Fransa’dan sonra Nijer’i terk etme sırası ABD’ye geldi. Nijer’in iktidardaki askeri rejimi, ABD’li üst düzey yetkililerin Niamey’e gerçekleştirdikleri üç günlük ziyaretin ardından, ABD ile 2012 yılında imzalanan askeri iş birliği anlaşmasını cumartesi günü “derhal yürürlüğe girmek üzere” feshetti. Nijer Hükümet Sözcüsü Amadou Abdramane yaptığı açıklamada “Nijer hükümeti, halkının istek ve çıkarlarını göz önünde bulundurarak, ABD askeri personelinin ve ABD Savunma Bakanlığı’nın Nijer topraklarındaki sivil çalışanlarının statüsüne ilişkin anlaşmayı derhal yürürlüğe koymak üzere feshetmeye karar vermiştir” dedi. Elbette tüm bu süreci geçmişten ve iç politikadan ayrı okumak eksik olacaktır. Bölgenin bütünündeki gelişmeler üzerinden Nijer’i inceleyelim.
Sıra Amerikan Askerlerinde
Geçtiğimiz dönemde darbelerle anılan, sonrasında “karizmatik” askeri liderleri ile dikkat çeken Burkina Faso, Mali, Nijer hattında sular durulmuyor. Bu ülkelerde yönetimi ele alan askeri cuntalar anti-emperyalist ve anti-neokolonyalist tutumları ile ülkelerinde kamuoyunu yanlarına çekerken bundaki en önemli tutum kuşkusuz Fransa karşıtı tavırlarıydı. Bu tavır Rusya’nın düzenlediği Afrika Zirvesi’nde karşılıklı komplimanlarla en tepe noktaya ulaşmıştı. Özellikle darbe sonrasında kuzeyinde savaşın devam ettiği Mali’de ana yolda aralıklı olarak gördüğümüz Rus bayrakları ve askeri teçhizat sevkiyatı güncel fotoğrafı tamamlar nitelikteydi. Tüm bu yakınlaşma ve “yeni ve eski sömürgecilere” toptan karşı çıkış söylemi bu üç ülkeye dış politikada ECOWAS’tan ayrılma zorunluluğunu doğururken aynı zamanda yaptırımlar da başlatıldı. Darbeye maruz kalan ülkelerdeki halkın ilk zamanlardaki motivasyonunda ise düşüşler görüldü. Özellikle halkın alım gücünün düşüşünün durdurulamaması büyük bir etken olurken askeri rejimlerin hesaba katmadığı bir talep daha görülür ve duyulur oldu: “Seçimleri ne zaman yapacaksınız?”
Nijer’de de son dönemde Tiani yönetiminin en fazla aldığı sorulardan biri buydu ki cuntanın yeni bir hamlesini gördük. Fransız askerlerinin ülkeden çıkarılmasından sonra bu kez Amerikan askerleri aynı kaderi paylaştılar. Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee başkanlığındaki heyet salı günü Niamey’e iki günlük bir program için geldi ancak kalış süresini uzatmak zorunda kaldı. Her ne kadar süre uzasa da askeri rejimin başı Abdourahamane Tiani ile görüşemedi. ABD heyetinin Nijer’e yaptığı ziyaretin uzatılması ancak askeri rejimin lideri Abdourahamane Tiani ile görüşememeleri meselenin Nijer tarafından ne kadar hassas bir şekilde planlandığını gösteriyordu. Nitekim heyet, aralarında Başbakan Ali Mahaman Lamime Zeine’nin de bulunduğu bazı Nijerli yetkililerle görüştükten sonra perşembe günü Niamey’den ayrıldı. Amerikan heyeti ayrıldıktan sonra cumartesi akşamı ulusal televizyonda okunan açıklamada Amadou Abdramane, ABD askeri varlığını yasa dışı olarak tanımlarken bu durumun anayasal ve demokratik kurallara da aykırı olduğunu belirtti.
Nijer tarafının haksız olarak nitelendirdiği anlaşmaya asıl karşı çıkış noktası, 6 Temmuz 2012 tarihinde ABD tarafından tek taraflı olarak dayatılması olarak ifade ediliyor. Tek taraflı tanımlaması Nijer’in diplomatik pek çok olayda kullandığı bir terim oldu. Nitekim Abdramane, “Amerikan heyetinin gelişi diplomatik teamüllere uygun değildi.” diyerek Amerikan hükümetinin Niamey’e geliş tarihini ve heyetinin yapısını da “tek taraflı olarak” bildirdiğini söyledi.
Mohamed Bazoum’un devrildiği darbenin ardından Washington Nijer ile iş birliğini askıya almıştı. ABD’nin ülkede “radikal” unsurlularla mücadele eden 1100 kadar askeri ve Agadez’de (kuzeyde) büyük bir insansız hava aracı üssü bulunuyor. Bu üssün ABD’nin Afrika’daki en büyük insansız hava aracı üslerinden biri olduğunu atlamamak gerek.
Anayasal Düzene Dönüş
Abdramane’nin ilgi çekici açıklamalarından biri de yine askeri rejimler tarafından yönetilen komşuları Burkina Faso ve Mali gibi ülkede anayasal düzene geri dönüşten de söz etmesiydi. Bu üç ülke bir yandan kendi topraklarında güvenliğe yönelik tehditlerle mücadele etmek üzere ortak bir güç kurma konusunda anlaşırlarken diğer yandan iç politikaya yönelik olarak da benzer söylemlerde bulunmaya devam ediyorlar. Birbirleri arasında yaptıkları askeri iş birliği anlaşmasının amacı bölgeden ayrılan Fransız ve ABD askerlerinin eksikliğinin radikal unsurların önünü açacağına yönelik iddialar. Elbette bu noktada ülkelerin dış yardımlar olmadan kendi egemenliklerini koruması en doğrusu ancak potansiyel her bir terör saldırısında askeri rejimler bunun kendi aleyhlerinde kullanılacağını biliyorlar. Bu noktada eklemek gerekir ki Amerikan Silahlı Çatışma İzleme Grubu ACLED’e göre, Sahel’in merkezinde kaydedilen kurban sayısı bir önceki yıla göre %38 artarak 2023 yılında şiddet zirveye ulaştı. İkinci benzer husus olan anayasal geçişe yaptıkları vurgu ise halkın talebinden kaynaklanıyor. Afrika ülkelerinde en sık görülen iktidar değişimi yollarından biri olan darbelerle yönetime gelen askeri rejimlerin bir süre sonra anayasal sistemi geri getirmediklerinde halkla karşı karşıya geldiklerini oldukça sık gördük.
Rusya Müdahil Olabilir
Bu noktadan sonra Rusya’nın potansiyel hamlelerini göreceğiz. Fransa karşıtı olarak nitelenen her darbede meydana neden Rus bayraklarını görüyorsak, Amerikan askerlerinin çıkışından sonra da Rus etkinliğinin artmasını beklemek sürpriz olmayacaktır. Sahel’deki terör örgütlerinin otorite boşluğundan faydalanarak terör saldırılarını şiddetlendirmesi muhtemel gözüküyor. Nitekim JNIM ve diğer oluşumlar yayınladıkları propaganda videoları ile bu mesajı sürekli veriyorlar. Hatta daha da ilerisinde bu örgütlerin Wagner ile karşı karşıya geldiği bir senaryo bölgenin kaosa sürüklenmesine sebep olabilir. Unutmamak gerekiyor ki çatışmaların olduğu alanlar çok büyük sivil nüfusu da içinde barındırıyor. Dolayısıyla bölgedeki güvenlik krizinin daha da derinleşmesi, masum pek çok insanın hayatına mal olabilir. Sahip olduğu zenginliklerden bugüne dek mahrum bırakılan halkların bu kez şiddetle sınanması Sahel’de tahmin edilenden daha büyük bir karmaşayı beraberinde getirir. Bu sebeple şu anki güvenlik krizlerinin aşılması yönünde atılacak ilk adımın askeri rejimlerin anayasal sisteme dönmesi gerekliliği olduğunu düşünüyorum. Elbette aynı kişilerin sivil yönetimi de alacağını bekleyeceğiz ancak sivil mekanizmaların çalıştırılması bölgenin güvenlik sorununu çözümüne katkı sağlayabilir ve Nijer başta olmak üzere bölge ülkelerini tek kutuplu bir müttefiklik sistemine dahil olma zorunluluğundan kurtarabilir.
[Ensar Küçükaltan, Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) Genel Koordinatörü olarak görev yapmaktadır.]