Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki Arabuluculuk Rolü

Afrika Boynuzu, sosyoekonomik faktörler ve tarihsel bağlar nedeniyle süregelen çatışmaların ve sürekli istikrarsızlık riskinin damgasını vurduğu bir bölge olmaya devam etmektedir. 2024 yılı itibariyle Etiyopya ve Somaliland hükümetleri arasında aceleyle imzalanmş olan Mutabakat Zaptı’nın bölge ülkeleri arasında egemenlik ve uluslararası tanınma gibi hassas konular kapsamında yarattığı gerginlik, anlaşmazlığın çözümüne yardımcı olabilecek ulusal, bölgesel ve küresel temelli politikaların geliştirilmesini gerektirmektedir. Türkiye’nin anlaşmazlığın tarafları olan her iki ülke ile sahip olduğu dostluk ilişkileri ve arabuluculuk alanında geçmiş ve mevcut deneyimleri anlaşmazlığın çözümüne ilişkin yardımcı olabilir.

Türkiye’nin Yenilikçi ve Girişimci Dış Politikasında Arabuluculuk

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana değişen bölgesel ve küresel dengeler içinde Türk dış politikası da bölgesel sınırlarının ötesine geçerek yeni aktörlerin ve geleneksel olmayan bölgelerin aktif katılımına odaklanmıştır. Dış politika yapım sürecinde geleneksel tehdit değerlendirme yaklaşımından bölgesel siyasi sistemlere aktif katılım yaklaşımının benimsenmesiyle Türkiye, küresel sahnede yükselen bir oyuncu olarak yeniden tanımlanmayı hedeflemiştir.  Bu hedefin bir uzantısı olarak Türkiye, Afrika ve Latin Amerika da dahil olmak üzere özellikle Sahra Altı Afrika’ya yönelik diplomatik, ekonomik ve insani yardım ağlarının genişletilmesi doğrultusunda kalkınma ve barış inşası ve arabuluculuk politikalarının önem kazandığı çok yönlü bir dış politika yaklaşımı benimsemiştir.  Türk Dışişleri Bakanlığınca da ifadesini bulduğu üzere arabuluculuk, Türkiye’nin önce bölgesinde sonra da küresel ölçekte etki potansiyeli yüksek uluslararası bir oyuncu olma niyetinin merkezinde yer almaktadır. Bu doğrultuda aktif, donmuş ve potansiyel çatışmalardan etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye, bölgesinde ve ötesinde istikrar ve refahın tesis edilmesi ve kalıcı barışın sağlanması için çatışmaların barışçıl çözüm yöntemi olan arabuluculuk konusunda farkındalık yaratılması ve kapasitesi oluşturulması konusunda küresel düzeyde öncü bir rol üstlenmiştir. Türkiye üstlenmiş olduğu bu rolü sahadaki arabuluculuk çabaları, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’deki Dostlar Grubunun eş başkanlığı, uluslararası arabuluculuk konferanslarına ev sahipliği ve barış için arabuluculuk sertifika programı gibi çok katmanlı ve çeşitli girişimler ile yerine getirmektedir.

Türkiye, kendisini çatışma çözümü ve yönetiminde proaktif bir aktör olarak konumlandırmasıyla yüksek profilli arabuluculuk girişimlerinde bulunmuştur. Türk dış politikasının ana araçlarından biri haline gelmiş olan ve Ukrayna’dan, Güney Kafkasya’ya kadar uzanan arabuluculuk girişimlerinin sahadaki en çarpıcı yansımalarını çatışmaların en yoğun yaşandığı bölge olan Afrika kıtasında görmek mümkündür. Afrika kıtası, Türk dış politikasının çok yönlü ve proaktif uygulama sahalarından biridir. Türkiye’nin 2005 yılını Afrika Yılı ilan etmesi Afrika ülkeleriyle ticari, barış, güvenlik ve insani yardım ortaklıklarının kurulmasına ilişkin hızlı bir süreci başlatmıştır. 2008 yılına gelindiğinde Afrika Birliği (AfB)’nin stratejik ortağı unvanını elde eden Türkiye, kıta genelinde yardım ve ticaret yoluyla siyasi ve ekonomik bağlar kurmanın yanı sıra arabuluculuk faaliyetleriyle güvenliğin teşviki, kurum inşası ve barış inşasını bir araya getirmiştir. Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki arabuluculuk rolü, özellikle 2011’den bu yana Somali’deki çok yönlü angajmanı ve kıtadaki BM ve AfB barış ve istikrar misyonlarına devam eden bağlılığıyla görünürlük kazanmıştır. Somali’nin kalkınmasında en önemli insani yardım destekçisi konumundaki Türkiye, 2013 yılından itibaren Somali ve Somaliland arasında arabuluculuk faaliyetleri yürütmüştür.

Etiyopya- Somaliland Arasındaki Tartışmalı Mutabakat Zaptının Çözümüne Dair Ankara’nın Arabuluculuk Girişimi

Etiyopya ve Somaliland arasında Berbera Limanı’nı geliştirmek ve bir deniz üssü kurmak için 1 Ocak 2024 tarihinde imzalanan Mutabakat Zaptı, Afrika Boynuzu bölgesinin istikrar ve güvenliğine ilişkin endişeleri beraberinde getirmiştir.  Etiyopya’nın, Somaliland’ın bağımsızlığını tanıması karşılığında Etiyopya’ya Somaliland limanlarına ticari erişim ve bir deniz üssü için 20 kilometrelik bir kiralama hakkı verecek olan Mutabak Zaptı, Somaliland’ı topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak gören Somali’nin Etiyopya ile ilişkilerinde de gerginliğe neden olmuştur. Mutabakat Zaptı kapsamında Berbera Limanı ve koridoru, Somaliland’ın bağımsızlığık iddiasına maddi bir temel sağlayarak Etiyopya’nın kalkınma arayışlarının bir uzantısı olarak Cibuti’ye olan lojistik bağımlılığını azaltacak olsa da tarihsel çatışmaları canlandırarak iç ve bölgesel siyasi gerilimleri artırabileceğine ilişkin endişelere neden olmuştur. Mutabakat Zaptı’nın bölgede çatışmaları yeniden yapılandırma potansiyeli taşıdığına ilişkin endişe ilk olarak Somaliland’ın hukuki statüsünden kaynaklanmıştır. Somaliland, 1991 yılında Somali’den bağımsızlığını ilan etmiş olsa da henüz bir uluslararası tanınırlığa sahip olmamakla birlikte Somali tarafından da hiçbir zaman tanınmamış ve Somali topraklarının bir parçası olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla Etiyopya’nın, Somali’nin ayrılıkçı bir bölgesine tanınma statüsü kazandıracak olması, Somali’nin içişlerini istikrarsızlaştırıcı bir müdahale anlamına gelmekte ve iki ülke arasında çatışma riski yaratmaktadır. Mutabakat Zaptı’nın bölgesel güvenlik ve barışa ilişkin yaratacağı ikinci potansiyel tehlike ise Büyük Somali idealinin yeniden canlandırılmasıdır. Başka bir ifadeyle Somali topraklarının sömürgecilik döneminde beş ayrı parçaya ayrılmış olmasından dolayı Somali halkı Kenya, Cibuti, Etiyopya’da yaşamak durumunda kalmıştır. Bu bağlamda Mutabak Zaptı, Somali milliyetçi duygularını canlandırarak bölgesel bir çatışma riski yaratabilir.

Anlaşmazlığın tarafları olan bölgenin stratejik öneme sahip iki ülkesi Etiyopya ve Somali ile güçlü ekonomik, diplomatik ve askeri ilişkilere sahip olan Ankara, Mutabakat Zaptı’nın ülkeler arasında neden olduğu gerginlikten duyduğu endişeyi ifade etmiş ve anlaşmazlığın müzakereler yoluyla çözümünden yana olduğunu her fırsatla dile getirmiştir. Arabuluculuk politikası kapsamında çatışan tarafların müzakere edilmiş bir çözüme ilişkin rasyonel hesaplamalarını değiştirmeleri için elverişli yasal ve siyasi ortamlar yaratan Türkiye, Etiyopya ve Somali gerginliğinin çözüme kavuşturulması için öncü rol üstlenmiştir. Etiyopya’nın, Somali’nin özerk bölgesi Somaliland’ı tanıma ve burada bir liman inşa etme konusundaki anlaşmazlığı çözüme kavuşturmak için Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın daveti üzerine Etiyopya Dışişleri Bakanı Taye Atske Selassie ve Somali Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ahmed Moallim Fiqi 1 Temmuz 2024 tarihinde Ankara’nın ev sahipliğinde bir araya gelmiştir. Türkiye’nin liderliğinde taraflar tezlerini birbirlerine sunma fırsatı elde etmiş olsalar da görüşmeden anlaşmazlığın çözümüne dair bir sonuç elde edilememiştir. Farklılıkların barışçıl yollarla çözüme kavuşturulması konusunda karşılıklı isteklerini ifade eden ortak bir bildiri imzalayan Etiyopyalı ve Somalili üst düzey yetkililer, anlaşmazlığın çözümüne ilişkin diyaloğun sürdürülmesi konusunda ikinci tur görüşmelerin 2 Eylül 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmesi konusunda mutabık kalmışlardır.

Etiyopya’nın, Somaliland ile imzalamış olduğu Mutabakat Zaptı’nın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali olduğunu belirten Somali, anlaşmanın iptal edilmesi konusundaki kararlı duruşundan taviz vermemiştir. Ancak Somali devlet başkanı Hasan Şeyh Mahmod X üzerinden yapmış olduğu açıklamada Etiyopya’nın tartışmalı Mutabak Zaptı’ndan geri adım atacağına dair herhangi bir belirti olmadığını ifade etmiştir.

Bölgesinde ve ötesindeki mevcut çatışmaların çözümünde oynadığı aktif rol ile arabuluculuk politikasının kurumsal ve pratik çerçevesini genişleten Türkiye, sorunların çözümünde muhattap alınması gereken aktör konumuna yükselmiştir.  Bu doğrultuda Türk dış politikasında uzun yıllar ihmal edilmiş olan Afrika kıtasında 2000’li yıllarla beraber dikkate değer bir oyuncu haline gelen Türkiye’nin barış inşası ve arabuluculuk merkezli dış politika yaklaşımı kıtada, nüfuzunu ve etki sahasını genişletmesi için yeni bir pencere açmaktadır. Yumuşak gücü doğrultusundaki arabuluculuk tecrübeleriyle Etiyopya ve Somalili tarafları bir araya getirmeyi başaran Türkiye, anlaşmazlığın başından beri söylemleri, eylemleri, iki ülkeye karşı eşit tutumu ve tarafsız politikası ile zaten kırılgan olan bölgede yeni çatışmaların ortaya çıkmasını önlemenin yanı sıra mevcut anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması için olası çözüm kanallarının açık tutulmasına imkân sağlamaktadır. Öte yandan bölge ülkelerinin Dışişleri bakanları düzeyinde Türkiye’nin ev sahipliğinde bir araya gelmeleri Türkiye’ye duyulan güvenin de göstergesidir. Müzakerelerin devam eden aşamalarında Türkiye’nin, arabuluculuk alanında sahip olduğu yetkinliği ve tecrübesi doğrultusunda her iki tarafın da kabul edebileceği bir çözüm önerisi sunarak bölgesel bir çatışma riskini bertaraf etmesi, hem bölge ülkeleriyle stratejik bir denge içerisinde yürütmüş olduğu ilişkilerinin geleceği açısından hem de bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarı açısından oldukça önemlidir.

 

[Gözde Söğütlü, İstanbul Üniversitesi çatışma çözümü ve uyuşmazlık analizi alanında doktora öğrencisidir.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu