Gazze’de Çocuk Olmak

 – Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?

– Abi biz Filistinli çocuklar büyüyemeyiz. Her an vurulabiliriz. Yolda yürürken ölebiliriz. Filistin’de hayat böyledir.

Masum olmak, arı duru olmak, berrak ve saf olmak, sevinç ve mutluluk nasıl yaşanması gerekiyorsa öyle yaşayabilmektir çocuk olmak. Ön yargılarla oluşturulmuş bir dünyada bile hırstan, düşmanlıktan, nefretten, şiddetten, ötekileştirmekten uzak yaşayabilendir çocuk. Sevginin, berraklığın, sevincin, mutluluğun, güzelliğin bambaşka yaşandığı dönemdir çocukluk.

Çocukluk, insanoğlunun dünyaya gözlerini açtığı ilk andan dünyayı tanımaya ve ona kendi dünyasında yer ayırmaya başladığı, gençlik ve olgunluk dönemlerinin hayatı anlamlandırmadaki ilk dönemidir. Kim bilir belki de bu nedenle dünyayı çirkinleştiren onca şeye rağmen çocuk masumiyetiyle ortaya konan arı duruluğun, berraklığın, güzelliğin her yeni doğan çocukla bize tekrar hatırlatılmasından dolayı “Her yeni doğan çocuk Allah’ın dünyadan, insanlardan umudunu kaybetmediğinin bir işaretidir.” derler.

Belki de çocuk masumiyetinin ve onun ön yargısız dünyasının çevresine saçtığı gülücüklerdir her geçen gün zalimlerin yaptıklarıyla çirkinleştirdiği ve yaşanılmaz kıldığı dünyayı güzelleştiren! İnsanın çirkin yüzünün görünür olduğu zaman dilimlerinde her zaman çocuk bir umut olmuştur dünyanın güzelliği için. Bir umut olmuştur her zaman çocuk çirkinliğe, kötülüğe, yanlışlığa karşı ruhundaki masumiyet ve tebessümündeki berraklıkla. Ne ki çocukların masumiyeti ve mutluluğu dahi büyükler eliyle yok edilmektedir. Sevinç ve mutlulukla dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirebilecek çocukluğun masumiyeti de yok edilir hale gelmiştir. Yeryüzünde savaş, açlık, hastalık, yokluk ve yoksunluktan en çok etkilenen her zaman çocuklar olmuştur.

Çocuğu, çocukluğu bile zalimce hırslarına kurban eden anlayışlar dünyayı güzelleştiren çocukların yüzündeki tebessümü bile ona çok görmüşlerdir. Ne yazık ki dünya üzerinde çocuk masumiyetinin tüm dünya çocukları için aynı şekilde anlaşıldığını söylemek çok da mümkün görünmemektedir.

Bugünlerde insanlık vicdanını derinden yaralayan, bir savaş olarak adlandırılmanın çok ötesinde bir katliama ve soykırıma dönüşen İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sadece büyüklerin ya da devletlerin kendi aralarında yaptığı bir savaş olmanın çok ötesine geçmiştir. Geçmişten bugüne dünyada çok savaşlar olmuş, milyonlarca insan savaşlarda ölmüştür. Ancak bugün İsrail’in Gazze’ye yönelik planlı ve amaçlı saldırıları çocuk genç, kadın erkek, sivil asker ayırt etmeksizin bir katliama dönüşmüştür. Yıllarca Naziler tarafından soykırıma uğradıkları için dünya kamuoyu tarafından mağdur addedilen, bu mağduriyeti kendilerince dünya çapında bir propagandaya dönüştüren Yahudilerin bugün teopolitik bir söylemden hareketle 1948’den beri “Vaat edilmiş topraklara” sahip olma düşüncesiyle işgale başladıkları Filistin topraklarında uyguladıkları şiddet ve ayrımcılık savaş literatürünün ötesinde yeni tanımlar ortaya çıkarmıştır. Dün soykırıma uğradıklarını söyleyenlerin bugün en acımasız soykırımı çocukları ve kadınları bile hedefe koyarak gerçekleştirmeleri en basit ifadeyle zalimliktir, caniliktir.

İsrail’in 1948’den beri uzun vadeli işgal planlarını özellikle ABD ve İngiltere başta olmak üzere AB üyesi devletleri de arkasına alarak adım adım, yıl yıl gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu eylemlerinin son halkasını 15 yıldan fazla bir süreden beri açık hava toplama kampına çevirdiği Gazze’de uyguladığını görüyoruz. Hayatlarının her ânı İsrail’in zalimce uygulamalarıyla şekillenen Gazzeliler dünyanın gözü önünde hemen her gün öldürülmekte, evlerine el konulmakta, asgari insani koşullardan uzak tutulmakta, elektrikten suya, gıdadan ilaca hemen her şeye ancak ve ancak işgalci İsrail’in izni olursa erişebilmektedirler.

ABD ve Batı Himayesinde Çocuk Katliamı

Dünya kamuoyunu hiçe sayan ve kimseyi takmayan işgal ve katliam girişimlerini engellemeye yönelik onca BM kararını, hamisi olan ABD’nin vetolarıyla aşan İsrail’in her geçen gün artan baskıları Gazzelilerin hemen hepsinde İsrail’e karşı olan öfkenin her daim diri kalmasını sağlamıştır. Onca can kaybına, onca mücadeleye rağmen ayakta durmayı başarabilen Gazze’de Hamas’ın silahlı mücadele gücü olarak adlandırılan İzzeddin el-Kassam Tugayları 7 Ekim 2023’te tel örgülerle çevrili açık hava toplama kampından ve oldukça önemli bir strateji geliştirerek savunma hattı amacıyla oluşturdukları tünellerden çıkarak İsrail’in içlerine kadar sızmış ve 200’ün üzerinde rehineyle tekrar Gazze’ye dönmeyi başarmışlardır. Daha ilk andan itibaren ABD, İngiltere ve Batılı devletlerce sürekli desteklenen İsrail’in yenilmez, sarsılmaz imajı bir anda yerle bir olmuş, İsrail olup biteni anladığında Hamas üyeleri aldıkları rehinelerle birlikte İsrail’i çoktan terk etmişlerdi.

İsrail ordusunun bir kara harekâtına kalkışmadan önce oldukça ağır silahlar ve hava bombardımanıyla 35 gündür süregelen ve hemen her eylemi savaş suçu oluşturacak şekilde Gazze’de mülteci kamplarını, çocuk hastanelerini, eğitim öğretim yuvalarını, ibadet yerlerini bombalaması sonucunda resmi rakamlara göre on binin üzerinde insan ölmüştür. Gerçek rakamların çok daha fazla olma ihtimali ise yüksektir. Ölenlerin yarıdan fazlasının kadınlar ve çocuklar olduğu Gazze’deki yetkililer tarafından dile getirilmektedir. Ne ABD ne AB üyesi ülkeler insanlığın vicdanında mahkûm olacakları sivil can kayıpları, çocuk ölümleri karşısında kıllarını kıpırdatmakta aksine “Daha kaç çocuğun ölmesi gerekir ateşkesin sağlanması, savaşın durması için?” sorularına müstehzi bir dille “Savaş bu! Maalesef bunlar olabilmektedir.” şeklinde cevap vermektedirler.

Bazı Çocuklar Daha Çocuk!..

ABD ve AB’nin katliama ortaklık eden çabaları Ukrayna Rusya savaşındaki tavırlarıyla taban tabana zıtlık gösterirken bu ülkelerin insanları yüz binleri aşan sayılarla hükümetlerinin her türlü yasaklamalarına ve ceza uygulamalarına rağmen meydanları doldurmakta, İsrail’in gözü dönmüş saldırgan eylemlerine karşı çıkarak telin etmektedir.

Ukrayna Rusya savaşındaki sivil kayıpları ve çocuk ölümleri üzerinden duyar kasanlar İsrail’in Gazze’de savaş suçu oluşturan, çoğunluğunu çocukların oluşturduğu sivilleri öldürmeye yönelik bombalama eylemleri karşısında bırakınız sessizliğe bürünmeyi adeta bu ölümleri sıradanlaştırmaktadırlar. Anlaşılan o ki ABD ve Batılı ülkelerdeki hükümet yetkilileri için her çocuk çocuk değildir, bazıları daha çocuktur.

Yazımızın başlığına koyduğumuz ve bir gazeteciyle on yaşındaki Gazzeli bir çocuk arasında geçen diyalog vicdan sahiplerini uyandırmaya yeter de artar bile!

– Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?

– Abi biz Filistinli çocuklar büyüyemeyiz. Her an vurulabiliriz. Yolda yürürken ölebiliriz. Filistin’de hayat böyle işte!

Dün siyahlara karşı aynı hissi besleyenlerden bugün farklı hislerle hareket etmelerini beklemek doğrusu çok da anlamlı olmasa gerek! ABD ve Batılı devletlerin varoluş felsefelerinin temelini ötekini yok soymak ve mümkünse yok etmek üzere kurduklarını söylemek iddialı bir ifade olsa da bugün bu ülkelerin yöneticileri, Gazze’de yaşananlar karşısında ülkelerindeki yüz binlerce insan İsrail’in yaptığı katliamları protesto etmek için meydanları doldururken bırakınız yaptırımlarla engel olmayı aksine Almanya örneğinde olduğu gibi çocuk katillerine yönelik protestoları engellemeye dönük tedbirler almakta birbirleriyle yarışmaktadır.

Dün kıta Amerika’sında, Afrika’da, Avrupa’da her türlü zulmü yapanların tarihte yaptıklarının benzerlerini bugün de yaptıklarını görmekteyiz. İnsanlığın geleceği çocukları eğitim yuvalarında, hastanelerde, mülteci kamplarında dahi ayrım gözetmeksizin hedefe koyanlar ve onları görmezden gelenler bugün attıkları bombalar ve öldürdükleri çocuklarla gurur duysalar da ilahi adalet onlara mühlet verildiği ve onların bu mühlet sonunda beklenmedikleri yerden yakalanacaklarını söylemektedir. İnsanlığın vicdanında bundan böyle sadece zulümleriyle değil aynı zamanda çocuk ve sivil katliamı yapmakla anılacak olan İsrail’in geçmişten devraldığı mağduriyet  söylemleri de artık tartışmaya açık olacak ve gerçek soykırımı yapanların kendilerinin olduğu her zaman konuşulacaktır.

ABD ve Batılı ülkelerin de yıllardır söyledikleri demokrasi havariliğinin aslında bir aldatmacadan ve ikiyüzlülükten ibaret olduğu İsrail’in Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği katliam ve soykırımda onun yanında yer almalarıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu