Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Olağanüstü Kurultayı 4 Kasım Cumartesi günü yapıldı. Kamuoyundaki ağırlıklı kanının aksine Kurultay’dan Manisa Milletvekili Özgür Özel Genel Başkan olarak çıktı ve böylece Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlığını sona erdirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu 2010’da CHP Genel Başkanı olduktan sonra girdiği bütün seçimleri Recep Tayyip Erdoğan karşısında kaybetmiş olmasına rağmen parti içindeki gücünü ve koltuğunu korumasını bilmişti. Bu tablodan hareketle Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki konumunu koruyacağı yönünde genel bir yaklaşım vardı. Fakat bu kez CHP delegesi farklı bir tutum sergiledi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da desteğiyle Özgür Özel’i CHP’nin sekizinci genel başkanı olarak seçti.
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel arasında nasıl bir ilişkinin olduğu, partiye dair ne tür pazarlıklar yapıldığı ve emanetçi başkan modeli olup olmadığı gibi sorular etrafında tartışmalar yaşansa da bunları ayrıca irdelemek ve ele almak gerekir. Mevcut tablodaki en somut çıktıya göre CHP’de genel başkan koltuğunda artık farklı bir isim oturuyor. 2028 yılında yapılacak olan genel seçimlere dört yıldan fazla bir sürenin bulunduğu dikkate alındığında bu tartışmalı konularda şimdiden hüküm vermek erken olabilir. Özgür Özel’in genel başkan koltuğuna ısınması ve yerel seçim sürecindeki performansı CHP’deki tabloyu etkileyebilir. Tüm bu tartışmaların nasıl şekilleneceğini ise zaman gösterecek ama bir gerçek var ki o da CHP’nin yol haritasında dümenin başında bundan sonra Özgür Özel olacak.
Normalleşme Mi?
CHP açısından meseleye bakıldığında genel başkan değişiminin bir öncekine göre normal koşullar içinde ve delege iradesiyle gerçekleştirilmiş olması pozitif bir çıktı olarak görülmelidir. Deniz Baykal’ın bir kaset kumpası sonucu görevden el çektirilmesinin oluşturduğu kurgulanmış şartlar içinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği süreç hatırlandığında bu değişimin CHP açısından pozitif bir durum olduğunun hakkını vermek gerekir. Kuşkusuz bu değerlendirmeyi yaparken CHP’de genel başkanın değişmesi için kamuoyunda yapılan ve delegenin Özel’e oy vermesi için çeşitli şekillerde yönlendirildiği noktasındaki tezleri de bir kenara not etmek gerekir. Bununla birlikte genel başkan değişiminin delege iradesi sonucunda gerçekleşmesi CHP’nin iç dinamiklerinde bir normalleşmeye kapı aralayabilir.
CHP genel başkanlık koltuğunu kaybeden Kılıçdaroğlu’nun başkanlık dönemindeki kararları, ittifak çalışmaları, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi sergilediği tutum, FETÖ üyelerine umut oluşturan açıklamaları, HDP ile geliştirdiği teslimiyetçi diyalog ve partisini soktuğu muammalarla dolu yol haritası uzun süre tartışılacaktır. Bu tartışma içinde Kılıçdaroğlu’nun mirasını devralan Özgür Özel ve arkadaşlarının hangi rotayı takip edeceği önemli bir başlık olarak öne çıkmaktadır. Özel ve ekibi Kılıçdaroğlu’ndan nasıl ayrışacak ya da ayrışacak mı sorusunun cevabını uzun vadede daha güçlü şekilde görmek mümkün olacaktır ama ilk işaretlere bakıldığında benzer göstergelerle karşılaşıldığı görülüyor. Bu durum da ilk izlenim olarak değişenin program, ideal veya temel önermeler olmadığını ve kişi değişimiyle sınırlı kalınacağı bağlamında irdelenebilir.
Özel’in Kurultay’daki Mesajı
Özgür Özel’in Kurultay’daki konuşmasında terör örgütü PKK bağlamındaki açıklamalarından dolayı hapiste bulunan eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’a, Taksim Gezi Parkı şiddet olaylarındaki rolünden dolayı tutuklu bulunan Osman Kavala’ya ve Diyarbakır Belediye Başkanı seçildikten sonra belediye binasında PKK marşını çalarak saygı duruşunda bulunan Selçuk Mızraklı’ya selam göndermesi eski siyasetin yeni siyaset olarak takip edileceğini göstermektedir. 14-28 Mayıs seçimlerinde CHP’nin kaybetmesinin temel nedenleri arasında yer alan HDP ile ilişkiler ve PKK elebaşlarının açıklamalarına net tepkilerin verilmemesi ve bağımsız dış politika konusunda yanlış tutum takınılması gibi başlıklarda da Özel’in görünen farklı bir ajandası kamuoyuna açıklanmış değil.
Bu konularda da benzer bir tutumun takınılacağına dair güçlü işaretler var. Diğer taraftan en görünür ayrışmanın Kılıçdaroğlu’nun sağa açılım politikaları kapsamında olma ihtimali öne çıkmaktadır. CHP medyasında sağcılaşma merkezli eleştirilerin sayısı da dozajı da artmış durumda. Kılıçdaroğlu dönemine yönelik eleştirilerin merkezinde ayrıca SP, DEVA ve GP’ye 39 milletvekili verilmiş olmasından hareketle devam eden tartışmalarda Özel’in Kurultay sürecindeki yaklaşımı genellikle tepkiseldi. Bu listeye İyi Parti ile girilen yakın ilişkiyi ve bunun da CHP’deki etkisini de eklemek gerekir. Dolayısıyla Özgür Özel ile CHP’de “sağcılaşmaya” karşı yeni bir söylem ortaya çıkabilir. Gerçi, bir taraftan yerel seçimlerde sağcı görünümü adaylarla seçime girip bazı büyükşehir belediyelerini kazanma isteği ile söylem bazında öne çıkan sağı dışlayarak solculaşma retoriğinin eş zamanlı ilerlemesi belirli handikapları da kendi içinde barındırmaktadır. Bu handikaplar CHP açısından genişleme veya daralma noktasında belirli sıkışmalar doğurabilir ve yeni krizlere neden olabilir. Yerel seçimler bu anlamda ilk sınama olacaktır.
Muhalefet ve İttifak Sistemine Yansıması
Özgür Özel’in CHP’nin yeni genel başkanı olmasından sonra CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’ndaki diğer siyasi partilerin nasıl bir yaklaşım göstereceği ve ittifakın devam edip etmeyeceği gibi başlıklar ayrıca öne çıkmış durumda. Özel, ilk mesajında ittifak için tüm partilerin kapısını çalacağını açıklayarak 28 Mayıs seçiminden sonra ortaya çıkan dağılma işaretlerinin önüne geçme çabasında olacağını gösterdi. Fakat hem seçimlerde aldıkları büyük yenilgi sonrası sağ tabanlı partilerin CHP ile ayrışma görüntüsü hem de İyi Parti’nin seçim sürecinde tabiri caizse Kılıçdaroğlu tarafından arka planda bırakılmasının İyi Parti’de oluşturduğu öfkenin aşılması için daha önce yapılanlardan fazlasının yapılması gerekecek gibi görünmektedir.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Özel’in seçilmesinden sonra olumlu bir mesaj yayınlamasına karşın sonrasında partisinin TBMM Grup Toplantısındaki sitemkâr ve sert açıklamaları sürecin CHP açısından zor geçeceğinin işareti sayılabilir. Bu tabloya HDP ile girilen ilişkinin ürettiği maliyetleri de eklemek gerekir. Dolayısıyla Özel’in yeni CHP Genel Başkanı olması CHP içindeki değişimcileri heyecanlandırsa da siyasetin genel atmosferi bağlamında CHP açısından yeni zorlu süreçleri de beraberinde getirmiş görünmektedir. Kazanmak için sağ-muhafazakâr-milliyetçi seçmenden oy almak zorunda olan CHP’nin Kılıçdaroğlu döneminde bunu yapmak için belli ölçülerde çabalamış olmasına rağmen seçimi kaybetmesinden sonra Özel’in aynı retoriği yeniden nasıl üreteceği büyük bir engel olarak CHP’nin önünde duruyor.
[Prof. Dr. Yusuf Özkır, Türkiye Araştırmaları Vakfı Kıdemli Araştırmacısıdır.]