Paris’teki olimpiyat açılışı seremonisi toplumsal cinsiyet meselesi etrafında ortaya çıkan ideolojinin tüm insanlığa nasıl empoze edilmeye çalışıldığını açık bir şekilde ortaya koydu.
İdeolojiler, rahmetli Teoman Duralı hocanın tanımına göre, özleri itibarıyla kapalı devre düşünce sistemleridir ve bu veçheleri ile bilimsel bilgi üretiminin dışındadırlar.
Yani sorgulanamazlar, denetlenemezler, yanlışlanamazlar. İdeolojiler dogmatik birtakım ön yargılar ve kabullere dayanır.
Bugün toplumsal cinsiyet ideolojisi Batı’da elitler arasında hâkim ideoloji hâline gelmiş durumdadır.
Batı; kültürel hegemonyasını, kültür endüstrisini, uluslararası kuruluşları, iktisadi ve siyasi gücünü, geleneksel ve sosyal medyayı kullanarak bu ideolojiyi tüm insanlığa empoze etmeyi amaçlayan bir programı adım adım uyguluyor.
Toplumsal cinsiyet ideolojisinin ve insanlığa dayatılan yeni değerler manzumesinin Türkiye’de geniş toplum kesimleri tarafından anlaşıldığı pek de söylenemez.
Bu noktada Türkiye’deki genel anlayış, toplumsal cinsiyetin, çok genel olarak kadın-erkek eşitliğini savunan ve toplumsal hayatta yerleşmiş olan geleneksel kadın-erkek rollerine yönelik bir eleştiri olduğu yönündedir.
Hâlbuki Batı’daki tartışmalar feminist teori çerçevesinde ortaya çıkan bu talepleri çoktan aşmış durumdadır.
Bugün Batı’da toplumsal cinsiyet ideolojisi, insanı cinsiyetsizleştirmeyi hedeflemektedir.
Kreşlerden itibaren çocuklara kendi cinsiyetlerini kendilerinin belirleyebileceği, cinsiyetsiz olmayı tercih edebilecekleri yahut tercih ettikleri bir cinsiyetten başka bir cinsiyete istedikleri zaman geçebilecekleri konusunda eğitim verilmektedir.
Bütün bunlar ise yasalar ile koruma altına alınmış durumdadır. Yani çocuklarına böyle bir eğitim verilmesini istemeyen ailelerin buna karşı çıkmaya hakları da bulunmamaktadır.
Bugünkü Batı medeniyetini kuran başat ideoloji olan kapitalizm ideolojisi, devamlılığını sağlayabilmek için insanı daha fazla tüketmeye teşvik ederek üretimi artırmayı hedeflemektedir.
İnsanı doğadan, ailesinden ve cinsiyetinden yabancılaştırarak atomize etmeyi planlayan bu ideolojilerin temel hedefi, insanın sömürüye karşı direnme iradesinin kırılmasıdır.
Dolayısıyla tüm dünya ve insanlık bugün büyük bir felaketin eşiğindedir.
Önümüzdeki yüzyıl büyük ihtimalle insanı, doğayı ve insanın doğasını savunanlarla bu iki ideoloji arasında cereyan edecek.
Doç.Dr. Enes Bayraklı, Türkiye Araştırmaları Vakfı başkan yardımcısıdır.
Bu yazı, ilk olarak 31.07.2024 tarihinde Diriliş Postası’ndayayımlanmıştır.