Rusya'nın Fail Çıkmazı

DAEŞ, Ukrayna, Batı

Rusya’da 22 Mart Cuma akşamı gerçekleşen terör saldırısının yankıları devam ederken, saldırının planlaması ve failleri hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Rusya ise saldırının asıl sorumlularının kim olduğuna odaklanmış vaziyette. Ancak saldırının kusursuz planlamasına bakıldığı zaman şu an için bu saldırıyı planlayanları tespit etmek mümkün gözükmüyor. Peki bu durumda Rusya ne yapacak?

Geçtiğimiz cuma akşamı Rusya Federasyonu tarihinin en kanlı terör eylemlerinden biri gerçekleşti. Silahlı dört saldırgan Moskova şehir merkezinden yaklaşık 20 km batıda olan Krokus Alışveriş Kompleksi’ne düzenledikleri saldırıda Rus devlet haber ajanslarının son verilerine göre 139 insanın ölümüne ve 181 kişinin de yaralanmasına neden oldu. Saldırının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir V. Putin 24 Mart Pazar gününün ulusal yas günü olarak ilan edildiğini belirtti.

DAEŞ-Horasan ve Rusya’nın Güvenlik Kaygıları

ABD’nin NATO kuvvetleriyle beraber 2020 yılında Afganistan’dan çekilme kararı, başta Rusya, İran ve Çin olmak üzere bölge ülkelerinin bu ülkede olası terör ve uyuşturucu faaliyetleri konusundaki endişelerini de zirveye çıkarmıştı. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Direktörü Andrey Kortunov 2021 yılında yazmış olduğu yazıda Afganistan’da El Kaide ve DAEŞ’le bağlantılı en az 3000 militanın varlığından bahsediyor. Yine aynı dönem, Rusya Dışişleri Bakanlığı Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde (MGIMO) Avrasya Araştırmaları Merkezi Direktörü olan Ivan A. Safrançuk’un Taliban yönetimindeki Afganistan’a yazmış olduğu makalede, El Kaide’ye nazaran DAEŞ’in Afganistan’da artan faaliyetlerine ve örgütün Afganistan’ı Suriye’nin yerine yeni bir merkez olarak benimseme riski vurgulanıyor. Rus akademisyenlerin dikkat çektiği DAEŞ yapılanması, Afganistan’ı merkez alan ve etrafını da kapsayacak şekilde Orta Asya’da faaliyetlerini sürdüren DAEŞ’e bağlı terör yapılanması Horasan Grubu (DAEŞ-Horasan) olarak bilinmekte. Doç. Dr. Safrançuk’un da belirttiği gibi, Suriye’de alan ve nüfuz kaybı yaşayan DAEŞ, Taliban’ın ülkede kontrolü ele geçirmesinin ardından, Afganistan’ı yeni faaliyet alanı olarak görüyor.

Rusya, DAEŞ ve onunla bağlantılı diğer radikal terör gruplarıyla mücadele konusunda hem bireysel hem de Bağımsız Devletler Topluluğu ve Şangay İşbirliği Örgütü çatısı altında aktif politikalar izlemekte. Son yıllarda Rus istihbaratının iç güvenliğinden sorumlu birimi olan FSB’nin raporlarına göre Rusya içerisinde, özellikle Astrahan ve Kuzey Kafkasya bölgesinde, örgütün hücre evi yapılanmalarına karşı ciddi operasyonlar yapılmış, bazı saldırılar önlenmişti. Son olarak, 7 Mart’ta (ABD Büyükelçiliği’nin Rusya’daki vatandaşlarına güvenlik uyarısı yapmasından bir gün önce) Kaluga oblastında DAEŞ’e ait bir hücre evi basılmış ve saldırganların Moskova’da bir Sinagog’a yapmayı planladıkları eylemin engellendiği bildirilmişti. Rusya hem bu operasyondan hem de ülkede 15-17 Mart tarihleri arasında düzenlenen başkanlık seçimlerinden dolayı alarmdaydı. Yani güvenlik güçleri uzun bir süredir teyakkuzdaydı. Peki buna rağmen nasıl böyle bir saldırı gerçekleşti?

Profesyonel Saldırı Planı: Saldırı Ekibi, Yeri ve Zamanlaması

Saldırıya dair bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğu bir gerçek. Ancak 7 Mart’ta FSB’nin Kaluga’da çökertmiş olduğu DAEŞ grubu asıl saldırıyı gerçekleştirecek olan ekibin faaliyetlerinin perdelenmesini sağlayan bir yem gibi gözüküyor. Şöyle ki, FSB Kaluga’da bulunan ekibin faaliyetlerini takip ederken 22 Mart akşamı saldırıyı gerçekleştiren ekip Moskova’da toplanmaya başlıyor. Ayrı ayrı yerlerden gelen ve Moskova’nın kuzeyinde bir pansiyonda kalan bu ekipteki teröristler Rus kriminal uzmanlara göre bazıları ilk defa birbirini gören, özel askerî eğitim aldıkları tahmin edilen insanlar. Saldırıyı gerçekleştiren kişilerden birisinin saldırıdan bir gün önce Krokus Alışveriş Kompleksi’ne geldiğine dair fotoğraflar ve haberler çıkmıştı. Ancak Krokus’a gelen ziyaretçilerden biri, saldırganların dördünü de iki hafta önce alışveriş kompleksinde gördüğünü ve birisinin içeride gezerken kamera ile çekim yaptığını belirtiyor. Her ne kadar Rus uzmanlar ve soruşturma komitesi saldırganların alan bilgisi konusunda içeriden yardım aldıklarını düşünse de anlaşılan saldırganlar hedef olarak belirlenen mekânı kayıt altına almışlar ve her yerini iyice ezberlemişler. Saldırının ardından kaçmaları da bunun açık bir kanıtı.

Öte yandan saldırının zamanlaması ve yeri konusunda mükemmel bir planlama var. Saldırı tam Rus güçlerinin uzun bir süredir yüksek seviyedeki güvenlik önlemlerinin gevşetilmesinin ardından gerçekleşmiş. Rusya’nın ünlü gazetelerinden Rossiya Segodniya (Russia Today-RT)’da Askerî Muhabir Semyon Pegov’a göre, Rus iç güvenlik servislerinin seçim döneminde fazla mesai yapan çalışanlarını kademeli bir şekilde dinlendirme ve daha esnek çalışma düzenine geçirme kararı almasının hemen ardından gerçekleşiyor saldırı. Ayrıca saldırı yeri olarak merkezden 20 km uzakta olan bir mekânın seçilmesi, Moskova’da şehir merkezinde son iki yıldır düzenli olarak yer alan güvenlik güçlerinin kontrol ve devriye güzergâhlarından da uzakta olmasını sağlıyor.

Sorumlular Kim? Hiç Kimse!

Saldırıyı gerçekleştirenlerin dördü de ertesi gün öğle vaktine doğru Ukrayna sınırına yaklaşık 100 km kala Bryansk bölgesinde Rus güvenlik güçleri tarafından yakalandı. Bu 4 kişinin yanı sıra bugüne kadar 9 kişi daha gözaltına alındı. Saldırganlardan birinin yakalandıktan kısa bir süre sonra sosyal medyaya düşen videolardan birinde, saldırıyı yarım milyon ruble (yaklaşık 5400 dolar) karşılığında yapmayı kabul ettiği, paranın yarısını eylemden önce, diğer yarısını da eylemden sonra alacak şekilde anlaşma yapıldığını belirttiği görülüyor. Bunun dışında saldırganların medyaya düşen diğer ifadelerinden birinde, saldırganlardan birinin vaaz takip ettiği Telegram sayfası üzerinden vaiz yardımcısı olduğunu belirten bir şahsın işi sipariş ettiği ancak bu şahsın kim olduğunu bilmediği yazılıyor. Bir diğer saldırgan da Rusya’ya gelir gelmez havalimanında bir kişinin kendisine Rusya’da yasal bir şekilde yaşaması için gerekli dokümanları verdiğini ve onu bir daha görmediğini söylüyor. Yani kimse kimseyi tanımıyor. Bu da olası sorumluların şu an için “hiç kimse” olması demek oluyor.

Rusya Sorumluları Arıyor…

Saldırı gerçekleştikten kısa bir süre sonra, yukarıda kısaca bilgisi ve Rusya için kaygı noktaları belirtilen DAEŞ’in Horasan birimi saldırıyı üstlenen bir bildiri yayımladı. Ancak Rus devlet haber ajansı Ria Novosti saldırıyı DAEŞ’in yaptığına dair net bir bilgi olmadığını belirterek bu durumu hemen yalanladı. Ardından DAEŞ ertesi gün saldırganların arkalarında DAEŞ bayrağı olan fotoğraflarını yayımladı. Ancak Ruslar henüz ikna olmuş gözükmüyor. ABD ve Avrupa’da hem hükümet yetkilileri hem de medya sürekli olarak DAEŞ’i işaret ediyor. Özellikle saldırının Ukrayna ile ilişkilendirilmemesi için özel bir çaba sarf edildiği söylenebilir. Rusya ise hem DAEŞ’in hem de ABD’nin açıklamalarına çok şüphe ile yaklaşıyor. Öncelikle saldırganların eylem biçimi, saldırının ardından kaçmaları, herhangi bir manifesto yayımlamamaları ve para ile eylem yapmaları DAEŞ’in saldırı yöntemi olarak görülmemekte. Ayrıca Askerî Muhabir Semyon Pegov’un iddiasına göre, DAEŞ’in bildiri yayımladığı “Amaq” yayım organı uzun süredir faaliyetlerini durdurmuş vaziyetteydi ve onun yerine son yıllarda “El Naşir” isimli bir medya platformu kullanılmaktaydı. Yani Pegov’a göre saldırıyı DAEŞ’in sahiplenmesini isteyenler böyle bir detayı gözden kaçırmıştı.

Rus yönetim kademesinin açıklamaları, bazı bulgular olsa da Rusya’nın hâlâ saldırganların arkasındaki asıl sorumluları bilmediğini ve araştırmaların devam ettiğini gösterir nitelikte. Rusya, DAEŞ’in tipik bir “radikal terör örgütü” eylemi yaptığına kesinlikle inanmıyor. Sürekli olarak açıklamalarda saldırganların arkasındaki asıl planlayıcıya vurgu yapılıyor. Bunun yanında saldırganları Ukrayna ile ilişkilendirmek isteyen bir eğilim de mevcut. Ancak Rusya’nın şu ana kadar saldırganları Ukrayna ile ilişkilendirebileceği tek veri saldırganların Ukrayna’ya doğru kaçıyor olmaları. Rusya saldırganları sınırın Ukrayna tarafında bekleyen birileri olduğunu düşünüyor ancak henüz bununla ilgili de net bir veri yok. Öte yandan Rusya, Ukrayna’nın cephede Orta Doğu ve Orta Asya’dan paralı asker olarak bazı radikal birimleri savaştırdığını düşünüyor. Büyük olasılıkla da eylemin Ukrayna istihbaratı tarafından bu insanlar arasından seçilen kişilerce yapıldığı ihtimali en önemli olasılıklardan biri olarak görülüyor. Saldırıyı planlayanların ve işi sipariş edenlerin gizliliği düşünüldüğü zaman sadece Ukrayna istihbaratı değil, Rusya’nın düşmanları olarak görülen ülkelerin tüm istihbarat servisleri olası şüpheliler olarak görülüyor.

Peki Rusya Ne Yapacak?

Yukarıda da belirtildiği gibi, Rusya’nın öncelikli hedefi saldırının asıl sorumlularını tespit etmek. Acele kararlar almak istemiyorlar ancak orta vadede bir sonuca varamadıkları takdirde eldeki verilere göre kimi isterlerse onu sorumlu tayin edecekler gibi duruyor. Burada üç ihtimal var: Ukrayna, Batılı istihbarat servisleri ve ne olursa olsun tek somut veri olarak DAEŞ-Horasan. Şayet Rusya Ukrayna’nın sorumlu olduğuna kanaat getirirse önümüzdeki birkaç hafta çok ağır seyir füzesi ve tahrip gücü yüksek saldırılar görebiliriz. Rusya bunun sinyallerini son günlerde yapılan seyir füzesi saldırılarıyla göstermekte. İkinci ihtimal olarak doğrudan Batılı istihbarat servislerinin bağlantısı olduğuna inanılırsa, Avrupa’nın Ukrayna’ya aktif desteği ile alakalı Rus tehditlerinin dozu daha da sertleşebilir. Terör saldırısından bir gün sonra Polonya’nın hava sahasını ihlal eden Rus füzesi gibi gelişmeler ciddi artış gösterebilir. Son olarak DAEŞ’le alakalı bir kanaate varılırsa, Rusya Afganistan’da Taliban yönetimiyle doğrudan ilişkileri Çin’in kurduğu seviyeye benzer bir resmiyete ulaştırarak DAEŞ’e karşı Afganistan’da ve bölgede güvenlik tedbirlerini sıkılaştırabilir. Birçok Türk akademisyen ve gazetecinin aksine ben Rusya’nın Suriye İdlib’de radikal gruplara karşı sert operasyonlar başlatacağına inanmıyorum. Ukrayna’nın Belgorod ve Kırım’a yönelik saldırıları artmışken ve DAEŞ’in asıl hareket sahası Afganistan olarak düşünülürken Suriye’nin ana hedef olarak belirleneceğine ihtimal vermiyorum.

[Osman Tekin, Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü bünyesinde doktora yapmaktadır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu