Bu yıl ABD’nin ev sahipliğinde 9-11 Temmuz tarihlerinde düzenlenen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi, aynı zamanda NATO’nun kuruluşunun 75. yıl dönümü nedeniyle daha önemli bir anlam taşıyor. 75. yılına erişen her kurum veya kuruluş gibi NATO üye ülkelerinin liderleri de zirvede bu birliğin tarihini, başarılarını, ortak değerlerini ve birlik ruhunu hatırlatacak konuşmalar gerçekleştirecek.
NATO ittifakının elmas yılının kutlanacağı bu yıl, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve Rusya’nın Kiev’e düzenlediği hava saldırısında sivil alanları hedef alması, bir çocuk hastanesinin de vurulmasıyla yeniden dünya medyasında yer alan Ukrayna Savaşı da gündemin başlıca konularından birisini oluşturacak. Diğer yandan, Avrupa’da yükselen aşırı sağın zirveyi ve NATO ittifakını gölgeleyecek konulardan olması beklenirken ABD’de bu kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçimi ve Başkan Joe Biden’ın ikinci dönem için sağlığının uygun olup olmadığı da zirvede bir anlamda test edilecek.
Zirveye katılmak üzere ABD’ye hareket eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’nda gerçekleştirdiği basın toplantısında Türkiye’nin NATO ittifakındaki önemli yerine ve NATO’nun misyonlarına en fazla katkı sağlayan 5 ülkeden birisi olmasına değindi. Erdoğan konuşmasında:“Zirveden beklentimiz, müttefiklerin milli güvenlik hassasiyetlerini gözeten, ittifak dayanışmasını ve birlik ruhunu güçlendiren neticelerin elde edilmesidir.” dedi. Bu açıdan da bir bakıma, geçtiğimiz yıl İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı sürecinde Türkiye’nin bu iki ülkeden haklı taleplerini yerine getirmeleri şartını koyması karşısında Türkiye’nin NATO birliğine tehdit oluşturduğu yönündeki batı basınında yapılan manipülasyona da yeniden cevap vermiş oldu.
NATO ittifakında hem askerî gücü, hem de stratejik konumuyla başlıca müttefiklerden olan Türkiye’nin, NATO için öneminin anlaşılmasında yaptığı katkıların ve fedakarlıkların da tekrar hatırlanması ve hatırlatılması da yararlı olacaktır.
Türkiye’nin NATO Yolculuğu ve Kore Savaşı’nın Önemi
İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’da neden olduğu yıkımın ardından güçlenerek ve nüfuzunu artırarak çıkan iki ülke ABD ve Sovyetler Birliği olmuştu. Sovyet Rusya’nın yayılmacı siyaseti, Türkiye’den toprak ve boğazlarda üs talebinde bulunmaya başlaması üzerine, Türkiye de 1949’da Washington’da kurulan NATO’ya girme mücadelesine başlamıştı. Birleşmiş Milletlerin Kore Savaşı’na asker gönderilmesi çağrısını bir fırsat olarak gören Türkiye’nin 1950’de bunu gerçekleştirmesi, ABD’nin Türkiye’ye desteğine ve nihayet 1952’de NATO üyeliğinin gerçekleşmesine neden olmuştu.
Türkiye’nin NATO üyeliğinin onaylanmasından iki hafta sonra NATO’nun ilk Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı General Dwight D. Eisenhower Türkiye’yi ziyaret etmişti. Aynı yıl gerçekleşen ABD seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’den aday olan Eisenhower, politik bir geçmişi olmasa da II. Dünya Savaşı kahramanı olarak halk arasındaki popülaritesi, “I like Ike” sloganıyla birleşerek büyük bir oy farkıyla seçilmesini sağladı. Eisenhower, ikinci dönem başkanlığının sonuna yaklaşırken Türkiye’ye gelişiyle, Türkiye’yi ilk ziyaret eden ABD Başkanı olarak da yerini aldı.
Kore Savaşı bugün her ne kadar unutulsa da Türkiye bir NATO üyesi olarak, sadece coğrafi açıdan stratejik bir ülke değil aynı zamanda askerî açıdan da vazgeçilemez bir müttefik olduğunu kanıtlamıştı. Kore’de Türklerle omuz omuza çarpışan Amerikalı askerler, Türk askerlerinin korkusuzluğuna, güvenirliğine ve savaş becerilerine bizzat şahit olmuştu. ABD’li asker ve komutanlar, ülkelerine döndüklerinde Kore’deki savaş hikayelerini aktarırken “Eğer Türk askerleri gece etrafınızdaysa endişe duymadan uyuyabilirsiniz.” dediklerini anlatıyorlardı.
