20 yıl arayla iki büyük dünya savaşı. Hayatını kaybeden milyonlarca insan. Savaşlara dahil olmayan ülke bölge neredeyse yok gibi. Yitip giden sadece insanlar sokaklar şehirler değil insanlığa dair umutlar. İşte böyle bir kaotik dönemde dünya adına, insanlığın geleceği adına atılan bir adım Birleşmiş Milletler’in (BM) kurulması. O dönem için BM’nin kurulma sürecini “Niyet Hayır Akıbet Hayır” bağlamında değerlendirmek ne kadar mantıklıysa alınan tarihi kararların zaman içinde yanlışlarından dönebilmek de o kadar da doğru bir adımdır. O konjonktürde özellikle İkinci Dünya Savaşını kaybeden ve insanlık için canavar olarak cezalandırılan Almanya ve Japonya gibi ülkelerin karşısına bu dünyanın koruyucu abileri biziz edasıyla 5 önemli ülke Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde daimî üye olurlar. Veto etme yetkisi de sadece bu beş ülkeye verilir çünkü kazanan daima haklıdır.
BM’nin kuruluşundan onlarca yıl sonra bile savaşlar, kaoslar, işgaller, göz yaşları sürerken kendilerini abi olarak gören bu 5 ülkenin bu acı tablonun çoğu zaman baş aktörü olduğu ve işin ilginci çoğu zaman da birbirlerinin yaptığı zulümlere de genellikle ses çıkarmadığı gerçeğidir. Abiler halinden memnundur, abilerin dayağını yiyen, haraç vermek zorunda kalan, toprakları işgal edilen yüzlerce ülke ise sesini çıkarmaktan acizdir. Zaman zaman çıkan cılız sesler ise yerel bazda eriyip gitmektedir. Ya da gitmekteydi. 2014 yılında BM Genel Kurulu’nda tüm liderlerin önündeki metinleri okuyup suya sabuna dokunmadıkları bir oturumda Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’ten Büyüktür” cümlesiyle bu adaletsizliği hem bu 5 abinin hem de bu abilerin düzenine su taşıyan diğerlerinin yüzüne en açık şekilde vurmasıyla değişene kadar. 2014 yılından son BM Genel Kurulu’na kadar bu söz yani dünya 5’ten büyüktür sözü dünya mazlum coğrafyalarında slogan haline geldi.
Yılların Getirdiği Özgüven
Cumhurbaşkanı Erdoğan her yıl BM Genel kurulunda örnekleriyle ortaya koyduğu küresel sistemin tıkanmışlığını sadece orada değil birçok uluslararası mecrada dile getirdi. Yıllar önce bir giyim firmasının reklamında kullandığı sloganla Türkiye ve Erdoğan çok mu çok oluyordu birileri için. İşte böyle bir ortamda 78. Genel Kurul konuşmasını yaptı. Erdoğan’ın İsrail’in işgal ettiği toprakları haritada gösterdiği, Aylan bebeğin fotoğrafını BM Genel Kurulu’nda açıp bütün bu konudaki iki yüzlülüğünü suratlarına çarptığı birçok tarihi konuşmaya sahip olmuştu dünya ama bu sene çok daha farklı bir noktaya çıktı Erdoğan’ın BM’deki hitabı. Yılların getirdiği öz güven ve kurulan ilişkilerin etkisiyle gerçek bir dünya lideri gibi sadece bölgesel konular değil ya da Türkiye’yi ilgilendiren konular değil Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya, Myanmar’dan Afganistan’a yaşanan tüm adaletsizliklere değinip, o bölgelere umutsuz olmayın sizin de haklarınızı savunan bir ülke lider var bu ortamda mesajı verdi. Gelinen bu noktada şu yorumu yapanlar da olabilir. Müthiş bir hatip, retorik konusunda tartışılmaz bir isim, Erdoğan’ı başarılı kılan gündem yapan bu. Evet bu özellikler konusunda yapılan yorumlar yanlış değil ama olayı tam kavrayamamak demek aynı zamanda. Erdoğan dünya 5’ten büyüktür derken hitabet ve sözün büyüsüyle insanları etkilerken sahada yaptıklarıyla da bunu gösterdiği için bu söz bir anlama bürünüyor.
Erdoğan’ın Etkisi
Dünyada tahıl krizinin çözümü için atılan adımlarda ABD’li en üst düzey yetkililerin BM ve Türkiye’nin bu sorunun çözümü için atacağı adımları bekliyoruz açıklaması bunun en önemli göstergesidir. Azerbaycan-Ermenistan geriliminde 4’lü masa teklifinden tutun da Sırbistan Kosova gerilimine, Libya’dan Sudan’a Afrika’daki en ufak gelişmeye Türkiye her masada var. Bu yüzden altını çizmekte fayda var, bu cümleyi dünya 5’ten büyüktür cümlesini, herhangi bir ülkenin lideri de örneğin Arap krallarının, emirlerinin biri de ya da Hindistan, Almanya vb herhangi bir ülkenin lideri de kullanabilirdi. Sizce aynı etkiyi oluşturur muydu?
Burada dünyada yanlış gidenleri dile getirmenin mottosu haline gelen bir ifade ve onu dış politikada her zerresine kadar uygulayabilme durumu var. O yüzden Erdoğan kürsüde en fazla alkış alan liderlerin başında geldi. O yüzden ABDli Foreign Policy yayın organı ilk günkü liderler arasında en etkili olan Erdoğan’dı yazdı. BM Genel Sekreteri Guterres açılış konuşmasında BM’de reform şart dedi, Joe Biden tam bizim fikirlerimiz doğrultusunda olmasa da Güvenlik Konseyi’nin yapısında değişikliği savundu. Artık şu net olarak görüldü ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı işaret fişeği gelecek adına atılacak olumlu adımların habercisi olmaya başladı. TRT Haber’de yaptığım özel yayınlarda konuk ettiğim isimlerden olan gazeteci Okan Müderrisoğlu’nun şu cümlesi her şeyin özeti gibi. “Bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya Beş’ten Büyüktür sözü BM duvarlarını süsleyecek.”
Türkevi’nde Ağırlanmak Liderler İçin Ayrıcalığa Dönüştü
Türkiye’de uzun yıllardır devam eden özellikle ülke içindeki yatırımlara toptan hayırcı bir cenah oluştu. Marmaray’dan tutun yeni devasa köprülerden İstanbul Havalimanı’na bunun örneklerini gördük. Bu istemezük cephesinin son yıllarda yurt dışındaki en önemli hedef tahtası New York’taki Türkevi oldu. BM’nin hemen karşısında olması, New York’taki konumu ve 36 kata yayılan hizmet alanlarıyla diplomasinin kalbi olan Türkevi bu sene de çok hareketliydi. Onlarca lider Erdoğan’ın Türkevi’nde konuğu oldu. Liderlerin biri girdi, diğeri çıktı. Türkiye diplomasi üssü mekânda adeta kendi sahasında oynama avantajını kullanan takımlar gibi görüşmeye 1-0 önde başlıyordu. Erdoğan’ın konuk ettiği liderler arasında son yıllarda ilişkilerimizde zaman zaman sıkıntı yaşadığımız İsrail’in başbakanı Netanyahu ve Yunanistan’ın başbakanı Miçotakis dikkat çekti. Yine malvarlığıyla birçok ülkeden fazla yatırım imkanına sahip dünyanın en zengin insanı Elon Musk’ın ziyareti oldukça önemliydi. Bu ziyaretler hem ABD basınında hem de o ülkelerin medyasında yer buldu. Türkiye’nin diplomasi alanındaki başarıları ve bu doğrultuda artan nüfuzu Cumhurbaşkanı Erdoğan’la BM marjında görüşmeyi özellikle Türkevi’nde bir araya gelmeyi liderler için itibar haline getirdi. İsrail Basını Netanyahu’nun Erdoğan tarafından kabul edilmesini siyasi prestiji açısından değerli olduğunu vurguladı.
Son olarak ekonomiye dair temaslar için birkaç cümle söylemezsek verilen emeklere haksızlık etmiş oluruz. BM Genel Kurulu haftası siyaset ve diplomasi açısından Türkiye’nin altın yıllarından biri olurken ekonomiyle ilgili de bakanlarımız, bürokratlarımız, iş adamlarımız adeta çıkarma yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi ile ilgili birçok toplantıya katıldı, başta Mehmet Şimşek olmak üzere tüm bakanlar yaptıkları sunum ve görüşmelerle Türkiye’ye yatırımcı çekmek için önemli adımlar attı. Özetle benim de aralarında bulunduğum yıllarca BM Genel Kurulu’nu takip eden gazetecilerin en fazla yorulduğu, uykusuz kaldığı yıl oldu. Bu durum ülke adına bizi gururlandırdı, gelecek adına umut verdi. Türkiye’nin yüzüncü yılına da bu yakışırdı. Bundan sonraki yıllar için artık çok yükseklerde sadece Türkiye değil tüm dünya kamuoyunun gözü Erdoğan’ın BM’de yapacağı konuşma ve uluslararası alanda kritik sorunların çözümü için Türkiye’nin atacağı adımlarda olacak.
İletişim Başkanlığı’nın Etkili Kamu Diplomasisi
Diğer taraftan Türkiye’nin kamu diplomasisi adına önemli göstergelere tanık olduk. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından organize edilen süreçlerde Türkiye’nin tanıtımı çeşitli zeminlerde ve pek çok platform kullanılarak yapıldı. Özellikle Türkiye Yüzyılı Başladı ana mesajı etrafında hazırlanan içeriklerin New York sokaklarında dolaştırılması tam bir görsel şölen oluşturdu. Görsellerde, Türkiye’nin savunma sanayisi, teknoloji ve ulaştırma gibi alanlarda gerçekleştirdiği atılımlara yer verildi. “Maziden Atiye, İstikbalden İstiklale” sloganlarıyla Türkiye Yüzyılı’nın barışın, istikrarın, istikbalin ve haklının yüzyılı olduğu konusu üzerinde duruldu. Meşhur Times Meydanındaki led ekranlarda aynı içeriklere yer verilmesi ise Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı kapsamına yakışır nitelikteydi. İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı bu içerikler ve organizasyondaki profesyonellik kamu diplomasisi alanında da Türkiye’nin yeni bir çıtayı ortaya koyduğunu gösterdi. BM zirvesi bu anlamda da Türkiye açısından oldukça başarılı bir tabloya tanık oldu.