Saksonya ve Thüringen Seçim Sonuçları

& Avusturya Genel Seçimlerinin Yorumlanması

Avrupa’da aşırı sağ partilerin seçmenler tarafından artarak teveccüh görmeleri Almanya’nın Thüringen ve Saksonya eyaletlerindeki seçimlerde de aynı şekilde devam etti. Alternative für Deutschland (AfD)- Almanya için Alternatif adındaki aşırı sağ ve ırkçı siyasi parti Saksonya’da birinci parti, Thüringen eyaletinde ise az farkla ikinci parti oldu. Aşırı sağ oylarının artacağı herkesçe malumdu fakat bu denli bir artış gerçekleşeceğini kimse beklemiyordu. Aşırı ve popülist bir siyasi parti olan AfD Thüringen, eyaletinde %32,8 gibi yüksek bir orana ulaşarak tarihinde ilk kez birinci parti konumuna gelme başarısını gösterdi. Saksonya eyaletinde ise %30,6’lık bir oy oranını yakalayarak az farkla ikinci oldu. AfD’nin bu başarısı Avrupa’da tarihi korkuların tekrar canlanmasına yol açtı. Siyasi yelpazenin sol tarafındaki bölünmeler sonucunda, eski Sol Partili (Die Linke) Sarah Wagenknecht’in liderliğinde oluşturulan ittifakın, Bündnis Sahra Wagenknecht (BSW), elde ettiği sonuçlar da Almanya’da siyasi anlamda işlerin yolunda gitmediğini göstermektedir. Mevcut iktidarın Rusya- Ukrayna Savaşı’nda kayıtsız şartsız bir şekilde Ukrayna’nın yanında yer alması ve yürürlükte olan göçmen politikalarının Alman kamuoyunda fazla karşılık bulmaması bu seçim sonuçları ile kendisini göstermektedir. AfD ve BSW ise hükümetin Ukrayna’yı desteklemesine karşı çıkmakta ve uygulamış oldukları politikanın Almanya’nın çıkarlarına uygun olmadığını vurgulamaktadır.

Almanya’daki eyalet seçimlerinde elde edilen sonuçlar Almanya nezdinde büyük infiale yol açmakla beraber aynı zamanda AB’nin başkenti Brüksel’de de endişeye sebep olmuştur. AB’nin en büyük nüfus ve ekonomisine sahip olan Almanya’nın istikrarsızlaşması AB’yi de aynı şekilde istikrarsızlığa sürükleyebilme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Uluslararası basın Almanya’daki seçim sonuçlarını değerlendirirken gidişatın pek iyi olmadığından bahsederek “tarihi çizgi aşıldı” veya “Almanya’nın istikrarı tehlikede” gibi manşetlerle durumun ciddiyetini vurgulamaya çalıştı. Alınan bu tarihi seçim sonuçları Rusya- Ukrayna Savaşı, durağan ekonomi, kontrolsüz göç gibi önemli konuların AB Parlamentosu dahil bütün AB’de sağ oyların arttığı bir dönemde meydana gelmesi aşırı sağa ve popülist partilere eğilimin devam ettiğini göstermektedir. Bu yazıda Almanya’da gerçekleşen eyalet seçimlerinin sonuçları çerçevesinde Avusturya’da 29 Eylül’de yapılması planlanan genel seçimlerin olası sonuçlarını değerlendireceğim.

Jörg Haider; Avusturya Aşırı Sağının Canlandırılıp İktidara Ortak Edilmesi

İki Alman eyaletindeki seçimlerden sonra 29 Eylül’de de Avusturya genel seçimleri gerçekleştirilecektir. Avrupa’da aşırı sağ oyların artmaya başladığı ilk ülkelerden biri olan Avusturya’da aşırı sağ partinin bu seçimde de oylarını artıracağı beklenmektedir. Almanya’daki AfD’nin Avusturya muadili olan Avusturya Özgürlükçü Partisi- Freiheitliche Partei Österreichs (FPÖ)’nin genel başkanlığına 1986 yılında Jörg Haider’in gelmesiyle, liberal bir parti konumundan popülist aşırı sağ partiye evrilmiştir. Büyük başarılara imza atacak olan Haider’in başarısının en önemli sebepleri göçmenler ve Müslümanlar ile mevcut siyasal rejime karşı olan dil ve söylemleridir.

Haider’in FPÖ genel başkanı olarak ilk önemli seçim başarısı 1994 yılındaki genel seçimlerde oyları %8’lerden %22,5’e çıkartmasıdır. 1999 yılındaki genel seçimlerde ise oyların %26,9’unu alarak birinci Sosyal Demokrat Parti’nin ardından ikinci olmayı başardı. Seçim sonuçlarına göre hükümeti kurma görevi birinci olan Sozialdemokratische Partei Österreich (SPÖ)- Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’ne verilmesine rağmen koalisyon ortağı bulamadı. Bunun üzerine ikinci parti konumundaki FPÖ’ye verilmesi gereken hükümeti kurma yetkisi, Jörg Haider’in antisemitist ve antimasonik söylemlerinden dolayı oluşan uluslararası baskı ve Haider’in bu görevden feragat etmesiyle üçüncü parti konumundaki merkez sağ parti, Avusturya Halk Partisi- Österreichische Volkspartei (ÖVP)’ın genel başkanı Wolfgang Schüssel’e verildi. Bunun üzerine merkez sağ ve aşırı sağ partiler kendi aralarında anlaşarak Avusturya tarihinde ilk kez ortak bir hükümet kurma başarısını gösterdiler. Günümüze kadar geçen süreçte bu iki siyasi parti toplam dört kez hükümet ortaklığı gerçekleştirdi. Bu sene gerçekleştirilecek olan genel seçimler ise daha öncekilerden farklılık gösteriyor; seçimler büyük bir ihtimalle FPÖ’nun galibiyeti ile sonuçlanacak.

FPÖ ile merkez sağ ÖVP’nin 2017-2019 yılları arasında kurmuş oldukları en son hükümet ortaklığı, FPÖ Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Heinz- Christian Strache’nin karıştığı siyasi ve ekonomik skandallar sonucu dağılmak zorunda kaldı. Aynı hükümette içişleri bakanlığı görevinde bulunan Herbert Kickl da dönemin Başbakanı Sebastian Kurz tarafından görevinden alındı. FPÖ Genel Başkanı Strache’nin genel başkanlık görevinden istifa etmek zorunda kalmasından sonra, 2021 yılındaki genel kongrede partinin başkanlığına eski İçişleri Bakanı, aşırı sağ ideolojiye sahip Hickl seçildi. Hickl, göçmenlere ve Müslümanlara karşı olduğunu ve kendilerini ülkesinde istemediğini hiçbir zaman gizlemedi ve bunu da seçim süreçlerinde kullandığı afişlerle beyan etmekten kaçınmadı.

29 Eylül Genel Seçimleri Aşırı Sağın Başbakanlığı ile Sonuçlanır mı?

Avusturya’da 29 Eylül Pazar günü bir genel seçim daha gerçekleştirilecek. Seçimlere kısa bir süre kalmasına rağmen kamuoyu araştırmalarına bakıldığında partiler arasındaki oy dağılımı netlik kazanmış gibi duruyor. Seçim sürecinde gerçekleştirilen kamuoyu araştırmalarının en sonuncusunda da Kickl başkanlığındaki aşırı sağ FPÖ bariz bir şekilde birinci parti konumunu sağlamlaştırdığı görülmektedir. Çok büyük bir değişiklik olmadığı takdirde seçimin bu şekilde sonuçlanması bekleniyor.

Aşırı sağ FPÖ, daha önceki seçim propagandalarında göçmenler ve Müslümanlara karşı kullandığı keskin, aşağılayıcı, dışlayıcı ifade ve seçim afişleriyle oylarını artırma başarısını göstermişti. Buna rağmen bu seçim sürecinde keskin ve dışlayıcı afişlerden vazgeçerek daha ılımlı bir seçim propaganda sürecini yürütmeyi tercih etti. Bu tercihlerinden ırkçı ve Müslüman karşıtı kemik kitlesinin oylarını, merkez sağ seçmenin oylarına dahil ederek seçimden birinci parti olarak çıkmayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Ilımlı seçim propaganda süreci, FPÖ ve genel başkanı Kickl’ın değiştiği anlamını gelmemelidir. Kickl, daha önceki seçim süreçlerinde “Daham Statt Islam- İslam Yerine Evde”, “Freie Frauen statt Kopftuchzwang- Zorunlu Başörtüsü Yerine Özgür Kadınlar” gibi İslamofobik afişler kullanmaktan imtina etmemişti. Kickl, kendisinden önceki parti başkanları Haider ve Strache dönemlerinde de seçim süreçlerini yönetmiş, birçok ırkçı ve İslamofobik sloganların mucidi olmuştur.

Herbert Kickl 2021 yılında FPÖ’nin başına geçtikten sonra da aşırı sağ, popülist ideoloji ve sloganlarını dile getirmekten çekinmemiştir. Tipik bir aşırı sağ popülist siyasetçi gibi Kickl de mevcut demokratik siyasi sistemle sorun yaşamakta, “sisteme ve kendilerini elit olarak tanımlamış siyasi züppe ve küstahlara karşı özgürlük mücadelesi verdiklerini” iddia etmektedir. Batılılar için insanoğlunun gelebileceği nihai seviye olan kapitalist liberal demokratik düzene karşı sergilenen saldırgan tavır tabi ki kabul edilebilir bir durum değildir.

Birleşmiş Milletler ve Avusturya’nın da onayladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kaldırıp yerine sadece Avusturya ile sınırlı bir Temel Haklar Şartı getirme amacı taşıyan Kickl, merkez sağ ÖVP ile iktidarda olduğu yıllardaki içişleri bakanlığı döneminde İnsan Hakları Sözleşmesi’ni lağvetmenin bu kadar kolay olmadığını anlamış olmalı ki bu sözleşmenin lağvedilmesiyle ilgili hiçbir girişimde bulunmamıştır. Böylece, Avusturya onaylamış olduğu uluslararası sözleşmelere bağlı kalmaya devam etmiştir.

Liste Gaza; İsrail Zulmünü Destekleyen Avusturya’ya Tepki Olarak Oluşan Siyasi Hareket

Avusturya siyasi partileri arasına Liste Gaza- Liste Gazze adında yeni bir siyasi oluşum dahil oldu. Avusturya’nın dokuz eyaletinin yedisinde yeterli destek imzalarını toplayarak bu eyaletlerde genel seçimlere katılmaya hak kazandı. Kısa bir süre önce kurulan Liste Gaza, Avusturya’nın dokuz eyaletinden sadece Kärnten ve Salzburg eyaletlerinde yeterli imza sayısı desteğine ulaşamadı. Genellikle göçmen kökenliler ve Avusturyalı gönüllülerden oluşan bu hareketin ortaya çıkma sebebi İsrail’in Gazze’de uygulamış olduğu soykırımdır ve bunu her fırsatta dile getirmektedirler. Adayları arasında Türkiye kökenli akademisyen Dr. Bekir Tank, eğitimci ve yazar Gülmihri Aytaç ve iş adamı Abdullah Demirci gibi Avusturya Türk diasporasının tanınan ve sevilen yüzleri ile çok sayıda Avusturya, Filistin ve Yahudi kökenliler de bulunmaktadır. Liste Gaza’nın bir diğer önemli adayı ise Avusturya’nın önemli ceza hukukçusu Avukat Astrid Wagner’dir.

Wagner, kendisiyle yapılan bir söyleşide Liste Gaza’nın cesurlar hareketi olduğunu belirterek amaçlarını “Filistin’deki soykırımı durdurmak ve Filistinliler için adil bir çözüme ulaşılmasının sağlanmasıdır.” şeklinde ifade etmiştir. Ayrıca, Avusturya’nın mevcut hükümetinin tarafsız kalmayıp soykırımcı İsrail’in yanında yer almasını eleştiren Wagner, Avusturya’nın eski ve unutulmaz Başbakanı Bruno Kreisky ile Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Kurt Waldheim gibi siyasetçilerle Orta Doğu’da barış ve Filistin’e adalet gelmesi için aktif bir şekilde uğraşan büyük bir siyasi geleneğe sahip olduğunu özellikle vurgulamaktan çekinmemiştir. Wagner’e göre mevcut Avusturya hükümetinin İsrail’i desteklemesinin kabul edilir bir durum olmadığını ve bundan da utanç duyduğunu dile getirmiştir.

Liste Gaza gönüllüleri ve adayları seçim propaganda süresince özellikle Gazze’deki soykırım, Avusturya’daki İslam ve göçmen düşmanlığını dile getirmektedirler. Bütün enerjilerini, bu konularda görmüş oldukları haksızlıkları ortadan kaldırmak için harcayan Liste Gaza gönüllüleri, 29 Eylül’deki genel seçimlerde hem ses getirmek hem de başarı elde etmek için çalışmaktadırlar. Son yıllarda Avusturya’daki Müslümanların maruz kaldıkları siyasi baskı ve kötü muamelelerin artık son bulması, Luxor Operasyonundan dolayı 100 aileden özür dilenip tazminat ödenmesi, Viyana Üniversitesi’nin bir projesi olan ve Avusturya’daki Müslümanların bütün cami ve mescit gibi ibadethanelerinin yerlerini kamuoyuna ifşa eden harita ile Dokumentationsstelle Politischer Islam- Siyasal İslam Dokümentasyon Merkezi” adlı Müslümanları fişleme merkezinin kapatılması, Liste Gaza’nın en önemli talepleri arasında yer almaktadır.

Liste Gaza gönüllüleri İsrail’i eleştirmenin ve Siyonizm karşıtlığının antisemitizm olmadığını özellikle dile getirmektedirler. İsrail’i eleştirmenin antisemitizmle eş değerde tutulduğu Avusturya’da böyle bir talepte bulunmak büyük bir siyasi cesaret olarak değerlendirilebilir. Kısa bir süre önce 29 Eylül’deki seçimlere girmek amacıyla kurulan Liste Gaza’nın seçimlerde ne kadar oy alacağını kestirmek mümkün değil. Gönüllüler hareketi olarak tanımlayabileceğimiz Liste Gaza’nın geleceği seçimde alacağı sonuçlar doğrultusunda şekillenecektir.

Seçim Sonuçları ve Avusturya’nın Geleceği

Seçimlere sayılı günler kala büyük bir değişiklik olmadığı takdirde seçim sonuçları kamuoyu araştırma şirketlerinin öngördüğü şekilde sonuçlanacak ve seçimin galibi aşırı sağ parti FPÖ olacak. Aşırı sağ partinin son yıllarda bulaştığı siyasi ve ekonomik skandallara rağmen seçmenler tarafından hâlen bu denli teveccüh görmesi, diğer partilerin seçmenler nezdinde ne kadar inanılır ve güvenilir olduklarını göstermektedir. Parti başkanı Kickl, her ne kadar seçimlerin galibi olsa dahi, tek başına iktidar olacak çoğunluğa ulaşması mümkün gözükmemektedir. Bu durumda seçimlerden ikinci veya üçüncü çıkacak olan partilerden biriyle koalisyon hükümeti kurmak zorunda kalacaktır. İkinci ve üçüncü sırayı merkez sağdaki ÖVP ile merkez soldaki SPÖ paylaşacak gibi gözükmektedir.

Seçimler beklendiği şekilde sonuçlandığı takdirde Avusturya’da hükümeti kim ve nasıl kuracak? Muhafazakâr ve sosyal demokrat parti başkanlarının seçim süresince Kickl liderliğindeki bir FPÖ ile aynı hükümette yer almak istemediklerini seçim süresince ifade ettikleri gibi seçimden sonra söylediklerine sadık kalabilecekler mi? Seçimden birinci olarak çıkmış bir Kickl, hâliyle seçimin galibi olarak hükümeti kurmak isteyecektir. Şayet seçimden önce Kickl’e reddiyede bulunanlar seçimden sonra tavırlarını değiştirmezlerse Avusturya’yı seçimden sonra heyecanlı bir süreç beklemektedir.

[Doç. Dr. Mehmet Soytürk, Türk Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu