2013’te gerçekleşen ve Mısır’ın seçilmiş ilk sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin iktidarını sonlandıran askeri darbenin ardından Ankara ve Kahire arasındaki ilişkilerdeki çatışma, iki ülkenin farklı ideolojileri ve bölgesel meselelere ilişkin tutumları nedeniyle derinleşti. Ancak aradan geçen 12 yıllık süre içinde küresel ve bölgesel jeopolitik manzarada yaşanan değişimlerin yanı sıra iki ülkenin karşı karşıya kaldıkları ekonomik zorluklar, Ankara ve Kahire hükümetlerini ideolojik rekabeti geride bırakma ve iş birliği yollarının geliştirilme arayışlarına sevk etti. Bu yazıda, Türkiye ve Mısır ilişkilerindeki yeni dönem çerçevesinde, iki ülkenin özellikle Afrika Boynuzu’ndaki iş birliği alanlarını değerlendireceğiz.
Türkiye ve Mısır İlişkilerinde Yeni Dönem
Mısır halkının demokrasiye geçiş yolunda elde ettiği kazanımların yitirilmesiyle sonuçlanan askeri darbenin, Türkiye cephesinde muhalefet ile karşılanması Ankara ve Kahire arasındaki diplomatik ilişkileri kopma noktasına getirdi. İki etkili bölgesel aktör olan Türkiye ve Mısır, jeopolitik rekabetin giderek derinleştiği atmosferde stratejik öncelikleri doğrultusunda değişen manzaraya uyum sağlamak için iş birliği alanlarını çeşitlendirme yoluna gitti. İki ülke, 2021’in başından bu yana üst düzey devlet yetkilileri arasındaki toplantılar aracılığıyla sürdürdükleri çatışmalı ilişkilerini yeniden onarma yolunda önemli yol kat etti. 2022’de Katar’ın FIFA Dünya Kupası sırasında yürüttüğü futbol diplomasisi, taraflar arasındaki buzların çözülmesini sağladı ve diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesinde önemli bir dönüm noktası oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şubat 2024’te Kahire’de mevkidaşı Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir araya gelmesi, iki ülke ilişkilerinin büyükelçilik düzeyinde yeniden tesis edilmesini beraberinde getirdi. 2023’te G-20 Zirvesi ve Arap-İslam Zirvesi gibi çeşitli platformlarda yeniden bir araya gelen liderler arasındaki temaslar, es-Sisi’nin siyasi olarak karşılıklı fayda sağlayan ortak iş birliğinin güçlendirilmesi çerçevesinde Türkiye’ye gerçekleştirdiği üst düzey ziyaretle devam etti. Bu ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şubat 2024’te Kahire’ye gerçekleştirdiği ve iki hükümet arasındaki diplomatik ve siyasi düşmanlığın resmî olarak sona erdiğini gösteren ziyaretinin karşılığı niteliğindeydi. İki ülke arasındaki ilişkilerin 2021’den itibaren normalleşmesi yolunda görece yavaş bir ilerleme kaydedildiği dikkate alındığında, liderlerin 12 yıl gibi uzun bir zaman diliminin ardından gerçekleştirdiği temaslar; Ankara ve Kahire arasında siyasi, ekonomik, askeri ve diplomatik bağların yeniden inşası için hayati önem taşıyor.
Siyasi ve ideolojik anlaşmazlıklar nedeniyle zedelenen diplomatik bağların güçlendirilmesiyle yeni bir dönemin başlangıcını ifade eden ziyaret aynı zamanda her iki ülkenin de ekonomik zorluklarla mücadele ettiği bir dönemde gerçekleştirildi. Dolayısıyla iki ülke arasında artan üst düzey ziyaret trafiği, tarafların hedeflerine uygun bir zemin geliştirilmesine matuf görünüyor. Ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesinin önemli konu başlıkları arasında yer aldığı es-Sisi’nin Ankara ziyareti kapsamında liderlerin yaptığı ortak basın açıklamalarında da iki ülke arasında -ticaret, savunma, sağlık, enerji ve çevre konuları da dahil olmak üzere- her alanda ikili ilişkilerin geliştirilmesi isteği ön plana çıktı. Enerji, doğal gaz ve nükleer enerji gibi alanlarda 17 iş birliği anlaşmasının imzalandığı Stratejik İşbirliği Konseyi’nde iki ülke arasındaki ticaret hacminin beş yıl içinde 10 milyardan 15 milyar dolara yükseltilmesinin hedeflendiği belirtildi. Siyasi, ekonomik ve ticari ilişkileri başarılı bir şekilde yeniden tesis etme kararlılığının yansıtıldığı ziyarette ayrıca bölgesel ve küresel güçler arasında artan rekabetle ilgili olarak Sudan’dan Gazze’ye, Suriye’den Somali’ye kadar pek çok alanda Ankara ve Kahire’nin dış politika stratejilerinin ortak paydaya dayandığı gözlemlendi.
Afrika Boynuzu’nda İttifak İlişkileri
Stratejik öneme sahip Afrika Boynuzu, kilit bölgesel aktörler arasında artan tansiyona tanıklık ediyor. Bölgenin güvenliğine ilişkin endişeleri artıran tansiyonun merkezinde, ülkeler arasındaki ittifak ilişkilerinin önemli düzeyde yeniden düzenlenmesini tetikleyen -Somaliland ve Etiyopya arasında imzalanan- tartışmalı Mutabakat Zaptı yer alıyor. Uluslararası tanınma olmaksızın otuz yıldan fazla bir süredir fiili özerkliğe sahip bir bölge olan Somaliland hükümetinin, bağımsızlığının Etiyopya hükümeti tarafından tanınması karşılığında kıyı arazilerini kiraladığını duyurması bölge ülkeleri arasındaki tansiyonu artırdı. Etiyopya’nın, Somali’nin özerk bölgesi Somaliland ile imzaladığı anlaşma bölgedeki jeopolitik gerginlikleri tırmandırarak ülkeler arasındaki ittifak ilişkilerinin önemli düzeyde yeniden düzenlenmesini tetikledi.
İttifak ilişkilerinin iki temel eksenine bakıldığında Etiyopya-Birleşik Arap Emirlikleri-Somaliland ekseni ve Somali-Türkiye-Katar-Mısır ekseni göze çarpıyor. Anlaşmanın duyurulduğu günden itibaren Somali’nin egemenliğine ve istikrarına güçlü desteklerini her fırsatta dile getiren Ankara ve Kahire hükümetleri, koordinasyon halinde Afrika Boynuzu’nda her ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiğine, iyi komşuluğa ve dostça ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yaparak bölgesel barış, güvenlik ve istikrarın korunmasından yana tavır aldı. Coğrafi konumu sebebiyle Etiyopya’nın askeri stratejisinde önemli değişiklikler meydana getirecek olan anlaşmayı egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali olarak ilan eden Somali hükümeti, anlaşmayı reddettiğini duyurdu ve ardından Türkiye ve Mısır ile stratejik konumunu güçlendirecek savunma ve ekonomik iş birliği anlaşmaları imzaladı.
