“İnsansı Hayvanlar” ve “Karanlığın Çocukları” Tümüyle Ortadan Kalkana Kadar Sürecek Bir Soykırım

Gazze ara ara üzüldüğümüz, sonra unuttuğumuz, bir sonraki bombardımanda yine hatırladığımız bir yer. Bombardımanın tekrar başladığı bu son tırmanış öncesinde de toplama kampı görüntüsünde olan Gazze, yıllardır süren İsrail ablukasından ötürü eğitimden sağlığa en temel ihtiyaçların karşılanamadığı 365 km2’lik bir bölge. Yani İstanbul’un Eyüp ilçesinden daha küçük bir yer. Son bombardıman dalgasının öncesinden başlayalım. Gazze yıllardır İsrail ablukası altında. Ablukadan dolayı giderilemeyen temel ihtiyaçlar sebebiyle Gazze’deki çocuk ölümleri İsrail’in 10 katı (binde 22,7 vs binde 2,3). Yetersiz beslenme, sağlık hizmeti alamama gibi nedenlerden dolayı Filistinlilerin çocukları birkaç metre ötedeki duvarın arkasındaki İsrailli çocuklardan 10 kat daha fazla oranda büyüyemeden ölüyor. Büyüyebilenler arasında ise ortalama bir Filistinli ortalama bir İsrailli’den 10 yıl daha kısa yaşıyor. Yoksulluk, ilaçsızlık, gıdasızlık da böylelikle silah olarak kullanılabiliyor, buna yapısal şiddet diyoruz. Mermisiz, bombasız bir öldürme türü.

Ancak yine de İsrail parçalanan vücutlar görmeden öldürme hevesini alamayan bir devlet. Bu sebeple sık sık da Gazzeli Filistinlileri bombalayarak öldürüyor. Örneğin, ABD’li senatör ve eski Başkan adaylarından Bernie Sanders, İsrail’in 2014 yazındaki bombardımanda binlerce Filistinli çocuğu öldürdüğünü belirttikten sonra İsrail bunu resmi bir açıklamayla yalanlamış, o yazki bombardımanda sadece 532 Filistinli çocuğu öldürdüğünü belirtmişti. Yani bombardıman Gazze için alışıldık bir vaka, farklı olarak bu seferki daha yoğun daha şiddetli. Hamas İsrail’e dirense de direnmese de Gazze nüfusu yıllardır İsrail tarafından sistematik şekilde öldürülüyor. Hamas 1987’de kuruldu, İsrail 1948’den beri öldürüyor. Gerekçe basit, “Filistinli çocuklar büyüyünce bizi öldürebilir, onları büyümeden öldürmek en etkili savunma türü” olarak düşünüyor İsrail. Bunun teolojik bir zemini de var. Tiktok’taki vaazlarıyla tanınan haham Yaron Reuven’in son yayınlarından birinde Tevrat’ın 5. kitabına atıfla aktardığı üzere, “hiçbirinin sağ kalmasına izin verme, […] kadın, erkek ve çocuk, tümünü ortadan kaldır, tüm hatıralarını yok et”. İsrail bu fundamentalist radikal görüşle yönetilen bir devlet.

2 milyonun üzerinde Filistinli, Eyüp ilçesinden daha küçük bir yer olan Gazze’de sıkışmış vaziyette aralıksız bombalanıyor. Kaçacak yerleri yok, duvarlar arasında bir bölge Gazze. Sığındıkları hastaneler, kamplar her yer bombalanıyor. Bugün itibariyle bombardımanlarda hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bini aştı ve bunların yarıya yakını çocuk. Dün akşamki vahşetin bilançosu ise henüz bilinmiyor. Gece başlayan ve bugüne kadarki en şiddetli bombardıman öncesi Gazze’nin internet ve elektriği komple kesildiği için sağ kalanlar da sesini dünyaya duyuramıyor.

Gazze yıllardır İsrail için bir atış poligonu durumunda. Yıllardır plajda oynayan çocuklar, hastaneler, okullar rutin olarak İsrail tarafından bombalanıyor. Gazeteciler, doktorlar, hemşireler, çocuklar, yaşı, cinsiyeti, mesleği fark etmeksizin her Filistinli İsrail açısından insansı hayvan olarak kabul edildiği için İsrail devleti için en etkili çözüm kendisine tehlike olarak gördüğü bu türü ortadan kaldırmak. Tabi bu yaklaşım sadece İsrail’e özgü değil. 7 Ekim’deki Hamas operasyonuyla ilgili İsrail tarafından ortaya atılan başı kesilmiş 40 bebek yalanına Batı medyası sorgusuz inanırken konu yalanlandıktan sonra dahi günlerce gündemde tutuldu. Siyaset yapıcılar ve uygulayıcılar için de durum aynı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonu hakkında konuşurken hayatını kaybeden İsrail vatandaşları için gözyaşlarını tutamamış, daha önce de Rusya’nın saldırılarında hayatını kaybeden Ukraynalı siviller için duygusal anlar yaşamıştı. Ama kendisine İsrail’in Gazze’de öldürdüğü Filistinli siviller sorulunca savaşta olur böyle şeyler demekle yetinmişti.

ABD ve Avrupa’dan İsrail’e gelen koşulsuz destek İsrail’i bu kadar pervasızlaştırmaya yetiyor. Bu desteğin sebebi açık. Batı ile İsrail arasında rasyonel olmayan, duygusal bir birliktelik var. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant birkaç gün önce “insansı hayvanlarla savaşıyoruz” ifadesini kullanmıştı. Dünya İsrail’in bombaladığı Al-Ahli hastanesindeki çocuk cesetlerinin görüntüleriyle sarsılırken İsrail Başbakanı Netenyahu “bu, ışığın çocukları ile karanlığın çocuklarının savaşı” sözlerini Twitter’da paylaşmıştı. Görüldüğü üzere İsrail, Tevrat’taki “nefes alan hiçbir şeyi sağ bırakmayın” (Deuteronomy 20:16) emrini bugüne aynen aktaran, aynen uygulayan köktendinci bir zihniyetle yönetiliyor. ABD başta olmak üzere Batı dünyası da bundan farklı düşünmüyor. Batı başkentlerinde Filistinlinin hayatı hiçbir zaman İsraillinin hayatına eşit görülmedi. İsrail’in yaşaması için Filistinlilerin ölmesi gerekiyor. Batı dünyası buna inanmış durumda. Bu yüzden Beyaz Saray, İsrail’e kırmızı çizgi çekmiyoruz açıklamasını yaptı, bu yüzden dünkü BM Genel Kurul oylamasında ateşkes çağrısına İsrail’le birlikte ABD ve Avustralya gibi ülkelere hayır oyu verirken AB ülkelerinin hemen hepsi ya hayır oyu ya çekimser oy kullandı. İsrail, Batı için böyle özel bir konu. Dünya’nın başka coğrafyalarındaki Batı politikası değişen küresel güç dengeleriyle, farklı yapısal nedenlerle, petrolle, çeşitli ulusal çıkar hesaplarıyla açıklanabilir ama Batı’nın İsrail’in Filistin soykırımına desteğini açıklayan en güçlü metin bugün dahi Eski Ahit’in Deuteronomy bölümünde Filistin hakkında geçen şu cümle (20:16): “nefes alan hiçbir şeyi sağ bırakmayın”.

[Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, TAV Mütevelli Heyeti Üyesidir.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu