Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’na (ADF) 148 ülkeden yaklaşık 4 bin 700 kişi katıldı. “Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak” ana temasıyla düzenlenen ADF2024, Türkiye’nin bölgede son yıllarda öne çıkan liderlik ve çatışmalarda ara buluculuk rollerini sergiler nitelikteydi.
Türkiye’nin küresel diplomaside değişen rolünün göstergesi olarak bu yılki yeniliklerden birisi de uzay diplomasisi ve diplomaside kadınların rolünün konuşulduğu panellerdi. Bu paneller arasında en dikkat çeken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde düzenlenen “Kadın, Barış ve Güvenlik Üzerine Yüksek Düzeyli Oturum” başlıklı panel oldu. Emine Erdoğan panelde, kriz çözümünde ve barış inşasında kadınların önemini vurgulayarak diplomaside kadınların daha çok rol almasının öneminin altını çizdi. Emine Erdoğan’ın uzun süredir başarıyla yürüttüğü First Lady diplomasisinin Türkiye’nin uluslararası ilişkilerindeki olumlu etkileri, Forum’da da oldukça iyi görülebiliyordu.
First Lady’nin İş Tanımı Nedir?
Başkanın eşi için kullanılan bu ifadenin ilk çıktığı ABD’de bir “First Lady iş tanımı” yok. Bir bakıma First Lady’ler kendi iş tanımlarını belirliyor. ABD’nin First Lady tanımını, Başkanın eşi, seçim kampanyalarında halkla ilişkilerin bir parçası ve Beyaz Saray’ın ev sahibesi olma rolünün üzerine çıkararak uluslararası diplomaside gösterdiği başarı ile değiştiren kadın, 1933’te Beyaz Saray’a girişiyle Eleanor Roosevelt olmuştu. Aynı Eleanor Roosevelt gibi, kadınlar ve çocuklar için yürüttüğü projelerin yanında Emine Erdoğan’ın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde de önemli bir aktör haline geldiği, özellikle Türkiye’de ve bölgede First Lady’lik tanımını değiştirdiği görülebiliyor.
Türkiye’nin son on yılda büyük bir hızla değişen diplomatik ilişkileri ve başarılı kamu diplomasisinde, Emine Erdoğan’ın Türkiye’nin First Lady’si iş tanımında yaptığı değişimlerin etkisi de oldukça büyük.
Roosevelt ve Erdoğan
ABD’de dört kez seçilmiş, 12 yıl gibi bir zaman dilimiyle gelmiş geçmiş en uzun süre Başkanlık koltuğunda oturmuş olan Franklin Delano Roosevelt’in uzun politik kariyeri ile Recep Tayyip Erdoğan’ın kariyeri de birbirine oldukça benziyor. Roosevelt’in Başkanlığında ABD dünyanın lider ülkesi olarak dönüşmüştü. Erdoğan’ın liderliğinde de Türkiye zorlu bölgesinde hem lider ülke olarak en ön plana çıktı hem de etrafı çatışmalarla çevrilse de hâlen bölgedeki en istikrarlı ülke konumunda olmaya devam ediyor.
Roosevelt de Erdoğan da ülkelerinin başına geçmeden önce oldukça uzun bir siyasi kariyere sahip. Roosevelt’in başkanlık dönemi öncesinde dört yıllık New York Valiliği görevi mevcutken, aynı şekilde Erdoğan’ın da New York ile çok benzeyen İstanbul Belediye Başkanlığında dört yıllık bir görevi var. Yine Roosevelt’in Senatörlük ve Donanma Bakan Yardımcılığı görevindeki toplam süresi, Erdoğan’ın Başbakanlık süresiyle aynı, yaklaşık 11 yıl. İki lider de siyasi kariyerlerinde önemli rol oynayan eşleri ile evliliklerini aşağı yukarı aynı yaşlarda gerçekleştiriyor.
Emine Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun siyasi kariyerinde nasıl sadece ulusal alanda değil, uluslararası alanda da aktif rol oynayan bir figür hâline gelmişse, Franklin Delano Roosevelt’in eşi Eleanor Roosevelt de geleneksel rollerin ötesine geçip uluslararası alanda söz sahibi olmuştur. Dolayısıyla, uzun siyasi kariyerlerinde sadece Roosevelt ve Erdoğan’ın ülke liderliklerinde değişim ve dönüşümünü değil, aynı doğrultuda eşlerinde de büyük bir değişim ve dönüşümü gözlemleyebiliyoruz.
Eleanor Roosevelt oldukça sevilen bir First Lady olmasına, o dönem toplumda kabul gören eş ve anne rollerini de çok iyi dengelemesine rağmen, güçlü bir kadın olarak ön plana çıkmasından rahatsız olanların eleştirilerine de maruz kalmıştı. Onun Afrikalı-Amerikalı hakları, kadınların güçlendirilmesi gibi konulardaki çabalarını önemsizleştirmek için, Başkanın eşi olmasaydı hiçbir şey olamayacağını söylemişlerdir. Eleanor Roosevelt, yapılan yorumların haksız olduğunu, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1945’te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun ilk Başkanı olarak atanmasıyla ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin hazırlanması sürecindeki liderliğiyle göstermiştir. Eleanor Roosevelt, hayatını İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni desteklemeye, Birleşmiş Milletleri savunmaya ve kadınların uluslararası ilişkilere katılımını teşvik etmeye adadı. BM’ye veda konuşmasında Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme’nin kabul edilmesi çağrısında bulundu.
Kadın Hakları Olmadan İnsan Hakları Olmaz
Eleanor Roosevelt’in dünyada kadın haklarının ilerlemesinde oldukça önemli etkileri olduysa da Doğu ve Güney Afrika’da kadınlar hâlen oldukça dezavantajlı konumda. Emine Erdoğan özellikle son 10 yılda yaptığı Afrika seyahatlerinde, Afrikalı kadın ve çocukların sorunlarıyla yakından ilgilenmiş ve bu ziyaretlerinin sonucunda önemli sosyal sorumluluk projeleri başlatmıştı. Afrikalı kadınların ortaya koyduğu el emeği ürünleri hak ettikleri değerde, kâr amacı gütmeden Türkiye’de satışa sunup elde edilecek gelirleri Afrikalı kadınlara göndermeyi amaçlayan sosyal sorumluluk projesinin başarısı açık. Ayrıca 2016’da kurulan Afrika Evi’ne ilginin her geçen yıl arttığını da görmekteyiz.
2018’de BM Genel Kurulu Görüşmeleri (BMGK) çerçevesinde Emine Erdoğan’ın yaptığı konuşmada Afrikalı kadınların insan haklarının, dünyanın çok gerisinde kalmasına dikkat çekmesi de oldukça önemliydi. Eleanor Roosevelt nasıl kadın hakları olmadan insan hakları olamayacağını savunduysa, Emine Erdoğan da dünyada Afrikalı kadınların hakları iyileştirilmedikçe insan haklarının bir bütün olarak gerçekleştirilemeyeceğini dile getirdi.
Konuşmasında kadınların yoksulluğa mahkûm olduğu ve küçük görüldüğü sürece, insan haklarının özüne kavuşamayacağını belirten Emine Erdoğan, “Afrika’nın desteğe muhtaç kadınları için yapacaklarımız, onlar için bir lütuf değil, bizim insanlık vazifemizdir. Çünkü insan hakları bölünmez bir bütündür. Hakların bir bölümü herhangi bir sebeple elden alınırsa, insan hakları kavramı meşruiyetini kaybeder” demişti.
Sadece ulusal ve uluslararası alanda kadınların güçlendirilmesi konusunda değil, çevre konusunda da inisiyatif alan Emine Erdoğan’ın himayesinde yürütülen “Sıfır Atık Projesi” de BM’de karşılık buldu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in teklifiyle Emine Erdoğan, Birleşmiş Milletler Sıfır Atık Danışma Kurulunun başkanlığını üstlendi ve bu projeyi küresel bir boyuta taşıdı.
Doğuştan Diplomat
Emine Erdoğan’ın klasik bir Cumhurbaşkanı eşi rolünün çok ötesine geçmesinde, çok farklı ülkeden kadınlarla oldukça başarılı şekilde kurduğu iletişimin de etkisi büyük. Bu yönünün görünürlüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yurt dışı gezilerinde oldukça ön plana çıkıyor. BMGK dönemlerinde ABD’deki etkinliklerinde Emine Erdoğan’a karşı sadece Türk değil, Amerikalı, Afrikalı ve pek çok farklı ülkeden kadınların yoğun ilgisi görülüyor.
Emine Erdoğan’ın insan ilişkilerinde çok doğal ve samimi oluşu, genç-yaşlı herkesle etkili iletişimi, onun böyle sevilen bir figür olmasında oldukça etkili. Aynı Eleanor Roosevelt gibi, Emine Erdoğan da dünyada geri plana itilmiş her ırktan, her milletten insana karşı büyük duyarlılığa sahip. Kendisi doğuştan bir diplomat ve bu yönü yurt dışında çok daha iyi gözlemlenebiliyor. Türkiye’nin dış ilişkilerinde “Emine Erdoğan diplomasisi” diye bir kavramın oluştuğu, bunun oldukça etkili olduğu özellikle son birkaç yılda çok iyi anlaşıldı. Eleanor Roosevelt’in özellikle ABD ve Batı ülkelerinde değiştirdiği First Lady tanımı ve insanlığa bıraktığı miras gibi, Emine Erdoğan’ın da Türkiye ve çevresinde değiştirdiği First Lady tanımıyla girişimleri hem kadınlar için ilham verecek hem de yıllarca etkili olacak.
[Dr. Işıl Acehan, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]