Cumhuriyet Halk Partisi, 4-5 Kasım 2023 tarihinde 38. Olağan Kurultayı ile genel başkanını değiştirdi. 13 yıldır CHP başkanlığı yapan Kemal Kılıçdaroğlu dönemi sona erdi. Yeni başkan ise CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel oldu. CHP ve başını çeken muhalefet bloğu tarafından gençlerin demokrat dedesi Kılıçdaroğlu, değişim isteyenler tarafından kurultaya zorlandı ve bu kurultay sonucunda 13 yıl boyunca hiçbir genel seçim kazanamadan koltuğuna veda etti. Peki gerçekten CHP’de değişim oldu mu, olduysa ne değişti ne gitti ne geldi?
CHP denince Türkiye’de, Cumhuriyet ile yaşıt parti, ana muhalefet, iktidar olmayı çok isteyen ancak bir türlü olamayan, her seçimden sonra gelecek seçim bizim seçimimiz diyen, en iyi biz biliriz, kaybedince onlar düşünsün diyen bir parti hemencecik akla gelir. Kurulduğu günden bugüne demokratik ve hür seçimlerle tek başına, koalisyonsuz şekilde Türkiye’yi yönetme vasfına erişemeyen CHP, 2024 Mart mahalli seçimlerine Özgür Özel ile girecek. CHP’de değişim rüzgârları eserken, kaderin cilvesi ki tüm dünyanın gözü terör devleti İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamdaydı. Böyle olunca haliyle bu değişim yeterince irdelenmedi. Tam bu noktada genel başkanlığa aday Özgür Özel’e de haliyle mikrofonlar uzatılıyor ve Gazze’deki elim hadise hakkında ne söyleyeceği merak ediliyordu. Daha başkan olmasına günler varken Özgür Özel çok da şaşırtmayan ifadelerle İsrail’i kınamak yerine Hamas deyip durdu. Batıdaki çocuk katili birkaç devlet liderine selam yollarcasına her şeyin sebebi Hamas dedi. Aslında CHP’de ne değişti dersek hiçbir şey değişmedi. Anadolu’da bi söz vardır: ha Kel Hasan ha Hasan Kel. Malum, Yahudiler içinde çok farklı guruplar var. Gazze katliamı için dünyanın birçok bölgesinde Netanyahu’yu soykırım ile suçlayan, Yahudilik demek sadece Siyonizm demek değildir diyen birçok gösteri yapıldı. Türkiye’nin en eski partisi ise bir dönem Osmanlı hâkimiyetinde olan ve daha 100 sene önce Mondros Mütarekesi’nden hemen önce kaybettiğimiz son toprak olan Filistin topraklarındaki bugünkü hadise için vicdanlı Yahudiler kadar dahi olamadı. Bir ek bilgi olarak da Filistin Suriye Cephesinde 7. Ordu komutanı olarak Mustafa Kemal Paşa görev yapmıştı. Buradan şunu anlıyoruz ki CHP’deki kronik bir sorun olan, Batı ne söylerse aynı şeyleri söyleme, Batı ne söylemez ise söylememek düsturu devam ediyor.
CHP’nin çiçeği burnunda yeni başkanı Özgür Özel’e biraz daha yakından bakınca neler karşımıza çıkıyor diye baktığımızda: 30 Aralık 2021’de söylediği şu sözler, Türkiye’den ne kadar bihaber ve Türkiye toplumuna ne kadar yabancı olduğunu ortaya koyuyor: “Eğitimde birlik var, kanunu var. Diyanet okul öncesi eğitim birimleri kuruyor. Okul öncesi eğitim Diyanet’in işi mi Milli Eğitim’in işi mi? Sübyan mekteplerini kurmuşlar, kurumsallaştırmayı zorunlu yapmaya çalışıyorlar. Bu kafayla, bilimin B’si, fiziğin F’si, matematiğin M’si de olmuyor üniversiteye gidince. Çocukları bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken bir orta çağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın ne bu Cumhuriyet’e ne bu millete faydası var ne de Anayasa’ya uygunluğu var”
Çok eski zamanlarda söylenmiş sözler değil. Hani derler ya mürekkebi daha kurumadı. Yine CHP’nin yeni başkanı üzerinden değişimi irdelemeye devam edince karşımıza bir el öpme hadisesi çıktı. Açıkçası eli öpülene kadar kim olduğunu çok da duymadığımız bir opera sanatçısı Pervin Chakar’ın elini öpen Özel, yerel seçimlerden önce çok güzel mesaj veriyordu. Bu biraz da son genel seçimlerde CHP’nin deyimiyle demokratik son seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun her görüştüğü partiye, gruba gülücük dağıtmasıyla çok benziyor. Malum hem HDP ile görüşüp hem de Zafer Partisi ile protokol imzalayan Kılıçdaroğlu ne seçim kazanabildi ne de koltuğunu koruyabildi. Özgür Özel ise el öperek genel başkanlığa daha sanatsal bir giriş yapıyordu. El öpmek aslında bu topraklarda çok kadim bir gelenektir; ancak kimin eli öpülür ona iyi bakmak lazım. CHP liderinin elini öptüğü kişinin bazı ifadeleri birleştirici olmanın ötesinde ayrıştırıcı bir yapıya sahip. El öpme mevzusunu irdeliyoruz çünkü basit bir hadise değil. Yıllardır HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan annelerin elleri öpülmeye layık değil miydi diye bir soruyu sormak en tabii bir durum olsa gerek. Tarih ilminde bir yöntem vardır spekülatif tarihçilik diye. Hadiseleri şöyle değil de şöyle olsaydı nasıl olurdu diye yorumlayan bir yöntem. Özgür Özel, Diyarbakırlı annelerin ellerini öpseydi belki de bugün başka şeyleri yazıyor ve konuşuyor olacaktık.
CHP’deki değişim üzerine yine devam edecek olursak; büyükşehirlerde özellikle İstanbul ve İzmir’de belediyecilik namına, hizmet namına son derece başarısız olduğu her gün bozulan belediye otobüslerinden, metrobüslerden, açılışı yapılan ama bir türlü açılamayan metrolardan görmekteyiz. Buna rağmen İzmir’de iyi biliyoruz ki hizmet etmese de bizden olsun düşüncesiyle CHP İzmir’de kazanacak. İzmir seçimleri tam bir CHP resmini bize özetliyor. Üstte CHP genel başkanı üzerinden değişimi irdelemeye çalıştık, burada ise CHP seçmeninin ne kadar değişime açık olduğuna değinmek gerekir. Şöyle kafayı kaldırıp Türk siyasi tarihine baktığımızda en fazla değişim ve dönüşüm yaşayan parti ve taban olarak muhafazakâr sağ seçmeni görürüz. Demokrat Parti’den başlayarak Ak Parti’ye kadar ne zamanki sağ seçmen partiden istediği hizmeti alamamış, hemen bir değişime gitmiş. Bu değişim sonucunda da her Türk siyasetinde hep muhafazakâr sağ partiler iktidar olmuş. Bundan şunu net anlıyoruz ki değişim ve dönüşüm kötü bir şey değil ancak bu sadece koltuktaki bir şahsı indirip diğerini getirmekle olmuyor. Gerçek değişim, ideolojik saplantılardan arınıp hak ve hakikati arama adına gerekirse en sevdiği şeylerden dahi vazgeçebilmektir. Daha önceki yazımızda da değindiğimiz üzere Ak Parti’yi bu kadar süre ayakta tutan, parti içindeki değişim ve parti tabanına kulak vermesidir. Son seçimlerden sonra değişmez diye düşünülen tüm isimler değişti ve yerlerine başka isimler geldi. Erdoğan ve ekibinin yıllardır yaptıkları şey milletin kararına saygı duymaktı. Her seçim sonunda milletin takdirinin başımız üzerinde yeri vardır diyerek milli iradeye saygı duyuldu. Son genel seçimde ise hiç unutulmayacak bir utancı yaşadık: deprem bölgesinin seçim tercihlerine nasıl hakaret edildiğine hep beraber şahit olduk. CHP’de parti ve parti tabanında gerçekten bir değişim olacaksa ve olduysa en başta milli iradeye saygı ile başlamalı ve Türkiye’ye yabancı durulmamalı. Şu anki tabloda gelen gideni aratacak gibi.