ABD-Türkiye İlişkilerinin En Gerilimli Döneminde ABD’deki İlk NATO Zirvesi
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı ile en gerilimli dönemini yaşayan Türkiye-ABD ilişkileri sırasında, ABD’de yükselen Türkiye karşıtlığına ve NATO üyeliğinin sorgulanmasına karşı gönderdiği mektupta bir Amerikalı şöyle belirtiyordu: “Kore Savaşı sırasında, Türk ve Amerikan askerileri omuz omuza mücadele ettiler. Kore’deki bir komutanımız pek çok milletten asker gördüğünü fakat Türkler kadar yürekli, disiplinli ve cesur askerleri hiç görmediğini söyledi.”.[1]
O yıl ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu ve buna karşılık olarak Türkiye’nin de ABD üslerini kapatmasının ardından 1975’te Kongre Üyelerine pek çok mektup gelmiş, ABD’nin bu hatadan dönmesi, silah ambargosunun kaldırılması çağrısında bulunulmuştu. Dernek kararlarını gönderenler üst düzey Amerikalı emekli komutanlar ile Kore ve Vietnam gazileri dernekleriydi.
Mektuplarda Türkiye’nin stratejik öneminin büyük olduğuna, Kore’de beraber savaştıklarına, NATO’nun ve CENTO’nun önemli üyesi ile müttefikler arasında ABD’den sonraki en büyük ikinci orduya sahip olduğuna ve bu kararın ABD ile NATO’yu tehlikeye soktuğuna dikkat çekiliyordu:
“94. Kongre, iç siyasi mülahazalara körü körüne teslim olarak Türkiye’nin ödediği silah ve yedek parçaları da içeren askeri yardımın reddedilmesi yönünde oy kullanmıştır.
Kongre’nin bu duyarsız kararından etkilenen gururlu Türkler, ABD üslerini kapatmak ve ABD ile yakın ilişkilerini şimdi sonlandırmak için harekete geçtiler.
Amerika Birleşik Devletleri Savaş Gazileri 76. Ulusal Konvansiyonu ile Amerika Birleşik Devletleri Yabancı Savaş Gazileri Başkomutanı açık ve net bir şekilde Kongre’nin bu hatasını geri çevirmeye karar vermiştir. Türkiye ve oradaki ABD üsleri, Amerika Birleşik Devletleri açısından en önemli stratejik öneme haizdir.”[2]
Silah ambargosu devam ederken ilk kez ABD’nin ev sahipliğinde gerçekleşen NATO Zirvesi 1978 yılında, yine bu yıl olduğu gibi başkent Washington’daydı. ABD Başkanı Jimmy Carter, NATO’nun o yılki onursal Başkanı olan Başbakan Bülent Ecevit’i, Amerikalı Sanatörler ve diğer ülke liderleriyle Beyaz Saray’ın meşhur Gül Bahçesi’nde (Rose Garden) ağırladı. Böylece 30-31 Mayıs 1978’de gerçekleşen NATO Zirvesi’nden birkaç ay sonra, Eylül’de silah ambargosu tamamen kaldırıldı ve ABD-Türkiye ilişkilerinde yeniden iyi döneme girildi.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra zaman zaman NATO’nun varoluş amacı sorgulansa da dünyada 75. yılını deviren en başarılı ittifak olduğu bir gerçek. Diğer yandan, Ukrayna işgali de yeniden bu ittifakın gerekliliğini hatırlatmış görünüyor ve zirvenin de ana konusu ilk gün bu oldu. En fazla savunma harcaması yapan başlıca NATO üyesi ülkeler arasında yer alan Türkiye için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı “ittifakın bel kemiği” ifadesi oldukça güçlüydü. Külfet paylaşımı konusunda da Türkiye, zaman zaman bu konuda ABD tarafından eleştirilen Avrupa ülkelerinin aksine, üyelik sürecinden başlayarak büyük fedakarlıklar yapmıştır. Özellikle son birkaç yıldır ABD’deki Türkiye karşıtı lobiler tarafından üyeliği sorgulanan Türkiye’nin, her uzun süreli evlilikte veya ortaklıkta olduğu gibi, bu birliğe başlangıcından beri yaptığı önemli katkılarının hatırlatılması da yerinde olacaktır.
[Dr. Işıl Acehan, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]
[1] The Tampa Tribune, 28 Ekim 1974.
[2] Gerald R. Ford Presidential Library