Dijital Dönüşüm ile Gelen Ayrımcılık

İnsanlığın sorunlarını giderebilme ve problemlerini çözüme kavuşturma amacıyla üretilmiş teknolojiler, faydalarının yanında kötü niyetli ellerde insanlığa zararlı da olabiliyorlar. Algoritmalar, onları oluşturan kişiler tarafından verilerle eğitilerek, ırka ve cinsiyete dayalı ön yargılar ve ayrımcılıklar üretmektedir. İnsanlığa özgürlük vaat eden teknolojiler kürenin her yerine ulaşabilen gücü ile tarihte hiç görülmemiş bir ayrımcılık oluşturmayı başarmış ve kişileri ırkçı, ön yargılı, düşüncesiz, vahşi bir dünyanın içine hapsetmiştir.

Irkçılık, şiddet, vahşet, sapkın eğilimler gibi durumlar toplum hayatında arızidir ve genel hayat içerisinde rahatlıkla yapılabilecek, her yerde sıklıkla görülebilecek davranışlar değildir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir toplumda kabul görebilecek tutumlar da değildir. Gerçek dünyada bu davranışların sahipleri birbirleriyle ittifak etme, beraber iş yapabilme imkânını zor bulurlar. Ancak yeni teknolojiler, kötülüğün, ırkçılığın, ayrımcılığın, nefret söylemlerinin kolayca buluşabildiği, gruplar oluşturabildiği bir alana imkan sağlayabiliyor

Dijital Dönüşüm ve Irkçılık

Yeni teknoloji, dijital dönüşüm denilen büyük bir yapının tüm bileşenleridir. Yani uygulama yazılımları, bulut teknolojiler, yapay zekâ, artırılmış/sanal gerçeklik, yapay sinir ağları, makine öğrenmesi, her şeyin interneti gibi birçok bileşen dijital dönüşümü oluşturmaktadır. Bu dönüşümün insanlığa sunduğu temel imkân belirli bir bileşeni/teknolojiyi seçmek ve kullanmak yerine elde edilmesi planlanan iş, süreç ve sonuçlar için doğru bileşen/ler/i seçmektir.

Dijital dönüşüm çalışma hayatından eğlenceye, eğitimden üretime her alanda hayat biçimlerini değiştiriyor. Dahası bu dönüşüm o kadar hızlı ilerliyor ki yeni gelişmeleri tanımaya fırsat kalmadan farklı dünyaların içine düşüyor insanlık. Yeni değerlerle tanışıp yeni bir sosyal hayatı deneyimleyenler, bu dönüşümle birçok konunun iyileşeceğine alışmaya ve inanmaya başlıyor. Baş döndürücü bir hızla ilerleyen bu süreçlerin kişilerde, gruplarda, toplumlarda karşılık bulması da çok hızlı oluyor.

Dijital dönüşümün bileşenlerinin temel çalışma prensiplerinden birisi “algoritma”lar ve bu bileşenlerin yakıtı “veri”dir. Algoritma belli bir işi yapmak, bir sorunu çözmek veya belli bir amaca ulaşmak için planlanan işleri ifade eden bir kavramdır. Bir başlangıç noktasından belli bir mesafe sonra bitecek bir yolu almak için kurulan bir dizgedir. Aslında bir çalışma planını gösteren bir akıştır, ancak bir yazılım ya da bir kodlama işi ya da bir programlama dili değildir.

Algoritmaların Beşerî Niteliği

Algoritma insan zihninin bir ürünüdür ve insanın düşünme biçimine göre yol alır. Yani algoritmalar beslendikleri fikir, bilgi ve sosyal normlara göre şekillenirler. Dolayısıyla bir mühendislik problemini çözerken ya da bir tıbbi konuya karar verirken, kendisini hayata getiren, şablonları/kalıpları öğreten, kullanması gereken kaynakları belirleyen, yapılması istenilen iş ve kontrolleri tanımlayan ve hatta istenmeyen durumlarda nasıl davranması gerektiğine kadar yönlendirme yapan, “insan”dır.

Algoritmalar rasyonel bir akışa sahiptirler ve araçlara duyguların da tanımlandığı iddia edilmektedir. Ancak, araca tanımlanan duygular yapaydır ve insanın duygularının benzeri dahi olamazlar. Çünkü algoritmalarla tanımlanan duygular makine için bir görevdir. Üzülmek, sevinmek, gülmek gibi tüm duygular/duygu geçişleri algoritmalar vasıtasıyla tanımlanır ve bir işi olarak yapılıp sonlandırılır. Yani bir makine gerçek anlamda kızmaz, sevinmez, nefret söylemi üretmez, ayrımcılık yapmaz, ön yargıları olmaz. Algoritmaları; düşünen, yazan ve araca tanıtan insanın, sübjektif düşünüş ve bakışı belirler. Araçlar, algoritmada tanımlanırsa, sosyal normlar da oluşturur ve verilerle beslenerek bu normları geliştirip hayatın bir parçası hâline getirebilir. Ancak bu gerçek anlamda bir sosyallik içermez. Çünkü sosyal normların oluşumları, sadece basit bir veri eğitimi değil yüzyılların doğal bir sonucudur.

Dijital Dönüşümün Sebep Olduğu Kaygılar

Dijital dönüşümün bu hızlı ve güçlü etkisi, insanlarda endişeler oluşturmaktadır. Hayatı kolaylaştırdığı ve eğlenebilme imkânlarını artırdığı düşünülen bu dönüşümün, sosyal medya algoritmalarından insansız araçlara, arama motorlarından kendi arasında iş birliği yapabilen robotlara kadar çok değişik alanlarda insanlığı tehdit ettiği düşünülmektedir. Bu bir Hollywood etkisidir ve yeni dönüşümün insanı yok edeceği inancı yaygınlaşmaktadır. Aslında araca gereğinden fazla anlam yüklenmektedir.

Dijital dönüşüm dünyasında teknolojik erişilebilirlik artıyor ve ihtiyaçlar tümüyle değişiyor. Gündelik hayatın içinde internet açlığı fiziki açlığı bastırıyor,  teknolojik aletler temel ihtiyaçlar olarak hayatta yerini alıyor. Hayatı kolaylaştıran araçlar aynı zamanda insanın tabiat içinde yaşama mücadelesini yok etmeye başlıyor. Elbette doğal olmayan bu durumlar insanlıkta bir krize sebep olacak ve bir yerde bu gidiş duracaktır, ama o duruşa kadar kaygı ve korkuları Hollywood etkisinden kurtarmak gerekmektedir.

Ezici bir üstünlük ile araçların hayatı ele geçirmesinin insanlığı tehdit ettiğini düşünmek normaldir. Burada bile araçların üstünlüğünü belirleyen onları tasarlayan, üreten piyasaya sürüp yaygınlaştıran “insan”dır. Ama ortada gezen tartışmalar hep araçları, algoritmaları suçluyor. Akıllı ve iradeli olmayan sadece yapay olarak hayatta bulunan ve kendisinden hiçbir olumlu ya da olumsuz durumun sadır olmasının mümkün olmadığı, suçsuz araçlar şeytanlaştırılıyor. Bir silahın kendi istek ve arzusu ile insan öldürmesi, bir bıçağın bile isteye insana saplanması nasıl mümkün değilse dijital dönüşüm araçlarının ve bu araçların temel dili olan algoritmaların insanlığa tehdit olması o derece mümkün değildir. Bir mikrofonun nefret söylemi üretmesi, bir ekranın vahşet karelerini göstermesi nasıl ki kendi isteğiyle olmuyorsa dijital dönüşümün de ön yargılı, ayrılıkçı ve ırkçı olması mümkün değildir. Dijital dönüşüme hayat veren algoritmalar tercihte bulunmaz ama beslendikleri kaynaklar-algoritmayı yazan, verileri ona sağlayan kişi, grup ya da toplum ırkçı, ayrılıkçı ise doğal olarak araçlar ırkçı olacaktır.

