Uluslararası Bir Terör Örgütü Olarak DEAŞ

Yeni Bir Yükseliş Dönemi mi?

Bu yazıda, özelde DEAŞ’ın 2014 yılında ilân ettiği sözde hilafetten bu yana serencamını kısaca açıklayacak ve uzun yıllardır uluslarası siyasetin gündeminde olan “sözde küresel cihat hareketinin” DEAŞ bağlamında bir değerlendirmesini yaparak metne son vereceğim.

29 Haziran 2014’te sözde hilafetini ilan eden DEAŞ, sonraki dönemde DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu ve Türkiye’nin yaptığı operasyonlarla birlikte Irak ve Suriye’deki bölgesel kontrolünü yitirmişti. Örgütün Suriye ve Irak’tan çıkarılması uluslarası çevrelerde “geçici bir zafer sarhoşluğu” yaşanmasına sebep olmuş ve “DEAŞ hilafetinin” artık son bulduğu düşünülmüştü. Ancak işler hiç de düşünüldüğü gibi gitmedi. Nitekim sözde DEAŞ sözcüsü Ebu Huzeyfe el-Ensari yaptığı son konuşmada bu hususa vurgu yaparak Irak ve Suriye’deki teritoryal kayıplarına rağmen ABD’nin kendilerini mağlup etmekte başarısız olduğunu ve örgütün Doğu Asya’dan Mozambik’e kadar dünyanın birçok bölgesine yayılmayı başardığını söyledi. Sonraki dönemde Avrupa’nın birçok şehrinde terör saldırısı gerçekleştiren DEAŞ, uluslararası güvenliği tehdit ederek varlığını sürdürmeyi ve 2014’ten bu yana Orta Doğu, Orta-Güney Asya ve Afrika sathında varlığını ve eylem kapasitesini genişletmeyi başardı. Örgütün, son yıllardaki en sansasyonel eylemlerini ise DEAŞ Horasan Vilayeti gerçekleştirdi. 2021 yılında ABD’nin Afganistan’dan çekildiği sırada Kabil Havalimanı çevresinde ABD askerlerine saldıran örgüt onlarca ABD askerini öldürmüş ve küresel çevrelerde Afganistan kaynaklı uluslararası terör saldırıları yapılabileceği endişesini  artırılmıştı.  Örgüt, 22 Mart’ta Moskova’da gerçekleştirdiği terör saldırısıyla ise “hiç de yabana atılmaması gereken güncel bir küresel güvenlik tehdidi olduğunu” göstermiş oldu.

DEAŞ’ın Sözde Hilafetinden Küresel Alanda Yayılma Sürecine

DEAŞ sözde hilafetini ilan ettikten sonraki dönemde bir yandan Irak ve Suriye’de ele geçirdiği toprakları elinde tutmaya çalışırken diğer yandan Avrupa’nın birçok şehrinde terör saldırıları gerçekleştirdi. Öte yandan DEAŞ’ın kendisini en iyi şekilde örgütlediği, yaydığı ve tutunmayı başardığı yerlerden birisi de Afrika oldu. Örgüt; Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mozambik, Mali, Nijerya gibi Afrika’nın birçok ülkesinde kendisine bağlı şubeler yoluyla varlığını sürdürdü. Afrika bölgesindeki DEAŞ’a bağlı olan örgütler, DEAŞ’a bağlanmakla onun “küresel çekiciliğinden ve ününden” istifade etmelerine rağmen stratejik ve örgütsel evrimlerini çoğunlukla özerk bir şekilde gerçekleştirdiler. DEAŞ’ın Horasan Vilayetiyle kurduğu ilişki ise devlet örgütlenmesine benzer şekilde hiyerarşik bir örgütlenme modeli biçiminde oldu. DEAŞ Horasan Vilayeti, örgütün Irak ve Suriye’deki merkez coğrafyasında gerilediği bir dönemde örgütün dış operasyonlarının öncüsü hâline geldi. Horasan Vilayetinin, başta Afganistan olmak üzere, sorumluluğundaki çok geniş bir bölgeyi içeren jeopolitik alanda, inişli çıkışlı bir eylem ve kapasite grafiği oldu. Örgüt, kuruluşunu ilân ettiği 2015 yılından günümüze, hem 2021 yılının Eylül ayına kadar Afganistan’da bulunan ABD güçlerine ve Afgan hükümetine hem de Talibana karşı çeşitli saldırılar gerçekleştirdi. Taliban’ı düşmanı olarak gören ve ABD’yle yaptığı anlaşmayı tanımayan örgüt, Afganistan’da hem Taliban güçlerine hem de Şii azınlıkların yaşadığı bölgelerdeki terör saldırılarını sürdürüyor. DEAŞ Horasan Vilayeti, en ses getirici eylemlerini ise son birkaç aylık dönemde gerçekleştirdi. Sırasıyla İran, Türkiye ve Rusya’da terör saldırıları gerçekleştiren örgütün eylemleri DEAŞ tarafından üstlenildi.

DEAŞ’ın 2014’ten bu yana sınırlı bir eylem grafiği olmasına rağmen varlığını sürdürmeyi başardığı bir diğer bölge Doğu-Güney Asya bölgesi oldu. 2014 yılında ilân edilen sözde hilafet ilanından sonra özellikle Filipinler, Endonezya ve Malezya’da sözde hilafete biat eden çeşitli gruplar ortaya çıktı. DEAŞ merkezi 2017 yılında bu grupların ortak bir çatı altında bir araya getirildiği sözde “Doğu Asya Vilayetini’nin” kurulduğunu ilân etti. Bu üç ülkedeki DEAŞ üyeleri “ulusal sınırları dikkate almaksızın” ve birbirleriyle bağlantılı şekilde faaliyetlerini sürdürdüler ancak söz konusu ülkelerin DEAŞ tehdidini ele alma biçimleri birbirinden farklı oldu. DEAŞ, bugün hâlâ bölgedeki eylemlerini yer yer sürdüren sözde Doğu Asya vilayetinin eylemlerini üstlenmeye devam ediyor.

DEAŞ ve “Küresel Cihat Hareketinin” Geleceği

DEAŞ’ın sözde hilafet toprakları üzerindeki teritoryal kontrolünü yitirmesine rağmen Orta-Güney Asya, Afrika ve Orta Doğu’daki şubelerinin varlığını sürdürmeyi başarması, DEAŞ’ın kendisini “devlet olarak tanımlamasına” rağmen kendisine bağlı sözde vilayetlerin pratik-esnek bir eylem tarzı olmasıyla açıklanabilir. Nitekim DEAŞ, merkeziyle şubeleri arasında hiyerarşik bir yapılanma modelini benimsiyor olmasına rağmen, özellikle Afrika’daki şubelerinin “DEAŞ merkezinin” zayıflamasına karşın, bölgede daha esnek bir strateji ve pratik geliştirebildiği biliniyor. Aynı hususu DEAŞ’ın sözde Doğu Asya vilayetinin eylemlerinde de görmek mümkün.

DEAŞ’ın yaptığı saldırıların mantığını anlamanın önemli bir yolu, örgütün kendisine itaat etmeyen ve hilafetini kabul etmeyen bütün grupları düşman olarak gördüğünün bilinmesinden geçer. DEAŞ, ister El Kaide gibi “ sözde küresel cihat hareketinin liderliği” için mücadele ettiği bir örgüt olsun ister Rusya, ABD gibi büyük devletler olsun, stratejisini ve eylem sahasını kendi düşman tanımlamasına göre belirlemektedir. Öte taraftan El Kaide’nin 11 Eylül saldırılarından sonra değişen stratejisinin (stratejik, ideolojik ve örgütsel açıdan daha pragmatik ve esnek bir örgütlenme modeli) doğal sınırlarına ulaşması, Usame Bin Ladin’den sonra Eymen Zevahiri’nin de öldürülmesi ve küresel alandaki eylemliliğinin gözle görülür ölçüde azalmasına karşın DEAŞ’ın kurulduğu günden bugüne kadar eylem kapasitesini ve varlık sahasını sürekli genişletmesi, “küresel cihat hareketinin” liderliği konusundaki tartışmalara nokta koymanın zamanının geldiğini gösteriyor. El Kaide’nin bu süreçte DEAŞ’ın gölgesinde kaldığı artık inkârı mümkün olmayan bir gerçek.

 DEAŞ Nereye Gidiyor?

Eskisi kadar güçlü olmasa da Irak ve Suriye’deki operasyonel kabiliyetini hâlâ sürdüren DEAŞ, artık sadece kurulduğu coğrafyanın ve şartların sınırlarıyla değerlendirebilecek bir terör örgütü değil. O artık, Orta Doğu’dan Afrika’nın derinliklerine oradan Orta-Güney Asya’ya kadar yayılmayı başarmış ve ABD-Avrupa dahil dünyanın neredeyse her yerindeki sempatizanları/üyeleri yoluyla eylem kapasitesini haiz “uluslararası bir terör örgütü.” Yerel, küresel ve bölgesel aktörlerin DEAŞ’a ilişkin politikalarını şekillendirirken örgütün uluslararası güvenlik sistemini tehdit kapasitesini haiz, ideolojik açıdan motive ve örgütsel açıdan yaygın bir uluslararası terör örgütü olduğunu unutmadan hareket etmeleri yararlarına olacaktır.

[Berker Yaldız, İstanbul Üniversitesi bünyesinde doktora yapmaktadır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu