Türkiye’nin F-35 projesinin akamete uğraması sonucunda filonun eskimesi söz konusuyken milli kabiliyetler yetişene kadar zafiyet oluşmaması için alımı planlanan F-16 Viper ve Eurofighter Tpyhoon konusu önemini koruyor. Bu yazı öncesinde yine Türkiye Araştırmaları Vakfı (TAV) bünyesinde yayınlanan “Savaş Uçağı İkilemi ve Türk Hava Kuvvetlerinin Geleceği” başlıklı yazının okunması olayların tam anlamıyla kavranması için daha iyi olacaktır.
ABD Dışişleri Bakanlığı Savunma Güvenlik İş Birliği Ajansı (DSCA) Türkiye’ye yönelik F-16 Block 70 Viper savaş uçağı satışının onaylandığını ve olası satışın kongreye bildirildiğini açıkladı. DSCA tarafından açıklanan paket 40 yeni uçak ve 79 modernizasyon kitinin yanı sıra çok sayıda yedek parça ve mühimmatla birlikte maksimum 23 milyar dolar değerinde.
S-400 hava savunma sistemi tedariki neticesinde Türkiye’nin F-35 programından çıkartılması uzun süredir Türkiye’nin ara safha uçak ihtiyacını gündeme getirmekteydi. Milli Muharip Uçak KAAN’ın çoklu adetlerde envantere gireceği güne kadar geçecek süre çerçevesinde Türk Hava Kuvvetleri’nin nitelik ve nicelik anlamında zafiyete uğramaması için böyle bir tedarikin gerekliliği Milli Savunma Bakanlığı tarafından dile getirilmişti.
Bugüne kadar hem ABD ile F-16 Block 70 Viper uçağının tedariki hem de İngiltere ile Eurofighter Typhoon uçaklarının tedariki için çeşitli temaslar yürütüldü. ABD’nin müzakereleri uzatıcı talepleri ve uzlaşmacı olmayan tavrı nedeniyle F-16 Block 70 Viper alımı ve modernizasyonu ile ilgili tedarik çok uzun bir süre bekledi. Nitekim Ukrayna – Rusya Savaşı sonrasında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği söz konusu olduğunda Viper alımı müzakere alanının bir parçası haline geldi ve İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması ile ABD tarafından ilk kez somut bir adım atılmış oldu.
F-16 Blok 70 Viper
1974’te ilk uçuşunu yapan F-16 Fighting Falcon’un bugüne kadar sürekli olarak geliştirilmesi devam etmiştir. Bu gelişimi simgelemek adına uçaklar “Block” numaraları (Block 1, Block 5, Block 30, Block 50+ vd.) ile sınıflandırılmıştır. Türkiye’nin de az sayıda kullandığı F-16 Block 50+ modeli 90’ların sonu ve 2000’lerde üretilen en gelişmiş F-16 modellerinden biridir. Ancak daha da gelişmiş bir F-16 tedarik etmek isteyen Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) girişimi ve 3 milyar doları aşkın AR-GE maliyetini karşılaması ile F-16’nın en gelişmiş sürümü olan Block 60 modeli üretilmiştir. Bu model ile F-16 ilk kez mekanik radarlara göre çok daha gelişmiş olan AESA radara (AN/APG-80) kavuşmuştur. Ayrıca BAE’nin isterlerine özel olarak güçlendirilmiş motor, daha iyi bir elektronik harp sistemi, AN/AAQ-32 dahili FLIR hedefleme sistemi bulunmaktadır. Aralık 2003 yılında ilk uçuşunu yapan bu Block 60’ın tüm geliştirme maliyetlerinin BAE tarafından karşılanması nedeniyle ABD’nin bu uçağı ihraç etmek için BAE’nin onayını alması gerekmekteydi. 2010’lu yıllara geldiğimizde NATO üyesi ülkelerin F-35 savaş uçağı projesine girmesi ve onu tercih etmesi ile bu uçağa olan talep arttı. Hindistan gibi NATO üyesi olmayan ülkelerin de tedarik etmek istediği F-35’lerin bu ülkelere satılamaması nedeniyle Lockheed Martin tarafından Hindistan’ın savaş uçağı ihalesine F-21 adı verilen F-35 elektroniklerinin de kullanıldığı modern bir F-16 versiyonu teklif edildi.
Lockheed Martin dünyadaki çok sayıda F-16 kullanıcısına ve F-35 alamayan modern uçak müşterilerine yönelik olarak F-16 Block 70 Viper modelini geliştirdi. Block 70 modeli gelişmiş aviyonik sistemler, AN/APG-83 AESA radar, yeni nesil MFD ekranlara sahip kokpit, gelişmiş silah sistemleri entegrasyonu, 8.000 saatten 12.0000 saate uzatılmış yeni nesil yapısala sahip.
Block 70 Viper gelişmiş veri bağlantı seçenekleri, yeni nesil hedefleme podları, Kızılötesi Arama ve Takip (IRST), yeni nesil hassas navigasyon sistemleri, pilotun bayılması durumunda devreye giren Otomatik Yerden Çarpışmayı Önleme Sistemi (Otomatik GCAS) ve Ortak Dijital Uçuş Kontrol Bilgisayarı gibi modern savaş uçaklarında bulunması gereken tüm kritik sistemleri taşımakta.
Türkiye’nin uçak modernizasyonu ve yeni uçak temin çalışmalarının en önemli nedenlerinden biri olan AESA radar ihtiyacıdır. Mevcut uçaklarımızda kullanılan mekanik tipteki radarlara göre daha yüksek menzil, karıştırmaya karşı daha yüksek direnç, daha hassas hedef takip ve daha yüksek dayanım sergileyen AESA radar konusunda Türkiye kendi geliştirme çalışmalarını (ASELSAN Murad) da sürdürmektedir. Ancak yerel çalışmaların ne zaman tam anlamı ile üretime hazır olacağı bilinmemektedir.
F-16 Block 70 Viper modelinde F-35 savaş uçağında kullanılan AN/APG-81 radarının modüllerini kullanan ve yazılım konusunda da çeşitli ortaklıklar sunan AN/APG-83 radarı kullanılmakta. Lockheed Martin tarafından bu radarın F-16 Block 70 Viper’a 5. Nesil savaş uçağı radarı yetenekleri kazandırdığı belirtilmekte. Ayrıca yeni nesil uçakların olmazsa olmazı elektronik harp ve kendini koruma sistemleri noktasında Viper modelinde APG-83 radarı ile arayüz oluşturmak üzere tasarlanmış Dijital Radar Uyarı Alıcısını (DRWR) içeren yeni bir aktif ve pasif dahili elektronik harp sistemi (Viper Shield) bulunuyor. Bu Viper hasım hava savunma ve savaş uçağı radarlarına karşı daha modern bir koruma sağlıyor.
Türkiye’ye Satılan Pakette Neler Var?
DSCA tarafından Türkiye’ye sağlanan pakette 32 tek kişilik F-16C, 8 adet çift kişilik F-16D, 79 adet modernizasyon kiti bulunuyor. Ayrıca 10 adet yedek AESA radar, 8 adet yedek motor, 16 adet SNIPER podu gibi çok sayıda yedek parça ve ek bileşen alımı yer alıyor. Yine paket kapsamında 1353 adet hava-hava füzesi, 1437 adet JDAM güdüm kiti, 192 adet anti radyasyon füzesi, 864 adet minyatür bomba bulunuyor. Toplam paket içerisinde ayrıca çok sayıda yedek parça ve modernizasyon kiti ile ilgili bileşen yer alıyor.
Tüm bunların temel olarak üç farklı anlamı bulunuyor;
1. Bu kadar geniş kapsamlı bir paket ile Türkiye’nin ABD’den gerçekleştireceği dev alım ile F-16 filosunu çok uzun yıllar idame ettirmek istediği,
2. F-16 Viper modellerine yerli mühimmatların entegrasyonu ve kullanımı henüz mümkün olmadığından bu imkan sağlanana kadar mühimmat sorunu çekilmemesi için çok büyük adette mühimmat alımı,
3. Filonun idamesi için yedek parça ve ilgili alımların önden yapılarak olası yeni ambargolardan minimum etkilenme isteği.
Nitekim DSCA bildirimleri bir kesinlik taşımazlar. Tekrar senato, kongre onayına girilmemesi için onay gerçekleşebilecek en geniş miktarlar üzerinden sağlanır. Ardından müşteri ülke ile sözleşme imzasında fiyat pazarlığı ve ürün miktarı nihayete erdirilir. Dolayısı ile DSCA’dan 23 milyar dolarlık paket geçse dahi Türkiye’nin tüm bu bileşenleri alacağı ve bunun için 23 milyar dolar ödeyeceği konusunda bir kesinlik bulunmamaktadır.
Yunanistan İçin Çıkan F-35 Onayı
ABD, Türkiye’ye yönelik olarak F-16 Block 70 Viper’ın DSCA onayıyla birlikte Yunanistan’a F-35 satışını içeren bir DSCA onayı daha yayınladı. 8,6 milyar dolar değeri olduğu belirtilen pakette 40 adet F-35A savaş uçağının yanı sıra 2 adet yedek motor ve çeşitli yedek parça, lojistik bileşenler ve kurulum ekipmanları yer alıyor. Ancak mühimmat ve ilgili bileşenler yer almıyor.
Bahse konu 8,6 milyar dolarlık paket Türkiye’nin paketindeki gibi çok geniş mühimmat listesi ve yüksek adetli yedek parça listesinden yoksun olduğu için fiyat farkı normaldir. Nitekim “Türkiye’ye F-16’lar pahalıya veriliyor daha ucuza Yunanistan F-35 alıyor” gibi bir algının doğruluğu bulunmamaktadır. İki paket tamamen farklı olmakla birlikte nihai sözleşme bedellerini içermemektedir.
Sonuç
ABD’nin Türkiye’ye yönelik 23 milyar dolarlık F-16 Viper satış ve modernizasyon paketinin duyurusu ile Yunanistan’a 8,6 milyar dolarlık F-35A savaş uçağı satış duyurusunu aynı anda yayınlaması şüphesi ciddi politik mesajlar taşımaktadır. Mevcut durumun teknik değerlendirmelerine bakıldığında şüphesiz F-35 Lightning II son derece gelişmiş ve tehlikeli bir uçak olarak öne çıkmaktadır. Gerek hava-hava gerek hava-yer operasyonları oldukça karmaşık süreçler ve gereklilikler üzerinden değerlendirilmektedir. Yunanistan’ın teslimatların tamamlanması ile 24 adede ulaşacak Rafale filosu, 150 adedin üzerinde F-16 savaş uçağı (84 adedi Block 70 Viper modernizasyonundan geçiyor) ve nihayetinde 40 adet F-35 savaş uçağının eklenmesi ile oluşacak filosu ülkenin hacmine göre büyük bir hava kuvvetlerine sahip olması anlamına gelmektedir.
Bu filonun Türkiye’ye doğrudan ne kadar tehdit olabileceği çok geniş kapsamlı bir soru olmakla birlikte farklı bloklardan 230 adetlik (mevcut süreç ile +40 adet daha F-16V alınması planlanıyor) F-16 savaş uçağına sahip olan Türkiye için bu filo ciddi bir tehdit oluşturma potansiyeline sahiptir. Özellikle F-35’lerin alınması ile düşük radar görünürlüğüne sahip olan bu uçakların Türkiye’ye yönelik sözde önleyici saldırı adı altında ani bir baskında kullanılması ciddi yıkıcı ve zarar verici etkilere sahip olabilir. Ancak Yunanistan’ın coğrafi derinliğe sahip olmaması gibi ciddi dezavantajları ile Türkiye’nin havadan karaya ve karadan karaya uzun erimli ve hassas saldırı kapasitesini her geçen gün artırması, elektronik harp sistemleri konusunda elini güçlendirmesi, E7T Barış Kartalı gibi uzun menzilli HEİK (havadan erken ikaz ve kontrol) uçaklarına sahip olması her türlü senaryoda Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı ezici üstünlük kuramayacağını göstermektedir.
Ancak Yunanistan F-35 hamlesiyle birlikte Türkiye’nin bölge ülkelerinin F-16 Block 70 ve Rafale gibi 4,5. nesil savaş uçakları tedarikini sürdürmesi ve ABD ile yürütülen F-16 Block 70 sürecine devamlılığına yönelik güvenin çok yüksek olmaması nedeni ile Eurofighter Typhoon alımı için olan ilgisinin devam edeceği düşünülmektedir. Eurofighter Tpyhoon uçağının çift motoru ile sağladığı yüksek performans, F-16 Viper’a göre daha büyük ve daha güçlü AESA radara (Tranche 3 ve 4 modelleri) sahip olması Türkiye’nin bölgedeki üstünlüğünü sürdürmesi için halen gerekliliğini sürdürdüğü söylenebilir.
[Fatih Mehmet Küçük, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]