15 Temmuz 2016! Aradan 8 yıl geçti. O anlar halen dün gibi zihinlerde. Karanlığın kâbus gibi çökmeye çalıştığı bir gecede aydınlığı ve güneşi görmeye meftun bir neslin, destansı direnişine şahit olan gece. O gece, dünyada darbeler tarihinde ender anlardan biri yaşandı ve Türkiye, özgürlüğüne vurulmak istenen prangayı kırıp attı. 15 Temmuz gecesi yaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak o gecenin sabahı, tarihe “15 Temmuz Millet Destanı” olarak yazıldı.
Türk milleti, dünyaya milletlerin iradesine askeri darbelerle ipotek koyulamayacağını 15 Temmuz Millet Destanı ile gösterdi ve FETÖ gibi terör örgütlerine bu milletin asla teslim olmayacağına şehadet etti. Böylece 15 Temmuz Millet Destanı, tarihin akışında ender görülen bir kahramanlıkla bir milletin tarihine yön verdiği gün oldu.
Elbette, böylesine kritik bir gelişmenin Türk dış politikasına da oldukça belirgin yansımaları oldu. FETÖ’nün gizli yapılanmasının sahada ve karar almada ortaya çıkardığı zorlukların ortadan kalkmasıyla Türkiye, sorunları doğru şekilde tespit etme ve tespit edilen sorunları çözme anlamında daha etkili bir süreç geliştirdi. Bu bakımdan 15 Temmuz sonrası Türk dış politikasında, yakın çevrede gelişen pek çok kriz ve çatışmalara rağmen barış ve diplomasiyi öne çıkaran ve bunun yanında güvenlik riskleri karşısında Türkiye’nin milli menfaatleri doğrultusunda askeri gücünü sahaya yansıtan bir tablo ortaya çıktı.
Sınırlarına Hapsedilemeyen Türkiye
15 Temmuz’da milletin FETÖ’ye ve destekçilerine karşı gösterdiği direnç, Türk dış politikası açısından sınırları içinde boğulmak istenen Türkiye’nin sınırlarına hapsedilemeyeceğini gösterdi. Aksine Türkiye’nin içinde ve çevresinde terör örgütleriyle oluşturulmak istenilen istikrarsızlık, içten dışa adım adım uzaklaştırıldı. Terör örgütlerinin Türkiye içinde gösterdiği faaliyetler minimize edildiği gibi terör örgütleri Türkiye’nin sınırlarından da öteye itildi.
Hal böyleyken 15 Temmuz’da Türkiye’nin millet-devlet el ele göstermiş olduğu birliktelik, askeri vesayet ve darbe girişimi gibi hareketlenmelerle bir milletin geleceğini esaret altına almaya çalışan dünyadaki tüm ihanet şebekelerini tedirgin eden bir örneklik ortaya koydu. Diğer taraftan bugün bu ülke; müstemleke olmamışsa, halkın iradesi halen yönetimine yansıyorsa, ülkemiz tam bağımsızlık yolunda ilerliyorsa; Libya, Kafkasya, Suriye ve Doğu Akdeniz’de haklarına sahip çıkıyorsa tüm bu gelişmelerin temelinde ve arka planında en hayati etkenler olarak 15 Temmuz’da tankların önüne yatan ve gözünü kırpmadan ölüme koşan kahramanların ödediği bedeller vardır.
FETÖ’den Arınan TSK Gerçek Potansiyelini Gösterdi
15 Temmuz 2016 Millet Destanı sonrası bölgede Türkiye karşıtı her girişim ya da adım, Türkiye’nin verdiği zorlu mücadelelerle bölgede etki ve nüfuzunu artırdığı neticelere dönüştü. Bugün artık savunma sanayi ve silahlı kuvvetler bakımından çok daha güçlü bir Türkiye var! 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Fırat Kalkanı’nı, akabinde çok zaman geçmeden Zeytin Dalı’nı ve üstüne ABD ve Rusya’ya rağmen Barış Pınarı’nı ve Suriye rejimine karşı Bahar Kalkanı Harekâtlarını icra eden Türk Silahlı Kuvvetleri bölgenin en caydırıcı, kararlı ve kabiliyetli aktörlerinden biri olduğunu gösterdi.
15 Temmuz darbe girişimiyle Türkiye’ye yön vermek isteyenlerin ve hainlerin ordudan ihracı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin zaafa uğradığını düşünenlerin o geceden sonra en çok şaşırdıkları ve beklemedikleri gelişme Fırat Kalkanı Harekâtı oldu. Bu harekâtla başlayan Suriye’de güvenlik ve istikrar sağlama çabaları, bugün Suriye halkının önemli bir kesimi için güvenli bir yaşam alanı ve istikrar sağlamış durumda. Diğer yandan tarihsel süreçte Fırat Kalkan Harekâtı’nı takiben icra edilen Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları, Türk Silahlı Kuvvetlerinden hainlerin bertaraf edilmesiyle Türk ordusunun gerçek potansiyelini yansıttığı başarılı harekâtlar olarak yerini aldı.
Dengede Tam Bağımsız Dış Politika
15 Temmuz sonrası Türkiye düşmanlarının ellerinden darbe sopası alındı. Suriye’de terör tehdidi büyük ölçüde kontrol altına alındı. Ardından Libya’da bölgenin ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda istikrar sağlandı. Akabinde Karabağ’ın büyük bir bölümü, kardeş Azerbaycan ile dayanışma halinde işgalden kurtarıldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreçte Türkiye’nin tahıl diplomasisi dünyada büyük bir ilgi ve takdirle karşılandı. Ayrıca Türkiye’nin savaşın tarafları arasında kurmuş olduğu kendine özgü denge, bağımsız dış politika yürütmesinin en önemli göstergelerinden biri oldu.
Türkiye’nin çevresinde oluşturulmak istenen tehdit ve gerilimlere bakıldığında, güney sınırında terör koridoruna, Kıbrıs’ta Rumlar’a, Kafkasya’da Ermenistan’a, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’a Türkiye aleyhinde destek verenler, Türkiye’nin kıskaca alınmak istendiğini göstermişti. Türkiye, 15 Temmuz miladı sonrası bu kıskaçları birer birer aştı ve aşmaya da devam ediyor! Böylece bugünlerde bölgedeki ve dünyadaki pek çok kritik gelişmede Türk dış politikasının izlerinin görüldüğü bir dönemin başlamakta olduğunu gösteren Türkiye Yüzyılı olarak ifade edilen sürecin gerçekleşmekte olduğu görülüyor.
Türk Dış Politikasının özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemde bir zaruret olarak PKK ve DEAŞ terörlerinin yuvası haline getirilmeye çalışılan Suriye’de güvenlik eksenli gelişim gösterdiği; Libya, Doğu Akdeniz, Karabağ ve Ukrayna’da yaşanan gelişmelerde ise daha çok strateji eksenli ilerlediği görülüyor. Bu güvenlik ve strateji eksenli gelişmelerin sonucunda Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimiyle en üst seviyeye ulaşan ve sınırları içerisine taşınmak istenen milli güvenlik tehditlerini devlet-millet dayanışmasıyla bertaraf etti. Suriye, Libya ve Azerbaycan’daki gelişmelerde, dengeleri değiştiren aktör olarak yakın çevresinde bir güvenlik ve istikrar zemini oluşturdu. Rusya-Ukrayna arasında barış görüşmeleri ve tahıl diplomasisine ev sahipliği yaparak yakın çevresindeki güvenlik ve istikrar zeminin uzak çevreye doğru genişletme hedeflerini ortaya koydu. Şimdilerde ise Türkiye’nin Gazze’deki gelişmelerde öne çıkan aktörlerden biri haline geldiği görülüyor.
Türkiye’nin nasıl bir dış politika izlemesi gerektiği konusunda bazıları Türkiye’yi NATO ile eş güdüm halinde ilerleyen bir aktör olarak görmek isterken bazıları da Türkiye’yi Rusya ve Çin’le yakın ilişkiler içinde görmek istiyor. Bu bakımdan Atlantikçiler ve Avrasyacılar arasında Türkiye’nin hangi yöne evrilmesi gerektiği tartışmaları sürerken; Müslüman-Türk ve Türkiye Cumhuriyeti üst kimliğinde aynı potada eriyen bir zamanların paryası olan halkın ezici çoğunluğu, 15 Temmuz’daki gibi Tam Bağımsız Türkiye’nin peşinde! Türk dış politikası da bu süreçten etkilenerek kendisi dışındaki güç merkezleri arasında bir denge kurarak kendi menfaatlerini temel referans alan bir dış politika izliyor. 15 Temmuz Millet Destanı, Türkiye’nin tepeden tırnağa arınmaya başladığı, tüm riskleri göze alarak tam bağımsızlığa koşmaya başladığı bir sürecin kıvılcımı oldu adeta. Böylece pek çok alanda olduğu gibi 15 Temmuz Millet Destanı, Türk Dış Politikasında da bir milat oldu.
Türkiye Yüzyılı İçin Kritik Eşik
Hasılı, 15 Temmuz başarısız darbe ve işgal girişimi sonrası, Türkiye’ye karşı dış politikada atılan tüm adımlar aksiyle karşılık buldu. Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Karabağ ve Libya: Türkiye hepsine mukavemet gösterdi ve oluşturulmak istenen baskıyı kırdı. Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği harekâtlar, S-400’lerin teslimatı, içte ve dışta terörle yapılan mücadele (Pençe Harekâtı), Doğu Akdeniz’de Yavuz-Fatih sondaj gemileri, Karabağ’ın özgürleştirilmesi, Ermenistan’la normalleşme, Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü, Maraş hamlesi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sürecindeki barış diplomasisi dış politikada 15 Temmuz’un milat olduğunu tescilleyen gelişmeler olarak kendini gösterdi.
40 yıllık ihanet; bir gecede Allah’ın inayeti, devletin cesareti ve milletin feraseti sonucunda faş oldu, iflas etti. 15 Temmuz, FETÖ’nün çöküşü olurken; milletin egemenliğinin tescili oldu. Türk milleti, diğer milletlere ilham kaynağı oldu. Böylece Türk Dış Politikası, ilkeli taraflılık ve dengede tam bağımsızlık ilkeleriyle adeta Türkiye Yüzyılı’na giriş yaptı.
[Dr. Mustafa Öztop uluslararası ilişkiler uzmanıdır]