Geçtiğimiz perşembe günü Karabağ’daki illegal, ayrılıkçı yönetimin kendisini feshetmesi ile 1992’den beri süregelen işgal tümüyle ve kesinkes sona erdi diyebiliriz. 1988 yılında düşük yoğunluklu bir çatışma olarak başlayan süreç 1992-94 yılları arasında Hocalı katliamı gibi soykırım teşebbüslerini de içeren konvansiyonel bir savaş haline bürünerek Karabağ’ı Azerbaycan’dan fiilen koparmıştı. 1992-94 Savaşı’nı Ermenistan kazanmış ve Rusya’nın arabuluculuğunda gerçekleşen ateşkes ile 30 yıl sürecek bir işgal dönemi başlamıştı. Karabağ meselesi 1994-2020 yılları arasında büyük oranda dondurulmuş bir kriz olarak kalsa da 2016 Nisan’ında 4 gün süren çatışmalarda her iki taraf da karşı taraftan yüzlerce askeri etkisiz hale getirdiğini iddia etmiş ancak neticede fiili sınır hattının az bir miktar kayması dışında statükoda önemli bir değişim meydana gelmemişti. Karabağ’daki Ermeni savunma hattı yarılamamış, öte yandan Azerbaycan da Ermenistan’ın karşı taarruzuna izin vermemişti.
2020 yılındaki ikinci Karabağ Savaşı ise kesin Azerbaycan zaferiyle sonuçlandı. Ermeni savunma hattı çöktü, işgal altındaki yerleşimler bir bir kurtarıldı ve Karabağ’ın merkezi Hankendi’ye bakan Şuşa’nın da işgalden kurtarılmasıyla Ermeni tarafı havlu attı. Rusya’nın araya girmesiyle 44 gün süren savaş 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ateşkes anlaşmasıyla son buldu. Anlaşmaya göre Dağlık Karabağ’daki temas hattı ve Laçin Koridoru boyunca Rus barış gücü konuşlanacaktı ve Rus Barış Gücü ivedilikle Hankendi ve çevresine konuşlandırıldı. Ancak Türkiye’nin de anlaşmanın uygulanmasını gözetmek ve denetlemek üzere bölgede kurulacak ortak barış gücünde yer almak istemesi Rusya tarafından kabul görmedi. Bu, savaşın 2020’de son bulmayacağının ilk işareti olmuştu. Öte yandan Ermenistan’ı Karabağ’a bağlayacak Laçin koridoru ve Nahçıvan’ı anavatana bağlayacak Zengezur koridorları üzerinde de taraflar ateşkesten sonra ilerleme kat edemedi. Özellikle İran gibi üçüncü aktörlerin de Zengezur koridoruna muhalefeti Ermenistan’ı bu konuda direnç göstermek için cesaretlendirdi. Sonuç itibariyle 2020’deki ikinci Karabağ Savaşı Azerbaycan’ın kesin galibiyetiyle sonuçlanmasına rağmen Hankendi kenti Rus Barış gücü gözetiminde Ermenilere bırakılmış, bölgenin silahsızlandırılması bir tarafa, burada yeni bir savunma hattı oluşturulmaya çalışılmış, bölgeye döşenen mayınlar bölge ve çevresinde Azerbaycan’ın egemenliğini ve kontrolünü tesis etmesini imkansız hale getirmişti. Nitekim bu mayınlardan birinin patlaması sonucu Azerbaycanlı 4 polis ve iki sivil hayatını kaybederken Azerbaycan da bölgede terörle mücadele operasyonu başlatmıştı.
24 saat içerisinde ayrılıkçı Ermeni güçlerinin direncini kıran Azerbaycan silahlı kuvvetleri bu sefer 2020’de yarım kalan işi bitirmeye kararlı, Hankendi dahil olmak üzere tüm topraklarında egemenliğini tesis edecek, işgalci silahlı örgütlere alan bırakmayacak. Ermeni tarafı da bunun farkında ki bölgeden Ermenistan’a doğru kitlesel bir çıkış başlattı. Uluslararası medya kanalları ayrılıkçı Ermeni güçlerinin işgali altındaki Ermeni nüfusun yüzde 70’inin bölgeyi terk ettiğini iddia ederken kimi kaynaklar çıkış yapanların sayısının 100 bine dayandığını haberleştirmekte. Bölgeyi terk edenlerin yaşadığı hayal kırıklığını hayal etmek zor değil. 30 yıldır bir Ermenistan megali idea’sı propagandasına maruz kaldılar. Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparanların bir gün Ağrı’yı da Türkiye’den alacağına dair küçük siyasetçilerden büyük laflar işittiler. Ancak günün sonunda Karabağ’daki işgal son buldu ve şimdi 30 yıl önce Azerbaycan Türklerine karşı gerçekleşen katliamların intikamının alınacağından korkuyorlar. Bu çıkışı tersine döndürmek artık mümkün görünmüyor. Çıkış tamamlandıktan sonra Azerbaycan’ın bir sonraki adımı 1992-94 savaşında bölgeden çıkartılan vatandaşlarını geri döndürmek, bölgeyi yeniden imar etmek ve bu sefer vatandaşlarının güvenliğini sağlayabilmek adına Ermenistan sınırındaki tahkimatını güçlendirmek olacaktır.
Savaşın kazananı Azerbaycan olmakla beraber uluslararası mecralar haklı olarak Türkiye’yi de kazanan tarafa yazıyor. 2020 yılında silahlı insansız hava araçları başta olmak üzere askeri teknoloji transferiyle Azerbaycan’ın Ermeni mevzilerini aşmasında önemli rol oynayan Türkiye belki daha da büyük bir yardımı savaşın seyrini değiştirmeye çalışan üçüncü aktörlerin müdahalesine izin vermeyerek sergilemişti. ABD, Fransa ve Rusya’nın başını çektiği ve Karabağ sorununa çözüm bulmak amacıyla 1992 yılında kurulan Minsk Grubu o günden bugüne işgalin sürmesini sağlamak dışında bir işlev ortaya koyamadı. 2020 savaşında da son bir ay içindeki ayrılıkçı güçlere karşı düzenlenen terörle mücadele operasyonunda da Azerbaycan’ın sahadaki ilerleyişini yavaşlatmak için bu aktörler tarafından denenen diplomatik girişimler Türkiye’nin aktif müdahalesi karşısında cılız kalarak sonuç üretemedi. Öte yandan İran’ın Azerbaycan’a karşı savaş tehdidine varacak denli sert çıkışları da Türkiye’den aynı sertlikte karşılık buldu ve Azerbaycan’ın küresel ve bölgesel güçlerin müdahalelerine karşı endişe duymadan sahada ilerlemesine yardımcı olundu. Geçen 30 yılda Ermenistan, BM kararlarına uymazken, Minsk grubunun samimiyetten uzak acil eylem çağrılarına kulak tıkarken artık Türkiye ve Azerbaycan üçüncü tarafların sükunet çağrılarına kulak tıkayabiliyor ve Azerbaycan kendi toprakları üzerindeki egemenlik haklarına etkili şekilde sahip çıkabiliyor. 1993’te Azerbaycan’ın yaralılarını taşıması için yaptığı helikopter talebine bile olumlu karşılık veremeyen Türkiye’den 2020’de ABD, Rusya, Fransa ve İran’a rağmen Azerbaycan’ın arkasında durabilen, bugün de cephe hattından diplomasi koridorlarına bu desteği her alanda hissettiren Türkiye’ye gelen yol sadece Karabağ kilidini açmadı, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde Macaristan’dan Kazakistan’a büyük bir bloğu da Karabağ davasının tarafı haline getirerek dünya siyasetinde yeni bir etkin blok oluşturdu. Bunun sonuçları Karabağ’la sınırlı kalmayacak, Asya jeopolitiğini dönüştürebilecek sonuçlar doğurabilecektir.
[Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, TAV Mütevelli Heyeti Üyesidir.]