CHP’de Kronikleşen Liderlik Sorunu Yerel Seçimlerde Yeni Bir Başarısızlığa mı İşaret Ediyor?

CHP’de kronikleşen liderlik sorunu altılı masa ile yaşanan hezimetin ardından yeniden nüksetti. Partideki otorite boşluğunu bir türlü dolduramayan CHP’nin yerel seçimlere nasıl odaklanacağı büyük bir soru işareti. Nitekim 2023 Mayıs seçimlerinde CHP’nin öncülük ettiği altılı masadaki hezimet bunun bariz bir örneği. Seçimleri ilk turda kazanacaklarına dair seçmenlerine büyük umutlar veren altılı masa, seçim öncesi oluşturduğu algının aksine tabanlarına büyük bir ‘’hayal kırıklığı’’ yaşattı. Aslında altılı masanın yaşadığı başarısızlık anket çalışmaları üzerinden oluşturulan algılar açısından bir hayal kırıklığı olsa da büyük bir politik kültürü ve tecrübesi olan millet nezdinde sonuç sürpriz olmadı.  Yaşanan süreç sonrası kurultaya giden CHP’de liderlik krizinin çözülememesi, eş başkan, gölge başkan, çift başlılık, çok başlılık tartışmaları yerel seçimlerde yeni bir başarısızlığa işaret ediyor.

2023 Mayıs seçimlerinde altılı masanın politik ve ekonomik realiteden uzak vaatleri, her an dağılmaya müsait zorlama bir ittifak olması, liderlik ve aday krizi gibi faktörler altılı masaya dair bir güvensizlik oluşturdu. Nitekim, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü hedef alan bölgesel ve küresel yapıların yanı sıra terör örgütleri ve türevlerinin altılı masa ile benzer söylemlerde bulunmaları altılı masanın Türkiye’de bir karşılık bulamayacağını gösteriyordu. Anket şirketleri ve muhalif medya aracılığıyla oluşturulan algılar ve gerçekçi olmayan öngörüler ile tabana bir umut aşılansa da altılı masa yenilgiye uğramaktan kurtulamadı. Devamında gelişen süreç altılı masanın öncüsü CHP’deki mevcut krizleri gün yüzüne çıkardı.

 Altılı Masa Hezimeti ve CHP’ye Yansımaları

 14 Mayıs gecesi ikinci tura kalan seçimlerin ilk turunda altılı masanın diğer ayakları İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi olmuştu. Altılı masada görünmese de HDP’nin (DEM) bu ittifakın bir parçası olduğu tüm kamuoyunun malumu. Zira parti mensuplarının bu minvaldeki beyanatları çok açık. Nitekim 2019 yerel seçimlerinde kamuoyunun bildiği üzere HDP ile resmi olmasa da ittifak kurulmuş ve karşılığında HDP’ye üst düzey yöneticilikler dahil olmak üzere birçok kadro verilmişti. İBB başta olmak üzere CHP’li birçok belediyede PKK ile iltisaklı personellerin ortaya çıkması kamuoyunda CHP’ye yönelik ciddi tepkilere yol açtı. HDP ile yapılan “üstü örtülü” ittifak, bir yandan altılı masanın milliyetçi muhafazakâr seçmenleri ikna etmesini zorlaştırırken diğer yandan ittifak ortakları arasındaki doku uyuşmazlığı da altılı masanın başarısız olacağını işaret ediyordu. İkinci tura kalan seçimlerde Ümit Özdağ başkanlığındaki Zafer Partisi’nin de altılı masaya dahil edilmesi mevcut doku uyuşmazlığını başka bir seviyeye çıkardı. Zira partiler arasındaki anlaşmazlıklar, ilkelerin çatışması, çelişkili söylemler Millet İttifakı’nın dağılmaya müsait zorlama bir ittifak olduğunu gösteriyordu. Girdiği tüm seçimleri kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’ye karşı zafer elde etmek için bütün tuşlara basan altılı masa ortaya koyduğu vizyonsuzluk ve kurduğu zorlama bir ittifakla CHP’nin alışkın olduğu yenilgiler zincirine bir yenisini 28 Mayıs gecesi eklemiş oldu. Sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile imzaladığı gizli protokolün ortaya çıkması altılı masadaki partilerin de büyük tepkisini çekti. Söz konusu gizli protokolden haberlerinin olmadığı yönünde beyanlarda bulunan ittifak ortaklarının birbirlerini açık bir şekilde yalanlamaları da başarısızlığın trajikomik yanı oldu. Nihayetinde millet çatışan değerler, çelişkili söylemler ve zorlama bir ittifakın ülkeyi yönetemeyeceğine kanaat getirdi.

Muhalefet olmanın gereklerini yerine getirip yeni projeler üretmesi beklenen CHP liderliğindeki altılı masanın seçim süreci boyunca sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kampanya yürütmesi, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin altılı masaya destek mesajları vermesi seçimlerin seyrini etkileyen başka etmenler oldu. Akabinde marjinal grupların kontrolüne geçtiğine dair CHP’ye yapılan eleştirilerin günden güne artması, her seçimde tekrarlanan başarısızlıklar ve beraberinde büyüyen derin çatlaklar parti yönetiminde çözülmesi zor krizlere yol açtı.

CHP’de Nükseden Liderlik Krizi ve Yerel Seçimlere Muhtemel Etkileri

 2010’da tartışmalı bir şekilde geldiği CHP genel başkanlığı koltuğunu 13 yıl boyunca tüm başarısızlıklara rağmen kaybetmemesi Kılıçdaroğlu’nun delegeler üzerinden CHP’yi kontrol ettiği şeklinde yorumlanıyordu. Ancak Ekrem İmamoğlu’nun ciddi bir bütçe ayırarak ‘’delege borsası’’ oluşturduğu ve bu şekilde kurultayın sonucuna direkt etki ettiği şeklindeki ciddi iddialar uzun süre gündemi meşgul etti. Kılıçdaroğlu ile iyi ilişkileri olduğunu öne süren İmamoğlu, altılı masa hezimeti sonrası değişimcilerin başını çekerek kurultayda Özgür Özel’i destekledi ve gölge başkan olarak anılmaya başladı. Son olarak DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın partilerini ziyaret etmeye gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e dönerek ‘’Size CHP’nin Eş Başkanı diyesim geldi…’’ şeklindeki ifadesi de İmamoğlu’na bir mesaj olarak yorumlandı.

Daha önce seçim gecesi altılı masanın kazandığını iddia ederek kamuoyu ve seçmenlerini yanıltan İmamoğlu inandırıcılığını kaybetmişti. Kılıçdaroğlu ile aralarında ‘’baba-oğul’’ ilişkisi olduğunu öne süren İmamoğlu’nun bu iddiasının da gerçekçi olmadığı altılı masa hezimeti sonrası ortaya çıktı. Aynı şekilde Özgür Özel’in İmamoğlu ile aralarında bir ‘’kardeşlik hukuku’’ olduğunu öne sürmesi CHP’deki liderlik sorununu örtbas etmeye yönelik bir algı çalışması olarak görülüyor. Nitekim yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde hem Özgür Özel’in hem de Ekrem İmamoğlu’nun kendilerine yakın isimleri seçilebilecek yerlerde aday göstermeye çalıştıkları kamuoyunun malumu. CHP’ye yakın gazetecilerin bu yöndeki iddiaları da dikkat çekici. İmamoğlu’nun İstanbul’da 39 ilçenin yanı sıra büyükşehir belediyeleri dahil birçok ilde kendine yakın isimleri aday göstermek istediği konuşuluyor. Trabzonlu olan İmamoğlu’nun Karadeniz’deki teşkilatları ve adayları tamamen kontrol ettiği de medyada sık sık dile getiriliyor. Parti yönetiminde bir grubun İmamoğlu’nun liste dayatmasından rahatsız olduğu da bilinen bir gerçek. Seçildiği günden bu yana İBB başkanlığından ziyade partide farklı bir pozisyonda öne çıkmaya çalışan İmamoğlu’nun gölge başkan olarak anılması sürpriz değil.

Dün basına yansıyan CHP PM toplantısında Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın yanı sıra bazı milletvekillerinin de dahil olduğu kavga bu sürecin başka krizlere gebe olduğunu gösteriyor. Nihayetinde altılı masa sürecinde belli bir süre bastırılabilen liderlik krizi yerel seçimler öncesi bir türlü kamufle edilemiyor.

Sonuç olarak, uzun vadeli bir siyasi vizyon belirlemek yerine sürekli seçim odaklı taktiksel çıkışlar yapan CHP hem kendi seçmeni hem de kamuoyu nezdinde inandırıcılığını yitirdi. Bireysel çıkarların öncelendiği partide derin çatlaklar ve gruplaşmalar aday belirleme sürecinde CHP’yi zor durumda bırakıyor. Altılı masa hezimeti sonrası halı altına süpürülemeyen kronikleşmiş liderlik sorunu CHP’nin yerel seçimlerde yeni bir başarısızlığa mahkûm olduğuna işaret ediyor.

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu