Yeni Koridor Küresel Ticaretin mi Yoksa Küresel Siyasetin mi Şeklini Değiştirecek?

Suudi Arabistan, Avrupa Birliği (AB), Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya, İtalya ve ABD, G-20 zirvesinde Hindistan–Orta Doğu–Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (IMEC) kurulması için birlikte çalışma taahhüdünde bulunan bir mutabakat imzaladı. ABD Başkanı Biden, Hindistan Başbakanı Modi ve Suudi Arabistan Veliaht Prens Selman ile projenin duyurusunu yaparak IMEC’i “oyunun kurallarını değiştiren bölgesel bir yatırım olarak” niteledi. Hazırlık aşaması Temmuz 2022’den beri devam eden proje, ABD, İsrail, BAE ve Hindistan’ın içinde yer aldığı “I2U2 Grubu” içinde şekillendi. Hiçbir bağlayıcı mali taahhütte bulunulmayan anlaşmada Biden’ın küresel altyapı ve enerji güvenliği koordinatörü Amos Hochstein, proje için kaba bir zaman çizelgesi sundu. Önümüzdeki 60 gün içinde çalışma grupları, daha kapsamlı bir plan hazırlayacak ve zaman çizelgelerini belirleyecek. İlk aşamada yatırım gerektiren ve ülkeler arasında fiziki altyapının bağlanabileceği alanların belirlenmesi yer alacak. Suudi Arabistan resmi haber ajansının (SPA) açıklamasına göre projenin detayları şu şekilde:

“Bu proje, demiryolu bağlantılarının inşasının yanı sıra iletim kabloları ve boru hatları aracılığıyla yenilenebilir elektrik ve temiz hidrojenin geçişini kolaylaştırmayı amaçlıyor. Aynı zamanda enerji güvenliğini artırmayı, temiz enerjinin geliştirilmesine yönelik çabaları desteklemeyi, dijital bağlantı ve fiber kablolar aracılığıyla veri iletimi yoluyla dijital ekonomiyi teşvik etmeyi ve malların demiryolu ve limanlar yoluyla ticaretini ve taşınmasını teşvik etmeyi de amaçlıyor.”

IMEC Projesi 3000 milden fazla çok modlu bir geçiş koridorunu ifade etmekte ve 2 koridordan oluşmaktadır: Basra Körfezi’ne bağlayan Doğu koridoru ve Körfez’i Avrupa’ya bağlayan Kuzey koridoru. “Antik Baharat Rotası” olarak da adlandırılan proje Hindistan’ın Mumbai kentinden başlayarak deniz yoluyla Emirlikler ‘in Dubai limanına, oradan da demiryoluyla Emirlik ‘in Ghuwaifat bölgesine ulaşacak. Sonrasında rota, Suudi Arabistan’dan Ürdün’ün güneyine, ardından İsrail kenti Hayfa’ya, oradan deniz yoluyla Yunanistan’ın Pire limanına, kara yoluyla da Avrupa’ya ulaşıyor. Bu noktalar arasındaki gelişmiş bağlantı sayesinde ekonomik entegrasyonun artması ve ekonomik kalkınmayı teşvik edeceği düşünülmektedir. Aynı zamanda Hindistan ile Avrupa arasındaki ticaret yolunun ise %40 oranında kısalacağı öngörülmektedir.

Ekonomik Koridor Rekabeti: Panda’ya Karşı Kartal ve Kaplan!

ABD öncülüğündeki IMEC projesi, Çin’in 65’ten fazla ülkeyi kapsayan “Kuşak-Yol Projesi’ne yönelik bir cevap ve nüfuz mücadelesi olduğu yönünde ciddi tartışmalar mevcuttur. Özellikle Suudi Arabistan ve İran’ın Çin inisiyatifiyle diplomatik ilişkileri başlatması ABD’nin bölgedeki rolünün daha çok sorgulanmasına neden olmuştu. ABD’nin IMEC hamlesi ise tüm bu belirsizliğe birden fazla cevap verme amacı taşımaktadır. Bunlar:

  1. Bölgede oyun kurucu pozisyonunu hatırlatma
  2. Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı rakip koridor oluşturma
  3. Körfez ülkeleri ile sorunlu ilişkileri düzeltme
  4. Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşmesini sağlama
  5. Hindistan’ın imalat gücünü ticaret koridoruyla artırma ve Çin’in tekelini azaltma

Çin tarafı ise kendi altyapı projesinin büyüklüğünün farkında olarak IMEC Projesi’nin aynı başarıyı gösteremeyeceğini düşünmektedir. Buna karşın IMEC Projesi’nin “jeopolitik bir araç” haline gelmediği sürece memnuniyetle karşılanacağını belirttiler. Bu pozisyonun arka planında Çinli analistler, ABD’nin ulaşım altyapısı alanında deneyimi olmaması nedeniyle projenin başarısızlıkla sonuçlanacağı yorumunu yapmaktalar. Modi liderliğindeki Hindistan ise küresel mal üretimindeki payını artırmaya odaklı olarak yeni ticaret koridoru oluşturulmasından oldukça memnun gözüküyor. Uzun zamandır siyasi ve ekonomik ilişkilerini artırdığı Körfez ülkeleri ile yeni koridor üzerinden bunu perçinlemeyi düşünmekte ve Çin’in iddialı projelerine karşı koymada bunu önemli bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Denizcilik altyapısındaki sınırlı yetenekleri ise Hindistan için dezavantajı olarak göze çarpmaktadır. Öte yandan jeo-ekonomik önceliğin daha fazla olduğu Hindistan’da, ABD ile ortak girişimin paydaşı olmak bölgesindeki siyasi kazanımından ziyade Modi’nin ülke içindeki yönetim gücünün etkinliğini daha fazla artıracağı söylenebilir.

Avrupa Krizi Fırsata Çevirmeye Çalışıyor

Avrupa Birliği, gerek pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle durgunlaşan ticaret gelirlerini artırmak gerekse de Çin’in Kuşak ve Yol Projesi ile rekabet amacıyla IMEC Projesi’nin paydaşı olmuştur. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, projeyi tarihi bir olay olarak nitelemiş ve Avrupa ile Hindistan arasındaki bağlantıyı %40 hızlandıracağını söylemiştir. AB, aynı zamanda Körfez Bölgesi ile de yakın ilişkiler kurma çabası içindedir. İki taraf arasındaki ticaret 2022’de 186 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir.

Ekonomik Koridorun Körfez’e Yansıması

Doğu ile Batı arasında lojistik ve ticaret merkezi olmaya çalışan iki ülke: Suudi Arabistan ve BAE. Dünyanın en önemli petrol ihracatçılarından olan Suudi Arabistan ve finans merkezi olma iddiasını daha da ileri taşımaya çalışan BAE, yeni ekonomik koridora katılmanın stratejik olarak değerlendiriyorlar. Bölgelerindeki büyük güç rekabetinde doğrudan taraf olmak yerine siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda pozisyon almayı tercih etmektedirler. Çünkü bu ülkelerin birincil amacı enerji güvenliğini sağlamak ve uzun vadede ekonomik rekabet güçlerini artırmaktır. Bu nedenle ne ABD’den uzaklaşma amacıyla Çin’e bağımlı olmak istiyorlar ne de güvenlik açıklarını kapatmak için ABD’ye.

İsrail’i Normalleştirmek, Mısır’ı İzole Etmek 

İsrail Başbakanı Netanyahu, IMEC Projesi’ni “tarihimizin en büyük iş birliği projesi” olarak açıkladı. İsrail, Hayfa limanı üzerinden ekonomik koridorun bağlantı geçişini sağlayacak. Bu durum esasında İsrail’e sağlayacağı ekonomik kazançtan ziyade ABD mihmandarlığında Arap devletleri ile İsrail’in normalleşmesine katkı sunması beklenmektedir. Biden yönetiminin uzun zamandır Suudi Arabistan ile İsrail arasında diplomatik ilişkileri tesis etme çabalarına yeni ekonomik koridor projesi sayesinde kısmi netice alınmış gözükmektedir. Buna ilaveten İsrail ile normalleşme anlaşması için Filistinli bir heyetle de görüşme sağlandığı iddia edilmektedir. Öte yandan Mısır’ın bu projeden olumsuz etkileneceği kanaati hâkim durumda. Küresel deniz ticaretinin %10’unu temsil eden Süveyş Kanalı, Mısır’ın en önemli gelir kaynağıdır. Yılda 10 milyar dolardan fazla Mısır ekonomisine katkı sağlayan Süveyş Kanalı, yeni ekonomik koridor nedeniyle %22’lik ticari kayıp yaşayacağı tahmin edilmektedir. Diğer bir görüşe sahip olanlar ise projenin Süveyş Kanalı’nı tehdit etmeyeceğini ama Hindistan’dan Avrupa’ya mal taşıma süresini kısaltacağına vurgu yaptılar. Yeni proje ile ilgili endişe duyan bir diğer ülke ise Lübnan. Proje nedeniyle Lübnan pazarlarının Hint mallarıyla dolmasının yerel endüstriye zarar vereceği düşünülmektedir.

Yeni Koridor, Türkiye’ye Tehdit Oluşturur Mu?

G20 Zirvesi’nde açıklanan IMEC Projesi, Türkiye’nin bir süredir üzerinde çalıştığı “Kalkınma Yolu Projesi”ne rakip olur mu sorularını beraberinde getirdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hattın Türkiye’den geçmesi gerekiyor” diyerek Türkiye’nin projeye dahil edilmemesini sert bir şekilde eleştirdi. Basra Körfezi’nden başlayarak Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak olan “Kalkınma Yolu Projesi, Türkiye’yi önemli bir ticaret üssü olma özelliğini destekleyecek proje iken Türkiye’nin bypass edilerek yeni ticaret koridoru oluşturulması sadece ekonomik olarak değil siyasi sonuçları da olan bir okumayı gerektiriyor. Son zamanlarda Türkiye’nin Batı ile Rusya arasındaki arabulucu pozisyonu, ABD tarafından Rusya’ya yakınlık olarak algılanmakta ve bu proje nezdinde mesaj verilmek istenmiştir. Nitekim İsrail’in dahil edildiği Türkiye, Irak, İran, Mısır ve Suriye’nin yer almadığı olmadığı projenin salt ekonomik argümanlarla açıklanması düşünülemez. Tüm bunlarla birlikte yeni koridorun Türkiye’ye ekonomik tehdidinden ziyade siyasi pozisyon almaya zorlandığı uzun vadeli mesaj içermektedir.

Değerlendirme

Yeni ticaret yolları ve koridorları, ekonomik sorunlara çözüm arayışı sunarak bölgesel iş birliğini yansıtsa da rekabetleri artıracaktır. ABD bir taraftan projeye Hindistan’ı dahil ederek Çin’in ekonomik ayak izini ve bölge ülkelerinin bağımlılığını azaltmayı amaçlarken diğer taraftan İsrail’in Körfez ülkeleriyle işbirliğini kolaylaştırarak Orta Doğu’daki en önemli müttefikini güçlendiriyor. Çin’in altyapı yetenekleri açısından önemli bir avantaja sahip olması sebebiyle ABD liderliğindeki projenin başarılı olması için daha fazla maliyete katlanması gerekecektir. Çünkü Kuşak ve Yol ile Çin ülkelerle bireysel olarak çalışırken IMEC Projesi birçok ülkenin ortak girişimi neticesinde sonuç verebilir. Dolayısıyla proje katılımcılarının altyapı düzeylerinin birbirinden farklı olması projenin hayata geçmesinin uzun zaman alacağını göstermektedir. Öte yandan Hindistan “Küresel Güney”in lider olmak ve yerini sağlamlaştırmak için çabalarken Çin’e alternatif olma yolunda potansiyelini göstermek istiyor. Suudi Arabistan ve BAE ile entegrasyonun derinleştirilmesi jeo-ekonomik ve jeo-politik zeminde Çin’e meydan okumaya çalışacağının önemli göstergesidir. Körfez ülkeleri ise küresel ticarette merkez olma ve yatırım çekme amacıyla girdikleri bu projede ekonomik kazanç odaklı bir imaj göstermekle birlikte bölgesel olarak nüfuz kazanmanın da peşindedirler. Özellikle Suudi Arabistan’ın uzun zamandır gergin ilişkilere sahip olduğu ABD ile İsrail üzerinden yeniden” bağlantı” kurması siyasi olarak net pozisyon aldığını değil sadece riskten kaçınma stratejisini uygulamaya çalıştığını göstermektedir. Dolayısıyla İsrail ile yakınlaşmanın kalıcı olup olmaması çok katılımlı yeni ticaret koridorunun da sürecini etkileyecek ve sonuca doğrudan etki edecektir. Tüm bu nedenlerle proje, Hindistan’a en net siyasi kazancı sağlarken Körfez ülkeleri ve İsrail siyasi yakınlaşmanın neticesine bağlı olarak projeye katkı sunacaktır. Diğer taraftan projenin başarılı olup olmayacağına dair, takviminin ve prosedürünün muğlaklığı bir yana katılımcı ülkeler arasındaki siyasi gelişmelerle doğrudan şekil alacağı için ileriye dönük net bir şey söylemeyi zorlaştırmaktadır. Ama açık olan bir şey var ki o da büyük güç rekabeti, yeni koridor dizaynlarında geride kalan ülkeleri pozisyon almaya daha da çok zorlayacağıdır.

[Merve Şahin, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu