Taurus Füzesi Moskova’dan Önce Berlin’i Vurdu

Rusya her ne kadar yazılan senaryoların aksine Almanya’yı fiilen işgal etmekten çok uzakta olsa da Almanya’nın siyasi gündemini ve kamuoyunu tam manasıyla zapt etmiş durumda. Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla kendisini önce enerji krizinin içinde bulan Almanya, sonrasında yaşanan Ukraynalı göçmen akınıyla savaşın sonuçlarını ciddi ölçüde hisseder hâle gelmişti. Savaşın uzaması ve Batılı müttefiklerinden gelen baskılar sonucunda Almanya Ukrayna’ya sadece sivil yardımlar değil, askeri yardımlar da yapmak durumunda kalmıştı. Son olarak “Taurus Füzesi” hakkında üst düzey Alman komutanların yaptığı görüşmelerin basına sızması sonucunda Almanya kendisini Rusya’ya karşı fiilen sahada varlık gösterip göstermeme tartışmaları içerisinde buldu. Şansölye Scholz, “Taurus” füzelerinin Ukrayna’ya verilmesine Almanya’nın “temkinli” olması gerektiği düşüncesiyle yanaşmazken, başta ana muhalefet partisi CDU olmak üzere Scholz’un koalisyon ortakları Yeşiller Partisi ve FDP “Taurus” füzelerinin Ukrayna’ya gönderilmesi ve Rusya’ya daha sert karşılık verilmesini savunuyor.

Sonuç olarak “ticaret devleti” konumunu sürdürmek isteyen Almanya, Ukrayna-Rusya savaşının etkilerini gün geçtikçe daha fazla hissetmekte ve giderek savaşın doğrudan ya da dolaylı bir parçası hâline gelmektedir. Almanya’nın böylesi çetrefilli bir döneme ordusunun belki de tarihinde en zayıf olduğu noktada giriyor oluşu, Almanya’yı daha da fazla köşeye sıkıştırmakta ve yaşanan tartışmaları alevlendirmektedir. Bu yazıda Almanya’da Ukrayna-Rusya savaşı ekseninde yaşanan tartışmaları ve savaşın Alman kamuoyu üzerinde artan etkisini değerlendireceğim.

“Taurus” Dinleme Skandalı

Ukrayna-Rusya Savaşı bağlamında son zamanlarda yaşanan gelişmelerden kuşkusuz en önemlisi üst düzey Alman komutanların görüşmelerinin Rus istihbaratı tarafından dinlenilmesi ve medyaya servis edilmesiydi. Hava Kuvvetleri komutanı Ingo Gerhartz dahil dört üst düzey Alman komutanın Ukrayna’ya Taurus füzelerinin sevkiyatı hakkında yaptığı konuşmalar, Ruslar tarafından basına sızdırıldı. Ruslar bu ses kayıtlarını İngilizlerin ve Almanların Ukrayna lehine savaşa fiilen dahil olduğuna dair deliller olarak kamuoyuna sundu. Alman Savunma Bakanı Pistorius ses kayıtlarının gerçek olduğunu ve katılımcılardan bir tanesinin bireysel hatası (görüşmeye kaldığı hotelin güvensiz Wifi ağı üzerinden bağlanması sonucu) nedeniyle sızdığını iddia etti.

Kırk dakikayı bulan ses kayıtlarında Alman komutanlar arasında tartışılan en büyük mesele Taurus füzelerinin Ukrayna’ya verilmesi sonrasında nasıl kullanılacağı üzerineydi. Teknik bilgilere boğmadan en özet hâliyle mesele, Alman ordusunun olaya dahil olmadan Taurus füzelerinin Rus hedeflerini vurması oldukça zor. Makul iki seçenekten bir tanesi Ukrayna askerlerini aylar sürecek bir eğitime almak. İkincisi ise füzeleri bizzat Alman askerlerinin hedefe kilitlemesi ve bunu bir şekilde Ukraynalılara iletmesi. İkinci durumda füzeleri hedefe kilitleyecek ordu Alman ordusu olacağı için bu bir nevi Almanların Ruslara doğrudan bir saldırısı olarak değerlendirilebilecek, ki Ruslar bu ses kayıtlarını sızdırarak bu görüşü benimsediğini gösterdi.

Alman Siyasetinde Taurus Sarsıntısı

Rusların ses kayıtlarını sızdırmasından sonra Almanya’da uzun bir süredir var olan “Ukrayna’yı daha fazla desteklemeliyiz” fikri ağırlık kazanmaya ve Scholz’un liderlik ettiği “ampül koalisyonuna” baskı uygulamaya başladı. CDU “Ukrayna’ya Taurus füzesi gönderilsin” başlığında Alman parlamentosunda oylama açtı. Tabii CDU bu oylamayla halk desteği son zamanlarda oldukça düşük çıkan Scholz’u ve ampül koalisyonunu zor durumda bırakmak ve oylamayı bir nevi güven oylamasına çevirme niyetine sahip. Fakat işin ilginç tarafı aşırı sağcı AfD Scholz’un “besonnenheit” (temkin) siyasetini destekler ve Taurus füzesinin Ukrayna’ya gönderilmesine karşı çıkarken Scholz’un ortakları Yeşiller Partisi ve FDP Taurus füzelerinin gönderilmesinden yana.

Scholz Alman askerlerini doğrudan ya da dolaylı bir şekilde savaşa dahil etmemek adına Ukrayna’ya Taurus füzelerinin verilmesine karşı çıkarken, CDU, Yeşiller Partisi ve FDP temkin siyasetinin Rusya’yı durdurmadığını, 2014 Kırım işgaline verilmeyen tepkiler sonucunda bugün Ukrayna savaşının yaşandığını iddia etmekteler. Bu partiler Scholz’u SPD’nin eski liderlerinden ve Ruslarla yakın ilişkileri olduğu bilinen Gerhard Schröder’in izinden gitmekle ve Rus yanlısı politika izlemekle itham ediyorlar. CDU’nun oylaması koalisyon üyelerinin eleştirilerine rağmen Scholz’u desteklemesiyle ve AfD’nin de hükümetin kararını desteklemesiyle 496 hayır, 190 evet oyu sonucunda reddedildi.

Bir “Ticaret Devletinin” Savaşla İmtihanı

Almanya uzun yıllardır ihracata dayalı ekonomisiyle bir ticaret devleti olarak ön plana çıkıyor. Almanya’nın bizzat kendisi dış politikasını ekonomik ilişkiler öncülüğünde kurmuş ve “ticaret devleti” kimliğini benimsemiş durumda. Bu politika sonucunda özellikle Kıta Avrupası ve bilhassa Doğu Avrupa pazarını ekonomik manada domine etmiş durumda. Bu hakimiyetin sonucunda da Fransa, İngiltere gibi diğer Avrupalı ülkeler ekonomik çalkantılar yaşarken Almanya ekonomisi uzun yıllardır olumlu seyretmekte. Almanya’nın bu başarı hikayesi ve tercih ettiği siyasi/ekonomik politikası Ukrayna-Rusya Savaşıyla büyük bir darbe aldı.

Almanya öncelikle Rusya’dan elde ettiği ucuz ve kolay enerji ile ham maddelerden mahrum kaldı, bunların Almanya’ya olan maliyeti yükseldi. Dahası, Almanya yıllardır eleştirildiği ve Ukrayna savaşı patlak verene kadar bir şekilde sümen altı ettiği ve görmezden geldiği Alman ordusunun yetersizliğini çarpıcı bir biçimde idrak etmek durumunda kaldı. Ticaret devleti Almanya’nın olası bir savaş durumunda ne savaşacak bir ordusu ne de yeterli teçhizatı olduğu bizzat Alman Savunma Bakanları ve diğer yetkililerce sesli bir şekilde dile getirilmeye başlandı.

Taurus ses kaydı sızıntısı, Kızıldeniz’de Alman donanmasının düştüğü müşkül durum, Alman ordusunun olası bir Rus saldırısına karşı iki üç günden fazla mühimmatının olmadığına ilişkin bilgiler, helikopterler, tanklar başta olmak üzere ağır silahların ekseriyetinin eski ve kullanıma uygun olmadığına yönelik iddialar ve orta ve büyük ölçekte çeşitli beceriksizlik/kabiliyetsizlik örnekleri Almanya’yı yıllardır sürdürdüğü “ticaret devleti” politikasını gözden geçirmeye zorluyor. II. Dünya Savaşı sonrasında Soğuk Savaş’ın başlamasıyla kendisini Amerikan güvenlik şemsiyesi altında bulan Almanya, özellikle 2024 ABD seçimlerinde Trump’ın tekrar seçilme ve Avrupa’yı Ruslara karşı yalnız bırakma ihtimali üzerine iyice köşeye sıkışmış durumda. Velhasıl, Almanya önümüzdeki günlerde büyük bir atılım gösterip yeni bir silahlanma ve ordusunu modernleştirme atılımına girebilir. Fakat Alman siyasetinin mevcut hâlini yakından takip edenler bunun pek olası olmadığını fark edecektir.

[Dr. Ayhan Sarı, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu