Azerbaycan’ın zaferi ile sonuçlanan II. Karabağ Savaşı’ndan sonra Dağlık Karabağ’da kurulan de-facto yönetimin yıkılmasının etkileri Ermenistan’ın iç siyasetine yansımaya devam ediyor. Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ toprakları otuz yıl sonra yeniden Azerbaycan topraklarına dahil oldu. Azerbaycan’ın sahada ve masada elde ettiği askeri ve siyasi kazanımlar karşısında kesin yenilgiye uğrayan taraf Ermenistan oldu. Ermenistan’daki Paşinyan hükümeti, ülkesinin uzun süredir yaşadığı siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantılara karşı bu haksız ve hukuksuz işgalle güç gösterisi yapmayı planlamıştı ancak son saldırıları iç kamuoyu nezdinde yenilgiyle sonuçlandı.
2018 tarihinde iktidara gelen Nikol Paşinyan popülist bir siyasetçi olarak Karabağ meselesinin Ermenistan’ın iç siyaseti üzerindeki etkilerinin farkındaydı ve bu konuyu Ermenistan’ın iç politikasında bir söylem olarak kullandı. 2018 tarihinde Tacikistan’ın başkenti Duşaben’de düzenlenen Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) toplantısında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e “Bana zaman verin, bu işi çözeceğim” sözü vermesine rağmen, daha sonraki dönemde Ermenistan’daki radikal söylemden de etkilendi. 2020 tarihinde başlayan Azerbaycan-Ermenistan arasındaki II. Karabağ Savaşı 44 gün süren savaş sonunda Azerbaycan ordusu, 30 yıldır Ermeni işgali altında olan Azerbaycan topraklarını kurtardı. Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderlerinin üçlü deklarasyonuyla savaş durduruldu. Paşinyan, işgalci ordunun Ağdam, Kelbecer ve Laçin’den çekileceğini belirtti.
Ermenistan’ın Azerbaycan karşısında almış olduğu yenilgi sonrasında Paşinyan Ermenistan’ın ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarının farkına vararak ülkesinin izolasyonunu sona erdirmek, Erivan’ı kurtarmak için Ermenistan’daki sorunları çözmeyen ve bölgesel krizleri derinleştiren nefret temelli Ermeni milliyetçi söylemlerine karşı çıkan bir politika benimsedi. II. Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermeni halkına hitaben yaptığı konuşmada “yapılan hatalara” değinen ve ülkenin “yeni bir gelecek” inşa etmesi gerektiğine değinen Paşinyan, bunun Ermenistan için “kaçınılmaz” olduğunu, Azerbaycan ile yapılan anlaşmanın ise Ermenistan’ın geleceği adına atılan “karar” olduğunu söyledi. Paşinyan’ın yapmış olduğu açıklamalardan sonra özellikle “Karabağ Klanı”na dahil gruplar ve muhalifler tarafından yoğun eleştiri yapılmış ve Erivan yönetimi, Türkiye ve Azerbaycan yanlısı olmakla suçlanmıştı.
Karabağ Klanı Paşinyan Yönetime Karşı
I. Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan ile Erivan yönetimi arasında çeşitli müzakereler sürmeye devam etti. Bu müzakerelere rağmen Karabağ’da tansiyon bazı dönemlerde artmaya devam etti. Karabağ’da tansiyonun artmasının aktörleri Karabağ Klanı şeklinde bilinen etnik milliyetçiler ve Karabağ’da yer alan Ermenistan yanlısı ayrılıkçı gruplardır. Paşinyan’ın bölgede normalleşmeye yönelik atmaya çalıştığı adımlar ve bu yönde aldığı tutum, etnik milliyetçi grupların Ermenistan’daki varlığına ve siyasette var olan nüfuzlarını sekteye uğratmaktaydı.
Karabağ Klanı 1990’lı yıllardan 2018’e kadar “Taşnak Partisi” arasındaki ittifak sayesinde Ermenistan’ı yönetti. Taşnaklar, aşırı milliyetçi-ırkçı söylem ve örgütlenmeleriyle “Karabağ Klanı” ise oligarşik yapısı ile bilinmekteydi. Karabağ Klanı’nı oluşturan etnik milliyetçiler arasında Ermenistan’ın eski Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Robert Koçaryan öne çıkıyor. Koçaryan’ın görev yaptığı dönemde bölgede çıkmaza giren sert politikalar izleyen bir siyasetçi olduğu biliniyor. Koçaryan iktidarda olduğu dönemde nefret söylemiyle Azerbaycan’a karşı açık bir tavır takınmıştı. Bir diğer isim ise Serj Sarkisyan, Koçaryan gibi Sarkisyan da hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak görevlerde bulundu. Sarkisyan’ın Koçaryan’dan sonra Cumhurbaşkanı olması, Ermeni siyasetinde nefret söyleminin devam ettiği şeklinde yorumlanabilir. 2018 tarihinde Ermenistan’da gerçekleştirilen barışçıl yöntemler ile meydana geldiği için “Kadife Devrimi” adı verilen sokak gösterileri sonucunda Sarkisyan iktidarını kaybetti.
2020 tarihinde Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü mutabakattan sonra özellikle etnik milliyetçiler ve muhalefet partileri, Başbakan Nikol Paşinyan’ın 12.00’ye kadar istifa etmesini aksi halde ülke genelinde “sivil itaatsizlik” çağrısında bulunacaklarını açıkladı. Paşinyan, imzaladığı barış anlaşmasının Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin tamamını ele geçirmesini engelleyen “acı ama gerekli bir adım” olduğunu öne sürerek istifa çağrılarını reddetti. Mevcut siyasi kriz ortamında Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, erken parlamento seçimlerine kadar ülkedeki işleri yönetecek bir ulusal uzlaşma hükümetinin kurulması çağrısında bulundu.
Ermenistan’da Paşinyan hükümetine karşı devam eden protestoları bir de darbe girişimi takip etmiş ve Erivan yönetimi ülke genelinde yaşanan krizi sonlandırmak adına Nisan 2021’de görevinden istifa ederek erken seçime gitme kararı almıştır. Ermenistan’da 20 Haziran 2021 tarihinde yapılan seçimlerde Paşinyan oyların yüzde 53,92’sini alarak Karabağ Klanı olarak da bilinen eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a büyük fark attı. Bölge halkının artık savaşın sona ermesini istediği ve hayatın normalleşmesini beklediği Ermenistan’da seçimlerin Paşinyan hükümeti tarafından kazanılması Güney Kafkasya’da barış ve huzurun gelmesi açısından önemli bir gelişme olarak görülmekteydi.
Bölge Barışı İçin Ermenistan’da Anayasa Değişikliği
Azerbaycan 19 Eylül 2023 tarihinde Karabağ bölgesinde anayasayı yeniden tesis etmek amacıyla anti-terör operasyonu başlattığını duyurdu. Azerbaycan Savunma Bakanlığı hedefin siviller olmadığı, bölgede varlığını sürdüren yasa dışı silahlı birlikler olduğunu söyledi. Azerbaycan’ın 24 saatten daha kısa sürede terör unsurlarını temizleyerek bölgede hakimiyetini yeniden tesis etmesi II. Karabağ Savaşı’ndan sonra gücünü artırdı. Paşinyan yönetimi 2020 tarihindeki II. Karabağ Savaşı ve 2023 tarihindeki anti-terör operasyonları sonucunda dış politika yönelimlerini değiştirmeye gitti. Rusya’nın bölgedeki nüfusunu kırma ve Batı yanlısı politikalar ile hareket eden Erivan yönetimi özellikle Fransa ile askeri anlamda birçok antlaşma imzalayarak askeri yardım konusunda mutabık kalmışlardır.
Nikol Paşinyan hem Ermenistan’daki etnik milliyetçilerin siyasetteki nüfuzlarını kırmak hem de bölgeden Rusya’nın gücünü azaltmak amacıyla Batı yanlısı politikalar yürüttü, bunun yanında bir de Ermenistan’ın yeni bir anayasaya sahip olması ve reform yapması gerektiğini söyleyerek “Ermenistan Cumhuriyetini daha rekabetçi ve yeni jeopolitik ve bölgesel koşullarda daha yaşanabilir kılacak bir Anayasaya sahip olmalıyız” diye ekledi. Paşinyan yeni bir anayasanın yanından Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nin de değişmesi gerektiğini vurgulayarak “Bildiri metninin incelenmesi, sonuçta bizi Sovyetler Birliği’nin bir parçası yapan formüle dayanan böyle bir konuşma ve içerik seçtiğimizi gösteriyor: bu, bizi komşularımızla sürekli çatışma içinde tutacak bölgesel çevreyle çatışmacı bir konuşmayla ilgili.” şeklinde açıklamada bulundu. Paşinyan, Rusya’nın bölgedeki nüfuzundan rahatsız olduğunu her fırsatta dile getirerek Azerbaycan ve Türkiye ile normalleşme sürecine hazır olduklarını ve Güney Kafkasya’da güvenliğin Rusya tarafından sağlanmaması gerektiğini vurguluyor.
1990 Tarihli Bağımsızlık Bildirisi ve Anayasa
Ermenistan’ın 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi, Türkiye ve Azerbaycan’a karşı toprak taleplerini içeriyor. Bildirgenin kabul edildiği 13 Şubat 1988 tarihinde Ermenistan’da kurulan ve aralarında Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın da bulunduğu Karabağ Komitesi’nin çabaları sayesinde, Taşnakların da aralarında yer aldığı Ermeni milliyetçileri, bölgede önemli bir güç elde ettiler. 1995 yılında yayımlanan Ermenistan Anayasası’nın giriş bölümünde Ermeni devletinin temelleri ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan Ermeni halkının pan-ulusal özlemleri dile getiriliyor. Ermenistan Anayasası, Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik toprak iddialarını teyit ederken, ülkenin iç ve dış politikasını düzenleyen diğer tüm yasalar Anayasaya uygun şekilde yazılarak geliştirildi. Türkiye sınırları içerisinde yer alan Ağrı Dağı, Ermenistan’ın devlet bayrağında Ararat olarak yer alıyor ve “Batı Ermenistan” ile yeniden birleşmeyi simgeliyor.
Barış ve İstikrar İçin Anayasa Değişikliği Şart
Muhalefet karşı çıksa da Ermenistan’daki anayasa değişikliği, Nikol Paşinyan’ın güvenli bir liman arayışının çabası olarak bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek, Batı yanlısı siyaset izleyerek Rusya’nın bölgeden uzaklaşmasını sağlamakla birlikte Ermenistan’daki etnik milliyetçi grupların etkinliğini azaltma ve iktidarını güçlendirme açısından bir adım olarak yorumlanmakta. Anayasanın yeniden reforme edilmesi hem iç siyasette hem de dış siyasette Ermenistan için faydalı adım olmanın yanında Güney Kafkasya’da uzun yıllardır beklenen barış ve istikrarın sağlanması bakımından önemli. Ermenistan’ın anayasa ve bağımsızlık bildirgesinde yer alan Türkiye ve Azerbaycan’dan toprak taleplerini çıkartması ve yeniden düzenlemesi bölge ülkeleri ile normalleşmesini sağlayacak ve ileride yapılacak iş birliklerinin önünü açacaktır.
[Mehmet Gökhan Özçubukçu Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi-TUDPAM’da Dış Politika Uzmanı olarak görev almaktadır.]