Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tırmanma sonucu NATO ve Rusya arasında bir karşılaşmaya dönüşüp dönüşmeyeceği savaşın başından itibaren tartışılan bir konu. Askeri tırmanma, taraflar arasında kriz veya çatışma sırasında bazı eşiklerin kasten veya kazara asılması sonucu şiddet seviyesinin yükselmesini ifade eder. Günümüzde bunun anlamı üçüncü dünya savaşına kapı aralanması demek. Bu noktada büyük güçlerin aktif olarak katıldığı veya taraf olduğu çatışmalarda askeri tırmanma dinamiklerinin yönetilmesi uluslararası siyasette en hayati konuların başında geliyor.
Öncelikle savaşın kendisi zaten bir eşiğin, hem de çok büyük bir eşiğin, aşıldığını gösterir. Çünkü en az bir taraf artık diplomasiyi bırakıp şiddet kullanma yoluna girmiştir. Ancak bu sınırın aşılmış olması bundan sonra sınırsız bir kör şiddet kullanılacağı anlamına gelmez. Zaten savaşın politik bir amaca tabi olduğu özellikle Batı askeri düşüncesinde kabul görmüş bir fikir. Sadece politik seviyede değil taktik ve operasyonel seviyede de kullanılan şiddetin ve askeri eylemlerin bir mantığının olması beklenir. Bu mantık, uygulanacak şiddetin tipini, derecesini ve yoğunluğunu belirler. Tüm bunlar da savaş sırasında tırmanma dinamiklerini etkiler.
Bu anlamda savaşın kendisi bir bakıma bir pazarlık sürecidir. Ancak bu pazarlıkta diplomaside olduğu gibi sözlerle değil askeri eylemlerle iletişim kurulur. Bunun için önceden belirlenmiş veya müzakere edilmiş bir anlaşmanın olması da gerekmez. Thomas Schelling’in de ifadesiyle sadece eylemlerin konuştuğu sözsüz ve üstü örtük bir iletişim sürer savaşta. Hatta savaş bu anlamda taraflar arasında yine örtülü bir koordinasyon bile gerektirir. Tarafların sahada yaptıkları kadar yapmadıkları da önemlidir. Bu nedenle her askeri eylem karşı tarafa bir sinyal gönderir. Ancak bunun karşı tarafta istenilen şekilde algılanacağının da bir garantisi yoktur. Tüm bunlar organize şiddetin yönetimi bağlamında savaşın genişlememesi için önemlidir. Çünkü savaşın genişlemesi zaten maliyetli bir süreç olan askeri çatışmayı daha maliyetli bir hale getirir. Bu nedenle modern dönemdeki pek çok savaş aslında sınırlı savaştır.
Anlaşılacağı üzere savaş içinde bazı sınırlar ve eşikler barındırır. Taraflar için mesele, çatışma süresince bu sınırları bulmak ve hatta karşılıklı eylemlerle oluşturmaktır. Bu sınırların taraflar için açık, anlaşılabilir ve kabul edilebilir olması lazım. Bu bazen kullanılan silah tipi olabilirken, bazen de müdahale tipi olabilir. Yine bazen coğrafi bir yer bazen de hedef tipi olabilir. Örneğin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ABD’nin Ukrayna’ya sadece savunma silahlarını kapsayacak şekilde askeri yardım yapması çatışmada bir eşiktir. Karşı taarruzda kullanılabilecek daha uzun menzilli silahları da içeren yardım paketi başka bir eşiktir. Daha da ileri gidip söz gelimi Amerikan askerlerinin sahaya ineceği bir senaryo ise bambaşka bir eşiktir. Tüm bu eylemler Rusya’nın tepkisine göre göre savaşı genele yayabilecek tırmandırıcı bir etki yaratabilir. Çünkü Rusya da uğrayacağı şiddeti dengelemek için bazı sınırlar çizmek isteyecektir.
Ancak geldiğimiz noktada, savaşın ilk zamanlarında geçildiği takdirde askeri tırmanma yaratarak bir üçüncü dünya savaşını başlatabileceği düşünülen eşikler, Batı tarafından teker teker aşılıyor. Rusya savaşın başından beri Batı’nın Ukrayna’ya yaptığı silah yardımlarını bir türlü caydıramadı. Yine Rusya sahada başarısız oldukça Batı daha da cesaretlendi. Önce Ukrayna’nın kendini savunabileceği silahlar verilirken sonrasında taarruzda kullanılabilecek muhimmatlar verildi. Sonra ana muharebe tanklarının verilmesi kararlaştırıldı. Ardından F-16 uçaklarının da verileceği ilan edildi. Son olarak da ABD tarafından ATACMS füzelerinin verilmesi gündemde. Yine son zamanlarda Rusya içlerine “şüpheli” İHA saldırıları yapıldığı haberleri geliyor. Diğer taraftan Kırım’ın tekrar Ukrayna tarafından ele geçirilip geçirilemeyeceği tartışılıyor. Sonuç olarak Rusya’nın başlarda çektiği kırmızı çizgiler artık sulandırılmış vaziyette.
Batı, Ukrayna’ya silah yardımını hem niceliksel hem de niteliksel anlamda artırmaya devam ediyor. Bu da ciddi riskleri beraberinde getiriyor. Batı, Ukrayna’ya silah yardımlarıyla Rusya’nın sınırlarını adım adım test ettikçe Rusya’nın maruz kaldığı şiddetin dozu daha da artıyor. Bir noktada ciddi bir Rus tepkisi birdenbire ABD ve Rusya’yı doğrudan karşı karşıya getirebilir. Bu da nükleer silahların gölgesi altında bir kriz demektir.
Rusya nükleer blöfler yapsa da savaşın başından beri tarafların arka planda bu konuda bir diplomasi yürüttüğü anlaşılıyor. Amerikan basınında ABD’nin savaşın ilk zamanlarından beri nükleer silahlar konusunda Rusya’ya özel uyarılar yaptığı yazılmıştı. Bu noktada ABD ve Rusya arasında bir nükleer anlayışın devam ettiği söylenebilir. Ancak nükleer seviyeye gelene kadar tırmanma basamakları ayrı riskler barındırıyor. Rusya da bundan sonra Batı’ya maliyet üretecek daha cüretkar hareketlerde bulunabilir. Bu da Ukrayna’da aktif olarak devam eden çatışmanın gri alanlara taşınması anlamına gelir.
Örneğin son olarak Rumen medyasında Rusya’ya ait İHA’ların Romanya topraklarına düştüğü iddia edildi. İçinde bulunduğumuz süreçte böyle bir olayın kaza olduğunu düşünmek çok zor. Rusya’nın bunu kendi topraklarına Ukrayna tarafından yapıldığını iddia ettiği İHA saldırılarına karşı bir misilleme olarak yapmış olması ihtimal dahilinde. Eğer öyleyse NATO üyesi bir ülkeye yönelik bu tarz “üstlenilmemiş” eylemlerde bulunmak çatışmada yeni bir merhale açar. Çünkü bu durum NATO ve Rusya arasında söz konusu gri alanların oluşturulmaya başlandığının da bir göstergesi olur.
Rusya’nın içlerine ve kendi toprağı addettiği Kırım’a yönelik saldırılar artarsa Rusya’nın da askeri eylemlerini Ukrayna dışına taşıması beklenebilir. Tabii bu durumda doğrudan askeri eylemlerden ziyade daha hibrit metotlar ön plana çıkacaktır. Ancak Rusya’nın daha fazla ileriye gitmesin diye Batı’ya üretebileceği maliyetlerin veya aşmaya çalışacağı eşiklerin Batı tarafından ne derece kabul edilebilir olacağı da ayrı bir tartışma konusu. Bu da tırmanma dinamikleri bağlamında çatışmanın başta ABD olmak üzere Batı tarafındaki hesaplamalarını ilgilendiren bir durum.