Ekonomik Koridorlarda Güvenlik Krizi

Küresel siyaset ve iktisadın sıklet merkezinin Asya-Pasifik bölgesine kaymaya başlamasıyla birlikte küresel siyaset açısından yeni bir jeopolitik rekabet alanı ortaya çıktı; ekonomik koridor rekabeti. Çin’in 2012 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi bu alanda rekabeti tetikleyen en önemli girişim olarak kaydedilebilir. Devam eden süreçte ortaya çıkan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin-Myenmar Ekonomik Koridoru ve nihayet Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru son on yılda küresel siyasette ekonomik koridor rekabetinin en önemli kilometre taşları olarak ifade edilebilir. Asya-Pasifik bölgesi ile Atlantik arasında planlanmış olan bu ekonomik koridorların en zayıf halkası hiç şüphesiz Hürmüz Boğazı, Bab el-Mendeb Boğazı ve Süveyş Kanalı gibi istikrarsızlığın yoğunlaştığı kritik su yollarıdır.

İsrail’in Gazze başta olmak üzere tüm Filistin coğrafyasında tırmandırdığı şiddet milyarlarca dolarlık yatırım yapılan ekonomik koridorların en zayıf halkası olan kritik su yollarının güvenliğini tartışmalı hale getirdi. Özellikle Yemen’de kontrolü ele geçiren Husilerin Güney Arabistan ve Bab el-Mendeb’deki gemi trafiğini tehdit eden eylemleri sayılan tüm ekonomik koridorların güvenliğini uluslararası alanda tartışmalı hale getirdi. Çünkü son dönemde Husi saldırılarından endişe duyan,  aralarında BP, E Quinor, Maersk, Evergreen Line ve HMM’nin de bulunduğu büyük enerji ve denizcilik firmaları ya gemilerinin rotasını değiştirdi veya Kızıldeniz’deki operasyonlarını askıya aldı. Bazı firmaların gemilerini Kızıldeniz yerine Ümit Burnu’na yönlendirmeleri hem maliyetlerde ciddi artışlara hem de taşımacılık süresinin haftalarca gecikmesine yol açacak. Kızıldeniz ve çevresinde seyrüsefer özgürlüğünü güvence altına almak için ABD öncülüğünde oluşan “Refah Muhafızı Operasyonu” görev gücüne katılım konusunda küresel aktörlerin gösterdiği tereddüt bir taraftan kritik su yollarının güvenliğine yönelik endişeleri artırırken diğer taraftan alternatif güvenli ticaret yolu arayışlarını da artırdı.

Ekonomik Koridorların En Zayıf Halkası; Güney Arabistan

Bab el-Mendeb ve Süveyş kanalı güzergâhı Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasındaki en kısa yol olarak uzun yıllar küresel ticarette merkezi bir rol oynadı. Yıllık 20 ila 30 bin geminin geçtiği ve bir trilyon dolarlık bir ticari hacme sahip bu kritik su yolunun istikrarı sadece küresel ticaretin güvenliği değil aynı zamanda uzun yıllardır büyük yatırım yapılan ekonomik koridorların güvenliği açısından da çok kritiktir.

Kızıldeniz ve bölgeden geçen ticaret yolunun güvenliği açısından Yemen’in politik istikrarı büyük önem arz etmektedir. Çünkü İran destekli Husiler ülkede yönetimi ele geçirdikten sonra dünyanın en kritik su yolu olan Bab el-Mendeb Boğazı’nın güvenliği tartışmalı hale gelmiştir. Yemen’in hem kara sınırı boyunca hem de Boğaz’da bulunan Haniş Adaları üzerinden üretebildiği güç projeksiyonu Bab el-Mendeb ve Süveyş güzergâhının gemi trafiği açısından yüksek riskli bir bölge olarak anılmasına yol açtı.

Son dönemde Filistin meselesinde Yemen’in oynamak istediği aktif rol İsrail’e taşımacılık yapan bazı gemilere yönelik saldırıların artmasına yol açtı. Bölgedeki trafiğin artan tahdidi büyük taşımacılık firmalarını Kızıldeniz güzergâhı yerine Ümit Burnu’nu güneyden dolanmaya sevk etti. Ümit Burnu güzergâhı hem maliyet açısından hem de taşımacılık süresi açısından oldukça problemli bir güzergâh olarak tanımlanabilir. Zira gemiler Kızıldeniz yerine Ümit Burnu güzergâhına yöneldiklerinde fazladan 6.500 km yol kat etmeleri gerekiyor. Bu durum konteyner başına taşımacılık maliyetini iki bin dolar artırırken taşımacılık süresi de üç ila dört hafta uzatmaktadır.

Son dönemde Kızıldeniz’de ortaya çıkan jeopolitik gerilim ticari taşımacılıkta %12’lik bir paya ve yaklaşık bir trilyon dolarlık hacme sahip bir güzergâhın güvenliğini tartışmalı hale getirmiştir. ABD’nin bölgede geçtiğimiz yıllarda korsanlıkla mücadele için oluşturduğu deniz görev gücünün bir benzerini oluşturma çabasına rağmen çok sayıda Batı müttefiki ülkenin Kızıldeniz görev gücüne katılım konusunda isteksiz olması alternatif arayışların artmasına yol açacaktır.

Kalkınma Yolu

Uzun zamandır hem Türkiye makamlarının hem de Irak’ın dile getirdiği “Kalkınma Yolu” projesi Güney Arabistan’da ortaya çıkan risklerle yeniden avantajlı bir konuma yükselebilir. Basra Körfezi’ndeki Fav limanından Ovaköy’e oradan da İskenderun ve Mersin gibi limanlara uzanacak olan bu ekonomik koridor Güney Arabistan’daki risklerden kaçınmak isteyen aktörler için oldukça önemli bir güzergâh olarak değerlendirilebilir. Bu güzergâh sadece ticari taşımacılık değil bölgenin zengin enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasında da büyük önem arz etmektedir.

Rusya-Ukrayna savaşı öncesi Avrupa’nın Rusya’ya olan %55 oranındaki enerji bağımlılığı son iki yılda uygulanan yaptırımlarla birlikte zayıflayarak %10-20 bandına geriledi. Son dönemde Avrupa’da oluşan enerji açığını gidermeye aday iki bölge bulunmakta; Basra Körfezi ve Hazar Havzası. Kalkınma Yolu projesi Basra Körfezi doğal gaz ve petrol kaynaklarının batıya taşınmasında önemli bir güzergâhtır. Çünkü bölge dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine ev sahipliği yapmaktadır. İran-Katar ve Irak’ın sahip olduğu, neredeyse küresel doğal gaz rezervlerinin %40-50’sine tekabül eden rezervler çıkarılmayı ve tüketim merkezlerine taşınmayı beklemekte. Halen sıvılaştırma yöntemi ile pazarlanan bölge doğal gazı açısından Kalkınma Yolu önemli sonuçlar üretecektir.

Arap Baharı süreciyle başlayıp İsrail’in Gazze’ye düzenlediği vahşi saldırılarla zirve noktasına çıkan güvensizlik iklimi gelinen nokta itibarıyla ticaret yollarını ve ekonomik koridorları da tehdit etmeye başladı. 2010’lu yıllardan itibaren küresel ölçekte ortaya çıkan ekonomik koridor rekabetinin en zayıf halkası olan Bab el-Mendeb Boğazı’nda ortaya çıkan güvensizlik Türkiye ve Irak öncülüğüne inşa edilen Kalkınma Yolu projesini ön plana çıkaracaktır. Hem güvenlik hem de maliyet açısından önemli avantajlar sağlayan alternatif bir güzergâh olarak Kalkınma Yolu başta enerji iletimi olmak üzere küresel ticaret açısından oldukça önemli bir güzergâh olmaya adaydır.

Dr. Necmettin Acar, Mardin Artuklu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü başkanıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu