27 Temmuz’da İsrail’in işgali altında bulunan Golan Tepeleri’ne yapılan saldırı 12 Golanlı Dürzi’nin ölümüne, onlarcasının da yaralanmasına yol açtı. Saldırının gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra İsrail Savunma Kuvvetleri doğrudan Hizbullah’ı suçladı ancak Hizbullah kaynakları bir saat geçmeden saldırının kendileri tarafından gerçekleştiği iddialarını kesin bir dille reddetti. Golan’da ölenlerin görüntüleri sosyal medyada hızlı bir şekilde yayılırken, beklenen İsrail-Lübnan savaşının fitilinin ateşlendiğine dair çok sayıda yorum da hızlı bir şekilde gündemdeki yerini aldı. Bununla birlikte taraflar arasında her ne kadar gerilimi tırmandıran sözler savaşın işaretlerini verse de, Golan saldırısının topyekûn savaş için gereken saikleri karşılaması zor bir ihtimal olarak gözükmektedir. Diğer taraftan Hizbullah’ın Lübnan ekseninde Dürzilere karşı pozisyonu, İsrail’in Golan siyaseti ve saldırıyı Hizbullah aleyhine kullanma girişimlerine dair yazılan senaryolar bölgesel dinamikler kadar iç dinamiklerin de göz önünde bulundurulması gerekliliğini açığa çıkarmaktadır.
İsrail’in Golan Saldırısı Karşısındaki Tepkilerinin Hizbullah Tarafındaki Karşılığı
8 Ekim’den bugüne Lübnan’ın güneyinde İsrail’le çatışan Hizbullah’ın Lübnan içindeki en önemli destekçilerinden biri hiç şüphesiz Dürzi lider Velid Canbolat oldu. İlerici Sosyalist Parti eski lideri Velid Canbolat, gerek direniş eksenine vereceği desteğe dair yaptığı vurgularla gerek İsrail ordusunda savaşan Dürzi askerlere çekilmelerine yönelik yaptığı çağrılarla Filistin’in yanında, İsrail’in karşısında olduğunu net bir şekilde gösterdi. Meselenin Lübnan tarafında ve Canbolat- Nasrallah penceresinde ise farklı bir arka planı bulunmaktadır. Her ne kadar Hizbullah’ın siyasi çizgisine karşı eleştirilerini saklı tutsa da Velid Canbolat’ın 2011 yılından itibaren Hizbullah’a karşı daha yumuşak bir muhalefet sürdürdüğü bilinmektedir. Bu noktada Hizbullah’ın Lübnan’daki Şii çoğunluğu parlamentoda temsil ediyor olmasının yanı sıra, Sünni lider Saad Hariri’nin siyasi arenadan çekilmesiyle Nasrallah’ın siyasi ağırlığını daha fazla hissettirmiş olması, Canbolat tarafından göz ardı edilmemektedir. Lübnan’da 2005 sonrası oluşan siyasi kutuplaşmalar karşısında pragmatik bir politika benimseyen Velid Canbolat’ın Hizbullah’a karşı yaklaşımı da Lübnan’da bir denge unsuru oluşturmasına yöneliktir. Gazze savaşıyla birlikte de Velid Canbolat’ın özelde Dürzi halkının, genelde de Lübnan’ın muhafazası için İsrail’e karşı direnişin yanında olacağına dair bir şüphe bırakmak istememesi, aynı zamanda babası Kemal Canbolat’tan miras kalan Filistin davasına karşı hassasiyeti, Canbolat öncülüğündeki Dürzilerin pozisyonunu da Hizbullah tarafında belirginleştirmektedir. Nitekim Golan saldırılarını “İsrail’in fitnesi” olarak yorumlayan Canbolat, Hizbullah karşıtı bir açıklama yapmaktan özellikle kaçınmıştır. Öte yandan Hizbullah’ın siyasi müttefiki diğer Dürzi liderler Talal Arslan ile Viam Vahhab’ın da İsrail karşısında ne koşulda olursa olsun direnişin yanında olduklarına dair verdikleri mesajlar, aynı zamanda Lübnan’daki Dürzi ruhani lider Sami Ebu’l Muna’nın yalnızca üzüntüsünü dile getirerek Hizbullah’ı suçlayacak hiçbir söylemde bulunmaması, en azından Filistin meselesinde Şii-Dürzi ilişkisinin yakınlığını göstermektedir.
Bu noktada, Lübnan’daki Dürzi cephenin Hizbullah’a karşı pozitif bir fotoğraf sergiliyor olması karşısında Hizbullah’ın Golan’da Dürzilerin yoğun bulunduğu Mecdel-i Şems bölgesinde bir saldırıda bulunma ihtimali tüm yönleriyle zayıf kalmaktadır. Öncelikle Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, her ne kadar devlet içinde devlet olan bir imaja sahip olsa da Lübnan’da siyasi müttefiklere ihtiyaç duyan siyasi bir partidir. Dürziler ise Lübnan’da nüfus yoğunluğu az fakat siyasi anlamda söz hakkı olan güçlü gruplardan birisidir. Velid Canbolat’ın kısa zaman önce Hizbullah’ın cumhurbaşkanı adayı Süleyman Franciye’ye yeşil ışık yakması da Nasrallah’ın parlamentoda elini güçlendiren faktörlerden biri olmuştur. Dolayısıyla Lübnan içindeki dengeleri de gözeten Nasrallah için Dürzileri karşısına alması özellikle çatışma ortamında göze alınacak bir risk değildir. Talal Arslan ve Viam Vahhab’ın yanı sıra Velid Canbolat’la sağlamlaştırılacak olan ilişkiler, Hizbullah’ın da son yıllarda gündeminde olan siyasi rotalardan biridir. Lübnan içinden Hizbullah’ın bu saldırıyı kasıtlı olarak yaptığı ve Nasrallah’ın kimseden korkmadığı mesajını verdiğine dair birtakım yorumlar dikkat çekmektedir ancak Nasrallah’ın Lübnan’ı İsrail krizinden uzak tutmak adına şu ana kadar verdiği çaba göz önünde bulundurulduğunda içeriden bir kargaşaya sebep olmak istemeyeceği ve yeni bir mezhepçi krizi tırmandırmaya yanaşmayacağı tahminlerden uzak değil.
Diğer taraftan Golan saldırısına dair detaylara göz atıldığında saldırının Hizbullah’ın savaş stratejisinin de dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Hizbullah’ın kısa süre önce İsrail’in askeri üslerinin ve bazı yakıt depolarının koordinatlarını içeren videolar yayınlamış olması hedeflerin sivil yerleşim yerlerini veya Dürzilerin de bulunduğu Golan Tepeleri’ni içermemesi, Nasrallah’ın İsrail’i Lübnan’daki sivil bölgelerden uzak tutmaya çalışması ve Dürzilerle bir gerilim yaratmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra 1967’de İsrail tarafından işgal edilen Golan Tepeleri, Lübnan ve Hizbullah tarafından hâlen Suriye toprağı olarak kabul edilmektedir ve Nasrallah’ın Suriye’ye yönelik bir operasyon düzenlemesi ve en azından kendisini Suriyeli olarak kabul eden Dürzileri hedef alması çok mümkün gözükmemektedir.
İsrail’in Hizbullah’ı Dürzilerle Karşı Karşıya Getirme Çabasının Arkasındaki Nedenler
Golan saldırısının İsrail tarafında ise birden fazla karşılığı bulunmaktadır. İsrail’in Golan’da yaşayan Dürzilerle uzun zamandır devam eden sorunlarının başında Dürzilerin İsrail’i işgalci olarak tanımlamaları gelmektedir. Aralıklı olarak İsrail’in Golan Tepeleri’nde yaşayan Dürzilerin yerleşim yerlerinde uyguladığı baskıcı politikalar da Dürzilerin İsrail’e karşı muhalefetini artırmaktadır. Bu doğrultuda Golanlı Dürziler, 27 Temmuz saldırısı sonrasında cenaze törenine katılan İsrailli milletvekillerine dahi tepkilerini sert bir şekilde dile getirmişlerdir. Diğer taraftan İsrail’de yaşayan Dürzilerin de savaşın başından beri verdikleri kayıplar, halkın huzursuzluğunu artırmaya devam etmektedir. Dolayısıyla bir iç tepkiyle karşı karşıya kalan İsrail’in Golan saldırılarını iki sebepten ötürü kullanması muhtemel gözükmektedir. Öncelikle İsrail kendi ordusunda zorunlu olarak savaşan İsrailli Dürzilere Hizbullah’a karşı savaşmaları konusunda önemli bir meşruiyet alanı açmıştır. Dürzileri Hizbullah tehlikesi karşısında ancak kendisinin koruyabileceği imajına sarılan İsrail, Dürzilerle birlik mesajı vererek iç muhalefeti bastırmak istemiştir. Bunun için de İsrail karşıtı olan Golanlı Dürzilerin Hizbullah tarafından öldürüldüğü iddialarını güçlendirmek, İsrail için iç siyasette kullanışlı bir söylem olmaktadır.
İsrail penceresinden bakıldığında Golan meselesi Hizbullah’ı Lübnan içinde zayıflatmak açısından da kritik bir öneme sahiptir. Lübnan’da Dürzilerin Hizbullah’a karşı tavır almaları ve olası bir savaşta daha pasif bir duruş sergileme ihtimalleri İsrail’in tercih edeceği bir durumdur. Askeri disipline ve güce diğer milis gruplardan daha fazla sahip olan Dürzilerin herhangi bir savaştan önce Hizbullah safından çekilmelerine yönelik her girişimin İsrail tarafından değerlendirilmiş olması muhtemeldir. Öte yandan 2006 savaşından sonra İsrail’in büyük ölçüde Lübnanlı Hristiyanlar tarafından da işgalci olarak nitelendirilmesi nedeniyle İsrail, Lübnan iç savaşında askeri ve siyasi destek verdiği Hristiyanların güvenini büyük ölçüde kaybetmiştir. Lübnanlı Hristiyanlar hâlihazırda Hizbullah’ın askeri varlığına tüm şiddetiyle karşı olsalar da İsrail’in 2006 yılında Lübnan’ın kalbine kadar ilerlemiş olması, Hristiyanlar için büyük kaygıların açığa çıkmasına yol açmıştır. Bu anlamda Gazze savaşında Filistin’i destekleyenlerin ve İsrail’i soykırımla suçlayan Lübnanlıların çoğunlukta olması, İsrail’in kendi çıkarlarına uygun bir Lübnan portesi çizmesinin de bütünüyle önüne geçmiştir. Bu nedenle de Lübnan içindeki azınlık desteğini kaybeden İsrail’in, Lübnan iç siyasi krizlerinden faydalanarak taraflar arasında bir ayrılık çıkmasının işine yarayacağını düşünmesi muhtemeldir.
İsrail’in Lübnan’a saldırma planı belirsizliğini korusa da, şu ana kadar üst düzey komutanlara yapılan suikastlar, çatışmalar yoluyla Hizbullah’ın askeri güç potansiyeline dair elde edilen veriler, İsrail’in Hizbullah’a karşı operasyonlarını ana hatlarını belirlemeye başlamıştır. Hizbullah’a karşı doğrudan askeri bir operasyona girişmeyi riskli bulan İsrail, Golan saldırısına benzer hamleler ile Hizbullah’ı içeride, Lübnan’da siyaseten zayıflatma stratejisini tercih etmiştir. Nihayetinde Dürzi – Şii gerginliğinin Lübnan’da belirginleşmesi siyasi bunalımda olan ülkenin iç dengelerini biraz daha sarsacak, Hizbullah Filistin davası için Lübnan içinden bir müttefikini kaybedecektir. Diğer taraftan her ne kadar savaş Hizbullah’ı destekleyen Dürziler ile İsrailli Dürzileri doğrudan karşı karşıya getirmeyecek olsa da birbirine düşman iki Dürzi toplumunun ortaya çıkması, İsrail ordusu içinde görev yapan Dürzi askerler için de büyük bir infiale yol açacaktır. Bunun önüne geçmek için, İsrail olmadan Dürzilerin bölgede güvende olamayacaklarına dair mesajın servis edilmesi ve Lübnanlı Dürzileri uzak tutmak İsrail için önem arz etmektedir.
Son tahlilde, tüm bu iç dinamikler göz önünde bulundurulduğunda İsrail’in Hizbullah’a karşı politik manevraları noktasında Golan saldırılarının elverişli bir ortam sunduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte Dürzi cepheden gelen itidalli yaklaşımlar, savaşın Golan’dan Beyrut’a sıçramayacağını göstermiştir. Aynı zamanda İsrail’in Lübnan’ın alt yapısına veya güney bölgeleri dışında sivil yerleşim yerlerine açıktan bir saldırı yapması karşısında Hizbullah’ın yanında Dürzileri de bulacağı açıktır. Ancak yine de Lübnan’ın siyasi yapısının çok kırılgan olduğu unutulmamalıdır. Her ne kadar Hizbullah bu kırılganlığı kontrol etmeye çalışsa da, ülke içinde kendisine karşı oluşan muhalefetin de farkındadır. Lübnan iç siyasetinde tarafların yer değiştirmesi mutad olduğu için mezhebi dengeleri gözetmek durumunda. Dolayısıyla Hizbullah, İsrail tarafından Dürziler üzerinden gelecek her bir girişimi takip etmek zorunda olduğunu bilmektedir. Bununla birlikte bölgesel anlamda da Dürzilerin pozisyonu ve Gazze savaşındaki tutumlarının İsrail-Suriye-Lübnan ekseninde dikkatlice gözlemlenmesi önem arz ediyor.
[Dr. Tuba Yıldız İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesidir.]
Kaynakça:
Michael Young, “There is an opportunity coming up to stabilise Lebanon by finally electing a president”, https://www.thenationalnews.com/opinion/comment/2024/01/31/there-is-an-opportunity-coming-up-to-stabilise-lebanon-by-finally-electing-a-president/, (Erişim Tarihi: 28.07.2024).
“Hizbullah’tan İsrail’e son dakika tehdit gibi uyarı! Resmen koordinat paylaştılar”, https://www.haber7.com/dunya/haber/3435441-hizbullahtan-israile-son-dakika-tehdit-gibi-uyari-resmen-koordinat-paylastilar, (Erişim Tarihi: 28.07.2024).
“Druze mourners protest Israeli ministers’ presence at funeral after Golan attack”, https://www.aa.com.tr/en/middle-east/druze-mourners-protest-israeli-ministers-presence-at-funeral-after-golan-attack/3287666, (Erişim Tarihi: 28.07.2024).
“Jumblatt: No Problem for Me In Supporting Election of Sleiman Frangieh or Others”, https://www.lbcgroup.tv/news/press/749600/jumblatt-no-problem-for-me-in-supporting-election-of-sleiman-frangieh/en, (Erişim Tarihi: 28.07.2024).
Catherine Cleveland, “In the Shadow of Hezbollah-Israel Escalation, Poll Shows Slim Majority of Lebanese Still Want Focus on Domestic Reforms over “Foreign Wars”, https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/shadow-hezbollah-israel-escalation-poll-shows-slim-majority-lebanese-still-want, (Erişim Tarihi: 28.07.2024)