Batılı Devletlerin Filistinli Mültecilere Yardımı Kesme Kararı İsrail İçin Teselli Miydi?

Güney Afrika’nın açtığı dava üzerine, Uluslararası Adalet Divanı 26 Ocak’ta İsrail’i “soykırım suçlamasıyla yargılama” kararı alarak tarihi bir hadiseye imza attı. Filistin tarafının mahkemenin kararına sevinci, İsrail’in Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) bazı çalışanlarının 7 Ekim saldırılarına karıştığı iddiasıyla önce ABD ve sonrasında onu izleyen ülkelerin yardımı kesmesiyle adeta kursağında kaldı. Zira, işgal altındaki Batı Şeria ve abluka altındaki Gazze Şeridi’nin yanında Ürdün, Lübnan ve Suriye dahil toplam 5,9 milyon Filistinli mülteciye çeşitli alanlarda hizmet veren UNRWA, bilhassa savaşın başından bu yana Gazze’deki siviller için hayati bir öneme sahip. İsrail’in soykırımla yargılaması ışığında, Batılı devletlerin UNRWA’ya yardımı kesme kararının sebepleri ve sonuçlarıyla düşünülmesi gerekiyor. Bu kararla, İsrail’i korumak adına Batılı devletlerin bir nevi BM’ye sırtını dönmesi, uluslararası sistemin güvenlik ve istikrarı anlamında ciddi şüpheler doğuruyor.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde on binlerce Filistinliyi katletmesi ve yaralamasının yanı sıra yerinden edilen yüzbinler ve kıtlığın pençesindeki milyonlara rağmen, Batılı devletlerin desteğinin verdiği cüret nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım davası konusunda ne yapacağı konusunda şüpheler vardı. İsrail’in soykırımla yargılanacağı kararı üzerinden saatler geçmeden, ABD’nin UNRWA’ya yardımı keseceğini açıklaması büyük bir şok etkisine yol açtı. ABD’nin ardından bu yönde karar alan Almanya, İsveç, Japonya, Fransa, İsviçre, Kanada, Hollanda, İngiltere, İtalya, Avustralya, Avusturya, Finlandiya, İzlanda, Estonya ve Avrupa Birliği, böylelikle İsrail ve ABD’ye destek vererek UNRWA konusunda gelebilecek tepkileri bölüşmüş oldu. İsrail’in UNRWA hakkındaki iddiaları ve Batılı ülkelerin buna karşı ciddi tepki vermesi, BM için bir nevi cezalandırma niteliği taşıyor.

UNRWA’ya Karşı Alınan Kararlar Tesadüf Müydü?

UNRWA’ya yapılan saldırılar tesadüf değil. İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararından sonra mahkemeyi itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Bütün mesele bu.” Yahudi kökenli Oxford Üniversitesi Profesör Avi Shlaim, ABD ve Batılı ülkelerin UNRWA’ya yönelik kararını bütün açıklığıyla bu şekilde yorumluyor. 7 Ekim’deki baskında UNRWA çalışanlarından bazılarının İsrail’e karşı saldırıya katıldığına dair iddiaların Batılı devletler tarafından sorgulanmadan doğru kabul edilmesi ve BM’ye bağlı bir insani yardım kuruluşuna yardımların soruşturma kesinleşmeden kesilmesi çifte standardın boyutunu gözler önüne seriyor.

Filistin meselesindeki rolü bilinmeyen UNRWA hakkındaki kararın önemini anlamak için söz konusu kuruluşu daha yakından tanımak gerekiyor. 1948 yılında Filistinlilerin topraklarından zorla sürüldüğü Nekbe (Büyük Felaket) sonrasında BM’nin görevlendirdiği UNRWA’nın misyonu Filistinliler topraklarına geri dönemediği için sürekli uzatılıyor. Filistinli mültecilere barınma, gıda, eğitim ve sağlık alanlarında hayati destek sağlayan UNRWA, İsrail’in işgal ettiği bölgelerdeki Filistinlileri insani bir felaketten önlerken, İsrail açısından Filistinli mültecilerin kontrolden çıkarak bir isyan dalgası oluşturmasını engelliyordu. ABD öncülüğündeki Batılı devletlerin başka bir BM kuruluşu olan UNRWA’yı “terörle ilişkilendirerek” yardımı kesmesi ise söz konusu İsrail olduğunda Filistin ve Filistinlilerin değil, BM’nin dahi Batılı devletler tarafından gözden çıkarabileceğini gösteriyor.

İsrail’de ise son yıllarda yükselen aşırı sağ Filistinlilere yönelik insani yardımlardan rahatsızlık duyarken, 7 Ekim sonrasında nefretin ve tepkinin çığırından çıktığını söylemek mümkün. İsrail meclisi Knesset’te konuşan jeostrateji ve kamu politikaları uzmanı Noga Arbell’in “UNRWA’yı yok etmeden savaşı kazanmamız mümkün değil.” ifadeleri, İsrail’in savaşta kimi hedef aldığını ispat edecek düzeyde bir pervasızlık içeriyor. İsrail’in daha önceden kulağını tıkadığı ve umursamadığı uluslararası hukuk ve uluslararası kuruluşları artık karşısına almaktan çekinmediğini ve düşman mesabesinde kabul ettiği anlaşılıyor.

Batılı Ülkelerin UNRWA kararı “Soykırıma Destek” Mi?

Uluslararası bir yardım kuruluşu olarak görevini yapan UNRWA’nın, savaşın başından bu yana Gazze’deki yıkımı ve katliamı gözler önüne sermesi İsrail ve onun hamiliğini yapan devletleri rahatsız ettiği görülüyor. Halbuki, BM’nin bölgedeki misyonunu yerine getiren UNRWA’nın okullarına ve sığınma merkezlerine yapılan çok sayıdaki saldırının faili İsrail’e karşı kınama açıklamasında dahi bulunmayan ülkeler, İsrail’in kaynağı ve gerçekliği şüpheli iddialarıyla UNRWA’yı suçlayarak yaptırım uygulamaktan çekinmiyor. Bu noktada ise İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma varan saldırılardan Batılı ülkelerin memnun oldukları düşüncesini akıllara getiriyor. Zira, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının durması ve yavaşlaması konusunda ateşkes çağrısının yapılmasını engellemenin dışında, bu ülkelerin BM kuruluşlarını karşısına alması ve “Gazze’deki en büyük insani yardım kuruluşuna” savaş sırasında yardımı kesmesi bu ülkelerin soykırıma bilerek ya da bilmeyerek destek verdiği ihtimalini akıllara getiriyor.

Bütçesini bağışçı ülkelerin ve şahısların yardımlarıyla oluşturan ve yıllardır maddi sorunlarla boğuşan UNRWA, ülkelerin yardımı durdurma kararıyla faaliyetlerini sürdüremeyecek düzeye geldi. UNRWA’yı terörize eden kararı alan ülkeler arasında coğrafi anlamda Batılı ülkeler haricinde Avustralya ve Japonya’nın bulunması, bu ülkelerin ortak noktasının “ABD’nin İsrail’i himaye eden dış politik stratejisine destek verme” amacı taşıdığını akıllara getiriyor. Bu ülkelerin bağışlarının UNRWA bütçesinin yaklaşık yüzde 60’dan fazlasını oluşturması, yakın tarihin en büyük katliamı ve krizleriyle karşı karşıya kalan Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere 6 milyon Filistinlinin gıda, sağlık, barınma ve eğitimde yaşadıkları sorunların derinleşmesi ve hatta soykırımın başka bir şekilde devam etmesi anlamına geliyor. Gazze özelinde Filistinliler, Hamas’ın 7 Ekim operasyonu sonrasında İsrail tarafından kolektif cezalandırılırken, BM Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’i soykırımla yargılama kararı sonrasında ise Batılı ülkeler Filistin ve bölge ülkelerindeki milyonlarca Filistinliyi kolektif cezalandırmaya tabi tutuyor. Son olarak, İsrail’in tamamen insani yardım faaliyetleri yürüten UNRWA’yı vergiye tabi tutması, Gazze’de faaliyet gösteren UNRWA sığınma merkezlerine ve yardım konvoylarına devam eden saldırıları ajansın faaliyetlerine yaşam imkânı tanınmadığını gösteriyor.

Kültürel ve coğrafi anlamda Batılı ülkeler arasında yer almakla birlikte, Filistinli mültecilere UNRWA üzerinden desteğe devam eden ve bu desteğin önemini vurgulayan Norveç’in “Filistin karşıtı Batılı blok” oluşturulmasını engellemek anlamında kritik bir çıkış yaptığı değerlendirmesi yapılabilir. UNRWA’ya destek veren ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye, İslam dünyasından ve Filistin’e destek veren ülkelerden toplanacak yardım çabalarını seferber edilmesi ve koordinasyonu konusunda rol üstlenebilmesi durumunda Gazze başta olmak üzere Filistinlilere tarihi bir can suyu verebilir. Bu girişimin ülkeler çapında bir diplomatik faaliyetin ötesinde, Filistinli mültecilerin yıllardır maruz kaldığı sıkıntılara duyarlı kişiler ve kuruluşlardan da destek gördüğü bir sivil toplum girişimiyle desteklenmesi İsrail’in ve destekçisi ülkelerin saldırgan tavırlarını törpüleyebilir. Keza, Suudi Arabistan’ın UNRWA konusundaki son açıklamaları, bu noktada uygun bir zaman ve zemin olduğunu göstermektedir. Kadim ata toprağından zorla kopartılan Filistinli mülteciler, böylece İsrail işgalinin devamı için bağış yapan güçlerin lütfu yerine, özgürlüğünü destekleyen ülkelerin ve halklarının yardımıyla geleceğe umutla bakabilirler.

 

[Çağrı Koşak, Anadolu Ajansı Orta Doğu muhabiridir.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu