29 Mayıs’ta Güney Afrika’nın 30 yıllık demokrasi tarihinin en kritik seçimleri olacak. İktidar partisi ANC’nin (Afrika Ulusal Kongre Partisi) ilk defa yüzde 50’nin altında oy alması bekleniyor. Ülkeyi 30 yıldır kesintisiz yöneten ve girdiği 8 seçimde de yüzde 50’nin üzerinde oy alan ANC’nin tek başına iktidarı zor görünüyor.
ANC’nin apartheid sonrasındaki iktidarının temelinde alternatifsiz olmasının etkisi vardı. Çünkü ANC; 1948’de kurulan ayrımcı beyaz azınlıkçı apartheid yönetimine karşı mücadelenin bayraktarlığını yapmış; Nelson Mandela, Ahmed Katadhra, Oliver Tambo,Walter Sisulu gibi özgürlük savaşçıları çıkarmıştı. İktidara geldikten sonra da özgürlükle, direnişi ve mücadeleyi esas alan ANC, Foucalt’ın işaret ettiği biyo-iktidar sürecini bir türlü başaramadı ve bir anda kendisini erken dönem başlayan iktidar çekişmelerinde buldu. Önce entelektüel ikinci Başkanı Thabo Mbeki, daha sonra üçüncü başkanları Jakob Zuma (Zuma için yolsuzluk iddiaları da bulunmaktaydı) parti içindeki güç mücadelesinin getirdiği suçlamalarla görevleri devam ederken ayrılmak zorunda kaldılar.
Son iki seçim sonuçlarına bakıldığında ANC’nin kendisine oy veren siyahlar üzerinde de etkisinin azaldığı görülecektir. 2014 seçim sonuçlarına göre yüzde 62’nin biraz üzerinde oy alan ANC, 2019 seçimlerinde yüzde 57.5 oy alabilmişti. Şimdi yapılacak seçimlerde ise yüzde 50’nin altında oy alabileceğini söylemek sürpriz olmayacaktır.
ANC Neden Oy Kaybediyor?
ANC’nin oy kaybettiği eyaletler arasında daha önceleri Western Cape, Eastern Cape ve Gauteng gibi eyaletlerken şimdi bu eyaletler içerisine ANC’nin en önemli destekçileri Zulu bölgesi KwaZulu-Natal ve Limpopo olma olasılığı yüksek görünüyor. Çünkü ilk defa ülkenin baskın nüfusunu oluşturan Zulu halkı eski Başkan Zuma’nın desteklediği MK (uMkhonto we Sizwe) partisi de milliyetçi söylemler kullanarak seçime giriyor. Zuma’nın adaylığının Anayasa Mahkemesi tarafından hapis cezası aldığı için reddedilmesi ancak yüzde 10’un üzerinde olacak partinin 1-2 puanlık bir etkileme olasılığı bulunuyor. Güney Afrika’daki iktidar partisinin halktan aldığı desteği kaybetmesinde işsizlik, elektrik sıkıntısı, pandemi sonrası gıda ve petrol fiyatlarının yükselmesi ve siyasetçilerin yaptığı yolsuzluklar en önemli nedenler olarak gösteriliyor.
Güney Afrika’da seçimlerde oy kullanacak 18 milyonun yaklaşık yüzde 60’ı 35 yaş altı gençlerden oluşuyor. Resmi rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 32 gösterilmesine rağmen, gizli işsizlerle birlikte bu rakamın yüzde 40’lara ulaştığı tahmin ediliyor. İşsiz ordusunun büyük bir kesimi gençlerden oluşmakta ve siyahi gençlerin birçoğu üniversite sonrasında yalnız hizmet sektörlerinde iş bulabildiği görünüyor. Bu gençler için siyasi özgürlükten ziyade ekonomik özgürlüğün belirleyici olduğu gözüküyor. Bugün yaşları 50’nin üzerinde olan siyahi Afrikalılar apartheid dönemini yaşadıkları için özgürlüğün, eşitliğin öneminin farkındalardı ve yaşadıkları ekonomik sıkıntıları özgürlüklerine tercih edebiliyorlardı. Artık siyasi özgürlüğün genç kuşaklar arasında fazla karşılığı olmadığı için yaşadıkları işsizlik ekonomik sıkıntılar, yoksulluk gibi sorunların giderilmesine yönelik bir eğilim içindeler. ANC’nin görevdeki lideri Cyrill Ramaphosa’nın gençlerin bu kaygılarını gidermek için X üzerinden yaptığı gençlerle buluşma programında işsizlik ve yoksulluğun giderilmesi sorunlarına eğildi.
Ülkenin Kaderini Elektrik Kesintileri Belirleyecek…
Güney Afrika’nın siyasi tarihinde elektriğe ulaşım hiç bu kadar ülkenin en önemli problemlerinden biri hâline gelmemişti. Son 5 yıldır sürekli elektrik kesintileri yaşanması halkı yönetime karşı öfkelendirdi. Bazen günlük 8 saati bulan kesintilerin yaşanması, elektrik üretimini elinde bulunduran ESKOM’da yöneticilerin sık sık değiştirilmesine rağmen gündelik hayatı etkileyen elektrik sorunu hükümete karşı tepkileri de beraberinde getirdi. Son üç haftadır elektrik kesintilerinde azalma görülse de halkın elektrik sorununu ANC’nin çözebileceğine karşı bir güveni kalmamış görünüyor.
ANC’nin 30 yıllık iktidarında başaramadıklarından biri de siyahi halk arasında yoksulluğun giderilmemesi ve toprak reformunun yapılmamasıydı. Artık kırsal alandaki yoksulluk kentsel alana kaymış durumda. Güney Afrika’nın turizm de öne çıkan şehri Cape Town’da bile yaklaşık 2 milyon kişi township denilen derme çatma evlerden oluşan banliyölerde yaşıyorlar. Baraka evlerin oluşturduğu townshiplerde elektrik, su, tuvalet gibi temel ihtiyaçlara erişimde zorluk yaşanıyor. 30 yıllık ANC yönetimi siyahi ve kalırt denilen melezlere özgürlük ve eşitsizlik getirdiği, fakat hâlâ ekonomik özgürlüğün sağlanmadığı eleştirileri siyahi gençlik arasında kabul ediliyor.
Bugün Güney Afrika’da büyük toprak sahipleri hâlâ ülkenin yüzde 15’ini oluşturan beyazlardan oluşuyor. Beyazların, apartheid sonrası dönemde ekonomik seçkinliklerine dokunulmadı. Güney Afrikalı beyazlar zenginliklerini sürdürürken siyahilerden de zenginleşenler olmasına rağmen güçlü bir ekonomik sınıf oluşturamadılar.
ANC, Yeni Ülke Kazandırdı…
ANC’nin 30 yıllık iktidarında başarıların da olduğunu söylemek mümkün. Öncelikle ANC, iktidarı aldıktan sonra barışçıl bir şekilde bir geçiş sağladı. Irk ve sınıfsal öfkeleri kaldırma yönünde önemli bir yol aldı. Küresel güçlerle ittifak kurarak, Zimbabwe’de olduğu gibi yerli beyaz ve yabancı sermayeye karşı bir düşmanlık göstermeyerek, küresel şirketlerin yatırım yapmalarının yolunu açtı. ANC, sol bir yelpazeden gelse de liberal bir ekonomiyi uygulayarak özel sektörün gelişmesi için, başta siyahi iş adamları olmak üzere girişimcilere vergi muafiyetleri, banka kredileri destekleri verdi.
ANC’nin Filistin halkına verdiği destek ve İsrail’in Ulusal Adalet Divanı’nda yargılanması sadece Güney Afrikalıların değil tüm dünyanın takdirini kazandı. ANC, Mandela’dan aldığı özgürlük mirasını bir adım daha öne çıkararak Filistin halkının özgürlüğünün sesi oldu. Ülkedeki Yahudi lobisinin eleştirilerine ve cezalandırılacağı şeklindeki uyarılara rağmen Filistin’in vicdanı olması anlamlıdır. Çünkü hâlâ ülkenin ekonomisi Afrikaner olarak da bilinen Hollanda kökenli beyazların elinde olup birçok beyaz ve Yahudi iş insanının İsrail’le yakın çıkar ilişkilerinin olduğu biliniyor.
ANC’nin Filistin’e verdiği destek, Güney Afrika Müslümanları arasında bir karşılık bulmasını sağladı. Son yirmi yıldır ana muhalefet partisi DA’ya (Demokratik İttifak Partisi) destek veren Müslüman seçmenlerinin çoğunluğu ANC lehine oy verebilir. Yine beyazların partisi olarak kabul gören DA’ya daha önceki seçimlerde destek vermiş özellikle genç seçmen, ANC’nin Cape Town ve çevresinde oylarını artırabilir.
ANC’nin yüzde 50’nin altında oy alması durumunda koalisyon kurması gerekecektir. Eğer oy oranı yüzde 25 ile yüzde 30 arasında oy alacağı tahmin edilen DA ile yaparsa Filistin’e verdiği destek azalabilir. Çünkü DA’nın koalisyon şartlarından biri İsrail ile tekrar ilişkilerin geliştirilmek istenmesidir. Başta DA’nın İsrail’e yakınlığı bilinen Helen Zille olmak üzere DA’nın özellikle orta kuşak şeklinde adlandırılan liderlerinin parti üzerinde güçlü etkileri var. DA eğer 2019’da aldığı oylarının üzerine çıkamazsa yine bir liderlik çekişmesi olacak, İsrail yanlısı şahinler ile siyah ve melezlerin içinde olduğu güvercinler arasındaki parti mücadelesi tekrar başlayacak görünüyor.
Yüzde 10 bandında gözüken EFF (Ekonomik Özgürlük Savaşçıları) ve Zuma’nın MK’si ile koalisyon kurarsa Filistin’e verdiği destek devam edecek gibi görünüyor. Eski gençlik lideri Malema’nın partisi EFF girdiği üç seçimde belirli bir çizgiye oturdu ve partide yüzde 10 çizgisinde kısmi yükselme veya azalma olacak ama iktidar için bir alternatif olması söz konusu değil. EFF, son on yıllık süreçte ANC’nin Mandela ve arkadaşları dönemindeki mirasını sürdürme yerine marjinalleşmeyi tercih ederek radikaller arasında yer edindi.
Seçimlere Bir Türk Siyasetçi de Katılıyor…
Güney Afrika’da gerçekleşecek seçimlerinin sürprizlerinden biri de Mehmet Vefa Dağ adında bir Türk’ün milletvekilliğine ve Western Cape eyaleti başkanlığına adaylığıdır. 25 yıl önce Güney Afrika’ya giderek iş hayatına atılan Dağ, 2010 sonrası bir siyasi parti kurarak, Güney Afrika’da siyaset yapmaya başladı. 2019’da beklediği oyu almayan Dağ, bu kez Land Partisi ile ittifak kurdu. Eğer milletvekili seçilirse Güney Afrika meclisindeki ilk Türk olarak yerini alacak.
Güney Afrika 30 yıllık demokrasi tarihinin en kritik seçimini gerçekleştirecek. Artık hiçbir partinin yeri sağlam değil. ANC, iktidarı kaybederse ilk defa Mandela’nın partisinde daha önce görülmemiş iç hesaplar başlayacak. Eğer muhalefet partileri oy kaybederse, ülkeyi yönetme istekleri gerçekleşmemiş olacak ve liderlerinin son seçimleri olacak. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun Güney Afrika halkı kazanacaktır. Çünkü bu gökkuşağı halkı, yaşadıkları sorunları gidermek için ilk defa korkularından vazgeçerek oy kullanacak…
[İbrahim Tığlı, serbest gazeteci olarak çalışmaktadır]