilir. Anayasanın ilgili maddesi gereği, Ürdün kralının bu yetkisini kullanması için herhangi bir şart da yok. Yani ilgili maddeye göre Ürdün Kralı anayasanın ilgili hükmü kapsamında herhangi bir gerekçe ya da sebep göstermeksizin meclisi feshedebilir.
Fakat bu durum, her ne kadar hukuki açıdan problem teşkil etmeyecekse de Ürdün toprakları içinde Ürdün Kralı Abdullah için halk nezdinde meşruiyet sorunları yaratacaktır. Bu gerekçeyle meclisin feshi hakkının kral tarafından kullanılması yerine, kamuoyundan yükselen baskının etkisiyle veya zoraki bir tercihle meclisin feshinden ziyade bürokraside Müslüman Kardeşler’i yeniden etkin konumda görebiliriz. Bu durum geçmişte olduğu gibi Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadının Ürdün Kralı tarafından bir meşruiyet aracı/aparatı olarak kullanılması şeklinde gerçekleştirilebilir.
İkinci yolun tercih edilmesi hâlinde siyasi kararların alınması noktasında veya pratikte uzun vadede bazı problemler ortaya çıkabilir. Fakat en azından bu kriz dönemi aşılmış olacaktır. Bu durumda anayasanın ilgili hükmüne göre Ürdün Kralı’nın ekim ayının ilk gününde parlamentoyu toplantıya çağırması gerekiyor. Yine bu yolun tercihi hâlinde Ürdün Kralı Abdullah’ın seçim sonuçlarının ve meclisin yeni görünümünün baskılayıcı etkisiyle uluslararası arenada Gazze ve Batı Şeria ile ilgili açıklamalarını sertleştirmesi de mümkün olabilir. Bu durumda da ABD ve İngiltere’nin Kral Abdullah’a baskısı artacaktır.
Özetlemek gerekirse; Ürdün Kralı Abdullah için yeniden karar alma zamanı. Ürdün devletinin kurucu babası I. Abdullah döneminden itibaren sessiz ve güvenli olma politikasını sürdürme eğiliminde olan Ürdün, sancılı bir süreç yaşıyor. Kral II. Abdullah, içeriden yükselen reform çağrıları ve temsilciler meclisine ya da parlamentoya ciddi şekilde yansıyan İslamcı grupların talepleriyle ABD ve İngiltere’nin talepleri ya da baskısı arasında sıkışmış vaziyette. İkinci grubun yani ABD ve İngiltere’nin taleplerini öncelediği takdirde ülke içinde bir meşruiyet krizinin ortaya çıkması muhtemel gözüküyor.
[Av. Dr. Abdullah Musab Şahin, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]