Almanya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘’Kıskanıyor mu’’?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Ekim’de gerçekleştirdiği Almanya ziyareti İsrail-Filistin çatışmasının gölgesinde gerçekleşti. Görüşmenin en çarpıcı bölümü şüphesiz iki liderin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Şansölye Scholz’un birlikte gerçekleştirdiği basın toplantısı oldu. Avrupa’nın en büyük başkentlerinden birinin merkezinde, Berlin’de Türk bir cumhurbaşkanının Batı’nın Filistin meselesinde gösterdiği iki yüzlü tavrını ve insan haklarının ayaklar altına alınışını vurgulaması ve dik duruşu Türkiye ve bütün dünyada büyük takdir gördü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, senelerdir otoriterlik yaftası yapıştırmaya çalıştıkları bir liderin kendi evlerinde suçlarını yüzlerine vurması Alman kamuoyunda rahatsızlık uyandırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin Almanya’da yol açtığı tepkileri bu gezinin vuku bulacağının açıklandığı andan itibaren değerlendirmek, Alman medyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan özelinde Türkiye konusunda ne kadar hassas olduklarını kavrayabilmek açısından önemli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyaretinin kesinleşmesini izleyen ilk andan itibaren Alman medyasının ilgisi ani bir şekilde bu konuya çevrildi. Ziyaretten bir hafta, on gün öncesinden Türkiye ile ilgili haberler gündemi meşgul etmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne kadar otoriter olduğu, gazetecileri nasıl hapse attığı, Kürtlere baskı uyguladığı ile ilgili örneklerine yıllardır sıklıkla rastladığımız itibar suikastı niyeti taşıyan klasik suçlamalar birer birer tüm Alman medya organlarında boy göstermeye başladı.

Bunların haricinde, olağanın dışında ve en fazla ön plana çıkan konu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sözleri oldu. Cumhurbaşkanının İsrail’i savaş suçu işlemekle, Filistin’de soykırım yapmakla suçlaması ve Hamas’ı bir kurtuluş hareketi olarak adlandırması Alman medyasında yoğun ilgi gördü. Eleştiriler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karalama kampanyaları bu mesele üzerine yoğunlaştırıldı. Alman medyasından kasti bir biçimde tek çatı altında birleşmiş ve merkezi bir üst kurum tarafından yönetilen/yönlendirilen bir oluşum olarak bahsediyorum. Bu durum, Alman medyasının sanki üst bir otoriteden direktif almışçasına tek bir görüş ve yaklaşımı sistematik bir şekilde  benzer ifadelerle sunma biçiminden kaynaklanmaktadır.

Tabii ki Alman medyasının bu haberleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a zarar vermekten ziyade içinde bulundukları ikircikli durumun, müthiş iki yüzlülüğün ve bağımsız habercilik yap(a)madıklarının ilanına hizmet etti. Türkiye’yi gazetecileri hapse atmakla suçlayan Alman medyası ve politikacıları, Gazze’de bile isteye, kasıtlı bir şekilde aileleriyle birlikte katledilen onlarca gazeteci hakkında doğru düzgün haber geçemedi. Alman politikacılar İsrail’e tek bir kınama yapamadı, ‘’Gazetecileri neden öldürüyorsunuz?’’ sorusunu sormak bir tarafa, ‘’İsrail’in kendini savunma hakkı vardır’’ açıklamalarıyla katliama destek oldu.

Türkiye’de yaşayan Kürtlere baskı yapılıyor iddiasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren ve insan hakları meselelerini sıklıkla gündeme getiren Alman medyası ve politikacıları İsrail’in işlediği savaş suçlarını, Filistinlilere uyguladıkları soykırımı ‘İsrail’in güvenliği Almanya’nın varlık nedenidir’ bahanesine sığınarak görmezden gelmeyi seçmekte ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’nın ve Almanya’nın maskesinin Filistin meselesiyle birlikte düştüğü, muktedir Batının tarihsel barbarlığının, çıkarlarına ters düşmesi halinde kendinden olmayan insanlığa neler yapabileceğinin tüm dünyaca anlaşıldığı böyle bir atmosferde ziyaretini gerçekleştirdi.

Almanya’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Beklentileri

 Almanya’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İsrail-Filistin çatışmasının en sıcak olduğu bir dönemde ve iki ülkenin konuya yaklaşımları taban tabana zıt olduğu bir zamanda Berlin’e davet etmesinin elbette Almanya için geçerli sebepleri var. Bunlardan ilki ve en önemlisi, Almanya tarafından oturum izni verilmeyen kaçak göçmenlerin geri kabulü meselesi. Almanya haftalardır yeni göçmen yasasını tartışıyor. Önündeki en büyük engellerden bir tanesi, tıpkı İngiltere ve diğer Avrupalı ülkelerde olduğu gibi kendi ülkesinde oturum izni alamayan kaçak göçmenlerin ülkeden sınır dışı edilmesi. Almanya’nın bu konuda Türkiye’den beklentisi, Türkiye üzerinden gelen Türk ve diğer göçmenlerin Türkiye tarafından geri kabul edilmesi.

Almanya’nın Türkiye’den bir başka talebi de, Türk camilerinde görev alan Türkiye’de yetişmiş imamların zaman içerisinde Almanya’da eğitim gören imamlar ile ikame edilmesi. Almanya’nın diğer iki talebi ise NATO ortaklığı çerçevesinde dile getirilen, Ukrayna konusunda ortak hareket etme ve İsveç’in üyeliği ile ilişkiliydi. Alman tarafına göre geri göç anlaşmasının tekrar yürürlüğe girmesine ilişkin mevzuatın belirlenmesi amacıyla iki ülke arasında görüşmeleri yürütmek adına komisyonlar oluşturulacak. Yine Alman tarafına göre diğer meseleler de görüşmelerde olumlu bir atmosferde görüşüldü ve büyük fikir ayrılıkları yaşanmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berlin ziyaretinin kuşkusuz en çarpıcı bölümü, iki ülke liderinin birlikte katıldığı basın toplantısı oldu. Özellikle Cumhurbaşkanının ‘’Biz Holokost cenderesinden geçmedik, İsrail’e borçlu olsak bu kadar rahat konuşamazdık’’ sözleri Alman basınında büyük yankı buldu. Bu sözleri Alman Devletine ait Deutsche Welle ‘ben özgürce konuşabiliyorum, çünkü biz İsrail’e borçlu değiliz’ başlığıyla Twitter hesabından yayımladı ve haber yoğun ilgi gördü. Alman basın mensupları sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan vesilesiyle asıl görüşlerini, işten atılma korkusuyla dile getiremedikleri düşüncelerini, Almanya’nın giderek artan İsrail bağımlılığından ötürü yaşadıkları rahatsızlıklarını yansıtıyor gibiydiler. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkel sonrası ‘kimsesiz/lidersiz’ kalan Alman kitlelerinin de sesi olduğu söylenebilir.

Alman basınının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berlin’e gelişinden günler önce başlayan ilgisi, Cumhurbaşkanı Türkiye’ye döndükten sonra da bitmedi. Birçok yorumcu, Alman hükümetinin Erdoğan’ı böyle bir konjonktürde Berlin’e davet etmesini ve basın toplantısında Şansölye Scholz ve Almanya özelinde Batı dünyasını eleştiren sözlerine platform sağlanmasını ağır bir şekilde eleştirdi. Tabii ki bu yorumcuların en ön saflarında yine Türkiye’den Almanya’ya iltica etmiş PKK sempatizanı şahıslar yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya dönüşü söylediği, ‘’Bütün Batı dünyası, haçlı emperyalist yapı bir arada. Dün akşamki (Almanya) ziyaretimde de ne yazık ki bunları gördüm. Cumhurbaşkanında da bunu gördüm’’ sözleri de Alman basınında büyük yankı buldu.

Sonuç olarak, neredeyse iki haftadır Almanya’nın gündeminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geniş bir yer aldığı ve tüm söylemlerinin Alman kamuoyunda gündem oluşturduğu görülüyor. ‘’Almanlar Türkiye’yi kıskanıyor mu?’’sorusunun cevabını bir başka yazıda tarihsel bir perspektifle ve sosyal psikolojiyle daha geniş bir şekilde değerlendirebiliriz. Fakat kısa cevap ve fragman mahiyetinde; Almanların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarzı güçlü bir lidere özendikleri ve kendilerinde olmayanı kıskanç bir ruh haliyle itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.

Dr. Ayhan Sarı, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu