Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Haziran’da CHP Genel Merkezi’ni ziyaret ederek Genel Başkan Özgür Özel ile görüşmesi, kritik konulardaki siyasal yaklaşımların şekillendirilmesinde yeni ip uçlarını barındırıyor. Bu anlamda önemli bir dönüm noktası olabilir. En azından böyle bir ihtimalden bahsetmek mümkündür. Geçmiş yıllara bakıldığında böyle bir ihtimalin de bulunmuyor olması bu görüşmeden ortaya çıkan sonucu potansiyel beklentiler arasına sokmuş durumda. Çünkü iki parti siyasal kültür açısından Türkiye’de iki güçlü damarı veya bir başka deyişle iki ana aksı oluşturmaktadır. 14 Mayıs 1950’de demokrasiye gerçek anlamda geçildikten sonra bu iki ana eksen arasındaki siyasi rekabet devam etmektedir. Dolayısıyla bu görüşmeyi okurken ve muhtemel çıktılarını değerlendirilirken partilerin temsil ettikleri geleneklerin de göz önüne alınmasında fayda bulunmaktadır. Kamuoyunun yoğun ilgi göstermesi ve siyaset kurumunun güven kazandığı yönündeki toplumsal yaklaşımdaki artışın arkasında bu temel dinamik yer alıyor.
Bu genel tablo içinde CHP Genel Merkezi’nde yaklaşık bir buçuk saat süren Erdoğan-Özel görüşmesine dair hem AK Parti sözcüsü Ömer Çelik hem de CHP sözcüsü Deniz Yücel iki liderin görüşmesinin içeriğine dair açıklamalarda bulundular.
Ömer Çelik tarafından yapılan değerlendirmede pek çok başlığa atıf yapılması görüşmenin oldukça kapsamlı olduğunu ortaya koyuyor. Zikredilen maddelerin içeriğine bakıldığında iç siyaset gündemine dair başlıkların ağırlıklı olması makul karşılanabilir. Bununla birlikte dış politika kapsamında değerlendirilebilecek üç konu ise dikkat çekiyor. Türkiye’nin son yıllardaki otonomi arayışı ve bu çerçevede takip ettiği bağımsızlıkçı politikalar belli ölçülerde iç siyasetle dış politika arasındaki kesişme alanlarını artırmış olsa da bu üç başlık daha çok dış politikanın odağında değerlendirilebilir.
Kritik Üç Başlık
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi ziyaretine eşlik eden heyete bakıldığında AK Parti Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş dışında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Dış Politikadan Sorumlu Başdanışman Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Doç. Dr. Hasan Doğan isimlerinin yer alması Erdoğan’ın çantasında farklı dosya başlıklarının bulunduğunun da habercisiydi aslında. Nitekim görüşme sonrasında yapılan açıklamanın kapsamı bu beklentiyi haklı çıkarttı. Filistin-Gazze’den KKTC’ye ve Suriye’deki gelişmelere uzanan hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika gündeminin bir bölümünü masaya taşıdığı ve bu başlıklarda Ana Muhalefet Partisi CHP’ye önerilerde bulunduğu görülüyor.
Terörle Mücadele
Bu önerilerin kapsamına dair AK Parti sözcüsü Ömer Çelik tarafından yapılan açıklamaları hatırlamakta fayda var. Ömer Çelik gazetecilere yaptığı açıklamada Suriye’de PKK-PYD-YPG tarafından yapılmak istenenlere dair “PKK’nın Suriye uzantısının o bölgede oluşturmaya çalıştığı teröristan konusu bir diğer konudur” ifadelerini kullanmaktadır. Bilindiği üzere PYD-YPG-SDG Suriye’nin kuzeyinde kontrol ettiği bölgelerde seçim yaparak buradaki kontrolünü pekiştirmek için zemin yoklamaktadır. Bu kapsamda 11 Haziran’da yapacaklarını ilan ettikleri seçim Türkiye’nin baskısı sonucu ertelenmiş durumda. Fakat tümüyle iptal edilmiş değil. Bu da tehlikenin devam ettiğini göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyu ikili görüşme masasına götürmüş olması ana muhalefet partisi olarak CHP’nin de bu konuda pozisyon almasına yardımcı olabilir. Terör örgütü PYD-YPG-PKK’nın bölgesel hedefleri bilindiğine göre ana muhalefet partisi olarak CHP’nin Suriye bağlamındaki sürece müdahil olması Türkiye’nin duruşunu kuvvetlendirecek bir unsur olarak görülmektedir. CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin sınır ötesi askeri operasyonlar için TBMM’de yapılan oylamada hayır oyu kullandığının bilinmesi CHP’nin bu konudaki durumunu daha hassas hake getirmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masaya getirdiği diğer bir başlığı KKTC oluşturmaktadır. Bu yıl, 1974 yılında düzenlenen Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yıldönümü. Ömer Çelik konuşmasında “kutlama törenlerinde sayın Özel’le KKTC’de, CHP ve diğer partilerle birlikte güçlü şekilde birlik ve beraberlik gösterilmesi” ifadelerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıfla kullanmaktadır. Çelik aynı zamanda, bu önerinin “CHP Genel Başkanı ve yetkililerinin kendi takvimleri içinde değerlendireceği konudur” diyerek nezaket içerisinde bu öneriyi kamuoyu ile paylaşmaktadır. Yeri gelmişken böyle bir buluşmanın bu meseleyi takip eden küresel yapılara yönelik güçlü bir mesaj olacağının altını çizmek gerekir. Çünkü 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldığında ülkeyi yöneten koalisyon hükümetinde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Başbakan ve Milli Selamet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan Başbakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Yani girişte bahsedilen iki ana siyasi aksın bir araya gelmesinin ürettiği bir çıktı olarak da bakılabilir Kıbrıs Barış Harekâtı zaferine.
Filistin-Gazze Vurgusu
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik tarafından görüşmeye dair yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği başlıklar arasında İsrail’in Filistin-Gazze’deki soykırımı ve katliamlarının olması ayrıca önem taşıyor. Çünkü iki parti arasında özellikle Hamas’ın niteliğine dair derin bir görüş farklılığı bulunuyor. Erdoğan, Hamas’ı halkını, topraklarını ve vatanını savunan bir direniş hareketi olarak görüyor ve Hamas’ı Kurtuluş Savaşı’ndaki Kuvayi Milliye ile benzer bir yapı olarak konumlandırıyor. Bütün uluslararası platformlarda da Hamas’ın bu niteliğini güçlü bir söylemle ön plana çıkartıyor. CHP Genel Başkanı özgür Özel ise tam aksine Hamas konusunda olumsuz bir kanaate sahip ve birkaç kez Hamas’ı terörist yapı olarak tanımladı. Ömer Çelik ise açıklamasında “Gazze’de soykırım siyasetine karşı bizim bütün siyasi partiler olarak ortak bir duruş ortaya koymamız, Filistin devletine karşı duyarlılığı arttırmamız… Sayın Özel’in sosyalist enternasyonal çerçevesinde bilgilendirici tutum ortaya koyması son derece kıymetli olacaktır” ifadelerini kullanarak Filistin vurgusu üzerinden söylemde ve eylemde ortaklaşma yaklaşımının öne çıkartılması gerektiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıfla, belirmektedir. Filistin devleti konusunda Türkiye’de yaygın şekilde var olan yaklaşımın iktidar ve ana muhalefet tarafından daha güçlü şekilde dile getirilmesi küresel ölçekte de Filistinliler lehine bir mesaj olarak yankı oluşturma kapasitesine sahiptir.
Dış Politikada Ortak Söylem ve Duyarlılık
Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmesinde gündeme getirdiği bu üç başlık dış politika bağlamında değerlendirilebilir. Ömer Çelik görüşmeye dair yaptığı açıklamada bu üç başlığa ilaveten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem CHP’den hem de diğer siyasi partilerden Türkiye’nin hak ve menfaatleri konusunda ortak duyarlılık beklentisi olduğunu belirtmektedir. Bu kapsamda Ömer Çelik şu ifadeleri kullanmaktadır: “Ekonomiden, siyasi meselelere, iç politikadan, dış politikaya kadar Türkiye’nin hak ve menfaatleri için ortak duyarlılık ve siyaset konusunda Cumhurbaşkanımız ve genel başkanımızın hassasiyeti söz konusudur. Bütün siyasi partilerden böyle bir beklentisi olduğunu sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmişlerdir.”
Dolayısıyla Erdoğan’ın dış politika bağlamında ortak duyarlılık ve hassasiyet vurgusuna dosyasında güçlü bir yer ayırdığı görülüyor. İkili görüşmeden yansıyan notlar ve sözcülerin açıklamaları da bu olguyu teyit ediyor. Siyaset sahnesinde böylesine üst düzey görüşmelerin yapılması, dış politikaya somut çıktılar üretme potansiyeline sahip. Bunun güçlü bir ihtimal olduğu bu görüşmeyle bir kez daha görülmüş oldu. Şimdi yapılması gereken bu ihtimali kuvveden fiile çıkartmakta. Bakalım önümüzdeki süreçte CHP bu başlıklarda nasıl bir yol haritası takip edecek.