NATO ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Arasında Salıncak Ülke: Türkiye

Tek kutuplu dünyada ABD’nin süper güç konumunu sürdürebildiği dönemi Amerikalılar “moment” diğer bir deyişle “an’’olarak tanımlamışlardır. Zira, kabaca 2002-2005 yılları arasındaki söz konusu dönem çok kısa sürmüştür.  2005’te Irak’ta istikrarı sağlayamayan ABD, ikinci bir Vietnam batağına saplanmak korkusuna kapılmış ve gücünü başka coğrafyalara yayarak süper güç konumunu devam ettiremeyeceğini anlamıştır.

Tek kutuplu dünyada ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nin kararını beklemeden Irak’a saldırması ve ABD’nin “önleyici vuruş” gibi uluslararası hukukta tanımı olmayan kavramları 2002 yılında güvenlik belgesine dahil etmesi pek çok ülkenin ABD’yi tehdit olarak algılamasına ve komşularıyla ilişkilerine ağırlık vermesine yol açmıştır. NATO kimliğine sahip olan Türkiye, benzer şekilde iyi komşuluk politikasına ağırlık vermiş; sözgelimi, haydut devletler olarak Batı tarafından tanımlanan Suriye ve İran ile ticaretini geliştirmiş, Amerikan askerinin Türk topraklarından Irak’a geçişine ve Irak’ın istilasına izin vermemiştir[1]. Dolayısıyla, Türkiye’yi ABD’li analistler eksen dışı nitelendirmekle kalmamış aynı zamanda “swing states” (salıncak ülke) kategorisine sokmuşlardır.

Salıncak ülke kavramının yaygınlaşması ABD’nin süper güç konumunun giderek zayıflamasıyla eş zamanlı olmuş, Türkiye; Brezilya, Endonezya ve Hindistan ile birlikte benzer bir tanımlama ile karşı karşıya kalmıştır. Halbuki, Türkiye; Endonezya, Hindistan ve Brezilya’dan farklı olarak NATO kimliğine sahiptir. Kliman ve Fontain’e göre, ABD’nin söz konusu dört ülkeyle ilişkilerini yakın iş birliği içinde yürütmesi gerekmektedir. Bunun nedenlerinin başında, dört ülkenin de ekonomilerinin gittikçe büyümesi, bölgelerinde güçlü aktörler olarak hepsinin de var olan uluslararası sistemin yenilenmesini talep etmeleridir. Ancak burada en önemli nokta, dört ülkenin amaçlarının sistemi kökten yok etmek olmamasıdır. Diğer bir deyişle, Brezilya, Türkiye, Hindistan ve Endonezya’nın her birinin salıncak ülke olarak bir blok kurma niyetlerinin olmaması ve kendi aralarında uyumlu ve ortak bir iş birliği içerisinde olmayacakları özellikle vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, Fontain ve Kliman, ABD’nin bu dört ülkeyle ilişkilerini ayrı ayrı geliştirmesi ve mutlaka iş birliği içerisinde yürütmesi gerektiği üzerinde durmuşlardır[2].

İlginçtir ki, söz konusu dört ülke arasında sadece Türkiye, NATO kimliği olmasına rağmen diğer ülkelerle birlikte salıncak ülke olarak tanımlanmıştır. Bu durumun bazı nedenleri vardır. Bu nedenlerin detayına girmeden üzerinde durulması gereken nokta, Türkiye’nin NATO üyeliğinin yanı sıra Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) de üye olmak istemesidir. Zira bu durum, ABD’nin Türkiye’yi özellikle 2010 Mavi Marmara olayından sonra eksen dışı nitelemesinin en önemli sebeplerinden birisidir.

ABD’nin bakış açısından Türkiye’nin ŞİÖ ile yakın ilişki kurmasının hatta gözlemci statüsünde dahi olmasının en önemli sakıncası NATO çerçevesinde edinilen bilgilerin paylaşımı riskidir ve bu konuda NATO üyesi ülkeler çok hassastır. Ankara-NATO ilişkilerindeki soğuk ilişkiler aynı zamanda Transatlantik Güvenlik İşbirliğinin erozyona uğramış olduğunun çok açık bir göstergesidir.

Temmuz 2024’te ŞİÖ’nün Kazakistan’daki toplantısında Çin lideri Xi ile bir araya gelen Erdoğan, Türkiye’nin Çin ile her alanda iş birliğini geliştireceklerini ve ŞİÖ’ye tam üye olmayı amaçladıklarını açıklamıştır. Bu açıklamalar, tam da Erdoğan’ın NATO zirvesine katılımından bir hafta önce ve Türkiye’nin Suriye ile yakınlaşma girişimleri sürerken gelmiştir. Xi ile Ukrayna meselesini görüşen Erdoğan’ın NATO Zirvesi’ne katılımı öncesinde Dışişleri Bakanı Fidan’ın YPG’yi destekleyen ülkeleri (ABD, İngiltere biraz da Fransa) açıklaması Türkiye’nin NATO müttefikleriyle yaşadığı açmazı gözler önüne sermiştir[3]. Yaşanan bu açmazın nedenlerinin başında NATO ülkesi bazı müttefikleriyle Türkiye’nin ortak düşman tanımında anlaşamamasıdır. İkincisi ise, Türkiye’nin Temmuz 2024 NATO Zirvesi’nde NATO’nun İsrail ile dayanışma içinde olmasını kabul etmeyeceğini açıklayan tek ülke olmasıdır[4]. Dolayısıyla, Macaristan ile birlikte Türkiye, İttifak’ın diğer tüm üyelerinden farklı bir tehdit algısı olduğunu göstermiştir[5].

Günümüzde salıncak ülkeler arasında Suudi Arabistan’ı da öne çıkaran Batı medyası, örneğin Ukrayna meselesinde Zelensky’nin Endonezya, Hindistan, Brezilya’nın yanı sıra Suudi Arabistan’da da temaslarda bulunduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda Batı tarafından salıncak devlet olarak tanımlanan Türkiye’nin Ukrayna meselesinde arabuluculuk rolü çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, Türkiye’nin Ukrayna savaşı boyunca hava sahasını Rusya’ya açık tutan tek NATO üyesi ülke olmasıdır. Salıncak devletlerin günümüz uluslararası sistemde giderek artan önemini Çin-ABD iki kutupluluğunun zayıf olmasına bağlayan Batılı analistler dünyanın hem ekonomik hem de güvenlik bağlamında parçalara ayrıştığı üzerinde durmuşlardır[6].

Bu ayrışmanın yaşandığı, daha parçalı bir uluslararası yapıda, ülkelerin süper güç olarak ABD ve Çin’in barışı sağlamak konusunda güç ve kapasitelerine kuşkuyla baktıkları aşikardır. Dolayısıyla, tek kutuplu bir sistemin sona erdiği, ülkelerin kendi gücüne güvendiği, Batı’nın kaldıraç gücünün silikleştiği bir süreçte Türkiye’nin dış politika önceliklerini analiz edemeyen Batı dünyası, Türkiye ile ilişkilerini rayına oturtmakta son derece güçlük çekmekte ve salıncak ülke gibi tanımlamalara ihtiyaç duymaktadır. Batı dünyasının uluslararası siyaseti doğru okuyamaması, aksiyon almakta gecikmesi, enerjisini kısır döngüye girmesinde baş rolü oynadığı kriz ve savaşlarda harcaması Türkiye hakkında yaptığı hatalı analizleri beslemekte ve Türkiye ile iş birliğinden elde etmesi muhtemel kazançların da önünü tıkamaktadır.

 

[Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav  İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanıdır]

[1] Oktav, Violent Non state Actors, Springer 2018 https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-319-67528-2#toc)  1 Mart Tezkeresinin TBMM’de reddedilmesiyle Ankara, NATO “müttefiki” ABD ile köprüleri atmış, 2003 yılından günümüze değin ABD ile ilişkileri sürekli ivme kaybetmiştir. (Oktav, Turkey in the 21st Century, 2011, Routledge

[2]https://www.gmfus.org/sites/default/files/2023-01/GlobalSwingStates_KlimanFontaine.pdf

[3] https://www.al-monitor.com/originals/2024/07/turkeys-erdogan-arrives-us-nato-summit-defense-sales-pkk-ties-focus

[4] https://www.aa.com.tr/en/turkiye/turkiye-will-not-approve-attempts-to-cooperate-with-israel-within-nato-president-erdogan/3273076

[5] https://www.institude.org/opinion/turkeys-divergence-from-nato-a-complex-balance?624ac727_page=3&7e1df0c3_page=3

[6] https://foreignpolicy.com/2023/06/06/geopolitics-global-south-middle-powers-swing-states-india-brazil-turkey-indonesia-saudi-arabia-south-africa/

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu