Marine Le Pen: “İkinci tur, ülkemizin solda seçim ittifakı ve şiddete yatkın, antisemit ve Cumhuriyet düşmanı aşırı solun eline düşmemesi için kritik önemde olacak”
Cumhurbaşkanı Macron erken genel seçimlerin hemen öncesinde her zaman olduğu gibi büyük bir basın toplantısı yahut geleneksel büyük birkaç televizyon kanalının önünde soruları yanıtlamayı değil de bölgesel günlük bir gazete üzerinden Fransızlara mektupla seslenmeyi tercih etti: “Bu seçim bizim, bunu yapacak olan sizsiniz”! Sonra bir de postcast yayınladı: “Beni cumhurbaşkanlığına taşıyanların siyaset, medya ve ekonomi dünyasındaki elitler olduğu kanısı yanlış. Meclisi fesh edince işte bütün bir sistemi bir daha gördüm. Bu deli mi, ne yapıyor diyorlar? Bu pek çok insanın benim dostu olduğum ve hizmet ettiğimi sandıkları o elitler var ya, onlar halkı dışarda bırakarak reform yapmamı tercih ediyorlardı. Ama ben ne yaptım, 9 Haziran’da halka döndüm”.
Rothschild’in eski finansçısı ve hissedarı, 2016’da “ne sağcı ne solcu”, “İleri” adlı hareketle cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmiş, kampanyasını Rothschild ve Lehmann Brothers yatırım banklarının himayesinde yürütmüş olan Macron’un bu beyanını ciddiye alan olmadı. Hem Avrupa basını hem Fransız basını Cumhurbaşkanının parlamentoyu fesh etmesini kumar diye niteledi, kararını da demokratlığına değil narsist karakterine bağladı. Fransa’da Macron’un partisinin mutlak çoğunluğu almasına, hatta birleşse dahi sol cephenin de almasına ihtimal veren olmadığı gibi Milli Birlik’in birinci parti olacağından da kuşku duyan yoktu. Bir kere her halukarda Fransa’nın büyük ölçüde paralize olması anlamına gelen kohabitasyon yani cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı partilerden olması riski çok açıktı. Öyleyken, Macron’un merkezdeki bir sağ ya da sol partiyle de değil Marine Le Pen’in aşırı sağ partisi ya da çok çok düşük bir olasılıkla içinde aşırı sol, komünistlerin bulunduğu sol cepheyle kohabitasyonuydu söz konusu olan. Bir diğer ihtimal de hiçbir siyasi grubun mecliste 289 sandalyeye erişememesiydi. Ki bu da kriz demekti. Nitekim 30 Haziran akşamı sonuçlar açıklanmadan hemen önce siyaset bilimi tarihçisi Eric Anceau “Eşi benzeri görülmemiş bir felakete hazırlanın” diye tweet attı. Biraz sonra felaket resmen duyuruldu. Cumhurbaşkanı kumarı kaybetmiş, genel seçimlerin ilk turunda aşırı sağcı Milli Birlik Partisi yüzde 33,20 oranındaki oyla birinci parti olmuştu.
Aşırı sağ parti, Fransa tarihinde İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez Matignon’daki başbakanlık binasının eşiğinde ikinci turu bekliyor! Değişen tek dinamik bu değil, genel seçimler için son 40 yılın en yüksek katılım oranına ulaşmak da bir teselli olmadı, yüksek katılım oranı da Le Pen’in aleyhine değil lehine döndü. Yeni Halk Cephesi adıyla seçime giden Solda birlik partileri aşırı solcular, sosyalistler, komünistler, yeşiller hep birlikte 28,10 Macron’un partisi ise yüzde 21, merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi ise yüzde 10,2 oranında oy aldı.
Marine Le Pen sonuçlar açıklanır açıklanmaz mikrofonu eline aldı, Macron’a bir iki laf ettiyse de belli ki o kadar da kaale almıyordu artık. Onun yerine seçimlere girerken hemen her konuda birbirine muhalif ve türlü renklerdeki sol partilerin oluşturduğu Yeni Halk Cephesi’ne saldırdı: “İkinci tur, ülkemizin solda seçim ittifakı ve şiddete yatkın, antisemit ve Cumhuriyet düşmanı aşırı solun eline düşmemesi için kritik önemde olacak”. Böylece genel olarak Batı’da ve özellikle de Fransa’da merkezdeki sağ ve sol partilerin Müslümanlara dönük “etiketleme ve paketleme” yöntemini bu defa Marine Le Pen Fransız soluna uyguladı. Fransa’daki islamofobiye karşı pozisyon alan ve İsrail’i yekten eleştiren ve Hamas’ı da terör örgütü diye tanımlayamayan tek siyasi parti Boyun Eğmeyenler’i ve beraberinde Komunistler’i, sosyalistleri hepsini Yahudi karşıtı ve şiddet yanlısı ilan etti! Cevap gecikmedi, sağ cenahtaki gazete Genel yayın Yönetmeni Alexix Brezet ikinci turda Milli Birlik Partisini solda birlik ittifakına (Yeni Halk Cephesi) tercih ettiğini yazdı başyazıda: “Milli Birlik Partisinin siyasi programı elbette endişe verici. Ancak karşı tarafta (solda birlik ittifakında) antisemitizm, islamcı-solculuk, sınıf nefreti, aşırı vergi koyma sevdası var (…) Yeni Halk Cephesi ülkemizin onur kaybı ve yıkımını hızlandıracaktır”. Tezini Raymond Aron’dan refere ettiği bir cümleyle tamamladı. “Siyasette seçim iyi ve kötü arasında değil tercih edilebilir ile nefret edilen arasındadır”.
Hem eskiden olduğu gibi Le Pen’e oy vermek “utanç verici” bir durum değil Fransa’da, hem de Marine Le Pen iktidar yolları için İslam düşmanlığının yanı sıra Siyonizm desteğini de almak için ne gerekiyorsa yaptı. O kadar ki Fransa’nın en prestijli isimlerinden hayatı boyunca Nazilerin ve işbirlikçilerinin yargılanması için mücadele etmiş 88 yaşındaki Serge Klarsfeld bile aylar önce görüştüğü Le Pen’in antisemit olmadığına kefil oldu. Üstelik tek isim o da değildi. Gerçi Yahudi asıllı bir avukata göre “Marine Le Pen’i aklamaya çalışan Goldnadel’den Klarsfeld’e ve Finkielkraut’a kadar ne kadar çok Yahudi entelektüel olursa olsun Milli Birlik partisi domuz etinden daha fazla bir şey değil ve asla koşer olmayacak”! Olsun! Marine Le Pen bu konforlu konjonktürde genç başbakan adayının mutlak çoğunluğu elde etmesi için oy istiyor: “Fransa’yı ayağa kaldırması, milli birliği temin etmesi için Bardella’ya Meclis’te mutlak çoğunluğu almalıyız”. Yoksa diye ekliyor: “Mutlak çoğunluğumuz olmazsa eski feodal ilişkiler ve haince siyasi manevralar ayağımıza dolanır, reformlarımıza engel olur”.
Marine Le Pen’in başbakan adayı babasının şirketinde kısa bir süre çalışmak hariç hiçbir tecrübesi olmayan üniversitedeki Coğrafya eğitimini de bırakıp Milli Birlik partisine katılmış 28 yaşında bir genç. Buna rağmen büyük ihtimalle Macron’un halihazırdaki başbakanı Gabriel Attal’dan daha kötü değil. Zaten Boyun Eğmeyenler partisi lideri Melenchon’un seçim gecesi konuşmasında ilk tespit ettiği durum da buydu: “Bu seçimde kesin olan tek şey, Başbakan Gabriel Attal’ın oradan gideceği”. Zaten Fransa’da iyi bir şeyler olacağı için oy veren yok, kötü ve ne kadar kötüye götürür diye bakıp oy kullanıyor insanlar. Ki anketlere göre, aynı oy trendinin sürmesi halinde Milli Birlik Partisi çoğunluğu sağlayabilir, ancak sandalye sayısı 230 ile 280 arasında değişebilir de. Aşırı sağın meclisteki temsilini imkan dahilinde zayıflatmak adına Fransız solu Liberation ve l’humanite üzerinden Macron’a “Milli Birlik Partisine karşı adaylıktan çekil ve direndiğini kanıtla” diye seslendi. Ancak Macron’dan henüz ses çıkmadı.
2017’de Fransa’yı ‘aşırı sağa’ oy vermeye iten sebeplerden kurtaracağını iddia eden Macron ekonomik ve sosyal politikalarındaki başarısızlığı, islamofobiyi meşruiyet zeminine taşıyan yasal düzenlemeleri ve aşırı güvenlikçi politikalarıyla günün sonunda ülkede yalnızca aşırı sağı ve radikal solu güçlendirmiş oldu. Bu arada Fransız Müslüman azınlık ve İsrail Gazze konusunda birbirine zıt pozisyonlarda olsa da bu iki ucun ortak noktaları yok değil! Her ikisi de Avrupa Birliğine negatif bakıyor, her ikisi de Nato karşıtı, her ikisi de Rusya ve Putin yanlısı. Le Monde gazetesinin yazdığı gibi: Sanki Büyük Britanya’da yaşananlar, hafifletilmiş biçimde de olsa 7 Temmuz’dan sonra Fransızları nelerin beklediğinin habercisiymiş gibi: Sinir krizinin eşiğinde, uluslararası itibarı zedelenmiş, AB ile zehirli bir hesaplaşma yaşayan, göçü tehlikeli bir şekilde araçsallaştıran ve tutulmayan vaatlerle öfkenin körüklendiği, parçalanmış bir ülke.”
Bu tabloda Cumhurbaşkanı Macron’un durumuna gelince istifası söz konusu değil: “Sonuç ne olursa olsun kurumlar bellidir ve cumhurbaşkanının yeri de bellidir” dedi.
[Belkıs Kılıçkaya, Fransa’da uzun yıllar gazetecilik yapmış; halen 24 TV’de program hazırlayıp sunmaktadır.]
Bilgi Notu:
Fransa’da Meclis’te 13 denizaşırı bölge ve yurtdışındaki Fransız vatandaşlarının temsil edildiği 11 seçim bölgesi de dahil olmak üzere 577 sandalye var. Bir partinin mutlak çoğunluğu elde edebilmesi için 289 sandalyeye ihtiyacı var. Seçimin ilk turunda, her seçim bölgesinde oyların en az yüzde 50’sini alan aday milletvekili seçiliyor. Hiçbir adayın bu orana ulaşamaması halinde ikinci turda sadece, ilk turda oyların en az yüzde 12,5’ini alan adaylar yarışabiliyor.
İlk turda seçim bölgelerinde yüzde 50 oy oranına ulaşarak belirlenen 76 milletvekilinden 38’ini aşırı sağ, 32’sini sol ittifak, 2’sini Macron ittifakı ve kalan 3’ünü de merkez sağdaki Cumhuriyetçiler ve diğer sağ partiler aldı. Kalan 501 seçim bölgesinde düzenlenecek ikinci turda, ilk turda minimum yüzde 12,5 oy oranına sahip adaylar yarışabilecek ve en çok oyu alan aday milletvekili seçilecek.