Türkiye, 2011’de Somali’yle olan angajmanını artırmasının ardından başlattığı sistemik insani yardımlarla Mogadişu’nun kalkınma ve istikrarında kurucu aktör konumuna yükseldi. Bu bağlamda Türkiye ile Somali arasında imzalanan savunma ve stratejik iş birliği anlaşması Somali’nin çıkarlarını ilerletme ve karasularını dış tehditlerden korumayı hedefliyor. Ankara’nın pozisyonu bölgedeki nüfuzunu artırırken aynı zamanda krize aktif olarak arabuluculuk etme imkânı da tanıyor. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı es-Sisi’nin pozisyonu, Afrika Boynuzu’nun karmaşık jeopolitik ortamında stratejik bir hamleyi de yansıtıyor. Etiyopya ile uzun yıllardır Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) konusunda ihtilaf içinde olan Kahire hükümetinin Somali ile ilişkilerini derinleştirerek bölgesel güç dengesini korumaya çalıştığı ifade edilebilir. Kahire hükümeti, Etiyopya’nın bölgesel genişleme arzularını dengelemek için Somali ile ikili bağlarını güçlendirme ve bölgesel güvenliği sağlamlaştırmaya yönelik bir savunma paktı ve askeri iş birliği protokolü imzaladığını duyurdu. İki ülkenin kara, hava ve deniz kuvvetleri de dahil olmak üzere barış misyonunun parçası olarak ortak askeri tatbikatlar düzenlemelerinin yanı sıra Kahire’nin, Mogadişu’ya asker, silah ve mühimmat göndermesini de kapsayan iş birliği anlaşması deniz iddiaları konusunda anlaşmazlık yaşayan Mogadişu ve Etiyopya arasındaki devam eden krize tehlikeli bir katman ekliyor.
Somali’nin, Etiyopya’nın Somaliland ile imzaladığı anlaşmayı iptal etmediği taktirde Afrika Birliği (AfB) barış gücünün bir parçası olarak ülkede bulunan Etiyopya askerlerini sınır dışı edeceğini duyurması taraflar arasındaki gerginliği yükseltmiş durumda. Kahire’nin terörle mücadele kapsamında Mogadişu’ya göndereceği askeri birliklerin Etiyopya’nın nüfuzunu etkileyip etkilemeyeceği hakkındaki belirsizlik devam etse de Kahire’nin politikalarının bölgeyi istikrarsızlaştıracağını ifade eden Addis Ababa yönetimi “gerekli adımları” atacağını belirtti. Bölgenin kilit ülkeleri arasındaki siyasi anlaşmazlıklar devam ederken güvenlik ve istikrarı tehdit eden devlet dışı aktörler de oluşan belirsizlik ortamından istifade etmeye devam ediyor. El Kaide bağlantılı Eş Şebab terör örgütünün son dönemde Somali merkezli gerçekleştirdiği saldırılar, bölgesel barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
Türkiye-Mısır Yakınlaşması Afrika Boynuzu’ndaki İhtilafların Çözümünde Rol Oynayabilir mi?
Etiyopya ve Somaliland arasındaki anlaşmazlığın bölgesel dinamiklerde meydana getirdiği güvenlik tehditleri dikkate alındığında, sıfır toplamlı politikalardan ziyade krizi çözmek ve altında yatan nedenleri ele almak için bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Güçlü dış aktörlerin, mevcut krizi kendi çıkarları için kullanmak yerine, çözmek için çabalara içtenlikle katılmaları kritik bir ihtiyaçtır. Bu noktada Türkiye’nin, Etiyopya ve Somali arasındaki mevcut anlaşmazlığın çözümüne ilişkin bir yol haritasının geliştirilmesi yönündeki çabaları dikkate değerdir. Bu bağlamda, uzlaşma arayışı doğrultusunda bağımsız üçüncü bir taraf olarak Türkiye’nin, Etiyopya ve Somalili üst düzey yetkililer arasında Ankara’da başlattığı mekik diplomasisi devam ediyor.
Jeopolitik ihtiyaçlar ve ortak güvenlik tehditlerinin ilişkilerde normalleşme safhasını başlattığı Türkiye ve Mısır arasındaki olumlu ilişkilerin seyri karşılıklı fayda sağlamanın ötesinde bölgesel etkiler doğurma potansiyeline de sahiptir. Ankara ve Kahire’nin ortak bir koordinasyon içinde iş birliği geliştirmeleri, iki başkente, bölge ülkeleri arasındaki çatışmaların çözüme kavuşturulması sürecinin bir parçası olma imkânı sağlayacak ve bölgesel etkilerini artıracaktır. Çatışma ve rekabetin arttığı uluslararası sistemde bölgesel etkilerini en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen Ankara ve Kahire, birçok ihtilaflı konuda iş birliği içerecek şekilde ikili olarak hareket etmeyi seçerlerse eylemleri tüm bölgesel dinamikleri önemli ölçüde etkileyebilir. es-Sisi’nin Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında “insani krizleri önlemek için birlikte çalışmalıyız, özellikle de bölgesel sorunları birlikte ele alarak” ifadeleri Kahire’nin, bölgesel barış ve istikrarın sağlanması noktasında Ankara ile tam diplomatik ilişkileri başarılı bir şekilde yeniden tesis etme kararlılığını yansıtması açısından dikkate değerdir.
Bölgesel anlaşmazlıkların çözümünde problem çözücü etkili orta düzey güçler olarak rol oynamayı hedefleyen Ankara ve Kahire’nin iş birliği yapabilecekleri bölgeler arasında Afrika Boynuzu dikkat çekmektedir. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle geliştirmiş olduğu dostane ve çok yönlü ilişkiler ağı, anlaşmazlık içerisindeki ülkelerin birbirlerine dair algılarını değiştirmelerinde önemli rol oynayabilir. Bu açıdan bakıldığında GERD’in hayata geçirilmesi noktasında Türkiye, Addis Ababa’da faaliyet gösteren çok sayıda Türk şirketiyle Çin’den sonra ikinci büyük yatırımcı konumundadır. Bununla birlikte Türkiye, savunma sanayi alanında elde ettiği kazanımlar ile Etiyopya hükümetinin askeri kapasitesinin desteklenmesi aracılığıyla bölgede güvenliğin tesis edilmesine katkı sağlamıştır. Dolayısıyla Etiyopya ile derin bağlara sahip olan Türkiye, Kahire ile Addis Ababa’nın GERD konusundaki anlaşmazlıklarının en aza indirilmesi ve iki ülkenin hedeflerinin uyumlu hale gelmesinde önemli roller oynayabilir.
Sonuç olarak GERD konusunda uzun süredir anlaşmazlık içinde olan Mısır ve Etiyopya hükümetleri arasındaki kutuplaşma ve rekabetin Somali ile ilişkiler üzerinden bölgeye yansıması zaten istikrarsız olan bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracaktır. GERD anlaşmazlığı noktasında Kahire ve Addis Ababa’nın ortak noktada buluşabilmeleri ile Afrika Boynuzu’ndaki yerel dinamiklerin, bölgesel faktörlerin ve uluslararası ittifakların karmaşık etkileşimine işaret eden Etiyopya-Somali anlaşmazlığının çözümüne giden yolda önemli bir yol katedilmiş olacaktır. Dolayısıyla kalkınma ve güvenliğin artırılması ve istikrarın tesis edilmesi noktasında bölgesel iki lider ülke konumundaki Kahire ve Ankara arasındaki çatışmalı ilişkilerin ve koordinasyon eksikliğinin yerini iş birliğine terk etmesi, her iki ülkenin de ortak hedefleri paylaştığı bölgelerde sorunların çözüme kavuşturulması için umut vadediyor. Diğer bir deyişle bölgesel ve küresel düzeyde birçok ortak çıkarı paylaşan Ankara ve Kahire arasında siyasi farklılıkların aşılarak karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi, Kahire’nin Addis Ababa ile açık rekabetten kaçınmasına ve Afrika Boynuzu’nda yaşanacak ağır krizlerin önlenebilmesine kapı aralayabilir. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası arabuluculuk alanında sahip olduğu bilgi ve tecrübesini, Nil suları konusunda yaşanan anlaşmazlığın çözümünde Mısır ve Etiyopya hükümetleri ile paylaşması sadece bölgesel barışa hizmet etmekle kalmayacak Ankara’nın Afrika’daki olumlu imajını ve itibarını da güçlendirecektir.
[Gözde Söğütlü, İstanbul Üniversitesi çatışma çözümü ve uyuşmazlık analizi alanında doktora adayıdır.]