FOKUS | Ukrayna Savaşı’nın Kosova Sorunu için Olası Sonuçları

Jeopolitik krizler ülkeler için hem risk barındırır hem de çeşitli fırsatlar sunabilir. Avrupa’nın en genç ülkesi olan Kosova son on beş yıldır uluslararası jeopolitik krizlere yönelik sergilediği tutumla egemenliğinin ve bağımsızlığının tanınmasını olabildiğince artırmaya çalıştı. Bu bağlamda bir örnek verecek olursam, Arap Baharı sürecinin ilk yıllarında (2011-2013) Kosova demokrasi ve özgürlük yanlısı kalkışmaları destekleyen retoriğinden oldukça önemli kazanımlar elde etti. Şöyle ki, bahsi geçen kalkışmalardan önce Akdeniz kıyısı bulunan hiçbir Sünni çoğunluklu Arap ülkesi (Suriye, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas) Kosova’nın bağımsızlığını tanımıyordu. Diğer yandan 2011’den önce Irak ve Yemen dışında diğer tüm Körfez Arap ülkeleri Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştı. Ama Arap Kalkışmaları sırasında onları destekleyen retoriğinin ötesinde Kosova’nın Mısır ve Libya’daki kalkışma sonrası seçilmiş hükümetlerle kısa süreliğine yakın temaslar kurması (özellikle Mısır’daki Mursi yönetimiyle) ve ABD/BM’ye Esed rejimine karşı askeri müdahale çağrısında bulunması (NATO’nun 1999 yılında Sırbistan’ı bombalamasını çağrıştırarak) bölgedeki statükoyu kırmayı başardı. Gerçekten de kalkışmalar sonucunda otoriter rejimi devrilen üç ülke (Mısır, Libya ve Yemen) 2013 yılında Kosova’nın bağımsızlığını tanıdı ve bu ülkelerde sonradan yaşanan gelişmeler bu kararı etkilemedi.

Şubat 2022’den beri devam eden Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bu bağlamda Kosova için daha büyük fırsatlar sunabilir. Bu işgal Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri karşı karşıya geldiği en ciddi güvenlik sorunu. Gittikçe artan Rusya tehdit algıları Avrupa ülkeleri arasında dayanışmayı güçlendirmiş, istikrarı, barışı ve değerlerini korumaya yönelik bu ülkelere yeni bir bilinç kazandırmış ve NATO’nun tekrar gelişmesine yol açmıştır (ittifaka en son katılan İsveç NATO’nun 32. üyesi olmuştur). Kosova da sınırlı imkânları ölçüsünde bu kıta seferberliğinin gerisinde durmamıştır. Priştine’deki Albin Kurti’nin sosyalist hükümeti Rusya’nın işgalini çok sert dille kınayarak Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğini açıkladı. Batı’nın Rusya’ya uygulamaya koyduğu yaptırımlara katıldı ve savaştan kaçan birçok Ukraynalı gazeteciyi Kosova’da barındırmakta. Kosova’nın sergilediği duruş kayda değerdir zira Ukrayna Kosova’nın bağımsızlığını tanımayan bir ülkedir. Dahası, on beş eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında Baltık ülkeleri dışında (Estonya, Letonya ve Litvanya) Kosova’yı tanıyan yoktur.

Ukrayna Savaşı mutlaka Kosova ve Balkanlar için belirli riskler barındıran bir jeopolitik krizdir. Bu bağlamda savaş Balkanlara sıçrayabilir ya da Putin dikkat dağıtmak için Balkanlarda etnik gerilimi kışkırtabilir diye birçok gözlemci ve karar alıcının dillendirdiği kaygılar yersiz değildir. Ama tam da böyle olası bir senaryonun önüne geçmek için Ukrayna Savaşı aynı zamanda büyük fırsatlar sunmaktadır. Avrupa güvenlik çemberinin en zayıf halkalarından biri olan ve son otuz yıldır sık sık gerilim ve istikrarsızlıkla boğuşan Balkanlarda kalıcı güvenlik ve istikrarı sağlamanın yolu Kosova’nın egemenliği ve güvenliğini güvence altına almaktan geçiyor. Bunu yapmanın yolu Kosova’nın bir an önce NATO’ya üyelik sürecinin başlatılmasından geçiyor. Kosova’nın BM üyesi olamaması (Güvenlik Konseyi’nden Rusya ve Çin vetosundan dolayı) bu yönde herhangi bir sorun teşkil etmemekte. Zira BM üyeliği NATO üyeliği için bir ön koşul değildir. Kosova’nın NATO üyesi olmanın tek yolu da Kosova’yı tanımayan dört NATO üyesinin – İspanya, Romanya, Slovakya ve Yunanistan – bu konudaki tutumlarını değiştirmelerinden geçiyor. İşte burada Ukrayna Savaşı tüm denklemi değiştirme potansiyeline sahip (be a game changer). Üstelik hem doğrudan hem de dolaylı olarak bahsi geçen dört NATO ülkesinin Kosova’yı tanımalarına yol açabilir.

Dolaylı olarak Ukrayna işgalinden sonra Avrupa’da tavan yapan Rusya tehdit algıları Avrupa ülkelerini olabildiğince birlik içinde hareket etmeye ve kıtada Rusya’nın araçsallaştırıp sorun çıkartabileceği herhangi bir güvenlik açığını kapatmaya yöneltecektir. Kosova’nın statüsü de Avrupa’da en büyük ayrışma kaynaklarından biridir. Zira dört NATO üyesi ve beş AB üyesi (NATO 4 + Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Kosova’yı tanımamaktadır. Bir o kadar önemli olan, Kosova örneği Putin rejiminin sürekli atıfta bulunduğu ve doğrudan Ukrayna Savaşı ile ilişkilendirdiği bir vakadır. Şöyle ki, Putin Kosova örneğini hem Rusya’nın eski Sovyet Cumhuriyetleri’ne yönelik (Moldova, Gürcistan ve 2014’ten beri Ukrayna) revizyonizmi haklı çıkarmak için (justify) hem de Batı’nın tek taraflılığına (unilateralism) karşı mücadelenin sembolü olarak kullanmaktadır. İspanya, Romanya, Slovakya ve Yunanistan Kosova’yı tanıyarak ve böylece onun NATO üyeliğine kapıyı açarak Rusya’nın (ve Sırbistan’ın) Balkanlarda istikrarsızlık üretmek için en büyük kozunu elinden almış olacaklar. Bir de böylesi kritik zamanlarda Avrupa’nın ve NATO’nun Rusya’ya karşı birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğini gösterecektir.

Bir diğer senaryo olarak, Ukrayna önceden Kosova’yı kendisi tanıyarak bu konuda statükonun kırılmasına doğrudan katkıda bulunabilir. Böyle olası bir hamlenin önemi ve sembolik değeri çok büyük olur. Zira eğer işgal atında bulunan, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü ihlal edilen ve beş farklı bölgesi (Kırım, Dontesk, Luhansk, Herson ve Zaporijya) Rusya tarafından ilhak edilen bir ülke Kosova’yı tanıyabiliyorsa, o zaman Rus saldırganlığına karşı Ukrayna’yı destekleyen İspanya, Romanya, Slovakya ve Yunanistan’ın Kosova’yı tanımamak için hiçbir gerekçelerinin kalmaması gerek. Bunu yapmak için de yasal zemin oldukça elverişli çünkü Uluslararası Adalet Divanı’nın 2010 istişari görüşünde (advisory opinion) belirtildiği üzere Kosova’nın bağımsızlığı uluslararası hukuku ihlal etmemekte ve ayrıca sui generis bir vaka teşkil etmektedir (yani diğer vakalar için bir emsal teşkil etmemektedir).

Ukrayna Savaşı’nın bu yönde bazı somut etkilerini şimdiden gözlemlemek mümkündür. 25 Nisan 2023 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (CMCE) Kosova’nın konseye üyelik talebini onayladı ve bu talep ile ilgili bir görüş hazırlaması üzerine başvuruyu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne (PACE) iletti. Böylece, Rusya’nın konsey üyeliğinden çıkarılmasının ardından Kosova’nın üyelik sürecinin ilk adımı tamamlanmış oldu. Önemli olan, CMCE’nin ilgili karar oylamasında olumlu oy kullanan 33 ülkenin yanında (Avrupa Konseyi’nin toplam 46 üyesi vardır) Kosova’yı tanımayan beş ülke çekimser oy kullandı (Bosna-Hersek, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Yunanistan). Kosova’yı tanımayıp da çekimser oy kullanan ülkelerin listesinde Slovakya, Ukrayna ve Yunanistan’ın bulunması (özellikle Ukrayna’nın) bu ülkelerin Kosova’nın bağımsızlığına ilişkin tutumlarının yumuşadığını ve artık bu konuda statükonun bir nevi kırıldığını göstermektedir. Bu bağlamda, sadece son iki yılda Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile on defa görüşmesi kayda değer bir gelişmedir. Dahası, Ukrayna’nın PACE’deki temsilcilerinden ve aynı zamanda muhalefet milletvekili Oleksiy Goncharenko Ağustos 2022’de Kosova’nın bağımsızlığını tanınmasına ilişkin Ukrayna parlamentosuna bir önerge verdi ve ülkesinin “pek yakında” Kosova’yı tanıyacağından emin olduğunu ileri sürdü. Öte yandan Sırbistan Dışişleri Bakanı Ivica Dacic Bosna-Hersek, Slovakya, Ukrayna ve Yunanistan’ın ilgili Avrupa Konseyi kararını “hayal kırıklığı” olarak değerlendirdi. Nitekim, ilgili oylamada karşı oy kullanan yedi ülke arasında İspanya, Romanya ve (Kosova’yı tanıdığı hâlde) Macaristan’ın bulunması bu konuda ABD ve AB tarafından hâlâ yapılması gereken çok iş olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, eğer sunulan fırsatlardan yararlanılacaksa Kosova’nın egemenliği ve güvenliği güvence altına alınmış olur ve Balkanlarda kalıcı güvenlik ve istikrar sağlanmış olur.

[Dr. İdlir Lika, İbn-i Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesidir.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu