Zengezur Koridoru’nun gündeme geldiği ilk günden itibaren İran’da hem resmi hem de gayriresmi kanallar üzerinden birçok tepki dile getirildi. Koridorun İran’ın kırmızı çizgisi olduğu defalarca vurgulandı. Öyle ki 30 Temmuz’da Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Tahran’da Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılması vesilesiyle yapılan görüşmede, Zengezur’un İran için bir kırmızı çizgi olduğu Devrim Rehberi Ali Hamenei tarafından bir kez daha yüz yüze ve basına açık şekilde hatırlatıldı. İranlıların “Turan Koridoru”, “NATO Koridoru” ya da “Hayali Koridor” olarak nitelendirdiği Zengezur Koridoru üzerine tartışmalar, geçtiğimiz günlerde Rusya’dan gelen üst düzey destek açıklamalarıyla yeniden alevlendi. Her ne kadar Rusya’dan yatıştırıcı başka bir açıklama gelmiş olsa da İran basınında hemen her gazetede konuyla ilgili bir makale görmek mümkün. Bu yazıda ise İran’da yaşanan tartışmalar değil, İran’ın Zengezur’a karşı gösterdiği tavrın Ermenistan’daki yansımaları genel hatlarıyla ele alınacak.
Ermenistan’da Zengezur Tartışmaları
Ermenistan’ın Zengezur konusuna bakışını özetlemek gerekirse Ermeni kamuoyunun bu konuda ikiye bölündüğü söylenebilir. Ancak bu ayrılık koridor meselesinde değil, daha çok “egemenlik” ekseninde yaşanıyor. Muhalefet partilerinin öncülük ettiği geniş bir grup bu meseleye doğrudan karşı çıkarken iktidardaki Sivil Sözleşme Partisi konuya mesafeli yaklaşıyor. Bunun sebebi koridor için önerilen özel statü. Hem iktidar hem muhalefet, bu yolun özel bir statüye sahip olmaması konusunda hemfikir. İktidarı muhalefetten ayıran nokta ise muhalefet her türlü entegrasyona karşı iken Paşinyan hükümeti Ermenistan’ı bir çeşit ulaştırma kavşağı haline getirmek istemesi. Nikol Paşinyan bu amaçla “Barış Kavşağı” adını verdiği bir proje önerdi. Bu projeyle Ermenistan’ı Hazar, Karadeniz ve Basra arasında ulaşım açısından önemli bir kavşak noktası yapmayı hedefliyor ve böylece konuyu koridor tartışmasının ötesine taşımaya çalışıyor.
İran’ın Koridor Tepkisinin Ermenistan’daki Yansımaları
Rusya’nın açıklamalarının hemen ardından İranlı yetkililer diplomatik hamleler gerçekleştirdi. Bu bağlamda Ermeni yetkililerle bir dizi görüşmeler yaşandı. İran’dan gelen açıklamaların yanı sıra İran’ın Ermenistan Büyükelçisi Mehdi Sobhani aktif bir çalışma içine girdi. 6 Eylül günü Ermenistan basınını davet eden Sobhani, “Engellerin kaldırılması konusundaki tutumumuz çok açık ve nettir. Engellerin kaldırılmasına karşı değiliz. Ancak eminim ki engellerin kaldırılması çerçevesinde tüm eylemler ulusal ve devlet egemenliği çerçevesinde gerçekleşmelidir.” dedi. Sobhani ayrıca “Tam kontrol Ermenistan hükümetinin elinde ve Ermenistan’ın egemenliği çerçevesinde olmalıdır. Biz 19. yüzyıl değil, 21. yüzyılda yaşıyoruz. Ülkelerin bağımsızlığı ve egemenliği var ve bu haktan yararlanıyorlar.” diyerek Paşinyan hükümetiyle paralel bir görüşü savunduklarını açıklamış oldu.
Sobhani, Ermenistan Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Armin Grigoryan’la da görüştü. İki ülke arasındaki derin bağlara ve ilişkilere değinen Grigoryan “İran ile Ermenistan arasındaki toprak bağlantısını hiçbir güç koparamaz.” diyerek İran’ın tehdit algılarını sakinleştirmek üzere bir yaklaşım gösterdi. Ayrıca Sobhani’ye, İran’ın gösterdiği duruş sebebiyle teşekkürlerini iletti. Benzer şekilde Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vahan Kostanyan da İranlı mevkidaşını aradı ve İran’ın Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne verdiği destekten dolayı kendi sosyal medya hesabı üzerinden teşekkür etti.
Konuyla ilgili Ermeni siyaset bilimci Edgar Vardanyan, Azatutyun’a İran’ın tepkisi hakkında konuştu. Vardanyan, İran’ın bu tepkisinin mevcut açıklamalara dayandığını ve ülkenin önleyici bir tutum sergilediğini belirtti. İran’ın çabası konusunda ise Vardanyan, bu faaliyetin eşi görülmemiş olduğunu ve pek çok İran uzmanını bile şaşırttığını ifade etti. Şu anki söylemin öncekilerden ciddi şekilde farklı olduğunu vurguladı. Vardanyan, bütün bu tepkinin sebebi için kapalı oturumlarda daha endişe verici ve somut bilgilerin olabileceğini düşündüğünü, ancak kamuoyuna açık bilgilerin bile ilgili devletlerin endişe duyması için yeterli olduğunu belirtti.
Erivan Devlet Üniversitesi’nde dekan ve Türkolog olan Ruben Melkonyan da bölgedeki duruma ve İran’ın yaklaşımına dikkat çeken isimlerden biri oldu. “19. yüzyılın fedai şarkılarıyla toplumu 21. yüzyılda Türkiye ile yüzleşmeye hazırlamak yıkıcıdır.” diyen Melkonyan, eski yöntemlerle günümüz sorunlarına yaklaşmanın yıkıcı olacağını belirtti. Bölgedeki jeopolitik değişikliklere ve İran’ın dengeleyici rolüne değindi. Türkiye’nin bölgedeki artan etkisine karşın Ermenistan’ın yeterli güce sahip olmadığını vurguladı. İran’ın tutumunun dengeleyici bir unsur olduğunu ve İran Büyükelçisi’nin “Zengezur Koridoru” konusundaki karşıt duruşunu yinelediğini söyledi.
TBMM Eski Milletvekili Garo Paylan da konuyla alakalı Ermenistan basınına konuşan isimlerden biri oldu. Aravot’a konuşan Paylan, söz konusu yolun açılması durumunda bunun Ermenistan için ciddi sonuçlar doğurabileceğini ve ülkenin bağımsızlığını tehlikeye atabileceğini belirtti. Ayrıca, geçmişte yapılan hataları tekrarlamamak adına tek bir güce güvenmemek gerektiğini söyledi.
Sonuç
Ermenistan hükümeti, ülkenin egemenlik haklarını koruma vurgusunu sürdürürken, ulaştırma yolu fikrine itiraz etmiyor. Paşinyan, süreci “Barış Kavşağı” projesi temelinde ilerletmeye çalışıyor. Öte yandan Paşinyan’ın önceliğinde Ermenistan Anayasası’nın değişikliği var. Ermenistan’da iktidara ve Batı’ya yakın isimler jeopolitik zorunlulukları kabul ederken AB ile ilişkileri güçlendirmeyi ve Rusya’ya bağımlılığı azaltmayı savunuyor. Muhalifler ise Paşinyan hükümetini zafiyetle suçlamaya devam ediyor. Yine de savaşı kaybetmesine rağmen Paşinyan’ı iktidarda tutan şey halkın Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığının sona ermesini istemesi. Rusya’dan destek göremeyen Ermenistan, İran’ı dengeleyici bir faktör olarak görse de İran’ın da içinde bulunduğu şartlardan dolayı tek başına bir destek olarak görmesi mümkün değil.
[Oral Toğa, İRAM bünyesinde araştırmacı olarak görev almaktadır.]