FOKUS | Türkiye’nin Terörle Mücadelesinde Yeni Bir Dönem mi Başlıyor?

Türkiye’nin terörle mücadelesinde en önemli ülkelerin başında Irak geliyor. Geçtiğimiz günlerde Irak’a yapılan üst düzey ziyaretler ülkenin Türkiye’nin terörle mücadelesindeki ehemmiyetine yönelik bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Bu yazıda son dönemde yaşanan gelişmelerin gerek iki ülke arasındaki ilişkilere gerek Türkiye’nin terörle mücadelesine nasıl etkilerinin olabileceğini ele alacağım.

Irak’a yapılan son ziyaretlerde terörle mücadelenin yanında yeniden gündeme gelen Kalkınma Yolu Projesi de dikkat çeken konular arasında yer alıyor. Bu projenin, terörle mücadele ve güvenlik konularının yanında, her iki ülkenin ekonomik kalkınmasına da hizmet etme potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu kapsamda Türkiye’nin uzun yıllardır sınır güvenliği ve Irak sınırları içerisinden herhangi bir güvenlik/terör tehdidinin olmaması yönünde şekillenen Irak siyaseti yeni bir boyut kazanabilir. Farklı bir ifadeyle askeri tedbirlerin yanında doğrudan ekonomik faaliyetler her iki ülkenin güvenliği açısından yeni bir dönemin kapısını aralama potansiyeline haizdir. Fakat Kalkınma Yolu Projesi gibi projelerin hayata geçmesi için Türkiye’nin tek başına liderliği yeterli olmaktan uzaktır. Irak merkezi hükümetinin pozisyonu ve ortaya koyduğu irade dikkatle yakından takip edilmelidir.

Terörle Mücadelede Irak

Terör asgari düzeyde uygun coğrafya, silah ve insan gücü şartlarının karşılandığı her ortamda kendini gösterebilir. Maalesef Irak uzun yıllardır bu şartların karşılandığı bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. PKK terörünün yanında DEAŞ ve Haşdi Şabi gibi silahlı gruplar ülke sınırları içerisinde varlık göstermeye devam etmekte. Özellikle PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki varlığı Türkiye açısından büyük bir güvenlik tehdidi olmayı sürdürüyor. Türkiye gerek sınır ötesi operasyonlar gerek Irak’taki askeri üsler üzerinden terörü kaynağında kurutmak için yoğun bir çaba içerisine girmiş durumda. Güvenlik güçlerinin sahadaki bu çabasının karşılığını aldığı söylemek mümkündür. PKK terör örgütü Türkiye’yi doğrudan hedef alamazken Türkiye ise nokta operasyonlarla terör örgütünün üst düzey kadrolarını etkisiz hâle getirmektedir.

Fakat Irak’ın siyasi istikrar arayışının sürmesi, bölünmüş siyasi yapısı, etnik/ dini gerilimler, ABD ve İran’ın ülkedeki rekabeti teröre uygun bir zemin hazırlamaya devam ediyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin pek çok meselede karşısında siyasi bir irade ve muhatap bulamamasına yol açabiliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Irak’taki terörle mücadelesinin sahada devam eden askeri operasyonların yanında alternatif politikalarla da desteklenmesi gerekiyor. Bu kapsamda Türkiye’nin yakın dönemdeki girişimleri farklı politikalara yöneldiğini göstermektedir.

Terörle Mücadeleyi Destekleyen Alternatif Politikalar

Yakın dönemde Türkiye’nin Habur sınır kapısına alternatif olarak ortaya attığı ve hayata geçmesi için girişimlerde bulunduğu Ovaköy Sınır Kapısı fikri terörle mücadeleyi destekleyen alternatif politikalar kapsamında değerlendirilebilir.

Harita 1: Ovaköy Sınır Kapısı

Ovaköy Sınır Kapısı

Türkiye geçtiğimiz yıllarda Habur’un güney batısında Irak’ın Fişabur bölgesine açılan yeni bir sınır kapısı fikri ortaya atmıştı. Hatta bu fikrin Bağdat’taki Iraklı siyasiler tarafından da olumlu karşılandığı biliniyor.

Türkiye’nin Bağdat merkezi hükümetiyle beraber hareket ederek yeni bir sınır kapısı açmasının arkasında yatan dört temel motivasyondan bahsedilebilir. İlk olarak bölgenin güvenliği her iki sınır tarafından sağlanacağı beklentisi oldukça önemlidir. İkincisi Irak’ın kuzeyinden Suriye’ye uzanan terör geçişinin/koridorunun önüne geçilebilme ihtimali belirmektedir. Böylelikle Sincar gibi Kandil’den sonra PKK terör örgütünün merkezi hâline gelen bölgelere yönelik askeri tedbirler daha etkin hâle gelebilecektir. Üçüncüsü, Türkiye özellikle Musul bölgesiyle temasını sıklaştırarak Türkmen nüfusla bağlantısını daha da artırabilecektir. Son olarak Türkiye, Irak ticaretini tek bir kapıya mahkûm etmekten kurtararak özellikle Kuzey Irak’taki siyasi ve ekonomik gücünü artıracaktır. Fakat özellikle 2017’den sonra Türkiye’nin çağrısının Bağdat yönetiminin yaşadığı krizler, İran ve ABD’nin ülke siyaseti üzerindeki etkisi nedeniyle yeteri kadar karşılık bulamamış ve Ovaköy Sınır Kapısı fikri akamete uğramıştır.

Ovaköy Sınır Kapısı fikrinin gelişmemesinde Bağdat merkezi yönetiminin ilgisizliğinin yanında Kuzey Irak yönetiminin meseleye bakışı da önem arz etmektedir. Habur’a alternatif bir sınır kapısı, Erbil yönetiminin sınır ticaretindeki rolünü azaltması ihtimalinin yanında Bağdat ve Ankara yönetimleri karşısındaki siyasi pozisyonunu da zayıflatma ihtimalini barındırmaktadır. Habur merkezli ticaret Erbil yönetiminin bölgedeki kontrolünün önemli yapı taşlarından biridir. Nitekim Erbil yönetimi pek çok kez Ovaköy Sınır Kapısı’na karşı olduğunu en üst seviyeden defaatle dile getirmiştir.

Kalkınma Yolu Projesi

Türkiye, Ovaköy Sınır Kapısı fikrinin hayata geçirilmesi noktasında ortaya koyduğu iradeyi farklı projelerle beslemeye devam etmektedir. Türkiye’den Basra Körfezi’ne uzanan Kalkınma Yolu Projesi’ni bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Proje kapsamında 1200 km demir yolu ve otoyol yapılması planlanmaktadır. Basra, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul gibi Irak’ın önemli kentler, proje kapsamındaki önemli duraklardır. Genel manada proje Basra Körfezi’ni Avrupa’ya bağlayacak büyük bir bölgeyi kapsıdığı söylenebilir. Basra’daki Büyük Fav Limanı projenin Irak topraklarında son bulduğu nokta olarak karşımıza çıkıyor.

Harita 2: Kalkınma Yolu Projesi

Türkiye’nin Irak sınırları içerisinde yeni bir ulaşım hattı projesine birkaç farklı açıdan yaklaştığı söylenebilir. Hat, geniş bir coğrafyanın ticari açıdan birbirine bağlanması gibi genel faydalar üretirken aynı zamanda siyasi istikrar, güvenlik ve terörle mücadele noktasında önemli bir potansiyel barındırıyor. Irak açısından ülkeyi kuzeyden güneye birbirine bağlayan yeni bir ulaşım ağı, merkezi hükümetin otoritesinin tesisi/güçlendirilmesi noktasında önemli bir zemin yaratabilir. Aynı zamanda ülke ekonomisi petrol gelirlerinin yanında farklı gelir kaynakları üretebilme olanağına kavuşabilir.

Türkiye açısından ise iki temel beklentinin ortaya çıktığı söylenebilir. Ekonomik açıdan projenin Türkiye’yi de kapsaması ve ülke sınırlarından geçmesi stratejik öneme sahip. İlave olarak Türkiye’nin projenin Irak’taki kısmının inşasında rol alması önemli bir gelir yaratabilir. İkincisi Türkiye’nin güney sınırını tehdit eden PKK terör örgütü ile mücadelede yeni bir dönemin habercisi olma ihtimali yüksek. Irak merkezi hükümetini doğrudan terörle mücadele sürecinin içerisine sokmak yeni dönemin önemli bir kazanımı olabilir. Böylelikle PKK terör kamplarına yönelik operasyonlar herhangi bir meşruiyet sorgulamasından uzak kalacaktır. Ayrıca Kuzey Irak yönetiminin terörle mücadeledeki tavrı ve özellikle Süleymaniye merkezli Talabani’nin PKK’ya süregelen desteği karşısında bölgede Bağdat merkezi hükümetinin rolünün artması hayati öneme sahiptir. İkincisi, hattın inşası ile Sincar’ı da içerisine alan ve Suriye’nin kuzeyine uzanan terör koridorunun önüne geçilmesi ihtimali de artmaktadır.

Sonuç

Türkiye’nin yakın dönemde terörle mücadeledeki başarılı operasyonlarının terörün ülke içerisinde hareket kabiliyetini ortadan kaldırdığı görülüyor. Sınırlarımız içerisinde PKK terör örgütünün yok olma noktasına geldiği söylenebilir. Fakat PKK terör örgütü özellikle Irak’ın kuzeyinde faaliyetlerini sürdürebilecek uygun bir ortam bulmakta. Terörle mücadelede sınır ötesi operasyonları destekleyecek alternatif politikalar da üretilmelidir. Türkiye’nin son yıllarda yaptığı tam olarak budur. Kalkınma Yolu Projesi gibi hamleler Türkiye’nin güvenlik endişelerine karşı önemli potansiyeller barındırıyor. Fakat herhangi bir projenin hayata geçirilmesi için Irak merkezi hükümetinin rolünün iyi tespit edilmeli. Siyasi krizlerle boğuşan ve ABD-İran rekabeti içerisine sıkışan Irak siyaseti için Türkiye’nin daha fazla inisiyatif alması gerekiyor.

[Dr. Fatih Muslu, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu