22 Nisan Irak Ziyareti Bize Ne Anlatıyor?

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Nisan’da planlanan Irak ziyareti kritik bir döneme denk geliyor. İran-İsrail geriliminin arttığı bir ortamda Türkiye’nin kendi gündemi doğrultusunda hareket ediyor oluşu oldukça önemli. Geçtiğimiz Ağustos ayında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak ziyareti ile başlayan karşılıklı ziyaretlerle devam eden süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sınır komşusunu ziyareti Türkiye-Irak ilişkileri açısından pek çok önemli konuda adım atılacağının habercisi olarak değerlendirilebilir. Güvenlik, terör, ekonomik ilişkiler, Kalkınma Yolu Projesi ve su gibi konuların masada olması bekleniyor. Türkiye açısından Irak’a verilecek mesajın oldukça net olduğunu söylemek zor değil. Türkiye’nin arzusu Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve Irak topraklarından herhangi bir terör unsurunun kendi sınırlarını tehdit etmemesi olarak özetlenebilir. Türkiye özellikle terörle mücadele konusunda Bağdat merkezi hükümetinin daha fazla adım atması için gerekli girişimlerini ısrarla sürdürmelidir. Bu kapsamda iki ülke arasında var olan askeri iş birliğinin yanında Kalkınma Yolu, petrol & gaz akışı ve su gibi alternatif projelerin de masadaki yerini alması oldukça önemlidir.

12 Yıl Aradan Sonra İlk Ziyaret Neden Önemli?

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 12 yıl sonra ilk kez Irak’ı ziyaret edecek. Bu ziyaret öncesinde 14 Mart’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Bağdat’ta Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ile önemli bir zirve gerçekleştirdiği biliniyor. Bu zirveyi Aralık 2023’te Irak yönetiminin PKK’yı yasaklı örgüt olarak ilan etmesiyle başlayan olumlu havanın bir devamı olarak görmek mümkün.

Bu olumlu atmosfer içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat’la başlayacak Irak ziyareti Türkiye’nin güvenlik meselesinde önemli bir irade ortaya koyduğunu göstermektedir. Bu iradenin somut bir neticesi olarak Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine yönelik kapsamlı bir sınır ötesi operasyonunu da bu görüşmede gündeme getireceği söylenebilir.

Terörle Mücadelede Irak Merkezi Yönetimi

Irak, herhangi bir terör faaliyetinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan uygun bir coğrafya olmanın yanı sıra silah ve insan gücü gibi asgari şartların karşılanabildiği bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle ülkenin kuzeyi PKK ve DEAŞ gibi terör unsurlarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Maalesef bu durum uzun yıllardır Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliğini tehdit etmektedir. Türkiye kendi güvenliği için gerek sınır ötesi operasyonlar gerek Irak’taki askeri üsler üzerinden terörü kaynağında kurutmak için yoğun bir çaba içerisine girmiş durumda. Fakat Irak’ın siyasi istikrar arayışının sürmesi, bölünmüş siyasi yapısı, ABD ve İran’ın ülkedeki rekabeti teröre uygun bir zemin hazırlamaya devam ediyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin pek çok meselede karşısında siyasi bir irade ve muhatap bulamamasına yol açabiliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Irak’taki terörle mücadelesini ve sahada devam eden askeri operasyonlarını istikrarlı bir şekilde sürdürebilmesi için Bağdat yönetimi karşısına alternatif projeler ve politikalarla çıkması gerekmektedir.

Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Nisan’daki ziyareti oldukça önemli. Türkiye’nin tüm yerel ve bölgesel krizlere rağmen Bağdat merkezi hükümeti ile yakın temas kurması ve askeri iş birliğinin yanında Kalkınma Yolu Projesi gibi alternatif projeler önermesi Bağdat yönetiminin ülkedeki otoritesinin konsolidasyonu açısından da pozitif bir rol oynayabilir.

Irak açısından Kalkınm Yolu Projesi’nin Musul, Tikrit, Bağdat, Kerbela, Necef ve Basra hattı üzerinden ülkeyi kuzeyden güneye güvenli bir şekilde birleştirmeyi hedeflemesi geniş bir coğrafyanın ticari açıdan birbirine bağlanması gibi genel faydalar sağlarken aynı zamanda siyasi istikrar, güvenlik ve terörle mücadele noktasında da önemli bir potansiyel barındırıyor. Ülkeyi kuzeyden güneye birbirine bağlayan yeni bir ulaşım ağı merkezi hükümetin otoritesinin tesisi/güçlendirilmesi noktasında önemli bir zemin yaratabilir. Aynı zamanda proje ile ülke ekonomisi petrol gelirlerinin yanında farklı gelir kaynakları üretebilme olanağına kavuşabilir.

Irak’ın Haşdi Şabi’nin de içerisinde bulunduğu parçalı güvenlik teşkilatı yapısı göz önüne alındığında böylesi bir projenin sağlıklı bir şekilde hayata geçmesi tüm silahlı grupların tek bir merkezden ıslahının ve kontrolünün sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu noktada iki türlü senaryodan bahsedilebilir: Birincisi, Irak’ta tüm silahlı grupların tek bir çatı altında merkezi hükümete hiyerarşik şekilde bağlı hareket etmesi, ikinci senaryo ise üçüncü bir aktörün tüm grupları bir araya getirmesi. Irak’ın bölünmüş siyasi yapısı düşünüldüğünde ideal olanın ilk senaryo olduğunu söylemek gerekir. Bu hedef zor olsa da Irak gibi devlet otoritesinin zayıfladığı ve devlet kurumlarının verimsiz çalıştığı bir ülkede en ideal senaryo olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin askeri iş birliğinin yanında alternatif iş birliği alanlarında da Bağdat merkezi hükümetini muhatap alması bu kapsamda oldukça önemlidir. İlave olarak Haşdi Şabi’nin İran’a yakınlığı üzerinden 7 Ekim sonrasında İsrail tarafından tehdit olarak görülmesi ve geçtiğimiz günlerde İsrail tarafından direkt hedef alınması da önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ABD’nin Irak’tan çekilme senaryoları içerisinde Haşdi Şabi’nin ülkedeki pozisyonunun giderek güçlenmesi ve İsrail’in İran’la mücadele kapsamında Haşdi Şabi’ye yönelik artan tehdit algısı Türkiye’nin Irak’ta hayata geçireceği herhangi bir proje kapsamında titizlikle değerlendirilmelidir.

Türkiye’nin Bağdat merkezi hükümetini de içine alan Kalkınma Yolu Projesi’nden beklentisi birkaç maddede özetlenebilir. Proje, askeri ve güvenlik açısından PKK terörüyle mücadelede yeni bir dönem başlatabilir. Proje ile Bağdat merkezi hükümeti Türkiye’nin yanında terörle mücadelede sürecin içerisine tamamen sokulabilir. Bu durum Türkiye’nin üzerindeki güvenlik maliyetini azaltırken aynı zamanda Irak’ta İran ve ABD’ye yakın Türkiye karşıtı aktörlerin Türkiye’nin ülkedeki varlığına karşı sıklıkla dile getirdikleri gayr-i meşruluk suçlamalarının önü de kesilebilir. Türkiye’den başlayacak yol İran’dan Kuzey Suriye’ye uzanan hattın yarılmasını da beraberinde getirecektir. Böylelikle terör unsurlarının Sincar’dan Kuzey Suriye’ye uzanan bağlantısına büyük bir darbe indirilebilir. Ayrıca Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin terörle mücadeledeki tavrı ve özellikle Süleymaniye merkezli Talabani’nin PKK’ya süregelen desteği karşısında bölgede Bağdat merkezi hükümetinin rolünün artması hayati öneme sahiptir. Türkiye-Irak ticaretine alternatif bir güzergâhın ortaya çıkması bölgesel yönetim karşısında önemli ekonomik ve siyasi baskı unsuru yaratacaktır.

Ekonomik açıdan projenin Türkiye’yi de içine alacak şekilde büyük bir coğrafyayı kapsaması farklı stratejik avantajlar doğurma potansiyeline sahiptir. Türkiye uzun bir tedarik rotasının geçişini kontrol eder hâle gelebilir. Böylelikle petrol ve doğal gaz gibi enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında maliyetleri azaltma konusunda adım atılabilir. Ayrıca Türkiye hattın inşası, kontrolü ve bakımı gibi süreçlerde aktif rol alarak önemli bir gelir kaynağı yaratabilir. Irak açısından ise ülkenin dış dünyayla daha yakın ilişki kurmasına imkân sağlanırken aynı zamanda İran’ın ülke siyaseti üzerindeki baskısı karşısında alternatif bir zeminden bahsetmek mümkün olabilir.

Son olarak, bölgesel siyaset açısından Türkiye’nin merkezi hükümeti muhatap olarak Irak siyasetini şekillendirmesi beraberinde Irak’ın ABD-İran rekabetinden daha az etkilenmesine hatta çıkarılmasına ve Türkiye’nin üçüncü bir güç merkezi olarak ülkede pozisyonunu güçlendirmesine uygun bir zemin hazırlayabilir.

Sonuç

Türkiye’nin uzun zaman sonra 22 Nisan’da Irak’a en üst düzeyde ziyarette bulunması Iraklı muhataplarına önemli bir mesaj veriyor. Özetle Türkiye askeri & güvenlik ve ekonomik ilişkilerde yeni bir dönemi başlatmayı hedefliyor. Sınır ötesi operasyon ve Kalkınma Yolu Projesi gibi meselelerin yanında su meselesi gibi iki ülkenin yıllardır müzakere ettiği mevzular bir sonuca bağlanmak üzere. Bu bağlamda Türkiye’nin Bağdat merkezi hükümetini Irak’taki tüm yerel ve bölgesel arızalara rağmen muhatap alması ve terör konusunda sahaya davet etmesi Irak’la ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkıyor.

[Dr. Fatih Muslu Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu