Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Bakü’ye gerçekleştirdiği son ziyareti sonrasında Moskova’nın Güney Kafkasya bölgesindeki Zengezur Koridoru’na ilişkin açıklamaları, Rusya’nın İran’a yönelik tutumunu yeniden tartışmaya açmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’nın Bakü ile Erivan arasında hızlı bir barış anlaşmasının yapılmasını ve ulaşım yollarının açılmasını desteklediğini ifade etmiştir. Bununla birlikte, Lavrov, Ermenistan’ı Azerbaycan ile Nahçıvan arasında ulaşım bağlantılarının açılmasına yönelik Rusya arabuluculuğunda sağlanan anlaşmaya uymamakla itham etmiştir. Bu gelişmeler üzerine İran Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Tahran Büyükelçisi’ni çağırarak kaygılarını iletmiştir. Tahran yönetimi, Zengezur Koridoru projesinin uygulanması hâlinde Azerbaycan ve Türkiye ile Rusya’nın da bölgedeki stratejik konumunu kayda değer bir şekilde güçlendireceği ve bunun bölgedeki güç dengesini İran’ın aleyhine değiştireceği endişesini taşımaktadır. Şimdi asıl kritik soru, Hazar Denizi sorununda olduğu gibi değişen ittifaklar ve stratejik hesaplarla Rusya ve Azerbaycan’ın benzer bir yaklaşım izleyerek bu projeyi İran’a kabul ettirip ettiremeyecekleridir.
İran’ın Zengezur Endişesi
Tahran’a göre; Zengezur Koridoru’nun oluşturulması, İran’ın kuzeyindeki jeopolitik dengeleri değiştirerek İran ile Ermenistan arasındaki sınırı kesintiye uğratacak ve İran’ın Ermenistan üzerinden Avrupa’ya erişimini sınırlayacaktır. Böylece İran’ın Avrupa’ya kara yolu ile ulaşımı yalnızca Türkiye’ye bağımlı hâle gelirken, Bakü ve Türkiye’nin İran’a olan kara bağlantısına duydukları ihtiyacı ortadan kaldıracaktır. Ayrıca, Zengezur Koridoru, Çin’den Türkiye ve Avrupa’ya uzanan kara taşımacılığı güzergahı olarak Doğu ve Batı arasındaki bağlantıyı sağlayan geleneksel İpek Yolu’nun doğal rotasına alternatif teşkil edebilir. Bu durum, söz konusu güzergâh üzerinden önemli ticari çıkarları bulunan İran’ın ekonomik menfaatlerine zarar verecektir. Bu koridorun inşası, bir yandan Nahçıvan, Türkiye ve Azerbaycan’ın ekonomik kalkınmasını önemli ölçüde desteklerken diğer yandan Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan ve Erdebil bölgelerinde olumsuz ekonomik etkiler yaratacaktır. Bu değişen ekonomik koşullar, Pantürkizm propagandasının güçlenmesi açısından İran’a ciddi bir ulusal güvenlik riski teşkil edecektir. İran bu “kaygılarını” yüksek sesle dillendirmekle birlikte Tahran’ın bunu engellemek için “tehdit dili” dışında somut stratejik bir planı olmadığı da gözlemlenmektedir. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi 5 Eylül’de yaptığı açıklamada sınırların yeniden çizilmesi de dâhil olmak üzere komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne yönelik her türlü tehdidin İran için “kırmızı çizgi” olduğunu yinelemiştir.
Rusya, Tahran’ın endişelerini dikkate aldığını belirtmekle birlikte Zengezur Koridoru konusundaki tutumunun kesin ve değişmez olduğunu vurgulamıştır. Bu durum, Moskova’nın yakın zamanda Basra Körfezi’ndeki Ebu Musa ve Tunb Adaları konusunda Birleşik Arap Emirlikleri’nin iddialarını destekleyen açıklamaları sonrasında, İran’ın Rusya’ya karşı yaşadığı ikinci hayal kırıklığı olmuştur. Bu bağlamda, son dönemde İran’da Moskova’nın “stratejik bir ortak” olup olmadığı yeniden sorgulanmaya başlanmıştır. İran’ın Güney Kafkasya’daki statükoyu koruma amacıyla Moskova’ya olan bağımlılığı ve İkinci Karabağ Savaşı’nın bu bağımlılığı ortaya koyan sınırları, Tahran yönetiminin bütüncül bir bölgesel politikadan yoksun olduğunu gözler önüne sermektedir. İran ve Rusya’nın Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki gerilime yönelik tutum ve politikalarının, İkinci Karabağ Savaşı öncesinde sergiledikleri büyük ölçüde paralel yaklaşımlardan giderek farklılaştığı görülmektedir.
Rusya’nın İsrail ile geliştirdiği yakın ilişkiler, Azerbaycan ve Türkiye ile sürdürdüğü ekonomik iş birlikleri, Moskova’nın Tahran’ın bölgedeki çıkarlarıyla çelişen daha esnek ve çok yönlü bir strateji benimsemesine neden olmuştur. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı askerî harekâtının ardından, İran ile Azerbaycan arasındaki gerilimin artması, 3+3 formatını önemli ölçüde zayıflatmış ve bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirmiştir. Bu durum, İran, Ermenistan ve Rusya arasında var olan örtük ittifakı zedelemiştir. “3+3 formatı”, Güney Kafkasya’da barış ve iş birliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir diplomatik girişim olup üç Güney Kafkasya ülkesi (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) ile üç komşu ülkeyi (Rusya, Türkiye ve İran) bir araya getirmektedir. Ancak, son gelişmeler bu girişimin etkinliğini önemli ölçüde sarsmıştır.
Rusya’nın Stratejik ve Ekonomik Motivasyonları
Zengezur Koridoru’nun açılması, yalnızca Azerbaycan ve Türkiye için değil aynı zamanda Rusya için de önemli stratejik sonuçlar doğuracaktır. Rusya’nın bu koridora yönelik talepleri, 10 Kasım 2020’de Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanan ve Rusya tarafından arabuluculuğu yapılan ateşkes anlaşmasında açıkça ortaya konulmuştur. Bu anlaşmada, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki Hankendi’ye erişimini sağlayan Laçın Koridoru’na karşılık olarak, Azerbaycan’ın Nahçıvan’a Ermenistan üzerinden ulaşımının güvence altına alınması öngörülmektedir. Ayrıca, her iki koridorun güvenliğinin Rusya tarafından sağlanacağı belirtilmektedir; Zengezur Koridoru’nun güvenliği ise Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafız Birlikleri tarafından temin edilecektir.
Zengezur Koridoru’nun yönetimine ilişkin olarak iki alternatif model öne çıkmaktadır: “Extraterritorial model” (özel statülü model) ve “Extraterritorial model” (egemen Ermenistan modeli). Extraterritorial model, koridordan geçen araçların, yüklerin ve insanların Ermenistan’ın herhangi bir denetimine tabi olmaksızın serbestçe hareket edebilmesini öngörmektedir. Ancak Ermenistan, bu modele itiraz ederek egemenlik haklarını savunmakta ve koridorun kendi topraklarından geçtiği gerekçesiyle kontrol ve sınır denetimi yetkisinin kendisinde kalmasını talep etmektedir. Bu durum, Azerbaycan ve Rusya tarafından istenmemektedir. Bu bağlamda, koridorun statüsü ve kontrolü konusundaki anlaşmazlıklar, bölgedeki jeopolitik dengeleri etkileme potansiyeline sahiptir ve özellikle Rusya’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu artırma stratejisi çerçevesinde kilit bir rol oynamaktadır. Moskova, bu koridorun açılmasıyla hem Ermenistan hem de Azerbaycan üzerindeki etkisini artırmayı ve bölgedeki güç dengelerini kendi lehine yeniden şekillendirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca, Rusya’nın güvenlik garantörü rolünü üstlenmesi, Moskova’ya bölgedeki askeri varlığını meşrulaştırmasına fırsat sağlayacaktır.
Ukrayna krizi sonrasında Batı ile yaşanan diplomatik ve ekonomik tecrit, Rusya’nın ticaret yollarını kısıtlamış durumdadır. Rusya’ya karşı uygulanan kapsamlı Batı yaptırımları ile Avrupa’nın Rusya’yı baypas ederek Güney Kafkasya üzerinden Asya’ya ulaşan Orta Koridor’a olan ilgisi artmaktadır. Rusya için ise İran üzerinden Ortadoğu’ya ve Güney Kafkasya üzerinden Türkiye’ye uzanan Kuzey-Güney koridoru giderek daha önemli hâle gelmektedir. Zengezur Koridoru’nun açılması, Rusya’ya bu tecritten çıkış ve ticaret hacmini artırma fırsatı sunabilir. Ancak Rusya’nın projeye desteği, Ermenistan ile olan ilişkilerinde güven kaybına neden olabilir ve Batı ile gerilimi artırabilir. Rusya, Zengezur Koridoru’nu destekleyerek Güney Kafkasya’da etkisini artırmaya çalışırken aynı zamanda Batı ve NATO’nun olası tepkilerini de göze almak durumundadır.
Sonuç olarak, Zengezur Koridoru’nun açılması, Güney Kafkasya’daki güç dengelerinin yeniden yapılandırılmasına yol açarken aynı zamanda Rusya ve İran arasındaki ilişkilerde de kayda değer bir gerilim yaratmaktadır. Rusya’nın koridorun açılmasına verdiği destek, Moskova’nın bölgedeki nüfuzunu genişletme stratejisinin bir unsuru olarak görülebilir; ancak bu tutum, İran’ın güvenlik endişelerini artırmış ve Rusya’nın “stratejik ortak” olarak konumunu sorgulamasına sebep olmuştur. İran’ın koridora karşı çıkışı, bölgedeki statükoyu muhafaza etme isteğini ve Moskova’ya duyduğu güvensizliğin arttığını göstermektedir. Rusya’nın bu süreçte benimsediği politika hem İran gibi bölgesel müttefiklerle olan ilişkilerde hem de uluslararası düzlemde daha karmaşık bir dengeyi koruma zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
[Doç. Dr. İsmail Sarı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesidir.]