Bugün çeşitli mecralarda, sanal platformlarda belki de gerçek hayat içerisinde kullanmakta güçlük çekilecek kadar zor olan rahatsız edici içerikler, hiçbir sınır, vicdan, merhamet olmaksızın insanlığın üzerine boca ediliyor. Gerçek hayatta normal insanlar gibi görünen kişilerin ekran arkasındaki düşünce, tutum, davranış ve tavırları ile ürettikleri ve paylaştıkları hezeyan dolu içerikler akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Araçların, algoritmaların bir Asyalı kadını ahlaksız, bir Afrikalı erkeği ilkel, bir Avrupalıyı en gelişmiş canlı olarak göstermesi imkânsızdır. Cinsiyetçi bir yaklaşımla algoritmaların erkekleri patron göstermesi, siyahilerin suçlu olduğu fikrini düşündürtmesi, bir ülke/bölgede yaşayanları yok sayması bir aracın işi değildir. Zehirli içeriklere, vahşet görüntülerine, kadın düşmanlığına, şiddete, yalana, pornografiye araçlar karar vermiyor.

Algoritmaları ırkçı/ayrımcı/önyargılı tanımlamak abartıdır. İnsanın suçunu/suçlarını gizlemesi için bir örtüdür. İnsan hem suç işleyip hem de suçu kendisini savunması mümkün olmayan bir araca atarak hesap vermekten kurtulacağını sanıyor. Bu yaptığıyla sadece soyut, tanımlanması mümkün olmayan düşmanlar üretiyor. Algoritmaları yazan, kodlayan ve analiz eden “insan”dır. Araçların bu konuda yaptıkları iş kendilerine verilmiş olan görevleri, analitik bir akıştan geçirerek sonuçlandırmaktan ibarettir. Araçlar siyahilerden nefret etmez, kadınları aşağılamaz.

Yeni chatbot’lar, veri vasıtasıyla kendisini eğitiyor, milyarlarca kelime ve görüntü ile besleniyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde hâlâ algoritmalar ile çalışan araçlar “beyaz erkek” ön yargısını devam ettiriyor. Cinsiyetçi ve ırkçı bu tutumlar her gün güçlenerek devam ediyor ve ırkçılığın toplumlar nezdinde yaygınlaşmasına sebep oluyor. Yüz tanıma algoritmaları siyahi insanları tanımıyor. Sosyal medya hâlâ beyaz yüzlere odaklanıyor. Bunlar bir makine hatası ya da bir ihmal değildir. Kadınları gördüğünde otomatik olarak ev hanımı olarak kodlaması, farklı ırklardan insanları suçlu ya da kötü işlerde çalışan olarak tanımlaması sosyal medya platformlarının algoritmalarının arkasındaki fikri göstermesi açısından önemlidir.

Bu “algoritmik ön yargılar” aşağılayıcı olmanın da ötesinde, beyaz olmayan insanlar için gerçek dünyada ciddi sonuçlar doğuruyor. Günümüzde algoritmalar, kredi puanlarının ve iş fırsatları ve işe kabulleri için uygun adayların belirlenmesine yardımcı oluyor. Suçu “tahmin ediyorlar” ve mahkemelerin kimin kefaletle salıverilmeyi hak ettiğini ve cezaların ne kadar uzun olması gerektiğini belirlemesine yardımcı oluyorlar. Hastalık ve ölüm oranlarının tahmin edilmesinde ve uygun tıbbi tedavilere karar vermede ciddi bir destek olarak görülüyorlar.

Araçlara haksız bir tutum sergileniyor ve arkasındaki amaç göz ardı ediliyor. Akıllı ve iradeli tek varlık insan olduğunda ırkçılığı, ayrımcılığı, ön yargıları, nefret söylemlerini örgütleyen araç değil “insan”dır. Suç unsurunu da araçlara tanımlamaktan ziyade araçların arkasındaki muğlak yapıya bakarak anlamak doğru olan davranıştır. Bugün ırkçı, ayrımcı olmakla suçlanan araçlardır, yani insanların suçlu olarak araçları görmesini isteyenler aslında suçlarını kendi üstlerinden atmayı, cezadan kurtulmayı planlıyorlar.

Prof. Dr. Murat Kirişci, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa öğretim üyesidir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu