İletişim araçları çeşitlendikçe eski dünyanın alışkanlıkları da değişiyor. Teknolojik ve inovatif gelişimler, kitlelerin daha hızlı ve kolay iletişimini sağlama noktasında önemli bir işlev görüyor. Medya da bu dur durak bilmeyen gelişmelerden hissesine düşeni alıyor. İnsanları bilgilendirmek, haber alma haklarını tahkim etmek için vazife gören haberciler, her yenilikle çabucak tanışıyor, mesleğin icrası için gereken konforu temin ederek yol alıyor. Söz gelimi vaktiyle daktilo dahi zor bulurken bugün yapay zekâ teknolojileri habercilik adına kullanılabiliyor.
Araçların değişmesi, toplumların değişmesi iletişim alışkanlıklarının da değişmesini ifade eder haliyle. Her değişim kendi dinamiklerini beraberinde getirdiği gibi yeni talepleri de yükseltir. Yenilenen iletişim modelleri yalnız formel değil aynı zamanda öze ilişkin beklentileri de gündeme getirmiş, hatta birtakım hususlar beklentileri de aşarak zaruret halini almıştır. İşte tam bu noktada hikayesi hayli eski sayılabilecek haberciliğin temel yöntemlerinden biri sayılan 5N1K rasyonel bir tahlile muhtaçtır. Bu formül gerçekten bugün için kâfi midir, bir olayı, olguyu yahut süreci dört başı mamur bir biçimde anlamamızı sağlayabiliyor mu gibi sorulara doyurucu cevaplar aramalıyız.
Sosyal bilimlerden, teolojiye finans sektöründen tarıma kadar pek çok alanda, iletişimin yoğunlaştığı bir dünyanın öne çıkan unsurlarından biri olarak istifade edilen 5N1K, söz konusu habercilik olunca hayli noksan kalıyor artık. Ne, ne zaman, nerede, neden, nasıl ve kim sualleri gelinen noktada muhatabı yanılgıdan koruyamıyor. Tüm bu soruların cevaplarını barındıran bir metin dahi alıcıyı pekâlâ yanlışa ortak edebiliyor, kişiyi manipülasyona açık hale getirebiliyor. Hasılı güven zedeleniyor.
Haberin kurgulanma şekli, menşei ve dili, habercinin muhatabı ikna etmeye çalıştığı niyeti açık eder. Dolayısıyla medya okuryazarlığının giderek ehemmiyet kazandığı bir dönemden geçerken ‘kimden’ ve hatta biraz da şüphecilikle ‘kime yarar’ sorularını söz konusu formüle ilave etmek durumundayız. Bununla da iktifa etmemeli ve kullanımı keyfiyetle kaim bir unsur olarak ‘ne olmuştu’ sualini de muhakkak haberin temel sorularından biri olarak sabitlemeliyiz. Yani kısaca formülü, 6N3K olarak güncellemek mecburiyetindeyiz.
Yeni teklif: 6N3K
‘Kimden’ sorusu bizi haberin kaynağına götürecektir. Bu da mesajın göndericisini bilmemizi temin ederek haberle/bilgiyle daha sağlıklı bir irtibat kurduracaktır. Bu zamana kadar olduğundan daha dikkat gerektiren bu soru, tek kelimelik bir sorudan ibaret değildir şüphesiz. Haberin kaynağının uyruğundan haberde imzası bulunan kişinin haber geçmişine kadar geniş yelpazede değerlendirilebilecek bir ‘kimden’ sorusu elzem hale gelmiş vaziyette bugün.
Daha önceleri Reuters, Associated Press, El Cezire, AFP ya da Xinhua, Bloomberg gibi güçlü sayılabilecek markalar eliyle servis edilen haberleri ihtiyatlı gözlerle mercek altına almak zorunluluk mesabesindedir. Her bir yayın mecrasının bağlı bulunduğu sermaye grubu, yayın yaptığı merkezi, ülkesi ve o ülkedeki politik dinamikler yapılan yayınların rengini belirlemekte. Dolayısıyla pragmatik bir kaygı her zaman hemen her olay, haber ve süreçte canlı tutulur. Bu zamana kadarki tecrübeler göstermiştir ki mezkûr kaygıların icbar ettiği konumlar umumiyetle gerçeğin aleyhine de olsa kolay kolay terk edilmez. Hatta tutulan mevzi ontolojik bir mevzu olarak addedilir. Genellikle hakikatten yana bir tavır alarak yayıncılık yapmak yayın yapan mecraları çevreleyen değerlerden aidiyetlerine kadar pek çok şeyin sorgulanması manasına gelecektir. Netice itibariyle varlığın muhafazası hakikate tercih edilir. ‘Kimden’ suali haberi/bilgisi verilen konuya iliştirilir ve diğer yeni sorularla mesele anlaşılmaya çalışılırsa çok daha net bir görüntü ortaya çıkacaktır.
5N1K’ya eklenmesi gereken yekdiğer soru da ‘kime yarar’ sualidir. Propaganda, yönlendirme ve belli kabulleri dayatmanın aparatı haline getirilen medyada vicdanın sesi olma hususiyeti, hakikatin aktarıcısı olma vasfı istisnai bir noktaya oturmuştur. Kabul edelim ki yayınlarda kullanılan kavramlar, anlatımdaki peşin hükümler birini/bir tarafı kayırma, diğer tarafı ise zan altında bırakmaktadır. Haberin galip-mağlup dikotomisi üzerine kurgulanarak servis edilmesi yine batılı ideolojik yaklaşımların tezahürüdür. Haberi/bilgiyi manipülasyondan arındırmak için hayati bir soru olarak ‘kim için’ yahut ‘kime yarar’ sorularıyla cari metodun güncellenmesinde zorunluluktur.
Devlet dışı aktörlerden politik güç merkezlerine kadar geniş bir sahaya temas eden medyanın bulunduğu pozisyonu bağlayıcı endişelerinden söz edilen yukarıdaki satırlar da hatırda tutularak, yapılan yayınların bir amaca hizmet için ifa edildiği bilinen bir gerçektir. Dünya görüşünüz, aidiyetleriniz ve bağlılıklarınızın müştemilatında saf tutan unsurların hilafına yayın yapmak, mevcudiyetinizin tehdidi olarak algılanacağı için varlığınızı önceler ve bu tip önceliklerle yayınlar yaparsınız. Bu zamana kadar uluslararası medyada görünen manzara buydu. Bununla beraber gerçek arayışına dair gayretlerin her zamankinden ziyade temayüz ettiği ortadadır. İşte tam bu noktada ‘kime yarar’ suali yarayışlı bir işlev görecektir.
Dijital ve sosyal medyanın artışı ile süratle malul bir basın hayatının öne çıkması haberin hudâyinâbit bir türde ortaya çıktığına dair bir yanılgıyı meydana getirmiştir. Oysa her haber bir bütünün parçası, bir sürecin devamı ve kronolojik bir akışın hasılasıdır. Okuyucunun aklında bütünlüğü temin ederek hafızasını zinde tutmak ve hatırlatmayı haberin bir parçası haline getirmek kitlelerin gerçekle ilişkisi açısından norm haline getirilmesi gereken bir husustur.
Haber ve bilgi merkezlerinin tekilleşmesiyle artan çeşitlilik, mesleki disiplinin de yitip gitmesinin ana sebeplerinden biri olarak münakaşa konusudur günümüzde. Bu vasatta fikri takip gibi en mühim kavramlar teorik düzlemden çıkarılmak durumundadır. Fikri takip, pratik bir kimlik kazanmalı ve okuyucuyla paylaşılarak habercilik faaliyeti gerçekleşmelidir. Fikri takip habercinin ya da yayın politikasını belirleyenlerin insafına bırakılacak bir tercihten ziyade ‘ne olmuştu’ sualinin cevabı marifetiyle genel bir kaide olarak yerini almalıdır.
Yeni sorunlar eski ezberlerle çözülmüyor
Habercilik tabiatı icabı sorular sorarak cevaplara ulaşmayı gaye edinir. Bu itibarla herhangi bir olay ya da süreçle alakalı sorulacak doğru sorular gerçeği öğrenme noktasındaki en önemli adımlardır. Her işte olduğu gibi habercilik de belli usuller çerçevesinde ifa edilebilir. Ne var ki halihazırdaki yöntemler hayli arkaik kalmış ve yeni dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek vasıfları kaybetmiştir.
Kriz anlarında daha belirginleşen haberciliğin kötü örnekleri dünyanın pek çok yerinde vicdan karşısında eski kuvvetinden uzaklaşmıştır. Gazze mahreçli haberlerin ne denli yanıltıcı içeriklerle sunulduğu ortadadır. Hakikatin çok geçmeden ortaya çıkacağı bilinmesine rağmen belli ajandalarla yapılan yayınlar artık dikkate alınmamakta ve daha güvenilir kaynaklara rağbet artmaktadır. Uluslararası ana akım medya kuruluşları insanları kanalize etmekteki maharetleri yitirmeye başlamıştır. Bu kan kaybı kitlelerin daha duyarlı olma süreciyle sonuçlanmaktadır.
Filistin’in İsrail tarafından soykırıma ve katliama tabi tutulması dikkate alındığında pek çok yasağa ve hukuki müeyyideye rağmen kitleler medyayı hiç olmadığı kadar sorgular nitelikte hareket etmekte, basının ipliğini pazara çıkarmaktadır. Yahudi muhibbi addedilen topluluklar dahi Batıdaki antisemitizm kılıcının gölgesinden kurtularak protestolarını genişleterek sürdürüyor. Anlaşılan o ki yakında medya boykotları başlayacak ve kitleselleşecektir.
Kitlelerin bilgi edinme talebi ve iletişim süreçleri daha fazla soru sormayı gerektirmekte, meselenin daha fazla sağlıklı anlaşılması için teyit mekanizmasının daha aktif ve işlevsel olarak işletilmesini zorunlu kılmaktadır. Tüm parametreler göz önüne alınarak mesleki prensiplerin de gözden geçirilmesi harcıâlem ezberlerin teste tabi tutulması lazım gelmektedir. Teklif ettiğimiz 6N3K (ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl ve ne olmuştu ile kim, kaynağı ne ve kime yarar) formülü bu anlayışla medya ve iletişim başlıklarına kafa yoranların değerlendirmesine davet saikiyle dikkatlere sunulmuştur.